17 Şubat 2017
Sayı: KB 2017/07

Savaşa ve yayılmacılığa karşı işçilerin birliği halkların kardeşliği
Türkiye ve İsrail arasında ‘derin muhabbet!’
Özelleştirmenin, gaspın, talanın OHAL’i; Varlık Fonu
Suruç Katliamı iddianamesi: Devlet katliamı örtmeye çalışıyor!
Bir katliamın aynasından yansıyan devlet gerçeği
“Bulunduğumuz her noktayı direniş mevzisine dönüştüreceğiz!”
Kitlesel kıyımları, yaygın direnişlerle karşılamalıyız!
Tekstil İşçileri Sempozyumu gerçekleştirildi
Sınıf cephesinde eylem ve direnişler
Petro-kimya işçilerinin mücadele tarihi-3
Devrimci sınıf hareketi!
Gençlik akademisyenlere sahip çıktı
AKP iktidarı üniversiteleri “kavgaya davet etti!”
Trump ve hegemonya savaşları
Avrupa metropollerinde mülteci dramı
Sertleşen NATO-Rusya gerilimi
Almanya’da seçimler ve Alman burjuvazisinin beklentileri
İyi ki doğdun Charles Darwin!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İyi ki doğdun Charles Darwin!

 

1860 Aralık’ında Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eserini okuduğunda Marks’ın ilk yorumu şu olmuştu: “Her ne kadar zalim bir İngiliz stiliyle kaleme alınmış olsa da, kitap bizlerin görüşlerinin doğal tarihini aktarmaktadır.”

Marks’ın “bizlerin görüşleri” dediği şeyin karşılığı diyalektik materyalizmdir. Ve Darwin’in ortaya koyduğu teorinin esas yönüyle diyalektik materyalizm ile uyuştuğunu ifade etmektedir. Marks ve Engels, Darwin’in ortaya koyduğu bilimsel çalışmayı sevinçle ve heyecanla karşılamışlardır. Ancak bunun sebebi bir görüşün ilk defa ortaya konuşu ya da diyalektik materyalizme dair yeni bir mekanizmanın Darwin tarafından keşfedilmesi değildi.

Diyalektik materyalizm bir yana, Anaksimandros, Farabi, İbn-i Sina, Aristoteles ve Hegel de belli ölçülerde evrim konusu üzerinde durmuşlardır. Demek istediğimiz şu ki gerek biyoloji alanında gerekse diğer alanlarda evrim fikrinin kendisi belli belirsiz, doğru yanlış bir şekilde vardı. Darwin’i Darwin yapan şey, evrim fikrini biyoloji alanında somut deney ve gözlemlere dayandırarak ortaya koymasıdır.

Gerçeğin kendisi ortaya konulduğunda özerk felsefe varlık ortamını yitirir.” Alman İdeolojisi adlı eserinde bilim ve felsefe arasındaki ilişkiyi net bir şekilde Marks böyle ifade eder. Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eseri o güne kadar düşünsel ve kısmi bilimsel gözlemlerle açığa çıkan şeylerin bütünsel bir bilimsel çalışma olarak ortaya konmasıdır. Darwin bunu yaparken felsefe ile yola çıkmamıştır. Hatta Marks ile olan mektuplaşmalarında felsefeye ve sosyal bilimlere olan ilgisizliğinden vurguyla bahsetmektedir. Darwin gerçeğe ulaşmanın peşinde olan bir bilim insanı olarak tarafsız gözlem ve deneylere dayanarak evrim gerçekliğine ulaşmıştır.

Darwin’in evrim teorisi ile Marksizm’in çeliştiği yönler de olmuştur. En temel ayrım noktası Darwin’in evrimsel süreci doğrusal bir çizgi olarak kabul etmesidir. Darwin’in teorisinde sıçramalara yer yoktur. Bu materyalizmin nicel birikim ve nitel sıçrama yasası ile doğrudan çelişen bir görüştür. Bu ayrım Marksistler ve “Sosyal Darwinciler” arasında ciddi tartışmalar doğurmuştur. Tartışmaları sonuca bağlayan yine bilimsel gelişmeler olmuştur. Genetik biliminin ve buna dayalı olarak evrimsel biyolojinin gelişmesiyle biyolojik olarak da evrimsel sürecin sıçramalı bir şekilde gerçekleşebileceği ortaya konmuştur. Temel bir evrim mekanizması olarak genetik mutasyonlar ve yeni bir evrimsel kuram olarak 1972 yılında Niles Eldredge ve StephenJay Gould’un ortaya koyduğu Sıçramalı Evrim Teorisi Darwin’in teorisinin eksik ve hatalı yanlarına işaret ederek onu geliştirmiştir. Evrimsel biyolojinin Darwin’e borçlu olduğu şey bugün için evrimin mekanizmalarından biri olan “Doğal Seçilim Yasası”dır. Bugün evrimsel biyoloji Darwin’in çok ötesindedir. Ve bu noktaya Darwin’i birçok noktada eleştiriye tabi tutarak gelmiştir. Bu bilimsel eleştiriler evrim teorisini bugün çok daha güçlü bir noktaya getirmiştir. Doğum gününü* geride bıraktığımız Charles Darwin yaşasaydı o da bugünkü varılan noktadan memnuniyet duyardı. Çünkü bilim insanları şahsi görüşlerinin değil, bilimsel gerçekliğin peşinde olan insanlardır. Ve Darwin de “bilim insanı” sıfatına en çok layık olan dostlarımızdan biridir.

Son bir vurgu yapmak gerekirse o da şudur; Marks ve Engels yaşadıkları zamanlara sıkışmış olan insanlar değildi. Ancak tanrısal güçleri olan kâhinler de değillerdi. Onların elinde diyalektik materyalizmin meşalesi vardı. Ve bu bilimsel yöntemin ustaca kullanımı Marks ve Engels’e zamanlarını aşan bir aydınlanma fırsatı verdi. Onları tarihsel önderler haline getiren diyalektik materyalizmin ustaları olmalarıdır. Tarihi bu bilimsel yöntemle ele alıp geleceğe dair bu bilimsel yöntemle öngörülerde bulunmalarıdır. Bu öyle bir yöntemdir ki; tanrılardan çalınıp insana verilen ateş değerindedir. Bu ateşi azıcık hisseden Anaksimandros, henüz ortalığa bilim tarafından Termodinamik yasaları konmamışken M.Ö. 600’lü yıllarda “ne sıcak ne de soğuk süreklidir, ikisi de aralarındaki dengeyi korumak için ödün verirler” diyerek Ralph H. Fowler’in 2500 yıl sonra ortaya koyacağı Termodinamiğin sıfırıncı yasasına fikir babalığı yapabilmiştir. Henüz ortalıkta Kuantum Mekaniği yokken F. Engels Anti-Dühring adlı eserinde hareketi, yani enerjiyi “maddenin varoluş tarzı, kendi doğasına içkin niteliği” olarak tanımlamıştır. Maddenin enerjinin yoğunlaşmış hali olduğuna ve parçalanabileceğine işaret etmiştir. Örnekler bu sayfalara sığmayacak kadar çoğaltılabilir. Biz yazımızı Lenin’in şu sözüyle bitirelim: “Marksizm her şeye kadirdir, çünkü hakikattir”

* 12 Şubat 1809

K. Harun

 

 

 

 

Evrim teorisi tekrar okutulsun”

 

Müfredat değişikliğinin ardından Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) 52 derse ilişkin 180 bini aşkın öneri geldi. Gelen önerilerin çoğunda müfredattan çıkarılan evrim teorisinin tekrar okutulması isteniyor. Din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması istenen taleplerde ilkokuldaki 11 ders için toplam 33 bin 648 görüş iletildi. 7 bin 882 görüşle İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi dersi ilk sırada yer aldı. Ortaokul kademesinde 47 bin 536 görüş iletildi. İlk sırada, 12 bin 799 görüş ve öneriyle İnkılap Tarihi dersi yer aldı. Lisedeki 25 ders için 94 bin 158 görüş iletildi. En çok öneri ve şikayet 41 bin 10 iletiyle Tarih dersine yapıldı. Tarihi, 15 bin 743 öneriyle Fizik, 9 bin 958 öneriyle evrim teorisinin çıkarıldığı Biyoloji ve 4 bin 467 öneriyle Felsefe dersi takip etti.





Çocuğu darp eden “eğitmene” tahliye

 

Dinci-gericilikle tırmanan çocuk istismarı, düzen yargısının “aklama” kararlarıyla da teşvik ediliyor. Sakarya’daki Kuran kursunda “eğitmen”in, “ders yapmadığı” bahanesiyle bir çocuğu darp etmesine ilişkin davada Sakarya 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından alınan kararla çocuklara yönelik saldırganlık bir kez daha mazur görüldü.

Diyanet kadrosunda Çaybaşı Yeniköy Mahallesi Hz. Musab Erkek Kuran Kursu’nda “eğitmen” Şükrü Yılmaz, kurstaki bir çocuğu darp etmesinin ardından hakkında soruşturma başlatılarak gözaltına alınmış, “küçük çocuğa darp ve eziyet” suçlamasıyla tutuklanmıştı. İfadesinde suçunu kabul eden Yılmaz, kendisine yöneltilen, çocuğu pek çok kez terlik ve tokatla dövdüğü suçlamasının da doğru olmadığını iddia etmişti.

Yılmaz hakkında “küçük çocuğa darp ve eziyet” suçundan 4 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması geçtiğimiz hafta Sakarya 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülürken mahkeme Yılmaz’ın tutukluluğunun devamına karar vermişti.

Davanın ardından Yılmaz’ın avukatı, müvekkilinin “kaçma şüphesi” olmadığını ve istenen cezanın hükmün geri bırakılması kapsamında yer aldığını ileri sürerek mahkemeden tahliye talebinde bulundu. Mahkeme de çocuğu darp eden “eğitmen” hakkında tahliye kararına hükmetti.

 
§