14 Ağustos 2015
Sayı: KB 2015/31

Kirli savaşa, faşist baskı ve devlet terörüne karşı birleşik-militan mücadeleye!
Emperyalist koalisyon halklara karanlık bir gelecek hazırlıyor!
Kapitalizm ulusal sömürü ve kirli savaşların kaynağıdır
Bu devlet ne yapmadı ki?
Savaş ve saldırganlığın suçlusu kim?
Kürdistan’da devlet terörü ve direniş
İstanbul ve Ankara’da Barış Bloku mitingleri
Ankara’da 4 sınıf devrimcisi tutuklandı
Yaşasın devrim! Yaşasın sosyalizm!
BDSP’den operasyon ve devlet terörüne karşı eylemler
Devlet terörü alabildiğine sürüyor!
AKP-CHP koalisyonu: Sistemin ve egemen sınıfın öncelikli tercihi
Barış sorunu - V. İ. Lenin
“Mücadelemiz dışarıda da içeride de devam edecek”
“Elimizden gelen savaşı, gayreti sonuna kadar göstereceğiz!”
Mersin serbest sömürü bölgesi
İş cinayetleri
Maden patronlarına 2019’a kadar güvence
“Sanat, mücadele içinde bir araç, bir silah bizim için!”
Dünyada işçi ve emekçi eylemleri
Filistin’de öfke birikiyor
Halid Barakat’la röportaj...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Maden patronlarına
2019’a kadar güvence

 

Geçtiğimiz yıl 13 Mayıs’ta Soma Holding’e ait madende patlama oldu ve ardından çıkan yangın sonrası, resmi verilere göre 301, gerçekte ise bundan daha fazla maden işçisi katledildi. Katliama ‘kaza’ denildi, yanıcı gaz sızıntısını uyarıcı cihazının bulunmaması da kazaya neden olan ihmallerden biri olarak belirtildi. İşçiler dahi madendeki gaz sızıntısını haber vermişti ama yine sözü edilen uyarı cihazının olmamasının, ihmal değil de, katliama neden olan etkenlerden biri olduğunu belirtelim.

Sermaye devleti, katliam sonrası herkesin gözü maden ocaklarındayken, madenlerde sözüm ona bazı önlemler aldı. Bu “önlemler” nedeniyle 60’a yakın madenin açılamadığı iddia ediliyor. İddia ediliyor diyoruz, çünkü, katliamın yaşandığı Eynez maden ocağının bile, kamuoyunun gözleri Soma’dan uzaklaşınca, çalıştırıldığı söyleniyor. İki ay önce de yasal olarak çalıştırılmaya başladı.

Şimdi de kapalı olduğu söylenen 60’a yakın maden ocağı da yasal olarak çalışabilecek. Maden patronlarına yeni bir “kıyak” diye ifade edilen karar alındı. Karara göre, patlama olasılığı yüksek ocaklardaki teçhizat ve koruyucu sistemler 31 Aralık 2019’a kadar “Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemler ile İlgili Yönetmelik’e uygun hale getirilecek.

Herhangi bir katliam sonrasında, erken uyarı cihazlarının ayarlarıyla oynanmış olsa bile, bu asla tespit edilemiyordu. Yani üretim kâr üzerine olduktan sonra, maden patronu, kâr için işçileri katletmekte hiç çekince duymuyor. Teçhizat ve koruyucu sistemlerin madenleri daha güvenilir hale getireceğini düşünmek, Türkiye’deki gibi vahşi kapitalizmde “safdillik” olur. Ne var ki uyarı sistemlerinin olmamasına yasal bir kimlik kazandırılıyorsa, bu, işçi katlettiğinde maden patronunun cezalandırılmayacağı biçiminde, önden devlet güvencesi verildiği anlamına geliyor.

Asıl önemli olansa maden işçilerinin hiçbir can güvenliği olmadan, adeta ölüme gittiği madenlerde çalışıp çalışmayacağıdır. Madenlerden başka çalışacak bir iş imkanı olmadığı için işçiler mezardan farksız madenlere girip çalışıyor. Maden patronları üç kuruşa ölüme gönderilecek işçi bulamazsa, zorunlu olarak maden ocağını işçi güvenliği ve sağlığına uygun bir hale getirecek ve daha yüksek ücret verecektir. Çalışmamak yetmez, kimseyi o madende çalıştırmamak da gerekiyor. Bu da ancak örgütlenmeyle olur.

Tek başına, çaresizce, madene ölüme gider gibi gidenler bilmeli ki, ölüm karşısında hem kendi daha çaresiz, hem geride kalan eşi ve çocukları da daha çaresiz oluyor. Soma ve Ermenek katliamları sonrası bu dramatik çaresizlikleri fazlasıyla gördük ve görüyoruz. Devlet maden patronuna maden işçisini katlettiğinde ceza vermeyeceğine dair bugünden güvence verebiliyorsa, bunun asıl nedeni maden işçilerinin yasal olmayan madenlere bile girip çalışmasıdır. Yani yine “kabahatin çoğu” işçide. Maden işçilerinin zorunlu olarak kabahat işlememesi için tek yapması gereken, tek başına işçi değil, işçi sınıfının bir üyesi olduğunu bilmesi ve örgütlenmesidir.

M. Kurşun

 

 

 

 

 

TTK’da satış sözleşmesi imzalandı

 

Zonguldak’ta Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı ocaklarda çalışan yaklaşık 10 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşme maden işçilerinin itirazlarına rağmen GMİS bürokratları tarafından imzalandı.

31 Temmuz’da Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası (Kamu-İş) binasında gerçekleştirilen toplantıda varılan anlaşma çerçevesinde sözleşme 11 Ağustos’ta yapılan törenle imzalandı.

TTK adına Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası (Kamu-İş) ile işçileri temsilen Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) arasında TTK Genel Müdürlüğü salonunda imzalanan sözleşme 1 Ocak 2015-31 Aralık 2016 tarihlerini kapsıyor.

Yapılan sözleşme çerçevesinde maden işçilerine yine sefalet reva görülürken zam oranlarının ise ilk 6 ay için yüzde 6, ikinci 6 ay için yüzde 5, 3. ve 4’üncü 6 aylarda yüzde 3 olarak belirlendiği açıklandı. Ayrıca halihazırda resmi bir hak olan “yeraltı maden işçilerine 48 saat tatil” hakkının tanındığı ve buna ek olarak maden işçisine daha fazla kömür verileceği açıklandı. 82 maddelik sözleşmede giriş ücretleri, ikinci asgari ücret hakkı, iş ve işyeri değişimleri ve sosyal ödemelerin de yer aldığı diğer maddelere ilişkin ise herhangi bir açıklama yapılmadı.

Sözleşmenin imzalanmasının ardından konuşan TTK Genel Müdürü Burhan İnan, işçilere sözleşmeyle birlikte yeni haklar verildiğini iddia ederek görüşmeler için “masada sağlıkla çözüldüğü için son derece mutluyum” dedi.

Bürokratlar sözleşmeyi güzellemeye çalıştı

GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci her yönüyle savunabilecekleri bir sözleşme olmadığını, aynı işi yapan ve farklı ücret alan işçilerin sorunlarının devam ettiğini itiraf etse de “son yılların en iyi sözleşmesini imzaladığımıza inanıyoruz” dedi.

Kamu-İş Genel Sekreteri Erhan Polat “bu sözleşme yapılırken işçilerimizin taleplerinin çoğu karşılandı” ifadeleriyle işçilere dayatılan sefalet ücretini ve yasallaşmasına rağmen uygulamadığı 48 saatlik tatilin sözleşmeye girmesini işçiler için “kazanım” olarak göstermeye çalıştı.

Polat, sefalet ücretini reva gördüğü maden işçileriyle bir de alay edercesine “Bu sözleşme yapılırken işçilerimizin taleplerinin çoğu karşılandı. Sıra geldi şimdi bizim taleplerimize. Bizim sendikamızdan ve çalışanlarımızdan tek bir talebimiz var;  Verimli üretim, sağlıklı üretim, iş kazasız üretim” ifadelerini kullandı.

Görüşmeler gizli yürütüldü

82 maddelik sözleşme için yürütülen görüşmelerin 31 Temmuz’daki oturumunda hükümet ile Türk-İş arasında imzalanan Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü’ne bağlı kalınarak zam yapılacağının açıklanması karşısında işçiler GMİS bürokratlarına tepki göstermişti. Maden işçileri talepleri için greve çıkmaya hazır olduklarını dile getirseler de GMİS bürokratları kapalı kapılar arkasında yürüttükleri pazarlıklarla satış sözleşmesini imzaladılar.

 

 

 

 

Yeraltından Sesler çıktı

 

Yeraltından Sesler Platformu’nun hazırladığı bültenin Ağustos 2015 tarihli 2. sayısı çıktı.

Hem sendikal bürokrasi hem de patron cephesinden baskılara maruz kalan maden işçilerinin sesi Yeraltından Sesler Platformu’nun bu ay 2. kez çıkardığı Yeraltından Sesler bülteni maden işçileri ile buluşuyor.

Soma’dan Zonguldak’a Ankara’dan Bartın’a kadar geniş bir kitleye yayılan Yeraltından Sesler bülteninde maden işçilerinden gelen çok sayıda mesaj yer alıyor. İşçiler hem işyerlerindeki sorunları yazarken bir yandan da sendikal bürokrasiyi hedef gösteriyor.

Maden işçileri hem sosyal yaşama dair yazılar yazarken hem de şimdiye dek katledilen madenciler adına şiirler yazıyor.

Kızıl Bayrak / Zonguldak

 
§