31 Mart 2017
Sayı: KB 2017/13

Kölelik dayatmalarına da, faşist zorbalığa da geçit yok!
Kamu emekçilerinin direnişi ve akademisyenler
Metal işçisi gücüne ve birliğine inanmalı
Metal TİS’lerine doğru
Grev hakkını savunmak için mücadeleye!
AKP’nin ‘Hayır’ çalışmaları
Burjuva siyasetin referandum ekseni
Sınıf devrimcilerinden referandum faaliyetleri
Burjuvazi için söz konusu çıkar ilişkileriyse gerisi teferruattır
Kazanımları korumak ve gerici ablukayı dağıtmak için fiili-meşru mücadele çizgisi
Siyasal gericilik ve kadınlar
İEKK’dan referandum gündemli toplantılar
Yeni Greifler’in, Metal Fırtınalar’ın yolu ‘Meslek Liseliler Birliği’nden geçer!
Filistin’de tek seçenek direniştir!
Yemen’den yansıyan barbarlık tablosu
Suriye’de yeni kanlı planlar
BİR-KAR’dan Almanya’da referandum gündemli paneller
“Genç Karl Marx” filmi ve bir kritik denemesi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Burjuvazi için söz konusu çıkar ilişkileriyse gerisi teferruattır

 

Geçtiğimiz günlerde AKP iktidarı, Almanya’nın 2016 yılında Türkiye’ye silah satmadığını öne sürdü. Bunun üzerinden şovenizmi körükleyerek prim yapmaya çalıştı. Ancak ortaya çıkanlar, Almanya’nın sadece bu yıl içinde Türkiye’ye 54 kez silah satışına onay verdiğini gösterdi. Bu durum, hem AKP’nin referandum öncesi yapmak istediği demagojiyi, hem de görünürdeki tüm “gerginliklere” rağmen Almanya ve Türkiye arasındaki kirli ticaretin sürdüğünü gösterdi. Bu gerçek Türk sermaye devletinin uluslararası ilişkilerinin de çarpıcı bir örneği oldu.

Berlin Ankara hattı çalışıyor

Basına yansıyan bilgilere göre Alman hükümetinin 2016’da Türkiye’nin silahlanma malzemesi alımıyla ilgili olarak yaptığı 11 başvuruyu geri çevirdiği ortaya çıkmıştı. Ancak Alman yayın kuruluşu WDR tam aksi bir bilgi paylaştı. Söz konusu bilgiye göre Alman hükümeti 2017’nin başından beri Türkiye’ye 54 ayrı silah satışına izin verdi.

WDR’nin haberi Alman Ekonomi Bakanlığı’nın Yeşiller Milletvekili Özcan Mutlu’nun soru önergesine verdiği yanıta dayanıyor. Haberde sadece 2,5 yıl içinde Türkiye’ye 21 milyon 800 bin avro hacmindeki silahlanma malzemesinin satışına Alman hükümetinden onay çıktığı belirtiliyor. Toplamda ise 54 satışı onayladığı vurgulanıyor.

Hollanda krizinin perde arkası

Türkiye’nin dış ilişkilerini gösteren bir başka örnek ise Hollanda ile yaşanan kriz olmuştu. Erdoğan ve AKP’si ‘Evet’ oylarını arttırmak için bu krizi de fırsata çevirmek istemiş, ancak bu krizin perde arkasında da bir kez daha belirleyici olanın derin ekonomik ilişkiler olduğu açığa çıkmıştı. Ekonomi Bakanlığı verilerine göre 2016 yılında Hollanda ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 6 milyar 604 milyon dolar oldu. Türkiye, Hollanda’ya 3 milyar 589 milyon dolarlık ihracat yaparken, 3 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirdi. Türkiye’nin ihraç ettiği ürünlerin otomobil ve tekstil, ithal ettiği ürünlerin başında ise demir-çelik hurdası, petrol yağları ve traktörler geldi. Hollanda, 22 milyar dolar ile Türkiye’ye en fazla doğrudan yatırım yapan ülkeler arasında yer alıyor. Ekonomi Bakanlığı’nın verilerine göre Hollanda’nın Türkiye’ye yapılan doğrudan yatırımlardaki payı yüzde 15.8 seviyesinde. Türkiye’de 2 bin 711 Hollanda sermayeli şirket faaliyet gösteriyor. Ayrıca Hollanda’da 23 bin Türk girişimci bulunduğu, Türk şirketlerinin 2015 cirosunun da 9 milyar doları geçtiği Ekonomi Bakanlığı tarafından belirtiliyor.

Yanı sıra “düşük profilli” Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’a ait Hollanda’da 30 geminin olduğu ve aile şirketlerinin birçoğunun Hollanda’da faaliyet gösterdiği de bu vesileyle gündeme gelmişti.

Kuşkusuz Almanya vb. ülkelerle yaşanan kriz üzerinden Türk devletinin uluslararası ilişkilerinin samimiyetsizliğine dair birçok şey söylenebilir. İsrail’i uluslararası ceza mahkemelerinden kurtaranlar İsrail siyonizmi ile ticari ilişkilerine ara vermeden yola devam etmişlerdir. Görülmektedir ki, “Güçlü Türkiye” söylemi sadece mitinglerde kalabalıkları kendine yedeklemek için sarf edilen boş sözlerden ibarettir. Dillerinden düşürmedikleri “milli çıkarlar” ise emperyalist merkezlerle yapılan işbirliğinden başka bir şey değildir. Diğer taraftan aynı emperyalist suç şebekelerinin Türkiye ile kurduğu ilişkileri belirleyen hiç de “insan hakları ihlalleri” değil, sefil çıkarlarıdır.

 

 

 

 

İHD’den açlık grevleri ile ilgili açıklama

 

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, siyasi tutsakların başlattığı açlık greviyle ilgili 28 Mart’ta İHD İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı yaptı.

Hapishane Komisyonu üyesi Mine Nazari, toplantıda yaptığı konuşmada 15 Temmuz sonrası artan saldırılara karşı 15 Mart-15 Nisan arasında çeşitli hapishanelerde dönüşümlü ve dönüşümsüz açlık grevleri başladığını söyledi. Açlık grevleri ile ilgili Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile temasa geçtiklerini söyleyen Nazari, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “Hapishanelerde işkence yok” sözlerini kınadı. Sincan, Edirne ve Şakran hapishanelerinde başlayan açlık grevlerinin hapishanelerdeki saldırılar, Kürdistan’daki baskılar ve Öcalan üzerindeki tecritin son bulması talebiyle başlatıldığını, diğer hapishanelerdeki açlık grevlerinin de buna destek amaçlı yapıldığını ekledi.

HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Mustafa Avcı ise içeride ve dışarıda baskı ve saldırganlığın arttığı bir süreçten geçildiğini, bu atmosfer nedeniyle milyonlarca insanın düşüncelerini ifade edemediğine dikkat çekerek tutsakların direnişiyle dayanışma çağrısı yaptı.

Gebze Kadın Hapishanesi’nde işkence

Hapishane komisyonu üyesi Hatice Onaran da Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi’nden Fadime Özkan isimli tutsağın hapishanedeki saldırıları aktardığı mektubunu okudu. Hastane sevklerinde kelepçeli muayene, asker eşliğinde aramanın dayatıldığını aktaran Özkan, DHKP-C dava tutsaklarının 7 Şubat’taki açık görüş sonrası yaptığı oturma eylemi üzerine işkence ile sürüklenerek götürüldüklerini belirtti. Yaşanan saldırıyla ilgili, görüş yasağı nedeniyle görüşe çıkamayan Eylem Baş’a bile soruşturma açıldığını aktaran Özkan, çıplak arama uygulamalarına dikkat çekti.

35 tutsak süresiz dönüşümsüz açlık grevinde

Açlık grevleri ile ilgili avukat görüşlerinden derlenen bilgilere göre; Şakran Hapishanesi’nde 5’i kadın 33 tutsak 42 gündür, Sincan Kadın Hapishanesi’nde 7 tutsak 34 gündür, Edirne Hapishanesi’nde 16 tutsak 32 gündür, Van T Tipi Hapishanesi’nde 8 tutsak 21 gündür süresiz dönüşümsüz açlık grevinde.

Soruların ardından basın toplantısı sona erdi. Diğer hapishanelerde de 5’er tutsak, Öcalan’ın özgürlüğü ve siyasi tutsaklara uygulanan onur kırıcı uygulamaların son bulması talebiyle 5 günlük dönüşümlü açlık grevine gidiyor.

 
§