4 Aralık 2015
Sayı: KB 2015/45

Çözüm devrimci sınıf mücadelesi
Uçak krizi derinleşiyor IŞİD destekçileri sıkışıyor
Türkiye: Sermaye için cazip ve istikrarlı bir ülke!
Elçi’nin katledilmesi eylemlerle lanetlendi
"Tanıklar dinlenmedi, deliller ilk günden karartıldı!"
Kürt halkı azgın devlet terörüne boyun eğmiyor!
Söz, basın ve örgütlenme özgürlüğü için mücadeleye!
Baskı ve yasakta yeni perde: Dündar ve Gül tutuklandı!
“Hak ihlalleri 30 yıldır aynı şekilde sürüyor”
Haklar ve özgürlükler için eller şaltere, ayaklar sokağa!
“İnsanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari ücret!” mücadelesini yükseltelim!
Direnişin kalesi Renault’ta eylemler sürüyor
Devrimci bir sınıf hareketi için ileri!
TKİP’nin 17. kuruluş yıldönümü etkinliği
Parti örgütlerinin mesajlarından...
Alaattin Yoldaş anısına…
Paris katliamı ve tekellerin militarizm tutkusu
Dünya İklim Zirvesi: Yeni bir ikiyüzlülük, yeni bir aldatmaca
5 Aralık "Türk kadını"nın seçme ve seçilme hakkı üzerine...
Türkiye kadın hareketi tarihinin önemli deneyimi
Kadın işçileri örgütleme seferberliğine güç verelim!
Bu eğitimcilerin eğitimi şart!
DGB 1 yaşında
Emperyalizme karşı Erdal olunmalı!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Uçak krizi derinleşiyor
IŞİD destekçileri sıkışıyor

 

Rusya uçağının Türk F-16’ları tarafından düşürülmesiyle başlayan kriz, derinleşme yönünde ilerliyor. Uçağı düşürerek krizi tetikleyen Türkiye, Rusya’dan ummadığı sertlikte bir tutumla karşılaşınca arayı bulma çabasına girişti. Ancak Devlet Başkanı Vladimir Putin de, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da Ankara’dan gelen ısrarlı görüşme taleplerini ilk başta kesin bir dille reddetiler.

Görüşme talepleri sert ifadelerle reddedilen AKP şefleri, dünya nezdinde rezil-rüsva oldular. Buna rağmen resmi olarak özür dilemeseler de yaşananlardan pişman olduklarını dile getiren açıklamalar yaptılar, Rusya’ya “jest” olsun diye öldürülen pilot için özel askeri tören bile düzenlediler. Ne var ki, bu “jestler” etkili olmak bir yana, Putin’in yeni hamlelerini bile önlemeye yetmedi.

Baltayı taşa vurdular

Dinci-gerici iktidarın şefleri Tayyip Erdoğan-Ahmet Davutoğlu ikilisinin hem ‘arayı bulma’ hem Rusya’dan özür dilemeyi reddedip ‘kuyruğu dik tutma’ politikası etkisiz kaldı. Uçağın düşürülmesini ‘provokatif bir meydan okuma’ kabul eden Putin yönetimi, doğrudan yaptırım kararları alarak özellikle sebze-meyve ticareti, taşımacılık ve turizm sektörlerini vuran somut adımlar atmaya başladı.

Rusya’nın tutumu krizin ciddi olduğuna ve ancak ağır bedeller pahasına aşılabileceğine işaret ediyor. Görünen o ki, “one munite” örneğinde olduğu gibi sahte kabadayılık taslayıp bunun siyasi rantını devşirmeye alışık olan AKP’nin büyük şefiyle müritleri bu defa baltayı taşa vurdular. Öyle ki, endişeli halleri, artık yüz ifadelerinden bile okunuyor.

Ankara’daki işbirlikçiler, emperyalist ağababalarına yaslanıp halklara karşı işlenen ağır insanlık suçlarına defalarca ortak oldular; en bariz örnekler Afganistan, Irak, Libya oldu... İşlenen suçlar ağır (sadece Irak’ta 1.5 milyon insan katledildi) olsa da bunun için kayda değer bir bedel ödemediler. Bu rahatlığın da etkisiyle, Suriye’yi yakıp yıkan savaşa pervasızca daldılar. Cihatçı katilleri beslediler, onlara dayanarak Şam’da dinci bir rejim kuracaklarını küstahça ilan ettiler. Türk devletinin bu gerici-saldırgan politikası Suriye’nin yakılıp yıkılmasında kritik bir rol oynadı.

Ancak bu defa işledikleri suçlardan sıyrılmaları kolay olmayacak. Zira Suriye ne Afganistan, ne Irak, ne de Libya... Hem Suriye ciddi bir direnç gösterdi hem Ortadoğu’da etki alanını genişletmeye ya da en azından korumaya çalışan Rusya işin içine girdi. Yanısıra Lübnan Hizbullahı'nın ve İran’ın da Baas yönetimine açık destekleri var. Hal böyleyken Suriye politikasını değiştirmeyen dinci-NATO’cu iktidar, ummadığı bir şekilde Rusya ile ciddi bir krizin içine yuvarlandı.

Tek sığınakları NATO

Uçağı düşürdükleri anda emperyalist savaş aygıtı NATO’nun kapısını çalan AKP hükümetinin şefleri, Brüksel’deki efendilerine “bir kabahat işledik bizi koruyun” diye yalvarmaya başladılar. Belli ki, NATO’nun kucağını “güvenli tek sığınak” addediyorlar. Bundan hareketle Rusya’yı NATO ile tehdit edip kaldıkları yerden işlerine devam etmeyi hayal ediyorlardı. Hesap bu olsa da NATO şeflerinin ilk açıklamaları umulduğu gibi olmadı. Zira bu emperyalist savaş aygıtı, Ankara’daki işbirlikçileri için savaşmaya hiç de hevesli görünmüyor.

Kışkırttıkları savaşın kurbanları olan Suriyeli mülteciler konusunda pazarlık yapmak için AB şefleriyle görüşmeye giden kukla Başbakan Ahmet Davutoğlu, yine soluğu NATO şefinin huzurunda aldı. Savaş aygıtının şefiyle yanyana durarak basına konuşan Ahmet Davutoğlu, “Türkiye sınırı NATO’nun sınırı” dedi. “Rusya’ya karşı NATO sınırını koruduk, NATO da bizi Rusya’dan korumalıdır” demeye getiren AKP şefi, aynı zamanda “sizden başka kimsemiz yoktur, size sığındık” mesajını da vermiş oldu.

Anlamsız bir suratla Davutoğlu’nu dinleyen NATO şefi, “Türkiye’nin sınırlarını savunmaya hakkı vardır” ifadeleriyle konuğunu teskin etmeye çalıştı. Bununla birlikte Rusya ile yaşanan gerilimin aşılması için taraflara çaba harcama çağrısında bulunan NATO şefi, Türkiye için rahatlarını bozmak istemedikleri mesajını da verdi.

AKP şeflerinin her fırsatta NATO’ya sığınmaları, duruma göre Batı-Hristiyan düşmanlığı yapan yandaş-yardakçı gazetelerin bazılarının “Türkiye sınırı NATO’nun sınırı” sözlerini sekiz sutuna manşet yapmaları, dinci iktidarın ciddi bir özgüven sorunu yaşadığına işaret ediyor.

IŞİD’le suç ortaklığının örtüsü paramparça

Dışişleri Bakanı’yla birlikte İklim Değişikliği Zirvesi’ne katılmak için Paris’e giden kaçak sarayın tiranı, ilk adımda nahoş bir sürprizle karşılaştı. Toplantının yapılacağı binaya geldiğinde kendisini karşılayacak kimseyi bulamayan “büyük lider” neye uğradığını şaşırdı. Ancak etkili darbeyi dünya medyasına açıklama yapan Vladimir Putin indirdi.

“IŞİD petrolleri Türkiye’ye rahat taşınsın diye Rusya uçağının düşürüldüğünü” savunan Putin, “Türkmenleri koruma söyleminin bahane, esas amacın IŞİD’i korumak” olduğunu belirtti.

Bu açıklama, malumun ilanından başka bir şey değil elbet. Yani Türk devleti-IŞİD işbirliğini dünya biliyordu, ama daha önce Putin dahil devlet başkanları bunu açıkça dile getirmiyorlardı. Zira çıkara dayalı ilişkilerden dolayı burjuva devletler birbirlerini kolluyorlar. G20 Zirvesi’nde isim vermeden IŞİD’i destekleyen devletler olduğunu dünyaya ilan eden Putin, uçağın düşürülmesinden sonra, Türk devletinin bu konudaki hassasiyetlerini bir kenara bırakıp IŞİD’le işbirliğini ifşa etmeye başladı.

Suriye’ye karşı savaşın başlatıldığı andan itibaren Ankara’daki dinci-NATO’cu iktidar cihatçı çetelerle her türlü suç ortaklığına girişti. Bu suç ortaklığı sadece sosyalist basında değil, ‘saygın’ kabul edilen burjuva gazete ve TV kanallarında da pekçok kez belgeleriyle birlikte yayınlandı. Buna rağmen sermaye iktidarı IŞİD’le suç ortaklığına “gönül rahatlığı” ile devam etti. Ne de olsa uluslararası platformlarda kimse AKP şeflerinden hesap sormuyordu. Belli ki, batılı emperyalistler de bu suç ortaklığına hayır demiyordu.

Putin’in Türk devleti-IŞİD suç ortaklığını Paris’te dünyaya ilan etmesi, bir gün sonra Lavrov’un aynı şeyi Moskova’da tekrarlaması denklemi değiştirdi. Bir süre sonra Rusya-Türkiye arasında anlaşmaya varılabilir. Ama eğer Putin bir süre daha bu tutumunu devam ettirirse, Ankara’daki IŞİD destekçilerinin işi epey zorlaşacak. Hatta hesap vermelerinin yolu bile açılabilir.

Suriye kabusu” peşlerini bırakmıyor

Dinci iktidar sadece ülke içinde değil, bölge halklarına karşı da ağır suçlar işledi. Özellikle Suriye’ye karşı başlatılan yıkıcı savaştaki rolünden dolayı suç dosyası fazlasıyla kabardı. Beşar Esad liderliğindeki Baas yönetiminin yıkılması için NATO’nun Suriye’ye saldırmasını defalarca talep etmesinin temel nedenlerinden biri de budur. Kürt halkının Rojava’daki kazanımlarını baltalamak, Suriye’nin en azından bir bölümünün cihatçı çetelerin denetiminde kalması gibi gerici hedefleri de olsa, Baas yönetiminin başta kalması kaçak sarayın tiranıyla müritleri için tam bir felaket senaryosudur. Görünen o ki, Rus uçağını düşürme ahmaklığının altında yatan esas sebep de bu senaryonun gerçekleşmesini engelleme çırpınışıdır.

Gelişmeler olayların tersi yönde ilerleyeceğine işaret ediyor. Zira artık Suriye’de uçuşa yasak bölge ilan etme, dolayısıyla cihatçı çetelere “güvenli sığınak” oluşturma hevesi kursaklarında kalacaktır. Tabi buna Rusya’nın uygulayacağı yaptırımların ekonomik, siyasal ve toplumsal faturası da eklenecek. Bu olaydan sonra Türkmenlerle ilgili demagojiye itibar eden de olmayacaktır. Çünkü savaşın devam ettiği bölgeye hakim olanlar, Türkmenlere de her türlü vahşeti reva gören -bir kısmı Türkmen asıllı El Kaideci olsa da- çoğunluğu farklı ülkelerden gelen cihatçı çetelerdir.

NATO’ya sığınan sermaye iktidarının başındaki AKP, ne IŞİD’le suç ortaklığına son verecektir ne diğer cihatçı çetelere verdiği desteği hemen kesecektir. Yine de bu kirli işin eskisinden çok daha zor olacağı kesindir. Demek oluyor ki, son yıllarda yakalarını bırakmayan “Suriye kabusu”nun içinde çırpınmaya devam edecekler.

Uçak kriziyle sıkışan dinci iktidarın Rusya’dan özür dilemek yerine emperyalizmin vurucu gücü NATO’ya sığınması, savaş kışkırtıcılığını elden bırakmaya niyetli olmadığına işaret ediyor. Emperyalist hegemonya savaşını kızıştırmaya da militarizmi şiddetlendirmeye de hizmet eden bu politikanın emekçilere faturası daha da ağırlaşacaktır.

Sermaye iktidarının hem iç hem dış politikasının bedelini ödemek zorunda bırakılan işçi sınıfı ile emekçiler ve ezilen müttefikleri kirli savaşa, savaş kışkırtıcılığına, IŞİD-El Kaide destekçiliğine ve NATO’dan yeni silah talebine karşı sesini yükseltmeli, “işçilerin birliği halkların kardeşliği” uğruna mücadeleyi büyütmelidir...

 

 

 

 

IŞİD’in petrolünü Türkiye alıp işliyor

 

İran Petrol, Gaz ve Petrokimya Ürünleri İhracatçılar Birliği Başkanı Hasan Tacik, başkent Tahran’da düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin IŞİD’den petrol aldığını söyledi. Tacik, “Türkiye, ihtiyacı olan petrolün bir kısmını IŞİD’den temin ediyor. IŞİD, günde 700 ila 800 bin varil petrolü yarı fiyatına Türkiye’ye satıyor” diye konuştu. Türkiye’nin bu yüzden İran’dan yaptığı bazı petrol ürünleri ithalatını azalttığını da ekledi.

Russia Today’e konuşan Irak eski ulusal güvenlik danışmanı Muvaffak Rubai ise, IŞİD’in son 8 ay içinde Türkiye karaborsasında 800 milyon dolarlık petrol sattığını söyledi. Rubai, “Bu petrol ya Türkiye’deki rafinerilerinde işlenip yerel piyasaya ya da Akdeniz üzerinden dünya piyasasına satılıyor” dedi.

Petrol ticaretini IŞİD’e oksijen desteğine benzeten Rubai, “Oksijeni keserseniz IŞİD boğulur” diye konuştu. Vekil ayrıca “Tacirler karaborsa petrolü Türk istihbaratının ve emniyetinin himayesinde alıyor” dedi.

 

 

 

 

Yandaş basının Rusya hezeyanı

 

Rusya cephesinden gündeme getirilen ve dünya basınının izlediği Türkiye-IŞİD petrol ticareti belgeleri Türkiye’de burjuva medyanın “ilgisini çekmedi.” Doğan medyası ile NTV ve CNN, konuya ilişkin tek satırlık haber geçmedi. Havuz medyası ise Türkiye’nin Katar’la yaptığı doğalgaz anlaşmasını diplomatik bir zafer olarak yansıtmanın derdine düştü.

AA’nın aklı başına yeni geldi (!)

En riyakar tutumlardan biri ise Anadolu Ajansı (AA) tarafından sergilendi. AA, Rusya’daki basın toplantısına ilişkin tek satır bilgi geçmezken, IŞİD’in petrolünün Suriye devletine satıldığı ve Rusya’nın da bu işlemde yer aldığı yönlü analiz yazıları yayınladı. Hangi kaynak ya da belgelere dayandığı belli olmayan yazılar, “AB’nin açıklamalarına göre” vb. ifadeler kullanılarak doldurulmaya çalışıldı.

Analiz yazılarının, Rusya’nın basın toplantısı yaptığı saatlerde yayınlanması da manidar bir tutum olarak dikkat çekti.

Doğan medyası da ‘emir eri’

1 Kasım seçimlerinde aldığı oy oranını gördükten sonra AKP’ye yanaşmalık yapmaya başlayan Doğan medyası da Tayyip Erdoğan ile ilgili önemli iddiaları görmeyenlerin arasındaki yerini aldı. Doğan’ın Hürriyet ve Radikal gibi haber siteleri gündemdeki iddialara yer vermezken, Rusya’nın YPG’ye silah yardımı ve Türkiye yönelik yaptırımları ile ilgili haberleri okurlarına sundular.

Havuz medyası da ‘karşı saldırıda’

Sabah, Akşam, Star gibi havuz medyası da AA’nın “analizlerini” sitelerine taşıdı. Rusya’nın iddialarını görmezden gelen bu yandaş medya, “Rusya’nın yalanları”, “Şimdi sen düşün Putin”, “Türkiye’nin Rusya’yı korkutan kozu” gibi başlıklarla karşı saldırıya geçerek Rusya’nın iddialarını bastırmaya çalıştılar.

 

 

 

 

Türkiye Katar’la doğalgaz anlaşması yaptı

 

Rusya’nın, Türk sermaye devletinin ve Erdoğan’ın ailesinin IŞİD’in petrolüyle ilişkisini açıkladığı saatlerde, Türkiye Katar’la petrol anlaşması yaptı.

Dinci gericiliğin şefi Tayyip Erdoğan’ın Katar ziyareti sırasında, BOTAŞ ile Katar milli petrol şirketi arasında Türkiye’nin bu ülkeden uzun vadeli ve düzenli LNG (sıvı doğalgaz) ithalatı yapmasını sağlayacak ön mutabakat zaptı imzalandı. Açıklanana göre anlaşma, daha önce dönemlik anlaşmalarla bu ülkeden yapılan LNG ithalatına uzun vadeli bir perspektif kazandıracak.

Tarafların asıl anlaşmanın altyapısını oluşturmak için hazırlığa başladığı belirtilirken, asıl anlaşmanın en kısa sürede imzalanacağı belirtildi. 

 
§