7 Kasım 2014
Sayı: KB 2014/44

Taşeron köleliğine ve işçi katliamlarına karşı direniş!
Kapitalistlerin serveti, emekçilerin sefaleti büyüdü!
2015 bütçesi savaş, kalekol ve Ak Saray’a!
Adalet’ten Ak’a saraylar kağıttan kuledir
İşçi katliamları sermayenin harcında var!
Kapitalist sömürü çarkları arasında tarım işçisi olmak
Faruk Çelik çark etti!
Ülker nasıl dünya üçüncüsü oldu?
Maaşına zam, işine son!
DEV TEKSTİL tanıtım toplantıları
Yusuf Erdinç karayolu işçilerine sesleniyor
Kapitalizmin bacasız fabrikası: Profesyonel spor
VESTEL: Bir fabrika ve bir kentin öfkesi!
Kobanê direnişi: Yanılgılar, hayaller ve devrimci çözüm
Şovenizmin panzehiri devrimci sınıf mücadelesidir!
Kobanê’de direniş çeteleri kuşatıyor!
Tunus seçimleri üzerine
Kapitalizmin krizi: Taşeronlaştırma ve vekalet savaşları
Dünyada işçi ve emekçi eylemleri
‘Yeryüzünün Lanetlileri’ ayağa kalkıyor!
Şanlı Bir Ekim gecesinde bulutları ateşle dağıtan uluslararası proletaryanın kızıl rüzgârı
Bu kavga senindir, bu kavgada ‘sen de varsın!’
Ankara DLB’den coşkulu Oğuzhan Çalışkan buluşması!
Kadınlar gericiliğe ve şiddet karşı direniyor!
Kendi destanımızı yazalım
Eugene Pottier ve dünya işçi sınıfının marşı: Enternasyonal
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Tunus seçimleri üzerine

 

Ekim ayında Tunus’da yapılan parlamento seçimlerinin sonuçlarına dair yapılan haber ve yorumlarda asıl önemli olanın gizlenmesi veya yok sayılması dikkatlerden kaçmıyor. Tunus seçimlerinin sonuçları, laikler mi-dinciler mi kazandı ikilemi üzerinden okunarak, Tunus devrimini/halk ayaklanmasını başlatmanın ve sürdürmenin onurunu taşıyan Muhammed Bouazizi’nin kenti Sidi Bouzid’inin Ekim seçimleri sonuçları üzerindeki etkisi gizlenerek silinmeye çalışılıyor.

İşsizliğin en yoğun olarak yaşandığı bu kentin emekçileri Bin Ali diktatörlüğünün olduğu gibi El Nahda/Müslüman Kardeşler hükümetinine karşı da “Devrim bizimdir, devrimi bizden alamazsınız!” şiarıyla karşı çıkarak Rashid al-Ghannushi diktatörlüğünü yıkmanın öncülüğünü yaptılar. Ayaklanmayı başlatmanın ve sürdürmenin onurunu taşıyan bu asi kent, seçim oyunlarıyla devrimci halk ayaklanmasını zafere ulaşmadan zincirlere vurmak isteyen sermaye diktatörlüğüne karşı da, Ekim seçimlerinde ortaya koyduğu tavrıyla seçimlerin sonuçlarının asıl belirleyicisi oldu. Muhammed Bouazizi’nin gencecik bedeninden yükselen isyan ateşi Sidi Bouzid sokaklarında emekçilerin ellerinde, zincirlere vurulmaya çalışılan devrimin sesi ve soluğunu sürdürmenin meşalesi olarak yanmaya devam ettiğini dünyaya ilan etti.

Parlamento seçimlerinde Nida’nın mı yoksa Nahda’nın mı seçimlerin galibi olduğu tartışmaları arasında, burjuva-dinci medyanın ve bu arada reformist basınındaki suskunluk fesadını yırtarak kendinden sözettirdi. Yok sayma çabalarına karşın burjuva parlamentosu seçimlerinin sonuçlarını tartışmasız olarak bu kent belirlemiştir.

Ülke genelinde yüzde 61,8 olarak gerçekleşen seçimlere katılım oranı bu kentte yüzde 48’de kalmıştır. Bu asi kentin asil duruşunu anlayamayan veya anlamak istemeyen burjuva-liberal ve reformist kalem erbabları bu durumu ‘Katılımın % 61,8 olarak açıklandığı seçimlere en düşük katılım ise ironik bir şekilde Arap ayaklanmalarının başlangıç yeri olarak bilinen Muhammed Bouazizi’nin kendisini yaktığı Sidi Bouzid kentinde gerçekleşmiş (% 48) olmasının’ anlamını anlayamadılar.

Sokaklara çıkarak Bin Ali’nin laik diktatörlüğünü yıkarak ülkeden kovmanın tadına varan kent halkı, çözümün seçimlerde olmadığını bilecek kadar büyük bir deneyime sahip olmanın verdiği öz güvenle, Müslüman Kardeşler hükümetinin dinci-gerici saldırılarına karşı da yine aynı sokaklarda direndiler ve sonuç aldılar.

Demokratik haklar mücadelesini parlamento seçimlerine katılmak ve hiç bir yaptırım gücü olmayan palavralar atmakla açıklamayı adet edinen burjuva medyanın, iki diktatörlüğü yıkmanın onurunu taşıyan bu asil kentin seçimlere gösterdiği ilgisizliğini anlaması elbette beklenemezdi. Toplumsal olayların ve gelişmelerin diyalektiğini anlamakta isteksiz ve bilgisiz olan burjuva medya, siyasal yaşamda gerçekte hiçbir hükmü ve belirleyiciliğ olmayan burjuva parlamento seçimlerine bu kentin düşük oranda ilgi göstermesini ‘ironik’ olarak yansıtarak, kendince ‘büyük’ bir belirlemede bulunduğunu sanıyor.

Bu kentin emekçileri çok ‘basit’ amaçlar için sokaklara çıktılar. Bir ‘anda’ kendilerini diktatörlüğün celatlarıyla sokak ortasında çatışırken buldular. Emekçiler, cellatlarının da ‘yardımıyla’ kendilerini, kendi yazgılarına karşı kendi tarihlerini yapmaya zorlandılar. Düşmanlarının zoruyla kaderlerini ellerine almanın zevkine varan kent emekçileri tarihlerini yapmaya başladılar. Bu yola çıkanlar bilirler ki tarih örs ve çekiç arasında dövülerek yapılıyor. Onlar da çekiç olmak için emekçi yumruklarını sermaye devletinin tepesinde patlatmanın zorunlu olduğunu öz deneyimleriyle öğrendiler. Burjuva parlamento seçimlerinin aritmetik sonuçlarına kafa yormak yerine doğrudan demokrasiyi uygulamayı seçtiler. Okumuş-yazmış takımına ‘ironik’ bir ders vererek ezberlerini bozdular.

Reformizmin ufuksuzluğu
ya da
demokrasi avanaklığının vardığı yer

Seçim sonuçlarını soldan yorumlayan reformistlerimiz de seçimlerde ortaya çıkan tabloyu anlamakta gösterdikleri yeteneksizlikle, öykündüklerinden hiç de geri kalmadıklarını ortaya koydular. ‘Bu seçimlerde elbette sayısal olarak en kazançlı çıkan parti Nida Tounes oldu’ diyerek verdikleri seçim sonuçlarını ortaya çıkan devrimci dinamiklerle açıklamak yerine ‘sayılarla’ meşgul olarak kimlerin parlamentoda kaç sandalye kazandıklarını hesaplamayı kendilerine iş edindiler.

Parlamento seçimlerinin sonuçları üzerine emekçilerin eğilim ve beklentilerini dolaysız olarak görmenin dışında bir misyon biçmek öteden beri devrimcilerle reformistler arasındaki temel ayrım çizgilerinden biri olmuştur. Söz konusu halk ayaklanmalarına sahne olan, ayaklanma ve gösterilerle peşpeşe hükümetleri devirerek, kendi iradesini sokalardan aldığı güçle kabul ettiren bir ülkedeki seçim sonuçlarını doğru ve devrimci bir temelde değerlendirmek ve devrimci görevler belirmek olduğu zaman bu ayrım çizgisi çok daha yakıcı hale geliyor.

İşsizliğin yüzde 15’leri bulduğu, özellikle genç işçi ve işsizlerin seçimlere ilgisinin ve katılımın en alt düzeyde gerçekleştiği bir ülkede devrimci bir partinin asıl görevi devrimin bu dinamiklerini görüp örgütleyerek burjuva diktatörlüğüne karşı sosyalist devrim programının bayrağını yükselterek burjuvazinin iktidarını yıkmayı hedeflemelidir.

Tunus seçimlerinin sonuçlarını yorumlama ve buradan devrimci görevler belirleme becerisini gösteremeyenlerin, demokratik devrime nikahlı parti ve akımların, kapitalist bir ülke ve burjuvazinin iktidarda olduğu devlette zamanı geçmiş ve hiçbir devrimci talebe karşılık veremeyen bir burjuva programla burjuvazinin yedeğine düşmenin hazin kanıtlarını sunması bakımından oldukça öğretici olmuştur. Lenin’in Nisan Tezleri dersleri, tarihin devrimci adımlarının hızlandığı bugünlerde çok daha günceldir.

Tunus’da başlayıp dünyanın dört bir yanına yayılan halk ayaklanmaları yeni bir dönemin, devrimler dönemine geçişin açık ve belirgin bir göstergesi olurken, seçim sonuçları da sürecin derinden derine mayalanarak devam ettiğini gösteriyor. Bir başka ve aslolarak aşılarak yerine getirilmesi gereken ders ve temel görev de, bu ayaklanmalara devrimci bir program, örgüt, strateji ve tektiklerle yön verecek olan, ayaklanan emekçiler kadar devrimci girişkenliğe ve kararlılığa sahip olan partileri yaratmak, varolanları ise güçlendirmektir. Zamanın devrimci ruhu, devrim iddiasını taşıyanlardan, eski çürük araçları cesaretle yeni devrimci araçlarla değiştirmeyi bekliyor.

 
§