13 Ocak 2017
Sayı: KB 2017/02

Dinci faşist iktidar çark etmeye devam ediyor
Türkiye’nin İncirlik’le imtihanı
Darbe fırsatçılığı sürüyor: OHAL 3 ay daha uzatıldı
Kamu Çalışanları Birliği: İhraçlara karşı direniş mevzilerine!
Kamu Çalışanları Birliği Programı üzerine-2
Kölelik ve sefalet dayatmasına karşı tek seçenek mücadele!
20 Ocak grevi kıvılcım olabilir
Kazanmak için sınıf dayanışması
Petro kimya işçilerinin mücadele tarihine giriş - 1
Günsan Elektrik direnişinin ardından…
Emperyalist güçler arası hegemonya mücadelesi
NATO’dan Doğu Avrupa ülkelerine askeri yığınak
Dünyada işçi eylemleri
Hollanda genel seçime hazırlanıyor
Hollanda’da esnek çalışma ve olmayan grev yasası
Kapitalizm, kriz ve kadınlar
Emperyalist savaşlar ve kadın
“Vardım, varım, varolacağım”
Devrimci kadın önder Rosa Luxemburg’u saygıyla anıyoruz
Nükleer enerji ne kadar güvenli? – I
Asgari ücret değil insanca yaşayacağımız ücret istiyoruz!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

NATO’dan Doğu Avrupa ülkelerine askeri yığınak...

Ya barbarlık ya sosyalizm!

 

Sovyetler Birliği’nin dağılışının ardından tek kutuplu dünya hayalleri, emperyalist hegemonya savaşları gerçeği karşısında pek de uzun sürmedi. ABD, bir dönem dünya jandarmalığını NATO paravanı ardında tek başına yürüttü. Ancak gelinen yerde emperyalizme içkin olan rekabet, sertleşen nüfuz mücadeleleri, artan silahlanma yarışı, militarizmin tırmanması, saldırganlık ve savaşlar vb. olgular, pazar ve hammadde kaynakları üzerindeki hakimiyet kavgası uğruna hegemonya krizini derinleştirerek ABD’nin karşısına yeni “adaylar” çıkardı. Emperyalist-kapitalist sistemin yapısal krizlerine ışık tutarak, “ebedi barış”, “küresel istikrar” vb. gibi balonları tek tek söndürdü ve onun bunalımlar ve krizlerden oluşan doğasını yansıtmış oldu.

Sonuç olarak hala en etkin güç olma konumunu koruyan ABD, bunu borçlu olduğu daha fazla saldırganlık, daha fazla militarizm ve daha fazla manipülasyon politikalarını pekiştirerek, yolunda emin adımlarla yürüyor. ABD adına bu politikaların dünya çapındaki taşıyıcısı ise şüphesiz her zaman NATO idi ve hala da öyle olmayı sürdürüyor.

NATO’nun son zirvesinin hatırlattıkları

NATO’nun geride bıraktığımız yılın 8-9 Temmuz tarihlerinde gerçekleşen zirvesi ise adeta hegemonya krizini belgelemiş oldu. “Rusya saldırganlığına” karşı önlemlerin alındığı NATO zirvesi, emperyalist kutuplaşmanın ve tırmanan militarizmin resmini çizdi. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in, zirve kararının Rusya’nın adımlarına karşı verilecek bir cevap olarak planlandığını ifade etmiş olması bile zirvenin asıl amacının gizlenmeden ortaya konulduğunu gösterdi. Zira alınan kararlar Rusya’yı Doğu Avrupa’da kuşatacak askeri yığınak planları olarak şekillendi. Bu çerçevede 4 bin askerin Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya’ya yerleştirileceği, ABD’nin zırhlı tugayını NATO’nun doğu kanadına sevk ederek Doğu Avrupa’daki askeri varlığını güçlendireceği, Avrupa için savunma harcamalarının artırılacağı ve böylece 2017 sonu itibariyle Avrupa’da Amerikan ordusuna bağlı üç tugayın bulundurulacağı karara bağlandı.

26 Ekim tarihinde toplanan NATO Savunma Bakanları toplantısında ise Doğu Avrupa ülkelerine yapılacak askeri yığınak teyit edilerek, planlamaların yapıldığı basına yansımıştı. İngiltere’nin Romanya’ya savaş uçakları göndereceği, ABD’nin ise Polonya’ya askeri birlikler, topçu bataryaları ve tank göndereceği yansıyan bilgiler arasında idi.

Tüm bu gelişmeler karşısında, Rusya’nın NATO elçisi, “Elimiz kolumuz bağlı seyredecek değiliz. ABD’nin askeri varlığını artırmasının hiçbir gerekçesi yoktur ve buna karşı biz de düzenli olarak gerekli gördüğümüz askeri önlemleri alıyoruz” diye konuşmuştu. Nitekim Rusya, Karadeniz’de ve Baltık’ta askeri varlığını güçlendirme adımları atmış, füze gösterileri ile NATO şahsında ABD’ye gözdağı vermişti.

Sevkiyatlar başladı!

Bugün gelinen yerde sevkiyatların somut adımlarının atılmaya başlandığı gözlemleniyor. “Atlantik Çözüm Operasyonu” dahilindeki sevkiyatın ilk parçası olarak 87 tank ve 144 askeri araç, Almanya’nın kuzeyinde bulunan Bremerhaven Limanı’na getirildi. Sonraki adımlar içerisinde ise ekipmanların ve 3500 Amerikan askerinin NATO’nun doğu sınırına konuşlandırılması, dokuz ayda bir dönüşümlü olarak Avrupa’da bir Amerikan zırhlı muharebe birliğinin görev yapması ve yeni kuvvetlerin önce Polonya’da toplanıp, buradan merkez istasyonu Almanya olmak üzere aralarında Estonya ve Bulgaristan’ın bulunduğu yedi ülkeye dağıtılması yer alıyor.

Rusya ise Aralık ayında Kırım’a konuşlandırdığı S-400 füze savunma sistemini, sevkiyatların başlamasının ardından, 1 Ocak 2017 tarihi itibariyle Pantsir-S füze ve uçaksavar savunma sistemleri ile artırdı.

Ya barbarlık ya sosyalizm!

Emperyalist güçlerin karşılıklı olarak tırmandırdığı militarizm, halihazırda süren kirli savaşların daha da derinleşerek yayılacağını gösteriyor. Irak, Afganistan, Libya örneklerinin hafızalarda ve Suriye örneğinin ise gözler önünde olduğu emperyalist hegemonya savaşlarının sonuçları, insanlığı yıkımların, ölümlerin ve sefaletin beklediğini haber veriyor. Zira tüm gelişmeler emperyalist-kapitalist sistemin doğası ile tam bir uyum içerisinde seyrediyor. Derinleşen hegemonya krizinin sonucunda insanlık barbarlığın eşiğine yuvarlanma tehdidi ile karşı karşıya bulunuyor. Ve bugün bu tehdide karşı emperyalizme karşı mücadele bayrağını yükseltmekten başka bir seçenek bulunmuyor.

Ya barbarlık içinde çöküş ya sosyalizm ikilemi, 1917’den bugüne yeryüzünde yankılanmaya devam ediyor.

 

 

 

 

Katliamcı Blackwater’dan sığınmacı sorununa ‘çözüm’

 

ABD’nin paralı asker şirketi Blackwater’dan Avrupa Birliği’ni (AB) ‘sığınmacı sorunundan’ arındıracak bir ‘çözüm’ önerisi geldi. Öneri yalnızca Ortadoğu’yu kan gölüne çevirerek sivillerin Avrupa’ya zorunlu göç etmesine neden olan politikaların devamı niteliğini koruyarak Ortadoğu’ya askeri yığınak ve üsler yapılması üzerinden şekilleniliyor. Silah tekellerinin iştahını kabartacak ve bölgede yeni katliamlara kapı aralayacak öneri Ortadoğu halkları üzerinden oynanan kanlı oyunu bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.

Blackwater’ın kurucusu Erik Prince, AB’nin varlığının tehdit altında olduğunu iddia ederek kendi ‘çözümünü’ gündeme taşıdı. Bu ‘çözüme’ göre, kamu-özel sektör işbirliği ile;

*Libya’ya yeni bir duvar örülmesi,

*’Güvenlik personeli’ için üs olacak kamplar kurulması,

*Tüm ‘güvenlik personelinin’ silahlandırılması ve havadan gözetimle arama kurtarma faaliyetlerine katılabilmesi,

*Bölgede silahlandırılmış ‘hızlı cevap güçlerinin’ bulundurulması,

*Ülkeler arasında serbest dolaşıma sahip olma adımları öngörülüyor.

Blackwater nedir?

Amerikan hükümetine bağlı ama resmi olmayan özel güvenlik kuruluşu olan ve 1997’de kurulan Blackwater, ABD Eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in bir projesi olarak şekillendi ve güçleri Şili diktatörü Pinochet’in adamları tarafından eğitildi. Şirketin sahibi uluslararası Hristiyan Özgürlük Örgütü’nün başkanı Eric Prince aynı zamanda eski Amerikan Deniz Kuvvetleri Özel Birlikler askeridir ve eski CIA kontr-terör Başkanı Cofer Black ise operasyonlardan sorumlu kişidir. Şirket, ABD sınırları içerisinde, askeri nitelikli koruma, polis teşkilatının eğitimi, bomba koklayıcı köpek ‘hizmetleri’ vermektedir. Ayrıca Afganistan ve Irak’ta, ABD ofislerinin ve personelin korunması ‘hizmetini’ yürütüyor.

Adı sivil katliamları ile anılan Blackwater, küresel alanda faaliyet gösteren paralı asker ordusuna dönüşmüş bulunmakta. Irak’ta, Afganistan’da ve Somali’de katliamlara imza atan Blackwater şimdi de silah tekellerinin iştahlarını kabartacak önerileri ile gözünü Libya’ya dikmiş bulunuyor.


 
§