13 Şubat 2015
Sayı: KB 2015/06

Sınıfın devrimci baharını örgütlemek
Sınıfın direnişini büyütelim!
Sınıf hareketinde yeni bir döneme doğru
Daha derin kazıyoruz! - B. Olgun
Türk-İş, Yol-İş ve AKP'nin komisyon manevrası
Boytaş işçilerinin fiili grevi ve gösterdikleri
Bini aşkın işçi ve emekçi 'İşgal Grev Direniş Gecesi'nde buluştu
Devrimci işçi kürsüsü
Onların maceraları...
MİB MYK Şubat ayı toplantısı
Ejot Baştemsilcisi İlker Tetik: Fırtınayı dindirdiler
Reformizm ve devrim - 1 - H. Fırat
Avrupa: İşçi hareketi ve parlamentarist hayaller - A. Eren
Syriza ve Podemos: Gelecek için dersler
‘Uluslararasılaşan sermayeye karşı uluslararası işçi hareketi’
Obama savaş yetkisi istedi
Akdeniz’de kemer sıkma ve ölüm!
Bilecik’te seramik işçileri ayakta
Yasaklara, asimilasyona karşı on binler Kadıköy’deydi
Avukatlardan adalet nöbeti
Hasta tutsak Erdoğdu’ya getir-götür işkencesi
Twitter’ın Şeffaflık Raporu şaşırtmadı
Kadına yönelik aşağılamalar sürüyor
İşgal ateşi ile Şubat’ı ısıtanlara…
DGB Türkiye Meclisi toplandı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Akdeniz’de kemer sıkma ve ölüm!

 

Libya’dan lastik botlara binerek Avrupa’ya ulaşmaya çalışan sayıları 400’e yakın göçmen Akdeniz’de hayatını kaybetti. Böylece Avrupa, 2013 yılında İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında 350 mültecinin can vermesinin ardından bir kez daha kitlesel göçmen ölümleri ile yüz yüze geldi.

Öncelikle kaydedilen sayıların birer rakam ya da istatistiki veri değil, birer hayat olduğunu hatırlayarak olayın açık ve net bir katliam olduğunun altını çizmek gerekiyor. Akdeniz’de yaşanan göçmen katliamları, can verenlerin sayıları üç haneli rakamlara ulaşamadıysa sıradan ‘facia’ haberi olmaktan öteye geçemedi. 2013’te yaşanan Lampedusa’daki göçmen ölümlerinin ardından yer yer gündeme gelen ama yaratacağı ‘mali sıkıntılar’ sebebiyle gündemden çıkarılan göçmen sorunu bir kez daha Avrupalı emperyalistlerin yüzüne tokat gibi çarptı. Ve onların şahsında kapitalizmin...

Klasik ve yeni versiyonları ile talan edilen yahut ‘demokrasi’ adı altında yapılan operasyonlarla yıkıma uğratılan ülkelerden kaçan yüzbinlerce insan açlık, sefalet ve baskıdan kurtulmak için Avrupa’ya ulaşmaya çalışıyor. Bin bir türlü zahmetle biriktirilen paralar işin sonunun nereye varacağı belli olmadan insan tacirlerine teslim ediliyor. Son yaşanan olayı anlatan İtalyan sahil güvenlik ekipleri, dört küçük şişme botun 100’er kişi ile birlikte, sıcaklığın sıfır derece, dalga boyunun sekiz metre olduğu Akdeniz’e bırakıldığını söyledi. Yolculuk BM Yüksek Komiserliği Sözcüsü Carlotta Sami’ye göre dört gün sürdü ve sadece 9 kişi hayatta kalabildi.

AB’nin insan tacirleri ile suç ortaklığı

Son 20 yıl içerisinde ise 20 bin göçmen havasızlık, açlık, susuzluk ve boğulma gibi nedenlerle Akdeniz’de can verdi. Geçen yıl Lampedusa Adası açıklarında 350 göçmenin hayatını kaybetmesi ile gündemde yer tutan katliamların sorumluları ise gayet açık. Kapitalizmin gayri meşru çocuklarından insan tacirleri, iş ve ekmek gibi umutları olan insanların paralarına el koyduktan sonra kadınlara tecavüz, erkeklere işkence ederek onları ölüme gönderiyor.

Coğrafi konumu nedeniyle konuyla en çok muhatap olan İtalya’nın yanı sıra Avrupa Birliği’nin ‘mali sıkıntılar’ bahanesi ile göçmen katliamlarına gözlerini kapaması yakın zamanda şu şekilde gerçekleşti:

Bir buçuk yıl önce Lampedusa açıklarında 400’e yakın kişinin hayatını kaybetmesinin ardından İtalya ‘Mare Nostrum’ adı verilen bir operasyon başlattı. Operasyon ile 150 bin kişi kurtarılırken bir süre sonra ‘Mare Nostrum’un göçmenleri Avrupa’ya çektiği gibi savlar üretildi. Yani açıkça yeni ‘Lampedusa’lar yaşanırsa gelemezler’ denilmiş oldu.

Neo-liberal histeri

Irkçılığın yanı sıra neo-liberal histerinin de kendisini göstermesi ile birlikte on binlerce insanın kurtarılmasının yarattığı mali yük tartışılmaya başlandı. İtalya, 150 bin kişiyi kurtardığını ancak bunun kendisine ayda 9 milyon Euro’ya, bir yıl içerisinde ise 114 milyona mal olduğunu açıkladı. Bununla birlikte İtalya ile Avrupa Birliği arasında pek de insani olmayan pazarlıklar yaşanmaya başladı. İtalyan burjuvazisi, operasyonla birlikte mülteci yükünün sadece kendi üzerine yüklendiğini kaydederek AB’den sorumluluk almasını istedi.

Kendi işçi ve emekçilerine büyük saldırılar gerçekleştiren İtalyan burjuvazisi aynı dönemde Mare Nostrum’a da son verdi. Büyük bir mali yük getirmese de neo-liberal histeri, Mare Nostrum gibi önemli bir operasyona dahi son verebildi. Burjuvazinin insan yaşamına bakışını gösteren olaylar dizisi bununla da bitmedi.

AB’den göçmenlere ölüm kararı

Avrupa Komisyonu ve İtalya İçişleri Bakanı ortak bir basın toplantısı düzenleyerek “Frontex” adı altında yeni bir projenin devreye sokulacağını açıkladı. Toplantıda şu ifadeler kullanıldı: “Aynı kapsamda olmasa da ‘Frontex plus’ operasyonu Mare Nostrum’un yerini alacak. Mare Nostrum çok iddialı bir projeydi. İtalya’nın şimdiye kadar yaptığı gibi bu operasyonları yürütmeye mali durumumuz olup olmadığını henüz bilmiyoruz.”

‘Kemer sıkma’ ile Mare Nostrum’a sadece İtalya’nın verdiği paranın üçte biri kadar mali kaynak ayrılan Frontex’in -bir sonraki adı ile Triton- ise bir kurtarma operasyonu olmadığı görüldü. Her ay iki ülke mali kaynak ayırdığı projenin başlıca amacı İtalya kıyıları başta olmak üzere, sınırları gözetlemek ve kontrol altına tutmaktı. Sınırları korumanın yanı sıra göçmenleri kurtarmakla özel olarak uğraşılmayacağı sadece acil anlarda müdahale edileceği kaydedildi.

AB’nin dış sınırlarını korumak için 2007 ila 2013 yılları arasında yaklaşık 2 milyar Euro harcama yapılırken göçmenlerin durumunu iyileştirmek için sadece 700 milyon Euro harcandı.

Akdeniz’de batan burjuvazidir!

Libya’da, Afrika’da, Irak ve Suriye’de yürütülen askeri operasyonların yanı sıra Somali’deki korsanlara bile müdahale eden Avrupalı güçlerin mesele siyah derili insanları kurtarmaya gelince ‘mali sıkıntıları’ öne sürmesi sadece kapitalizmin insanlık dışı olduğunu gösteriyor. Talan ettikleri ülkelerden kaçan yüzlerce kişinin ölümüne göz yuman burjuvazi ‘Yeryüzünün lanetleri’nin öfkesini kabartmaya devam ediyor. Akdeniz’de yüzlerce can ile birlikte batan Avrupa burjuvazisi olmuştur.

 

 

 

 

Almanya’da mülteci yurtları hedef

Almanya’da Sol Parti’nin verdiği soru önergesini yanıtlayan hükümet, geçen yılın son üç ayında Almanya çapında 67 ırkçı saldırının yaşandığını açıkladı. Bu sayının geçen yılın ilk 9 ayında gerçekleşen saldırılardan daha fazla olduğu kaydedildi.

Mülteci yurtlarını hedef alan saldırılarda ise 2013 yılına kıyasla 3 kat artış olduğu bilgisi verildi. Saldırılar, 2012 yılında 24, 2013 yılında ise 58 olarak  tespit edilirken 2014 yılında 150 saldırı yaşandı.

Mülteci yurtlarına Berlin’de 20, Bavyera’da 15 ve Saksonya’da 11 saldırı gerçekleşti.

Mülteci örgütleri, ‘Batı’nın İslamlaşmasına karşı Yurtsever Avrupalılar’ (PEGIDA) adlı ırkçı oluşumun eylemlerinin ardından saldırılarda artış yaşanmış olabileceğine dikkat çekti.

 
§