26 Ağustos 2016
Sayı: KB 2016/32

Özgürlük devrimde, barış sosyalizmde!
AKP’ye uyumlu ve ayarlı bombalar
Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye
Basın özgürlüğü yalnız düzenin kalemşorları için…
OHAL’de fırsatçılığa devam!
Tarihten bugüne NATO ve Türkiye gerçeğine dair…
ABD ve Türk sermaye devletinin Cerablus seferi üzerine
Emperyalizme hizmet halklara düşmanlık bakidir
Biden ve Yıldırım’dan “ilişkileri onarma” vurgusu
TKİP V. Kongresi sunumlarından... Gençlik çalışmamızın sorunları
Direnmeyi seçmeyenler teslimiyete yürürler
Sermaye-hükümet-Türk Metal ittifakı iş başında!
Japon sömürü teknikleri
“Kaybedecek neyimiz kaldı!”
“Mezarda emeklilik”ten “bireysel emeklilik” yalanına
1900-Novecento
Kapitalizm ve çocuk
Sosyal-demokrat hükümetler ve günümüzdeki rolleri
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye-hükümet-Türk Metal ittifakı iş başında!

 

Ağustos ayının başında yıllık bakım zamanını fırsata çeviren Tofaş onlarca işçiyi işten atmıştı. Fabrika içindeki öncü işçileri temizleme operasyona dönüşen Tofaş’ta, işten atılma sonrası bir takım gerçekler de tekrardan ortaya çıkmış oldu.

Performans düşüklüğü gerekçesine sığınan Koç Holding, işçi kıyımından bir hafta önce Tofaş’ta 2016 Nisan-Haziran dönemindeki kâr oranını yüzde 6.4, yani net 55.5 milyon TL arttırarak, net 918 milyon TL kâr elde ettiğini açıklamıştı. Bu nedenle yoğun emek sömürüsü üzerine kurulu olan ve baskıcı çalışma sisteminin hakim olduğu Tofaş’ta, işten atılmaların keyfiyete dayandığı kısa sürede alenen açığa çıktı. Tofaş işçisi için bu durum yeni de değildi. Metal Fırtına sürecinden bu yana Koç Holding Tofaş’a hakim olabilmek, hakkını arayan onurlu Tofaş işçisini cezalandırmak için toplu kıyımları daha önce de denemiş, işçiler cephesinden teşhir olmuştu.

Ancak Tofaş’ta açığa çıkan bir başka gerçek de Türk Metal işbirliğinin alenen ortaya saçılması idi. Daha önce her türlü fırsatı kendi lehine döndürebilmek için karalama da olsa açıklama yapan Türk Metal, süreci tam bir suskunluk ile izlemiş ve işten atmalarda parmağının olduğunu açıktan göstermiştir. Bu nedenle Türk Metal’in Koç ile aynı masada işten atılan isimleri belirlediklerinden hiç şüphe yoktur. Çünkü Türk Metal’in kurduğu saltanatın işçiler üzerinden değil, patronların ona alan açması üzerinden yükseldiği bir gerçektir. Bu yüzden Türk Metal’in Tofaş’ta üstlendiği rol, ipini tutan sahibine sadakat ile bağlılıktan başka bir şey değildir.

Öte yandan Tofaş’taki kıyım bizzat AKP hükümetinden de tam destek alındığını ortaya sermiştir. Bilindiği gibi sermayenin hizmetkarı AKP’nin Metal Fırtına’dan beridir sergilediği bu tutum yeni değildir. Renault fabrikasına yönelik gerçekleşen saldırının en başından onay vereniydi. Şimdi de aynı tutumu Tofaş’taki kıyımda ortaya koymuştur. İşçi kıyımlarının hemen ardından Tayyip Erdoğan’ın kaçak sarayda Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Mehmet Koç ve Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Koç ile görüşmesi her şeyi özetlemektedir.

Kaldı ki OHAL süresince işçi çıkartmayı engelleme yetkisi olan hükümetin, böylesi bir madde üzerinden iş yapmasını beklemek saflık olur elbette. Tabii ki OHAL fırsatıyla tersini yapmayı seçecektir her zamanki gibi. Nitekim Tayyip Erdoğan’ın, sermaye kodamanları ile yaptığı bir toplantıda bu yönlü vaatlerde bulunması şaşırtıcı olmadı. AKP şefi Erdoğan, işçilerin iş mahkemesine gitmesini engelleyen düzenlemeleri yapacaklarını ve kodamanlara işçi kıyımlarını rahat rahat yapabilmelerinin önünü açacaklarını şu sözlerle açıkladı:

Diyelim ki bir işçiden memnun değilsin, kapıya koyuyorsun, ihbar tazminatını, kıdem tazminatını veriyorsun, gidiyor iş mahkemesine tekrar geri gönderilip bu defa farklı bir ikramiye ödemek suretiyle almak zorunda kalıyorsun. Bunları bizim gözden geçirmemiz, gerek özel sektör, gerek devletin bu anlayıştan kurtulması gerekmez mi? Bir insan çalıştığı kuruma eğer ihanet içindeyse, faydalı değilse bu insanı sırtımızda taşımaya mecbur değiliz. Tekme tokat kapıya koyalım demiyorum, ihbar ve kıdem tazminatını verirsin ‘başının çaresine bak’ dersin.”

Tüm bunlar gösteriyor ki metal işçilerinin 2017 için hazırlıklarına karşı, şer üçlüsü sermaye-hükümet-Türk Metal ittifakı şimdiden işbaşı yapmış durumdadır. Metal işçilerinin haklarını ve geleceklerini elinden almak, başta metal işçileri olmak üzere gelişen mücadele dinamiklerini yok etmek için oluşturulan bu ittifaka karşı mücadele sınıfı beklemektedir. Bu işbirliğini her fırsatta teşhir etmek, sözde demokrasi diyerek sokakları dolduran metal işçilerine ve tüm işçilere bunu anlatmak önemli bir güncel sorumluluktur.

 

 

 

 

Birleşik Metal-İş’in EMİS sözleşmesi, işçinin iradesi değildir

 

Arkadaşlar, bu sendika bürokratlarının kafası neyin kafasıdır acaba. Yıllardır düşük ücretlerle masaya geliyorlar. Şimdi şunu sormak lazım : “Sizin % 70 ücret isteme engeliniz nedir acaba? Sizler işçinin haklarını hukuklarını savunacağız diyerek meydana çıkıyorsunuz. Türlü yalan ve vaatlerle işçiyi kandırıyorsunuz, süslü rakamlarla dolambaçlı hesaplarla işçinin anlamadığı kelimeler ile patronun ücret limitlerinde geziniyorsunuz. Sen de bir işçi olarak sahada çalışan işçi arkadaşının hakkını % 12 olarak mı görüyorsun? O % 12’nin masada % 2-3 olacağını hepimiz biliyoruz. Bu yüzdeliklerin geçmişten gelen ücret kayıplarını bile telafi etmeyeceği açık değil mi?”

İşçinin ikramiyesini çıkardıktan sonra saat ücretini bir hesaplayın bakalım. Bir daha o işçilerin yanlarına yanaşabilecek misiniz? Size zahmet olmasın biz hesaplayalım. 10 yıllık kıdemi olan, saat ücreti ise 8 lira 45 kuruş olan bir arkadaşın 4 tam ikramiyesini çıkaralım. Geriye kalan saat ücretini hesaplayarak sizlerin varsa ufkunuzu açalım…. Aylık toplamda eline net 1909 TL geçmesi gerekir. SENDİKA AİDATI DAHİL. 1432 TL bu işçinin çıplak aylığı. 4 tam ikramiye 1432’4 = 5728. Aylık maaşa uyarlama 5728/12 = 477,33 TL. 1432+477,33 = 1909 TL. Şimdi 1432 TL’nin saat ücreti 1432/226 = 6 lira 34 kuruş. Yani on yıl çalışan bir arkadaşın saat ücreti gerçekte 6 lira 34 kuruştur.

Metal işçisi kardeşlerim, yıllar boyunca kanımızı emen bu sendika bürokratlarına artık dur deme vakti gelmiştir. İşçinin hakkını alacağım diyenler daha masaya oturmadan satışı gerçekleştirmişler. 2 lira isteyeceklermiş, sonra %12 isteyeceklermiş, sen gel onu külahıma anlat.

Çorlu’dan bir metal işçisi

 

***

Günü değil, geleceğimizi kurtarmak için

Bir önceki sözleşmede grev diyen işçiye kürsüden tehditler savuran, zorla başlatılan grevi her türlü kirli yol, yöntemlerle bitirmeye çalışan Birleşik Metal Sendikası yeni bir sözleşme taslağıyla sahneye çıktı. Bu taslak her şeyden önce işçinin iradesini yansıtan bir taslak değildir. Çünkü hiçbir fabrikanın tabanında tartışılmış, buradan doğru maddeleri oluşturulmuş bir taslak değildir. Tam tersine üyelerinden bile gizli saklı yapılmış bir taslaktır.

Buradaki irade tamamıyla sendika bürokratlarının günü kurtarmaya dönük hazırladıkları sefil bir taslaktır. Tam da onlara yaraşır bir taslak. EMİS’e üye olan fabrikalardaki sınıf kardeşlerim kendi iradelerinin olmadığı bu taslağı asla kabul etmemeli, yırtıp atmalıdırlar. “Söz, yetki, karar işçinin” şiarı ile kendi taslağımızı taban iradesine uygun bir şekilde hazırlamalı, taleplerimizi ortaya koymalıyız.

Çerkezköy’den bir işçi

 
§