13 Ocak 2017
Sayı: KB 2017/02

Dinci faşist iktidar çark etmeye devam ediyor
Türkiye’nin İncirlik’le imtihanı
Darbe fırsatçılığı sürüyor: OHAL 3 ay daha uzatıldı
Kamu Çalışanları Birliği: İhraçlara karşı direniş mevzilerine!
Kamu Çalışanları Birliği Programı üzerine-2
Kölelik ve sefalet dayatmasına karşı tek seçenek mücadele!
20 Ocak grevi kıvılcım olabilir
Kazanmak için sınıf dayanışması
Petro kimya işçilerinin mücadele tarihine giriş - 1
Günsan Elektrik direnişinin ardından…
Emperyalist güçler arası hegemonya mücadelesi
NATO’dan Doğu Avrupa ülkelerine askeri yığınak
Dünyada işçi eylemleri
Hollanda genel seçime hazırlanıyor
Hollanda’da esnek çalışma ve olmayan grev yasası
Kapitalizm, kriz ve kadınlar
Emperyalist savaşlar ve kadın
“Vardım, varım, varolacağım”
Devrimci kadın önder Rosa Luxemburg’u saygıyla anıyoruz
Nükleer enerji ne kadar güvenli? – I
Asgari ücret değil insanca yaşayacağımız ücret istiyoruz!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalist savaşlar ve kadın

 

Japon devleti tarihsel suçlarının yüzüne çarpılmasından rahatsız oluyor.

Tarihçilerin tahminlerine göre, İkinci Emperyalist Dünya Savaşı sırasında Koreli ve Çinli yaklaşık 200 bin kadın Japon askerlerin cinsel ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla seks kölesi olarak kullanıldı. Haksız savaşların her türlü insani duygudan soyutlayıp birer ölüm makinesi haline getirdiği askerlerin cinsel ihtiyaçları için, Koreli ve Çinli kadınlar “Teselli kadınları” adı altında köleleştirilerek, yıllarca seks kölesi olarak kullanıldı. Modern burjuva dünyanın iki yüzlü bir şekilde kınadıkları IŞİD çetesinin Ezidi kadınları seks kölesi olarak kullanmasının en kitlesel örneğidir Japon emperyalizminin bu uygulaması. Bu barbarca uygulama Japon devletinin kararıyla ve zoruyla uygulandı. Modern burjuvazi robotlaştırılmış askerlerin birer savaş makinası olarak daha çok katliam ve yıkım gerçekleştirmesi için onların hayvani duygularını tatmin etmeyi boynunun borcu olarak bildi. Midelerini bir kaşık çorbayla doldurup, cinsel ihtiyaçları için köleleştirilmiş, savunmasız kadınları peşkeş çeken ‘modern’ burjuvazi tam da çürümüş, asalak niteliğine uygun davrandı. Askerlerini her türlü ‘dış’ etkiden korumak için devrimci ve komünist partileri yasakladılar. Gerici savaşa karşı devrimci temelde mücadele yürüten komünistleri ve devrimcileri acımasızca katlettiler.

Burjuvazi için her şeyin bir fiyatı vardır

Kapitalist serbest piyasa pazarında her şeyin bir fiyatı vardır. Japon devleti, Güney Kore’nin gündeme getirdiği bu olayı tazminat ödeyerek ‘tatlıya’ bağlamayı önermiş ve iki sermaye devleti bir ‘fiyat’ üzerinde anlaşarak el sıkışmışlardı(!). Tam bir kasaba ticareti usulüyle olayı kapatarak, unutulması için anlaşmışlardı. Ancak toplumsal bellek her zaman akbaba sürülerinin istediği gibi onları izlemiyor. Yapılan aşağılamalar, horlamalar ve katliamlar kolay kolay unutulmuyor, ödenen kanlı akçelerle, dökülen sahte gözyaşlarıyla yok sayılamıyor. Burjuvazinin parayla alıp satamayacağı, hükmedemeyeceği kadar daha değerli şeyler de var emekçilerin dayanışma kültürlerinde ve mücadele tarihlerinde. Onları çıldırtıp, kudurtan ve saldırganlaşmalarını yol açan şey tam da emekçilerin kendi tarihlerini unutmama geleneğidir. Biliyorlar ki, unutmayan ve yaşananları kaydeden emekçiler günü gelince başkaldırarak hesap soracaklardır.

Belli bir fiyat üzerinde anlaşan asalak sermaye devletlerine karşın, Güney Kore halkı bu tarihsel haksızlığı ve utancı asla unutmadı ve affetmedi. Savaş yıllarında seks kölesi olarak köleleştirilen “Teselli kadınları” anısına Güney Kore’nin Pusan kentindeki Japon Konsolosluğu önüne bir anıt diktiler. Tarihsel suçlarını yüzlerine çarpan Koreli emekçilerin bu hesap sorma tutumundan oldukça rahatsız olan Japon devleti Seul büyükelçisini geri çağırdı. Dahası, savaş bakanını bir savaş heykelini ziyaret etmeye göndererek Güney Kore halkını militarizmle tehdit etti. Japonya, 2015’te ödediği tazminatla meselenin nihai ve geri dönülemez bir şekilde kapatıldığını iddia ederek Seul hükümetini anlaşmaya bağlı kalmaya çağırdı.

Yaptığı kirli ve utanç verici pazarlıkla aldığı paraları kasasına indiren, yolsuzlukları ayyuka çıkmış Güney Kore devleti yaptığı açıklamada, ‘Kadın anıtının’ kendilerine rağmen dikildiğini, anıtın dikilmesinden ötürü büyük üzüntü duyulduğunu açıklayıp Japon devletinden özür dileyerek, elçilik önündeki kadın anıtını kaldırdı.

28 Aralık günü Busan’daki elçilik önüne yerleştirdikleri heykelle Japon ve Güney Kore sermaye devletlerinin yaptıkları satış anlaşmasını protesto eden anti-emperyalist güçler, kaldırılan heykelin yeniden elçilik önüne konulmasını sağladılar.

Tarihsel ve güncel sorunların çözümü için tek seçenek devrimdir

Kapitalist sistem yerli yerinde kaldıkça ne dilenen özürler(!) ve ne de ödenen fiyatlar hiçbir temel sorunu çözmeye yetmiyor. Alman emperyalist devleti nazizmden dolayı defalarca özür dilemekte bir mahzur görmedi. Türk sermaye devleti ise Kürt ulusuna yönelik katliamlardan ya da 12 Eylül'ün idam ettiği gençlerden dolayı “ne kadar üzgün olduğunu” hem de TV ekranlarında ağlayarak açıklamıştı. Riyakarlık gösterilerinde olduğu kadar, konjonktürel durumları kullanmakta da yeterince tarihsel bir deneyime ve sınıfsal bilince sahip olan burjuvazi, kapitalist sistemin temellerine dokunulmadıkça duruma göre her kalıba girmeye hazırdır.

Güney Kore’deki anti-emperyalist güçlerin gerçekleştirdiği anıt eylemi, finans kapitalin bu orta oyununun sınırlarını açığa çıkartması bakımından oldukça öğretici olmuştur.

 

 

 

 

Yemen’de kadın aktivist katledildi

 

Dünyanın dört bir yanında kadınların özgürleşme mücadeleleri sürerken bunun karşısında beliren engellemeler, baskılar ve şiddet ise artarak devam ediyor. Özellikle Ortadoğu ülkelerinde gerici çağ dışı uygulamalara ve kadın cinsi üzerindeki baskılara karşı mücadele eden kadınlar gerici odakların hedefi oluyor. Bunun son örneği ise Yemen’de 25 Aralık’ta yaşandı.

Eylül ayında din adamı Abdullah el-Odaini tarafından kadın aktivistlerin erkeklerle çalışmasını yasaklayan bir fetva yayınlanmış, yayınlanan fetvanın ardından baskılar da artmıştı. Bunun dolaysız bir sonucu olarak kadın özgürlüğü için faaliyet yürüten bir yardım görevlisi olan, kadınların okur yazarlığını arttırmak için çalışan Amat Al-Aleem el-Asbahi, Taiz kent merkezindeki kalabalık bir sokakta yürürken iki motosiklet sürücüsü tarafından katledildi.


 
§