16 Mayıs 2014
Sayi: KB 2014/20

İşçi katillerinden hesap sormak için meşru/militan direniş!
Sermaye, Zonguldak’tan sonra
Soma’ya da madenci mezarlığı açıyor!
İlk madenci katliamı değil!
Soma’da madenci katliamı: Yüzlerce ölü var!
Emekçiler işçi katliamına karşı
sokaklara döküldü!
DEÜ’de Soma için eylem
Faruk Çelik
saldırı programını
açıkladı
Aliağa’da direniş
ikinci haftasında
Direnişçi işçiler
Ankara’da!
Punto’da direniş sona erdi!

MİB MYK Mayıs Toplantısı…

Maden proletaryası - F. Engels
Greif Direniş Günlüğü
ICOG’dan Greif’in direnişçi işçilerine!
Otomotiv İşçilerinin Uluslararası Kongresi’ni Hazırlama Toplantısı başladı
Almanya’da
Soma için eylemler
Emperyalist politikaların halkları düşmanlaştırmasına izin vermeyelim!
Çerkes soykırımının 150. yıldönümü - M. Ak
Derinleşen Ukrayna krizinden çıkış arayışları
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri…
Bielefeld’de “Devrim yürüyüşümüz sürüyor” gecesi…
Erdoğan Berkin’in maskesi ve sapanını unutamıyor!
Korkmaz davasında
2. duruşma...
Ali İsmail’i devlet öldürdü!
“Mehmet İstif ölümsüzdür!”
Cejna Zimanê Kurdî Pîroz Be! Kürt Dil Bayramı kutlu olsun!
İş cinayetlerine karşı
mücadeleye!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi katillerinden hesap sormak için meşru/militan direniş!

 

Ölü emek (sermaye), canlı emeğin (üretici güç, işçi sınıfı) kanıyla beslenir” Karl Marx

Kapitalizmi tahlil ederken bu sonuca varan Marx, sermayeyi ve “kişileşmiş sermayeden başka bir şey olmayan kapitalist”i, “kan emici vampir” olarak tanımlar. Marx’ın bu saptaması, ilk baskısı 25 Temmuz 1867’de yayımlanan Kapital’in birinci cildinde yer alıyor. Soma’daki madenci kıyımı, aradan geçen 147 yıla rağmen, “vampir”in halen iş başında olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Tarihin en büyük işçi kıyımlarından biri

Türkiye işçi sınıfı toplu kıyımlara yabancı değil. Tek tek veya toplu işçi kıyımları, kapitalist üretimin ayrılmaz bir parçası. Madenler, tersaneler, inşaatlar başta olmak üzere, kapitalist işletmelerin çoğu, iş cinayetlerine sahne olmuştur/olmaktadır. Her işçi kıyımından sonra timsah gözyaşları döken iktidarın efendileri, ne cinayete sebep olan patronlara dokunur ne çalışma alanlarında işçilerin güvenliği için kılını kıpırdatırlar. Tersine, sömürü ve kölelik koşulları ağırlaşınca, işçilerin can güvenliği sorunu daha da boyutlanmıştır.

Bir günde yüzlerce işçiyi katleden, sermayenin vurucu gücü AKP iktidarı, 12 yıldan beri uyguladığı neoliberal politikalar ve yaygınlaştırdığı taşeronlaştırma ile işçi kıyımlarına davetiye çıkarmıştır. 21. yüzyılda bir günde yüzlerce işçiyi katleden sermaye iktidarı, ülke tarihinin en barbar işçi kıyımlarından birine imza atmıştır.

Failler mecliste…

Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan tüm hükümetler, sermayeye hizmet etmişlerdir. Zira hükümetleri kuran partiler sermaye sınıfı adına siyaset yapıyorlar. Buna karşın hiçbiri, -faşist cuntalar bile-, AKP kadar pervasız olmayı göze alamadılar. İş cinayetlerinin artmasında bu fütursuzluğun özel bir payı var. İşçilerin can güvenliğini hiçe sayan patronları koruyan dinci-gerici iktidar, her işçi kıyımının ardından, “takdiri ilahi” deyip suçu tanrının sırtına atıp işin içinden sıyrılmanın yolunu buluyorlardı.

Oysa iş cinayetlerini önlemek, teknik olarak basit bir işlemdir. Buna rağmen asalak patronlar, işçilerin toplu kıyımını “daha az masraflı” buldukları için hiçbir önlem almadan işlerine devam ediyorlar. Cinayetlerin birinci dereceden sorumlusu olan iktidarın efendileri ise, “işçi kanıyla beslenseler de, patronlarımızı yedirtmeyiz” noktasında durarak, yeni kıyımlara davetiye çıkartıyorlar.

Soma kıyımında da olan budur.

İki hafta önce CHP milletvekillerinin, Soma’daki madenlerin denetlenmesi için komite oluşturulması talebini reddeden AKP, tarihteki en vahşi işçi kıyımlarından birine imza atmıştır. Madenlerin denetlenmesini engelleyen AKP şefleri, şirketin reklamını yapmaktan da geri durmadılar. Ne de olsa işçi kanıyla semiren bu şirket, “yandaş sermaye”ye aittir.

Bu işçi kıyımının failleri bellidir. Halen mecliste ve “dokunulmazlık” zırhına bürünmüş olsalar da, dünya, katilleri tanıyor ve işçi sınıfının adaleti, mutlaka yakalarına yapışacaktır.

19. yüzyılda donmuş köhne zihniyet

Suçüstü yakalanan AKP şefleri, yine utanmadan “Allah’ı katil ilan edip” paçalarını kurtarma telaşına düştüler. Dinci-gerici arsız şefler, “toplu kıyım maden işçilerinin kaderidir” türünden açıklamalar yaparak, suçlarına yenilerini eklediler. Bu işte de başı çeken, bir kez daha AKP şefi oldu.

Madenlerin denetlenmesini engelleyen icraatın başı Tayyip Erdoğan, madenci kıyımının bir numaralı sanığı olmasına rağmen utanmandan, “bunlar olağan şeylerdir” açıklaması yaptı.

“Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok…” şeklinde konuşan AKP şefine göre, yüzlerce işçinin göz göre göre katledilmesi “olağan şeyler”dendir. Bu sermaye uşağının kanıtları da var.

Akıl hocalarının hazırladığı işçi kıyımları listesini gazetecilere okuyan Tayyip Erdoğan, buna dayanarak işçi kıyımının olağan bir şey olduğunu iddia etti. 1862 ila 1894 yılları arasından İngiltere’de madenlerde gerçekleşen işçi kıyımlarını örnek gösteren AKP şefi, hem ilkel hem vahşi zihniyetini arsızca sergiledi. İşçi sınıfı, vahşi kapitalizmi savunan bu zihniyetten mutlaka hesap soracaktır.

Faillerin bekçileri terör estiriyor

On binlerce kişiden oluşan polis ordusunu seferber ederek, işçi sınıfının 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na girmesini engelleyen gerici/zorba iktidarın yozlaşmış efendileri, işçi kıyımını protesto etmek için sokaklara çıkan işçilere, emekçilere ve ilerici-devrimci güçlere de, yine gözü dönmüş bir şekilde saldırmıştır. Hem gençleri katleden hem yolsuzluk batağına saplanmış hırsız ve rüşvetçi olan iktidarın efendileri, polis ordusunu işçi katliamını protesto edenlerin üzerine salmıştır.

Görüldüğü üzere katliamın meclisteki sorumluları, cinayetin faillerine değil, kıyımı protesto edenlerin üzerine salıyorlar bekçi köpeklerini. Polisin İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere protesto eylemlerine azgınca saldırması, sermaye iktidarının önceliği hakkında fikir veriyor. Bu kaba saldırganlık, kapsamlı soruşturma açacağını iddia eden Tayyip Erdoğan’ın maskesini düşürüyor. Zira patronlara kalkan olan iktidarın, işçi kıyımını protesto edenleri hedef alması, ek söze gerek bırakmıyor.

Haziran Direnişi’nin ruhuyla hesap sormaya!

Soma madenci kıyımına gösterilen yaygın, kitlesel, militan tepkiler, Haziran Direnişi’nde öne çıkan “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” şiarının bir kez daha doğrulanması oldu. Berkin Elvan cenazesine yüz binlerin katılması, yayılan ve meşrulaşan direnişçi ruhun diri olduğunu göstermişti; katliamın ardından yapılan eylemler, bunu daha da pekiştirdi.

Üç büyük kent başta olmak üzere birçok kentte gerçekleşen eylemlere, azgınca saldıran polis, katilleri korumak için pervasız bir seferberlik içinde olduğunu gözler önüne serdi.

Ancak azgın polis terörüne karşı birçok kentte gerçekleştirilen militan eylemler, Haziran Direnişi ruhunun yenilmesinin ne kadar zor olduğunu da göstermiştir. Haziran Direnişi ruhunu, Greif ve diğer mevzilerdeki işçi sınıfının direnişiyle birleştirmek ve mücadeleyi işçi katillerinden hesap sorana kadar devam ettirmek, temel alınmalıdır.

Bu mücadele, işçi katillerinden hesap sormakla kendini sınırlamamalı, bir sistem olarak kapitalizmi yıkma ve sosyalizmi kurma mücadelesiyle de birleştirilmelidir.


 
§