21 Ekim 2016
Sayı: KB 2016/39

Sermaye iktidarı savaş ve yıkım dayatıyor
Savaş ve anti-emperyalist mücadelenin güncel sorun ve ihtiyaçları
Erdoğan “piyon değil, at olmak” istiyor
Bol “U” dönüşlü Türkiye’nin dış politikası
Dinci-gerici AKP iktidarının kaçınılmaz akıbeti
Kölelik zincirlerini parçalayacak tek güç işçi sınıfının devrimci birliği ve eylemidir!
Greif’te ihanet sözleşmesine imza atmak için hazırlık
Metalde işten atmalara karşı devrimci sınıf politikasını yükseltelim!
İşsizliğin kaynağı kapitalizm!
Ankara İşçi Meclisi Sonuç Deklarasyonu
Ortadoğu’da gerilim ve Türkiye
Halep’te yarım kalan hesaplaşma Musul’da tamamlanacak mı?
“Kapitalizmin En Yüksek Aşaması: Emperyalizm” 100 yaşında
Şiddet üreten sisteme karşı, direniş!
Kapitalizm, depresyon, kadın
YÖK’e ve YÖK düzenine karşı mücadeleye!
“Umudu büyütmeye devam edeceğiz!”
İÜ direnişçisi: “Geleceğiz korkularınızı büyütmek için!”
Sistemin projesi belli: Geleceksizlik!
OHAL’e karşı direniş!
“OHAL devrimci tutsakları teslim alamıyor”
Radikal palyaço: Dario Fo
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kapitalizmin En Yüksek Aşaması: Emperyalizm” 100 yaşında

D. Yusuf

 

Lenin’in “Kapitalizmin En Yüksek Aşaması: Emperyalizm“ adlı eseri 100 yaşında. Eser 1916 yılında yazılmıştır. Bu tarihten günümüze, aradan geçen süre zarfında geçmişle kıyas kabul etmez devasa gelişmeler yaşandı. Burjuvazinin şarlatan ideologları ve yeni dönem liberalleri bu gelişmelerden hareketle çok yönlü ideolojik bir saldırıya geçmekte gecikmediler.

Bu ideolojik saldırının en önemli ayaklarından biri “globalizm/küreselleşme” çığırtkanlığıydı. Kulakları sağır eden tümüyle demagojik bir anti-komünist propaganda eşliğinde, kapitalizmin kesintisiz ve istikrarlı bir biçimde devasa gelişmeler kaydettiği, sınırlayıcı tüm engelleri yerle bir ettiği, kendisini baştan aşağı yenilediği, yenilemekle de kalmayıp kendisini aştığı, artık söz konusu olanın kapitalizm ötesi bir aşama olduğu iddia edildi. Bunları, sömürü, yoksulluk, siyasal gericilik, militarizm, tekeller arası rekabet, emperyalist büyük güçlerin nüfuz mücadeleleri ve savaşların geçmişe ait aşırılıklar olarak tarihe karışacağı iddiaları tamamlıyordu.

Yenilgi ruh hali içindeki teslimiyetçi sol cenahta da yankısını bulan bu tezlere göre, Lenin’in, yüzyılın başlarındaki, bugüne göre son derce geri koşullarda kaleme aldığı Emperyalizm adlı eser güncelliğini yitirmişti. Bu eserde dile getirilen tezler günün devasa gelişmelerini açıklamaktan acizdi. Söz konusu olan yeni bir çağdı ve ancak “yeni bir emperyalizmden“ söz edilebilirdi.

Hiç kuşkusuz, Lenin’i ve Emperyalizm adlı büyük eserini aşırı küçümseme eşliğinde dile getirilen bu tezlerin bilimsel bir değeri yoktur. Sağlam bir dayanaktan yoksundurlar ve dahası da aradan geçen zaman içinde cereyan eden hiçbir gelişme bu tezleri doğrulamamıştır.

Kapitalizm başından itibaren uluslararası bir eğilime sahip olmuştur. Marks ve Engels ta en popüler eserlerinden biri olan Komünist Manifesto’da onun bu eğilimine işaret etmişlerdir. Özellikle Engels’in son dönemleri, bu eğilime dönük vurguların çoğaldığı bir dönemdir. Lenin ise, Emperyalizm adlı eserinde buna daha somut ve daha tanımlı biçimde değinmiştir.

Kapitalizm belirli bir gelişmenin, yani serbest rekabet döneminin ardından, nihayet tekelci kapitalizme, yani emperyalizme dönüşmüştür. Kapitalizmin tekelci aşaması ile, yeni bir olgu olarak sermaye ihracı dönemi başlamıştır. O kadar ki sermayenin ihraç edilmediği toprak kalmamıştır. Böylece ulusal çitler yıkılmış, kapitalizm evrenselleşmiş, gümrük duvarları yıkılıp bir dünya pazarı kurulmuştur. Artık tek tek ülkelerin ekonomilerinden söz edilmemektedir. Zira bu gelişmeye bağlı olarak tek tek ülkelerin ekonomileri, dünya pazarı denen zincirin organik bir halkası haline gelmiştir. Olay budur. Lenin de elindeki tüm verilerden yola çıkarak bunları öne sürmüştür.

Demek oluyor ki globalizm/küreselleşme yeni bir olgu değildir. Kapitalizmi şirin ve çekici göstermek, emekçi yığınları aldatmak maksadıyla başvurulan bir propagandadır. İktisadi kavramlardan ziyade bir ideolojik saldırı aracıdır.

Aradan geçen yüz yıl zarfında yaşanan gerçekten devasa gelişmelere gelince, bu bize sadece ve sadece kapitalizmin yüzyılın başındaki durumla kıyas kabul etmez, çok daha ileri bir düzeyini vermektedir. Fakat, çağ yine emperyalizm çağıdır. İnsanlık hâlâ kapitalizmin tekelci aşaması ile yüz yüzedir. Emperyalizmin özü değişmemiştir. Emperyalizm hâlâ Lenin’in ünlü 5 madde ile tanımladığı emperyalizmdir. Onun gelinen yerde kapitalizm ötesi bir aşama olduğu, Kautsky’nin ultra emperyalizm teorisinden de ultra saçma bir teoridir.

Sömürü, yoksulluk, siyasal gericilik, militarizm, tekeller arası rekabet, silahlanma yarışı, nüfuz mücadeleleri ve savaşların tarihe karıştığını kanıtlayan tek bir kanıt yoktur, gösterilemez. Tam tersine, günümüzde sömürü ve yoksulluk tarihe karışmak şurada kalsın, üstelik de küreselleşerek daha bir katmerli hale gelmiştir. Emperyalizmin en önemli niteliklerinden biri olan siyasal gericilik eğilimi bugün çok daha koyulaşmış olup, faşizme doğru seyretmektedir. Emperyalist büyük devletler arasındaki nüfuz kavgaları iyice yoğunlaşmış olup, yeni bir paylaşım savaşının habercisi işaretler çoğalmıştır. Bunalımlar ve savaşlar, dönemin en tartışmasız olgularıdır. Tam da bu nedenledir ki aç gözlü kapitalist tekellerden refah, sınıflar arası uyum, barış ve demokrasi beklemek teorik açıdan saçma, pratikte ise ultra bir gericiliktir.

Lenin’in eseri hala günceldir

Lenin’in Emperyalizm adlı eserini, 900 sayfadan oluşan “emperyalizm defterleri“, Almanca, Fransızca, İngilizce ve Rus dilinde yayınlanmış 148 kitap, 232 makale ve 49 dergiden alınmış not ve alıntılardan yararlanarak yazmıştır.

Eser başlıca iki bölümden ya da iki tahlilden oluşur. Biri ve en esaslısı, ekonominin temel kavramları eşliğinde, emperyalizmi karakterize eden 5 özelliği açıkladığı iktisadi tahlildir. Diğeri ise, kapitalizmin bu yeni aşmasının, yani emperyalizmin tarihsel yerine ilişkin görüş ve saptamalardır.

Lenin bu büyük eseri yazarken öncelikle Kapital’den yararlanır. Marksist ekonomi politiğin temel kavramlarına başvurur. Yani Marx’ı izler. Marx ve Engels’in son dönemlerinde “tekelleşme belirtileri“ ile ilgili saptama ve öngörülerden faydalanır. Tekeli serbest rekabetin kaçınılmaz bir sonucu, onun aşılması olarak niteler. Bununla kalmaz, “tekelci kapitalizmin asalak ve çürüyen, can çekişen kapitalizm“ olduğunu dile getirir. Emperyalizmin “kaptalizmin son aşaması“ ve son olarak da “sosyalizmin arifesi“ olduğu, onun diğer görüş ve saptamalarıdır.

Şüphesiz ki Lenin bu sonuçlara, kapitalizmin tüm “yeni görüngülerine“ dair olguların son derce titiz bir incelenmesinden hareketle ulaşmıştır. Yani bu önemli eserini ekonomi politiğin ilkelerinden ve emperyalist kapitalizmin nesnel yasaları ve kaçınılmaz eğilimlerinden yola çıkarak hazırlamıştır. Bir başka ifade ile, Lenin’in emperyalizm teorisi, “Gelip geçici olguların değil, bütün döneme damgasını vuran temel olguların derinlemesine incelenmesine“ dayandırılmıştır. Bundandır ki onun teorisi bilimsel yegâne teoridir.

Bizatihi Lenin, eserini oldukça mütevazi bir çalışma olarak niteler. Ancak, bu eser gerçekte marksist ekonomi politiğe kendi çağında yapılmış bir katkı niteliğindedir. Kısadır, ama yoğun bir emeğin, titiz bir irdelemenin ürünü ve ifadesidir. Bir derinliğe sahiptir.

Asla bir propaganda metni değildir. Bir akademik çalışma da değildir. Tam tersine bir eylem kılavuzudur. Nitekim her daim sadece bir aydınlatma işlevi görmeyip, işçi sınıfına ve emekçi yığınlara yol gösterici bir işleve sahip olmuştur. Başka bir anlatımla, Lenin’in Emperyalizm adlı eseri, dünya işçilerine ve komünistlerine sadece dünyayı yorumlamayı değil, çok daha önemli olarak, dünyayı değiştirmeyi öğretmiştir. Eserin kalıcılığı ve değeri de bundandır. Kapitalizmin tekelci aşaması olarak, emperyalizme ilişkin teori derinleştirilecekse eğer, bu ancak ve ancak yine Lenin’in saydığı 5 temel maddeye dayanılarak yapılabilir. Demek oluyor ki Lenin’in bu büyük eseri hâlâ günceldir.

İnsanlık yeniden bir bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemine girmiştir. Dönem aynı zamanda proleter kitle hareketleri ve halk isyanları dönemidir. Bütün bunlar yeni bir devrimler dönemine girildiğinin de anlatımı olmaktadır. Zaman bu yönde akmaya başlamıştır. Tam da bu koşullarda, bu büyük eserin Komünist Manifesto ile birlikte en çok basılan ve yeniden incelenen eser olması son derece dikkate değerdir, fazlasıyla anlamlıdır. Bu incelemelerin özellikle genç kuşaklar tarafından yapılıyor olması ise çok ama çok daha anlamlıdır.

 
§