9 Eylül 2016
Sayı: KB 2016/34

Yayılmacı savaşlara karşı işçilerin birliği halkların kardeşliği
AKP/Erdoğan iktidarının kazanamayacağı savaş
T. Erdoğan Obama ve Putin’le görüştü
Düzenin yapboz siyaseti
Faşist baskı ve teröre karşı direnişi büyütelim!
Olmayan düğmeyi ilikleyen düzen hukuku
DEV TEKSTİL Eylül Ayı GMYK Toplantısı gerçekleştirildi
Murat Ülker neden, nasıl zengin?
İş cinayetleri ve ortalığa saçılan gerçekler
Kırıntılar için değil, sermayenin köleliğinden kurtulmak için mücadeleye!
Güncel deneyimler ışığında demokrasi sorunu - H. Fırat
Türkiye-AB ilişkilerinde çatışan çıkarlar, gerilen ipler
ABD başkanlık seçimleri: Tiyatro devam ediyor
TTİP: Emperyalist sömürü, yağma ve haydutluğun yeni bir aracı
Çocukların özgürlüğü için yıkılacak düzen.
Hapishanelerde 600 çocuk
Şiddete uğrayan kadınlar, devlete güvenmiyor!
Sermaye devleti kesenin ağzını işçiye kapattı, MİT’e açtı
Düzenle barış diyenlerin, demokrasi ve özgürlükten anladıkları...
Yarım kalan şarkı... Victor Jara!
Gerçekçiliğin sinemadaki özeti: Yılmaz Güney
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çocukların özgürlüğü için yıkılacak düzen...

 

-Burda uçmaz Barış’cım, çok küçük gelir bu avlu ona.

-Küçük uçurtma uçururuz.

-Yine uçmaz. Kocaman çayırlarda uçurmak gerekir.

-Kocaman çayır nasıl olur İnci?”

Uçurtmayı vurmasınlar” filminin küçük Barış’ı gibi yaklaşık 600 çocuk, bugün, kocaman çayırları tanıyamadan, 20 adımlık avlular, duvarlar, metaller ve plastikler arasında büyüyor. Toprakla oynayamadan, doğayı keşfedemeden, kendi akranlarıyla sokaklarda koşuşturamadan, en basit bir oyuncak ile bile oynayamadan büyüyorlar. Annesinin aldığı “ceza” sonucu hapishane ile tanışan veya hapishanede doğan çocuklar anneleri ile beraber “tutsak” alınıyorlar.

İlgili mevzuatlarda anneleriyle beraber hapiste tutulan çocukları doğrudan ilgilendiren Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 65. maddesi “Hükümlünün bakıma muhtaç çocuklarının barındırılması” başlığını taşıyor. Bu madde içinde 0-6 yaş grubundaki çocukların anneleriyle kalabileceği, onlara yaş, durum ve ihtiyaçlarına göre yiyecek ve içecek verileceği, bu çocukların 3 yaşından sonra hakim kararıyla çocuk yuvalarına veya yetiştirme yurtlarına yerleştirilebileceği belirtiliyor. Bu kanunun 105/A maddesinde ise “Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler” için denetimli serbestlik de öngörülüyor. Fakat bu haktan siyasi mahkûmlar yararlanamıyorlar. Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde, “çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir” deniliyor. Çocukların yaşam, gelişim, korunma ve katılma haklarının olduğu kabul edilerek bu hakların uygulanmasında ayrım gözetmemek, çocuğun yüksek yararını düşünmek, hakların uygulanması için her türlü yasal, idari ve diğer önlemleri almak gibi temel ilkeler ilan edilmesine rağmen çocuklar anneleri ile beraber tutsak ediliyor.

Siyasi veya adli fark etmeksizin hapishaneye giren kadınlar 0-6 yaş çocuklarını çoğunlukla yanlarına almayı tercih ediyorlar. Bir bebeğin annesine olan ihtiyacı, dışarıda çocuğa bakacak akrabanın bulunmayışı ve çocuk esirgeme yurtlarının günümüz Türkiye’sinde tecavüzle anılan sicili gibi etkenler düşünüldüğünde kadınlara başka bir alternatif bırakılmamış oluyor.

Hapishanede “çocuk” olmak mı, olamamak mı?

Hapishanelerde ise çocuklar adeta “yok” sayılıyor. Onlara ayrı bir yatak verilmeyerek anneleri ile beraber daracık bir yatakta uyumaları, annelerine düşen günlük ekmekten tüketmeleri, tüm mahkûmlara verilen yemekten yemeleri bekleniyor. Çocukların gelişimi için gerekli asgari besin öğelerine ulaşmaları annenin maddi durumuna bağlı ve hapishanenin kantinindeki hazır gıda yiyeceklerle sınırlı. Güneş ile avlu saatlerinde buluşabilen ve sıkça hastalanan çocuklar için yine tüm mahkûmlara uygulanan prosedürler geçerli. Örneğin haftada bir-iki gün hapishaneye gelen doktor için dilekçe yazmak, muayenede yazılan ilaçlar için en azından iki gün beklemek gerek. Hastaneye sevk edilen çocuklar tüm mahkûmlar gibi dar ve havasız ring hücrelerinde diğer mahkûmlarla beraber yolculuk yapıyor ve kimi durumlarda annesinden alınarak tek başına bu yolculuğa çıkarılıyor.

Kreşi bulunan hapishane sayısı ise çok az ve var olan kreşlerden 3-6 yaş arası çocuklar yaralanabiliyor. Kreş yine hapishane içinde bulunuyor ve hapishanede bulunan tüm çocuklar 24 saatin küçük bir kısmını, tek farkı üzeri rengârenk boyanmış olan aynı “duvar”lar arasında resim yapıp oyuncaklarla oynayarak geçirebiliyorlar. Haliyle topraktan, ağaçtan, yani doğadan yalıtılmış, yine kapalı bir alanda verilen bu “hizmet” çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimine bir katkı sunmanın çok gerisinde. 0-3 yaş arasındaki çocuklar ise bu göstermelik hizmetten de yararlanamıyor. Hapishanelerde çocuklar 3 yaşına kadar eğer koğuşunda başka bir çocuk yoksa, ki çok seyrek olarak iki ve daha fazla çocuğun aynı koğuşta kaldığı gözlemleniyor, “çocuk” görmeden büyüyebiliyor. Koğuşlara ise güvenlik gerekçesi ile oyuncak alınmıyor. Gelen oyuncaklar içleri açıldığı için kullanılamaz duruma sokuluyor.

Akranları ile vakit geçiremeyen, oyuncaklarla oynayamayan, beslenme ve sağlık gibi en temel haklardan yoksun bırakılan çocuklar hapishanelerde arama, sayım gibi uygulamalarla da karşı karşıya kalarak büyüyor. Kısacası çocuğun gelişim hakkı hapishanelerde her adımda ihlal ediliyor.

Kocaman çayırlarda özgürce uçurtma uçurabilmek için…

Çocukların katledildiği, tecavüzlere uğradığı, küçük yaşlarda çalıştırıldığı, iş cinayetlerine kurban verildiği, açlık ve sefalet içinde büyüdüğü bu topraklarda hapishanelerde anneleri ile beraber çocukların “tutsak” edilmesi ve en temel haklarından yoksun bırakılarak gelişimlerinin engellenmesi, şaşırtıcı olmamakla beraber kabul edilemez de.

Demokratik kitle örgütleri kadın tutsaklar ve çocukları için hapishanelerde alınması gereken önlemler üzerinde çalışmakta bu çerçevede projeler ve talepler ortaya koymaktadır. Bu proje ve taleplerin yüksek sesle dillendirilmesi ve anne-çocuk sağlığı için gerekli adımların atılması elzemdir. Ancak unutulmamalıdır ki hiçbir önlem çocukların kocaman çayırlarda özgürce uçurtma uçurabilmesinin yerini tutamaz. Anneleri ile beraber mahkûm edilen veya kapitalist sistemin “suç”a sürüklediği ve bugün hapishanelerde bulunan çocukların zihinsel ve bedensel gelişimi dört duvar arasında sağlıklı olarak gerçekleşemez. Çocukların kocaman çayırlarda özgürce uçurtma uçurabilmesi ve Nazım’ın dediği gibi kırmızı elmalar gibi gülebilmeleri için bu köhne düzenin ve onun kanunlarının yüksek duvarlarının yıkılması gerekmektedir.


 
§