9 Ocak 2015
Sayı: KB 2015/01

Ya teslimiyet ya grev!
Beklenen oldu: Yolsuzluklar AK’landı!
AKP gericilik “kariyerinde” hızla ilerliyor!
Devletin paslanmayan silahı: Hizbulkontra!
Cizre’de devlet provokasyonu ve katliam!
Sağlıkta dönüşümden sağlıkta gericileşmeye!
Asgari ücretli “zengin vergisi” kıskacında
‘Sefalet zammına karşı grev yapılmalı’
Taşeron köleliği ekseninde sınıf hareketi - D. Umut
Karayollarında işçi kıyımı
Sermaye uşağından ‘Sütaş’ı yedirtmeyiz’ açıklamaları
Dayanışma gecesi üzerine...
DEV TEKSTİL’den Esenyurt’ta işçi toplantısı
Proletarya devriminin ve sosyalizmin iradesi
Kapitalizmin krizi, emperyalist savaşlar ve faşizm
Yunanistan’da siyasi kriz derinleşiyor
Filistin’de direnişe karşı işgal diplomasisi
Avrupa’da DGB kampı coşkusu
Ölümcül Ebola ve emperyalizm - Eylem Güneş
Mücadele ve kazanımlarla anılacak bir yıl için görev başına!
Emekçi Kadın Çalıştayı’ndan baharı örgütlemeye!
“Zorbalığa karşı mücadelemizi sürdüreceğiz!”
Balık, böcek ve kuş imgeleriyle yabancılaşmadan özgürlüğe
Hasta tutsak Mehmet Yamaç’a sürgün
Devrimci tutsaklardan yeni yıl mesajları
Oğuz yoldaşa...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yunanistan’da siyasi kriz derinleşiyor

 

Bazı bağımsız milletvekilleri tarafından da desteklenen, hükümet ortakları Yeni Demokrasi Partisi ve PASOK’un adayı Stavros Dimas, 29 Aralık 2014’te yapılan üçüncü tur oylamada da yeterli sayıya (300 üyeli parlamentoda 180 milletvekili) ulaşamadı. Bunun üzerine Anayasa uyarınca 10 gün içinde meclisin feshedilmesi ve erken genel seçimler gündeme geldi. Hezimetin hemen ardından Troyka’nın (halihazırda Yunanistan’ı fiilen yönetmekte olan AB, IMF ve Avrupa Merkez Bankası üçlüsü) memuru olan Başbakan Samaras, erken genel seçimin 25 Ocak’ta yapılacağını açıkladı.

Batı cephesinde asıl endişe konusu, Radikal Sol Koalisyon’un (SYRIZA) seçimlerden güçlenmiş birinci parti olarak çıkması biçiminde lanse ediliyor.

SYRIZA’nın yükselişini sağlayan temel vaadi, “kurtarma paketlerine” karşılık olarak Troyka tarafından dayatılan ve bugüne dek harfiyen uygulanan kemer sıkma politikalarına son vermek ve kredi koşullarını yeniden müzakereye açmak idi.

SYRIZA Haziran 2012 seçimlerine “Anlaşmayı tanımayacağız, borçları ödemeyeceğiz, Euro’dan da çıkmayacağız” sloganıyla girmiş, %26 oy oranıyla 71 milletvekili çıkarıp ikinci sıraya yerleşmişti. O dönemdeki yükselişine rağmen ikinci parti olarak kalmasında, Troyka’nın Yunanistan kamuoyuna yönelik “AB’den çıkarırız” şeklindeki şantajların etkisi olduğu belirtiliyor. Fakat emperyalist şeflerin denetiminde dayatılan yıkım politikalarının sürekliliği, SYRIZA’nın oy desteğini çoğaltmaya devam etti. Mayıs’ta yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Samaras’ın partisine 4 puan fark atarak, %27 oyla birinci sıraya yerleşti.

Erken genel seçimlerin gündeme gelmesi üzerine koparılan yaygaranın aslında yanılsama yaratmaktan başka bir kıymeti yok. Zira SYRIZA, 2012 seçimlerindeki şiarını revize etmiş, özel sektör borçlarını ödemeyi, Euro Bölgesi devlet alacakları üzerinde ise müzakere başlatılmasını programına almış bulunuyor. Nitekim batı basınının Avrupalı emperyalistlerin endişesinden dem vurduğu sırada, SYRIZA’nın Almanya ile gizli görüşmeler yaptığı bilgisi yayıldı.

SYRIZA’nın üst düzey yetkilileri ile Alman görevliler arasında süren bu görüşmelerden, Troyka’nın işini görecek bir hükümet adayı çıkarsa hiç şaşmamak gerek. Nitekim daha şimdiden SYRIZA temsilcilerinden Niko Pappas, iktidara geldiklerinde tek taraflı hiçbir adım atmayacaklarını ilan etmiş bulunuyor.

Kaldı ki, Türkiye’deki liberal reformistlerde heyecan yaratan, feyz kaynağı olan SYRIZA’nın, şayet hükümet olursa Avrupalı efendilerinin dayatmalarını yumuşatmak dışında bir seçeneği de çizgisi de yok. Yıllardır krizin yıkıcı faturasını ödeyen işçi ve emekçi kitlelerde sık sık dışa vuran tepkilerin yarattığı sol dalgayı düzen içinde tutmanın ötesine geçmek gibi bir derdi de yok. Verili koşullarda kapitalist bunalımı onu yıkma mücadelesiyle karşılamayan herhangi bir siyasal akımın, yıpranana kadar burjuvazinin hizmetine koşulmak dışında bir seçeneği zaten bulunmuyor.

Böyle olduğu halde, AB emperyalistleri hem hiçbir esneme payı olmadığını göstermek, hem de Yunan işçi ve emekçilerinde düzeniçi bir seçeneksizlik duygusu yaratmamak için olsa gerek, SYRIZA üzerinden tehditler savurmayı elden bırakmıyorlar. Mesaj SYRIZA’ya değil, batık bankaların ve kapitalist ekonominin kurtarılması için sermayeye akıtılan 240 milyar Euro’nun faturasını ödemek zorunda bırakılan Yunan işçi sınıfı ve emekçilerinedir. Bugüne kadar bu dayatmaları sineye çekmediklerini defalarca gösteren işçi ve emekçi kitlelerin yatıştırılması ise öyle kolay değil. Burjuvaziye hizmete heves edenler, karşılarında giderek sertleşecek sınıf mücadelelerinden başka bir şey göremeyecekler.

 

 

 

 

Alman kapitalistleri mezarda emeklilik istiyor

 

Almanya’da mevcut haliyle 63 olan emekli yaşına tepki gösteren sermaye örgütleri, “artan kalifiye işgücü açığının 70 yaşında emekliliği öngören ‘gönüllü modellerle’ kapatılmasını” önerdi.

Almanya İş Kurumu Başkanı Frank-Jürgen Weise, hükümetin 63 yaşında emeklilik uygulaması başlattığını hatırlatarak, ‘çalışma hayatının süresinin esnetilmesi’ adı altında mezarda emeklilik önerisi getirdi.

Weise, “Çalışabilecek durumda olanların, istek halinde 70’ine kadar çalışabilmelerine izin verilmeli. Bu, istihdam piyasasına önemli katkı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

Almanya’da 1 Temmuz’da yürürlüğe giren düzenleme, emeklilik sigortasına 45 yıl aidat yatıranların 63 yaşında emekli olabilmesine imkân tanıyor. 63 yaşında emekliye ayrılmak için geçen yılın kasım ayı sonu itibariyle yaklaşık 186 bin kişi başvuruda bulunurken mevcut haliyle bile mezarda emeklilik anlamına gelen düzenleme kapitalistler tarafından yeterli bulunmuyor.

Alman İşverenler Konfederasyonu’ndan (BDA) Alexander Gunkel, “Rakamlar, erken emekliliğe talebin artarak devam edeceğini ortaya koyuyor” diyerek emeklilikteki 63 yaş sınırını eleştirdi. Gunkel, “istihdam piyasasının uygulamadan olumsuz etkilendiğini” iddia etti.

 

 

 

 

Leroy-Somer’de grev

 

Fransa’nın Angoulême kentinde kurulu Leroy-Somer (Rabion et Fonderie) fabrikasında işçiler 17 Aralık’tan beri grevdeler.

Leroy-Somer fabrikasında çalışan işçiler son derece düşük ücretle çalışıyor. Yoksulluk yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş olup, her geçen gün daha da yakıcı boyutlar kazanıyor. İşçiler arasında hoşnutsuzluk artıyor. Yaşam koşulları gitgide kötüleşen işçiler çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesini istiyorlar. Son olarak sene sonu kâr payı ikramiyesinin eşit olarak tüm çalışanlara 13. aylık olarak prim halinde ödenmesini talep ettiler. Leroy-Somer patronu bu talebi reddetti. Bunun yerine, Kasım ayının aylığı üzerinden brüt %20 ödeme teklifinde bulundu. İşçilerin buna cevabı ise grev oldu.

CGT Sendikası’nın çağrısıyla 60 işçi 17 Aralık günü greve başladı. Ardından, eylem sendikalı ve sendikasız 300 işçiyle işgale dönüştü. Grevci işçiler fabrika giriş-çıkışlarını kapatmış bulunuyorlar. Patron, işçilerin son derece makul olan taleplerini kabul etmek şöyle dursun, başta öncü işçiler olmak üzere tüm işçilerden davacı olduğunu belirterek işçileri tehdit ediyor. Leroy-Somer patronu blokajın kaldırılmasını ve öncü işçilerin yargılanmasını istiyor. Mahkeme de sermayeye hizmet ederek blokajın kaldırılması yönünde karar aldı. Ancak, işçiler eylemlerinde haklı ve karalı olduklarını belirterek, blokajı kısmen gevşettiler ve sadece kamyon girişlerine izin veriyorlar. Bu arada, eylemlerini Leroy-Somer grubunda bulunan diğer fabrikalara yaymakta da kararlılar.

Kızıl Bayrak / Fransa

 
§