9 Ocak 2015
Sayı: KB 2015/01

Ya teslimiyet ya grev!
Beklenen oldu: Yolsuzluklar AK’landı!
AKP gericilik “kariyerinde” hızla ilerliyor!
Devletin paslanmayan silahı: Hizbulkontra!
Cizre’de devlet provokasyonu ve katliam!
Sağlıkta dönüşümden sağlıkta gericileşmeye!
Asgari ücretli “zengin vergisi” kıskacında
‘Sefalet zammına karşı grev yapılmalı’
Taşeron köleliği ekseninde sınıf hareketi - D. Umut
Karayollarında işçi kıyımı
Sermaye uşağından ‘Sütaş’ı yedirtmeyiz’ açıklamaları
Dayanışma gecesi üzerine...
DEV TEKSTİL’den Esenyurt’ta işçi toplantısı
Proletarya devriminin ve sosyalizmin iradesi
Kapitalizmin krizi, emperyalist savaşlar ve faşizm
Yunanistan’da siyasi kriz derinleşiyor
Filistin’de direnişe karşı işgal diplomasisi
Avrupa’da DGB kampı coşkusu
Ölümcül Ebola ve emperyalizm - Eylem Güneş
Mücadele ve kazanımlarla anılacak bir yıl için görev başına!
Emekçi Kadın Çalıştayı’ndan baharı örgütlemeye!
“Zorbalığa karşı mücadelemizi sürdüreceğiz!”
Balık, böcek ve kuş imgeleriyle yabancılaşmadan özgürlüğe
Hasta tutsak Mehmet Yamaç’a sürgün
Devrimci tutsaklardan yeni yıl mesajları
Oğuz yoldaşa...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ölümcül Ebola ve emperyalizm

Eylem Güneş

 

Ebola salgınının başlamasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen önlenemeyen salgın Afrika’da can almaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün 24 Aralık 2014’te yaptığı açıklamalara göre 19 bin 497 kişi Ebola virüsü taşıyor. Bu hastaların 19 bin 463’üne Gine (2597), Liberya (7862) ve Sierra Leone’de (9004) rastlandı. Mart ayından bu yana Ebola virüsünden yaşamını yitirenlerin sayısı 7 bin 588 kişi. Sadece Sierra Leone’de ölenlerin sayısı 2 bin 500 e ulaştı.

Yine Dünya Sağlık Örgütü istatistiklerine göre gönüllü yardım için gelen doktor ve hemşirelerin 666’sı virüse yakalandı. Bunların 367’si Liberya’dan, 139’u Gine ve 143’ü Sierra Leone’den, biri İspanya ve 3’ü de ABD’den. Doktor ve hemşirelerin 359’u, yani %50’si yaşamını yitirdi.

Ebola virüsünden en fazla etkilenen üç ülkede, Liberya, Sierra Leone ve Gine’de salgın nedeniyle Noel ve yılbaşı kutlamaları yasaklandı. Bar ve restoranlar kapatıldı. Sierra Leone’de ülkenin kuzeyi 5 gün boyunca tamamen karantina altına alındı, sokağa çıkma yasağı uygulandı, iş ve pazar yerleri kapatıldı, ulaşıma izin verilmedi.

Bu üç ülkede kendi imkanları ile açılan tedavi merkezlerinde teknik ekip yetersizliği, medikal malzemenin eksikliği ve ödenmeyen maaşlar çalışanları zor durumda bırakıyor.

Ebola karşısında iki farklı tutum

Küba, Afrika kıtasında halihazırda görev yapan 4000 civarında doktor ve sağlık çalışanının sayısını arttırdı. Venezüelalı doktorlar da Afrika’ya gitmek için Küba’da eğitiliyor. Bölgede Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü'nden doktorlar gönüllü görev yapıyor.

Emperyalist devletlerin hiçbir zaman salgınla gerçekten mücadele etmek ve tümüyle ortadan kaldırmak gibi bir kaygıları yok. Onların tüm derdi salgını çıktığı yerde sınırlamak ve kendi ülkelerine sokmamak. Emperyalist ülkelerin havaalanlarında aldıkları önlemler bunun bir göstergesidir.

Emperyalistler yaşanan krizi fırsata çevirmek için Afrika’ya daha çok asker yığma hesabı yapıyor. ABD emperyalizminin başkanı Obama, Ebola virüsü ile mücadele için ilaç ve doktor yerine bölgeye “güvenliği sağlamak” için 3 bin asker gönderileceğini açıkladı.

ABD emperyalizminin tüm tasası, Liberya’da ücretleri ödenmediği için doktorların greve gitmesini engellemek, sağlık sisteminin yetersizliğine karşı halkın gelişebilecek isyanını bastırmak, ama her şeyden önemlisi de bölgede ABD ile işbirliği içindeki bölge hükümetlerinin istikrarını bozacak ve emperyalist tekellerin çıkarlarını tehdit edecek olasılıklara karşı önden önlem almaktan ibaret.

Şimdiye kadar emperyalist ülkelerden yapılan yardımların toplamı 1 milyar doların biraz üstünde. Vaat edilen bu rakam, 2013 yılında ABD emperyalistlerinin askeri harcamalar için ayırdığı 640 milyar dolar, emperyalistlerin Libya, Irak ve Afganistan’daki savaşlarda harcadıkları yüz milyarlar, 2008 krizinde bankaların ya da diğer mali kurumların kurtarılması için ödenen trilyonlar, Suriye’de ve Irak’ta bir savaş için harcanan milyarlar düşünüldüğünde çok gülünç kalıyor.

Ebola nedir ve bu kadar nasıl ilerleyebildi?

Ebola virüsünü meyve yarasası ve antilop gibi memelilerin taşıdığı tahmin ediliyor. Bu yabani hayvanın ısırığı ile memeli hayvanlara (örneğin maymuna) geçen hastalık, o hayvanın etinin yenmesiyle de insanlara bulaşıyor.

Hastalık, bu virüsü taşıyan hastanın ter, kan, sperm, salya, gözyaşı gibi vücut sıvılarına temas ile bulaşıyor. Hastalığın belirtileri baş, boğaz ağrısı ve halsizlik ile beraber yüksek ateş. Bunun ardından bulantı ve kusma ishale yol açıyor, hastalık ilerledikçe kan pıhtılaşması bozulmaya başlıyor ve karaciğer, böbrek yetmezliğinin ardından, birçok organın iflas etmesi ölüme götürüyor.

Adını Kongo’daki bir nehirden alan Ebola Virüs hastalığı ilk olarak 1976 yılında Sudan ve Kongo’da meydana gelen salgınlarda tespit edilmişti. Bu daha sonra kayboldu. Virüs burada küçük kabilelerde görülmüş ve büyük oranda ölümle sonuçlanmıştı. Bu kabilelerin dış dünya ile sınırlı ilişkileri ise virüsün yayılmasını kendiliğinden sınırlamıştı.

Tropik yağmur ormanlarının yakınlarında kurulan köylerde rastlanan bu virüs, 2012 yılına kadar 20’yi aşkın küçük salgına neden oldu ve 2387 kişide görüldü. En şiddetlisi 2000 yılında Uganda’da yaşandı ve 425 kişi hastalandı. Tüm bu süreçte 1590 kişi (yani hastaların 2/3’si) yaşamını yitirdi.

İnsanlar arasında, hatta bu üç ülke arasındaki ulaşımın gelişmesi, emperyalist sömürü ve müdahaleler şimdiki sağlık felaketinin koşullarını yarattı.

Ebola ve emperyalizm

Ebola'nın bu kadar hızlı yayılmasının ana nedeni, salgının yayıldığı bölgede sağlık sistemlerinin zayıf olmasıdır.

1980’lerde başlayan ve çeşitli ülkelere dayatılan IMF’nin yapısal uyum programları, bu ülkelerin sosyal altyapılarını, özellikle de sağlık sistemini zayıflattı. IMF’nin Sierra Leone, Gine ve Liberya gibi ülkelere dayattığı kemer sıkma politikaları nedeniyle bu ülkeler kamu harcamalarında kesintilere zorlanmış, sağlık ve medikal alanlarındaki bütçe kesintileri ve özelleştirme politikaları nedeniyle sağlık sistemleri çökertilmişti. Hastanelere yeterince kaynak ayrılmamış, hastanelerde, personel azlığı ve materyal donanımsızlığı nedeniyle yeterince hizmet verilememişti. Bu ise salgın hastalıkların yayılmasını kolaylaştırdı.

2008 yılında emperyalist-kapitalist kriz ve bölgesel savaşların yol açtığı yıkım ise süreci daha da hızlandırdı.

Henüz kontrol altına alınamayan son Ebola salgını Aralık 2013’te Gine’de kırsal alanda başladı. Daha sonra üç ülkenin sınırlarının bir araya geldiği yağmur ormanlarından çıkış yolu buldu ve hızla Liberya, Nijerya ve Sierra Leone’ye ve ilk kez kentlere sıçradı. Liberya’nın başkenti Monrovia’ya ulaştı. ABD ve AB ülkelerinde de vakalar görülmeye başlanınca hastalık bir anda dünya gündemine girdi.

Üç ülkenin hepsinde, zaten bozuk olan yerel sağlık sistemi salgının etkisiyle çöktü. Zaten sınırlı sayıda olan hastaneler, salgın nedeniyle kapatılmak zorunda kalındı, hastaların bakımı evlerinde aileleri tarafından yapıldı. Bu ise salgının ayrıca yayılmasına neden oldu.

Ebola 2 bin yıl sonra sağlık sorunu haline geliyor

Ebola hastalığının ortaya çıkmasının nedeni Ebola virüsünün varlığıdır. Araştırmalarda Ebola virüsünün gezegenimizde 2 bin yıldır var olabileceği söyleniyor.

Mikropların varlığı hastalıkların oluşması için gereklidir ama tek başına yeterli değildir. Bunun için yeterli koşulların oluşması gerekir. Yani Ebola virüsünün 2 bin yıldır var olmasına rağmen bugüne kadar bir sağlık sorunu haline gelmemesi, bu hastalığın ortaya çıkması için yeterli şartların oluşmamış olduğunu gösteriyor. Ebola virüsünün insanlar için bir sağlık sorunu haline gelmesinin yeterli şartları son 40 yıldır oluşmuştur.

Şöyle ki: Ebola virüsü yarasaların bedenlerinde, bu hayvanları hasta etmeden yaşar. Virüsün başka canlılara geçebilmesi, başka canlıların virüsü barındıran yarasa türleriyle yakın ilişki kurmasıyla mümkündür. Tarih boyunca insanların, ormanlarda ve mağaralarda yaşayan yarasalarla yok denecek kadar az bir temas içinde olması, bu virüsün insanlara geçmesini önlemiştir.

Kapitalizmin kâr hırsı ve kâr için doğayı sonuna kadar sömürmesi, ormanların yok edilmesini, doğanın acımasızca tahrip edilmesini beraberinde getiriyor. Bu ise birçok canlıda olduğu gibi, yarasaların da yaşam alanlarında değişikliklere yol açıyor. Yaşam alanları yok olan ve yerlerinden edilen yarasalar ve yabani hayvanlar kendilerine yeni yaşam alanları bulmaya, yeni alanlara uyum göstermeye zorlanıyor. Bu da yaban hayvanlarını insanlarla daha sık karşı karşıya getiriyor.

Diğer taraftan kapitalizmin, hammadde gereksinimini karşılayabilmek için insanları madencilik ve ormancılık gibi alanlara sokması ise; insanları yaban hayvanların doğal yaşam alanlarına taşıdı. Buralarda insanları bu hayvanlarla yakın temas içine soktu.

Emperyalizmin amansız sömürüsü ile yoksullaşan ve açlığa mahkum edilen insanlar karınlarını doyurabilmek için giderek daha çok yaban hayvanlarla beslenmek zorunda kalıyor. Bu yabani hayvanlar adaptasyona hazır virüsler taşıyabiliyor.

Yine bu ülkelerde, emperyalizmin doğrudan müdahaleleri ve kışkırttığı savaşlar nedeniyle sağlık altyapıları zarar görmekte, suya erişmesi engellenmekte, savaş alanlarından kaçan büyük insan kitleleri, salgınlara açık ortamlarda yaşamak zorunda bırakılmakta.

Böylece 2 bin yıl boyunca insanlara geçebilme olanağı bulamayan virüs, kolayca insanlara bulaşabilme ve hastalık yapabilme şansı yakalamış oluyor.

Son yarım yüzyılda karşılaştığımız hastalıkların çoğu, yukarıda anlatılana benzer süreçlerle ortaya çıkmış hastalıklardır. AIDS de bunlardan biridir. AIDS ile Ebola, her iki hastalık da sadece alt Sahra Afrika’sından kaynaklanmakla kalmıyor, bulaşma biçimi de birbirine benziyor. Ebola gibi AIDS de vücut sıvılarının teması aracılığıyla, çoğunlukla kan yoluyla geçiyor.

Emperyalizm için bölgenin önemi nedir?

Emperyalistler açısından Afrika kıtasının değeri, yeraltındaki mineral zenginliğinde yatmaktadır. Emperyalizm doğal kaynakları, zenginlikleri talan edip, halkları acımasızca sömürürken, onları yoksulluğa ve sefalete iter. Bu da yoksul halkları hastalıklar karşısında güçsüz kılar.

Emperyalizmin sömürgesi altında iliklerine kadar sömürülmüş ülkeler arasında bulunan Sierra Leone, Gine ve Liberya dünyanın en yoksul ülkeleri arasındadır. 185 ülkenin yer aldığı sıralamada Sierra Leone 161., Gine 176. ve Liberya 181. sırada yer alıyor. Üç ülkenin toplam sağlık harcaması, sadece 900 milyon dolardır ki bu, kişi başına sadece 45 dolara denk gelmektedir.

Liberya, zengin demir cevheri ve palmiye yağı kaynaklarına sahip. Bridgestone tekeli dünyanın en büyük lastik tesisini, 1926’dan bu yana burada işletmektedir.

Sierra Leone, titanyum bazlı cevher kaynaklarına sahip ve dünyanın ilk on elmas üreticisi arasında.

Gine, demir cevherine, elmasa, uranyuma, altına ve alüminyum elde edilmesinde kullanılan dünya boksit rezervinin yarısına sahiptir.

Geçtiğimiz otuz yıl içinde, bu ülkelerin egemen sınıfları, batılı kapitalist tekellere satılacak hammadde kaynaklarını kontrol etmek için emperyalistlerin de desteğiyle, iç savaşlar, darbeler ve etnik katliamlarla ülkeleri harabeye çevirdi.

Emperyalistler ise müdahale gerekçesiyle bölgeye yerleşti. İngiltere ve BM birlikleri Sierra Leone’yi, ABD emperyalistleri ise deniz kuvvetleri ile Liberya’yı işgal etti.

Ebola aşısı ve kapitalizm

Ebola 40 yıla yakın bir süredir biliniyor olmasına karşın ilaç tekelleri Ebola aşısı üretmiş değil. Çünkü Ebola için bir tedavi geliştirmenin maliyeti yüksek, buna karşın tedaviden elde edilecek gelir, yani kâr çok düşüktür. Ve kapitalist üretimde amaç, üretilen mal ve hizmetler üzerinden kapitalistlere sağladığı kazançtır.

Ebola salgınının 1976’dan beri dönem dönem ortaya çıkıyor olması ve son 40 yıldaki salgınlarda Batı Afrika’da 20 bin kişinin hastalıktan etkilenmesi, kapitalist tekellerce kârlı bir alan olmadığı için ilaç geliştirmede yeterli görülmüyor. Salgından etkilenen insanların dünyanın en yoksul ülkelerinden olması ve bunların aşıyı satın alacak güce zaten sahip olamaması da ayrıca bir etken.

Kapitalist ilaç tekelleri, sürekli satın alınmak zorunda kalınan astım ilacı ve insülin gibi ilaçları üretmek varken, bütün yaşam boyunca yalnızca birkaç kez satın alınması gereken aşıların üzerine araştırmayı ve aşı üretmeyi uzun yıllar önce terk ettiler.

Kısacası Ebola virüs hastalığının yayılmasının sorumlusu, insanları sınıflara bölen, milyarlarca insanı yoksulluğa, açlığa mahkum eden, kemer sıkma politikaları ile sağlık altyapısını çökerten, kâr getirmeyen alan olduğu için insanları ölüme terk eden, savaşlar çıkaran, doğayı acımasızca tahrip eden kapitalizmdir.

 

 

 

 

Binler Pegida’ya ‘dur’ dedi

 

Almanya’da ırkçı ve İslam karşıtı Pegida’nın Köln ve Berlin’de gerçekleştirmek istediği gösteriler başarısızlıkla sonuçlandı. Pegida’ya karşı sokağa çıkan binlerce kişi, yükselen ırkçılığa tepki gösterirken Köln’deki ırkçı eylem iptal edildi.

Almanya’da haftalardır İslam karşıtlığının yanı sıra göçmenleri hedef alan gösteriler düzenleyen Pegida, 5 Ocak günü Berlin, Köln, Stuttgart ve Dresden’de bir kez daha sokağa çıktı. Kendisini “Batı’nın İslamlaştırılmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar” olarak tanımlayan ırkçı oluşumun Köln’deki adı ile Kögida, Deutz Semti’ndeki Otto Meydanı’nda toplandı. Çeşitli kaynaklara göre sayıları 300 ila 500 arasında gösterilen Kögida, bir süre Avrupa’nın İslamlaşmasını durduralım” yazılı pankart açtı.

Irkçıların Köln hezimeti

Kögida’ya karşı toplanan 5 bini aşkın kişi ise ırkçılığı kınayan sloganları ile diğer eylemi bloke etti. Eylemde “Köln renkli kalacak”, “Çeşitlilik güçtür” ve “Irkçılığa ve şiddete hayır” yazılı pankartlar taşındı, “Naziler dışarı!” sloganları atıldı.

Alman polisi, iki eylemi de çembere alırken Kögida, ilerleyen dakikalarda gösterisini iptal etmek zorunda kaldı. WDR isimli radyodaki duyuruda, ırkçıların kendilerine karşı toplanan grubun sayısal üstünlüğü sebebiyle eylemlerini iptal ettiği açıklandı.

Kögida gösterisi nedeniyle Köln’deki tarihi Dom katedrali de ışıklarını kapadı.

Köln ile eş zamanlı olarak Berlin ve Stuttgart’ta da ırkçılara karşı eylemler düzenlendi.

Berlin’de binler ırkçı eylemi durdurdu

Berlin’de Belediye Sarayı önünde toplanan “Baergida” isimli ırkçı grubun sayısı 300 civarında kaldı. Irkçılara karşıysa 5 bin kişi sokağa çıktı. Brandenburg Kapısı’na yürümeyi planlayan ırkçıların karşıt eylemciler tarafından durdurulduğu ve yürüyüşü gerçekleştiremedikleri belirtildi.

Stuttgart ve Dresden

Stuttgart’ta da binlerce kişi, Pegida’ya karşı düzenlenen eyleme katılarak, Stuttgart’ta göçmenlere ayrımcılık yapanların yerinin olmadığına dikkat çekti.

Pegida oluşumunun ortaya çıktığı Dresden’de ise binlerce ırkçı bir kez daha göçmen karşıtı eylem düzenledi. Kentte haftalar öncesinde az sayıda kişinin katıldığı eylemlerle başlayan ırkçı gösteriler en son 17 bin kişiye kadar varmıştı.

 
§