2 Ekim 2015
Sayı: KB 2015/37

Seçim sandıkları Kürt emekçilerin dertlerine derman olamaz!
Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
Sandıktan çıkan değil, sokağa çıkan değiştirir!
“İllegal” seçimler için oy cambazlıkları
Kürt halkı direniyor!
Cenazeye dahi tahammül yok!
Katliam şebekesi güçlendiriliyor
Basına yönelik sansür ve devlet terörü
MİB MYK Eylül Ayı Toplantısı Sonuç Bildirgesi
Metalde son ‘kaleler’ düşerken...
SeraPool işçileri direnmeye devam ediyor!
Burjuva parlamentosu ve burjuva düzen altında genel oy
Suriye ve Ortadoğu’da yeni bir döneme doğru
Türkiye’nin Suriye politikasında manidar değişiklik
Çin, ABD’nin hegemonya krizini büyütecek - U. Evren
ABD ve AB’nin yeni haydutluk konsepti: TTIP ve CETA
Avrupa’da yükselen ırkçı dalga
Filistin intifadalarından Kürt serhîldanlarına...
ON’lara devrim sözümüz var!
Sermayenin işçi ve emekçi kadınlara yönelik saldırı paketleri
Öğrenci yoksul, eğitim pahalı ve kalitesiz
Katledilen her çocuğun hesabı sorulacak!
Eğitim’de ‘destek’ peşkeşi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Katliam şebekesi güçlendiriliyor

 

Sermaye devleti yürütme gücü olan AKP eliyle “açılım süreci” başlatmıştı. “Açılım süreci”nden sermaye devletinin temel beklentisi Kürt hareketini tasfiye etmekti. Dinci partinin rol aldığı tasfiye politikası iflas etti. Sermaye devletinin AKP eliyle yürüttüğü Kürt sorununda “açılım süreci” sona erdi. AKP’nin ebedi şefi Tayyip Erdoğan açılım masasını devirdi.

Masanın devrilmesinden sonra sermaye devleti emperyalizmin desteğini de alarak geleneksel inkar ve imha politikasına dört elle sarıldı. Sermaye devleti askeri, siyasi, psikolojik terör aygıtlarını tahkim etti. Bu gelişmenin ardından ‘90’lı yıllara benzer bir şekilde Kürt halkına yönelik kirli savaşa hız verildi. Kürt halkına yönelik baskı, şiddet, katliam ve yargısız infazlar ayyuka çıktı.

Devlet terörü arttırıldı

Kirli savaşa hız verilmesi özelde Tayyip Erdoğan’ın genelde dinci partinin hesaplarıyla ilgili olmakla birlikte, bununla sınırlı değildi. Zira sermaye devletinin esas hedefi sermayenin korunduğu düzenin yıkımına yol açacak devrimci politik mücadelenin, devrimci dönüşüm sürecinin özneleri olan örgütleri ve toplumsal dinamikleri yok etmekti. Bu çerçevede beş bin özel hareket polisi ve beş bin köy korucusunun alınması ve yetiştirilmesi için devlet harekete geçti.

“Çözüm süreci” aldatmacası çerçevesinde koruculuğu kaldırmaktan bahseden devlet, altmış bin olan korucu sayısına beş bin korucu daha ekleyeceğini ilan ederek gerçek niyetini ortaya koymuştur. Sermaye devletinin niyeti koruculuk sistemini kaldırmak değil, koruculuk sistemini tahkim etmek, korucular ordusunu daha da büyütmektir. Özel hareket polislerinin ve köy korucularının birer katliam şebekesi gibi çalıştıklarını görmek için tarihsel bir gezinti yapmak fazlasıyla yeterlidir.

Cinayet şebekesi olarak çalıştılar

Özel harekat polisleri ve korucular ellerinde en gelişmiş silahlarıyla bir katiller ordusu olarak özellikle ‘90’lı yıllarda yaptıkları katliamlarla kirli savaşa damgalarını vurdular. Özel harekatçılar ve korucular işe alınırken özellikle insanlıklarını kaybetmiş, ahlaksızlığı meslek edinmiş olanlar tercih ediliyordu. İnsan öldürmekten, işkence yapmaktan zevk alanlar, halk düşmanları özellikle tercih ediliyordu. Uyuşturucu ticaretinden, insan kaçırmaya, fidye istemeye kadar her türlü pisliğin içinde olan, psikopatlaşmış katiller sürüsünü devletliler Kürt halkı ve devrimcilerin üzerine saldılar.

Özel harekatçılar ve köy korucuları Kürdistan’da Kürt halkına yönelik işkence ve katliamda sınır tanımadılar. Katiller sürüsünün yaptıkları işkenceler, katliamlar tüm açıklığı ile ortalığa saçılmasına, Ayhan Çarkın adlı katilin gerçeklerin bir kısmını anlatmasına rağmen devletliler özelde Ayhan Çarkın’a, genelde özel harekatçılara ve koruculara dokunmayı akıllarından bile geçirmediler. Hatta devletliler ve burjuva medya katiller sürüsünü bağırlarına bastılar. Katilleri “kahraman”, “teröre karşı mücadele eden fedakarlar” olarak nitelendirdiler.

Özel harekatçılar ve köy korucuları infazlar, katliamlar, işkenceler yaptılar. Bir maaşla yetinmeyip düzenden daha fazla pay istemekte de gecikmediler. Özel harekatçılar ve köy korucularından oluşan katliam şebekeleri daha fazla para kazanmanın yollarını buldular. Yıllarca uyuşturucu kaçakçılığından haraççılığa, insan kaçırıp fidye almaya, kiralık katil olarak “iş” almaya kadar, her kirli işe imza attılar. Devletliler de bu sürece omuz verdiler.

Devletlilerin katliam şebekelerine omuz vermesinin elbette önemli nedenleri vardı. Zira onlar Kürt halkının kanını akıtıyorlardı. Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliamlarda sınır tanımıyorlardı. Pislikleri gün yüzüne çıkan özel harekat polisleri, korucular “ne yaptıysak devlet için yaptık” sözleriyle kendilerini savunuyorlardı. Örneğin Yüksekova çetesine mensup özel timciler sorgularında “ne yaptıksa görevlerimizi eksiksiz yerine getirmek için yaptık” şeklinde ifade vermişlerdi.

Kirli savaşta etkin olarak kullanılan özel harekat polisleri ve korucular, gerçekten de yaptıkları her şeyi devletlilerin emirlerini yerine getirmek için yapmışlardı. Rol aldıkları katliamları devlet planlamış ve onaylamıştı.

Katiller sürüsü
Kürt halkının direnişini kıramayacak!

Tayyip Erdoğan’ın “Ramazan Bayramı’ndan sonra barış farklı olacak, iyi niyet beklemesinler” açıklamasının ardından Kürt halkına yönelik baskılar yoğunlaştı. Onlarca operasyon düzenlendi. Katliamlar arttı. Yüzlerce kişi gözaltına alındı ve tutuklandı.

AKP şefinin açıklamalarının ardından askeri operasyonlar da arttı. Güney Kürdistan’a yönelik hava saldırılarında onlarca Kürt emekçi katledildi. Kürt halkının operasyonlara karşı sınırda gerçekleştirdiği canlı kalkan eylemlerine devlet vahşice saldırdı. Kürt halkına yönelik katliamlara, örgütlü güçlerine yönelik kitlesel tutuklamalara hız verildi.

Bir bütün olarak sömürgeci sermaye devleti Kürt halkının direngenliğini kıramadan PKK’yi tasfiye edemeyeceği bilinciyle hareket ediyor. Düzen bekçilerinin korkularının ve saldırganlıklarının temel nedeni de budur. Tam da bu çerçevede katliam şebekesine on bin kişilik takviye yapılmıştır.

Beş bin köy korucusu ve özel harekat polisinin alımı Kürt halkına yönelik kirli savaşın, onlarca katliamın, tutuklama terörünün PKK’yi tasfiye hedefiyle bağlantılı girişimlerin son halkası olarak kayıtlara geçti. Tüm bunlar sermaye düzeninin Kürt halkının en ufak taleplerini bile karşılamayacağının en açık kanıtıdır. Son süreçte yaşananlar sermaye düzeninin önümüzdeki dönemde de bu çok yönlü saldırılara hız vereceğinin, Kürt halkının mücadelesini bastırmak için her türlü kirli yöntemi kullanacağının göstergesidir.

Ulusal özgürlük taleplerinden vazgeçmediği için Kürt halkı yalnız bugün değil, sermaye devletinin tarihi boyunca sistematik baskılara maruz kalmıştır. Bugüne kadar on binlerce Kürt, özgürlük umudunu ve mücadelesini büyüttüğünden dolayı katledilmiştir. Tüm bunlara karşın, kirli savaş politikası ve katliam şebekeleri Kürt halkının mücadele barikatlarına çarpıp tuz-buz olmuştur. Büyüyen direniş çizgisi de Kürt halkını teslim almaya yönelik devlet politikalarının geçersizliğini gösteriyor.

Kürt halkının mücadelesi haklı ve meşrudur. Bu nedenle, saldırılara karşı yalnız kalmamalıdır. Zira katliam şebekelerinin saldırılarını boşa çıkarmanın, yenilmesinin yolu birleşik devrimci direnişten geçiyor.

 
§