5 Şubat 2016
Sayı: KB 2016/05

Bahar dönemi, gelişmeler ve görevler
Eski düzende yeni anayasa hayalleri!
Yeniden imha, yeniden inşa!
Sermaye devleti yeni karakollar kuracak
Sermaye tam kölelik dayatıyor
Ek ücret zammı için ortak mücadele!
MİB’den iki günlük çalıştay!
EKU’da işçiler kararlılıklarını koruyor
Köle pazarları kurulmak isteniyor
“Ve (aynı) katil cinayet mahalline döner”
Mücadele tarihinde kadının yeri: İşçi kadınlar en ön safta!
Osmanlı’nın son yıllarından Cumhuriyet’in ilk yıllarına...
Greif deneyiminden öğrenelim!
Yasalar kadını koruyabilir mi?
Torba yasa işçi ve emekçilere esnek çalışmayı dayatıyor!
“Yeni mücadele döneminde liseleri fethedelim!”
3. Cenevre görüşmeleri; “Üçlü şer ekseni”nin kundakçılığı
Kapitalizm insana dair hiçbir sorunu çözemez!
Hayaller ve sınıfsal gerçekler!
Essen’de ‘Kürt sorunu’ konulu panel
Zincirlerimizden başka kaybedecek neyimiz var?
Hasta tutsak Türkan Özen’e ‘siyasi cezalandırma’
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mülteci krizi...

Kapitalizm insana dair hiçbir sorunu çözemez!

 

Mülteciler sorunu dünyanın ve en çok da “uygar” Avrupa’nın en önemli gündemlerinden biri olmaya devam ediyor. Mültecilerin çektikleri acılar, yaşadıkları maddi-moral yıkımlar hiçbir Avrupalı kapitalist devletin zerrece umrunda değil. Tümü de büyük bir insanlık dramı olan bu sorunu, kendi sefil çıkarları temelinde fırsata çevirmek çabasında. Sorunu çok yönlü olarak istismar etmekte, bunun ifadesi politikalar üretmektedirler. Mültecilerle ilgili yasaların değiştirilerek daha da gericileştirilmesi, oturum hakkının neredeyse kullanılamaz hale getirilmesi, sınırdışı etmelerin kitlesel boyutlar kazandırılarak kolaylaştırılması, bunlara yasal temel kazandırılması gibi adımlar atılmaktadır.

Mülteciler sorununun öncelikli muhatabı Avrupa, esas olarak da Almanya’dır. Almanya, AB adına bu yönlü politika ve icraatların başını çekmekte, onu Fransa ve İngiltere izlemektedir. Almanya bizzat sorumluluğunu taşıdıkları savaşlardan kaçarak kendilerine sığınan çaresiz mültecileri ülkesine sokmamak için her türlü yol ve yönteme başvurmaktadır. Sorunu çok yönlü istismarda sınır tanımazken, en ucuza mal etmek konusunda oldukça titiz davranmakta, yapılacak harcamaların AB fonlarından karşılanmasını sağlamaktadır. Kimi ülkeleri mültecilere sığınmacı olarak kabul etmeleri karşılığı para vermek, başvurulan bir diğer kirli yöntemdir.

Kirli pazarlıklar ve anlaşmalar

Avrupa, en çok da Almanya, bir dönem Doğu Bloku’ndan, bir dönem Güney Kürdistan, Afganistan, Sri Lanka, Kuzey Afrika ve Libya’dan mültecilerin akınıyla karşı karşıya kaldı. O dönemde bu akışı engellemek için geçiş yeri olarak gördükleri ülkelerde, somut olarak da Yunanistan ve İtalya’da barındırılmalarını sağlamaya çalıştılar. Bunun için Avrupa fonu oluşturuldu ve havaalanları, adalar ve başka geçiş yerlerinde sıkı denetim yapacak Avrupa polisi görevlendirildi. Duvarlar örüldü, denizler adeta bir avlanma sahasına dönüştü.

Şimdi de sıra Suriyeli mültecilerde. Öncelikli geçiş yerleri ise Türkiye’nin Yunanistan ile sınırları. Almanya ve AB bu kez Türkiye ile mesai içine girmiş bulunuyor. Türkiye’de 2 milyon civarında Suriyeli mülteci var. Almanya bunların Türkiye’de barındırılmasını ve sınırlarını kapatarak yenilerinin geçişini engellemesini istiyor. Bu amaçla bizzat Almanya Başbakanı Merkel ile görüşmeler sonucu yapılan anlaşmalar tümüyle kirli pazarlıklara dayanıyor.

2 milyon Suriyeli mülteciyi barındırması için Türkiye’ye milyon eurolar verilmiştir. Suriye’deki emperyalist ve gerici savaşın mağduru mülteciler, bunun sorumluluğunu taşıyan güçler tarafından adeta bir satış malzemesi olarak görülmektedir. Milyon eurolar karşılığında Türk sermaye devleti, sığınmacıları sıkı biçimde kontrol etmede ifadesini bulan bir bekçilik görevini de üstlenmiş bulunmaktadır.

Türkiye gitgide koyulaşan bir polis rejimidir. AKP gericiliği, bu yoksul ve çaresiz mülteciler üzerinde her vesileyle terör estirmekte, her adımlarını kontrol altında tutmaktadır. Türkiye bu insanlar için bir açık hava hapishanesidir. Türkiye’nin metropollerinde açlık, konutsuzluk ve yoksullukla boğuşmaktadırlar. Aç gözlü tekellerin Almanya’sı Türk sermaye devletine, bu çaresiz insanları ucuz işgücü olarak kullanmasını ve bunun için de yasalarında değişiklikler yapmasını tavsiye etmiştir ve bunun gerekleri yerine getirilmektedir.

Kapitalizmin ahlakı yoktur

Kapitalist büyük devletlerin mülteciler sorunu konusundaki icraatları, kapitalizmin çürümüşlüğünün ve ahlaktan yoksunluğunun somut bir kanıtıdır. Özellikle Avrupa’nın kapitalist devletleri, en çok da Almanya’nın temel politikası, bu sorunu fırsata çevirmek ve çok yönlü olarak istismar etmektir. Onlar mültecilerin acıları ve yaşadıkları yıkımla değil, bu potansiyeli nasıl kullanıp nasıl sömürecekleri ile ilgilenmektedirler.

İstismarın bir diğer örneği, sorunu ırkçı-faşist saldırganlığın fırsatına çevirmek olmuştur. Daha önce Neo-Naziler kullanılmıştı, şimdi Pegida çeteleri sokaklara salınmıştır. Neo-Naziler, Pro Köln, Pro NRW, Pegida ve Holiganlar dört bir koldan mülteciler sorununu tüm kötülüklerin anası olarak sunmakta, demagojik bir propaganda eşliğinde güç toplamaya çalışmaktadırlar. Kapitalizmin bataklığının ürettiği bu çeteler son dönemlerde göçmenlere açıktan saldırmaktadırlar. Bu da bir devlet politikasıdır. Kapitalist devletlerin kirli siciline eklenen yeni bir fotoğrafıdır.

Burjuvazi öteden beri mültecileri ucuz işgücü olarak en pis ve marjinal işlerde çalıştırdı. Şimdi ise daha iğrenç adımlar atmaktadır. Yeni politika, düşüğün de düşüğü ücretlerle çalıştırılmasıdır. Bu politika yakın dönemde yapılan Davos Zirvesi’nde IMF Başkanı Christine Lagarde tarafından dillendirildi. Lagarde, bu potansiyelin ucuz işgücü olarak kendilerini giderek soluksuz bırakan küresel krizi aşmada olumlu rol oynayabileceğini belirtti. Konuya ilişkin yasal mevzuatları düzenlemek için acele etmek gerektiğinin altını çizdi. Bu, mültecileri toplumun en alt tabakası haline getiren ve köleleştiren bir statü demektir.

Sosyalizm için mücadeleye!

Mülteciler için köle pazarları kurmak, insanları en ucuza, en pis ve marjinal işlerde çalıştırmak üzere istihdam etmek, kapitalizmin geldiği yerdir. Üç kuruşu kendi kölelerinden esirger hale gelmiştir. Bu kapitalizmin yaşadığı çürümeyi, bir insanlık dramına dönüşen mülteciler sorununu dahi paraya çevirecek denli her türlü ilke ve ahlaktan yoksun bir sistem olduğunu anlatmaktadır.

Kapitalizm insanlığa ait hiçbir sorunu çözmeye muktedir değildir. Her şeyden önce bu onun doğasına aykırıdır. İnsanı toplumun onurlu ve saygın bireyi haline getirecek yegane sistem sosyalizmdir. O halde her yerde sosyalizm için mücadeleye!

 

 

 

 

10 binden fazla göçmen çocuk kayıp

 

Avrupa Birliği Polis Teşkilatı Europol, son iki yıl içerisinde tek başına seyahat eden ve yetkililerde kaydı bulunan 10 binin üzerinde göçmen çocuğun ortadan kaybolduğunu duyurdu.

Europol, kayıp çocukların çoğunun fuhuş çetelerinin eline düştüğüne inanıyor.

Söz konusu rakamlara ilişkin haber İngiliz Observer gazetesinde yayınlanmıştı. Europol’un basın birimi de verileri doğruladı.

Observer’a konuşan Europol Direktörü Brian Donald, sadece 5 bin çocuğun İtalya’da, 1000 çocuğun da İsveç’te kaybolduğunu kaydetti. Donald, Avrupa yanlısı suç çetelerinin göçmenleri hedef aldığı konusunda da uyarıda bulundu.

 

 

 

 

İsveç göçmenleri sınır dışı etmeye hazırlanıyor

 

Emperyalist savaş ve yıkımdan kaçarak çeşitli ülkelere sığınan göçmenlere yönelik baskı ve saldırılara her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Gittikleri ülkelerde çeşitli zorluklarla karşılaşan göçmenler, her an sınır dışı edilme kaygısıyla yaşıyor.

Bunun son örneği İsveç’te yaşandı. İsveç’in sığınma başvurusu kabul edilmeyen 80 bin kadar kişiyi sınır dışı etmeye hazırlandığı bildiriliyor.

İsveç İçişleri Bakanı Anders Ygeman birkaç yıl içinde bu göçmenleri sınır dışı edeceklerini belirterek, “Şu anda 60 bin kişiden söz ediyoruz. Ama bu sayı 80 bine çıkabilir” dedi.

2015’te İsveç’e 163 bin göçmenin sığınma başvurusu yaptığı belirtildi.


 
§