31 Mart 2017
Sayı: KB 2017/13

Kölelik dayatmalarına da, faşist zorbalığa da geçit yok!
Kamu emekçilerinin direnişi ve akademisyenler
Metal işçisi gücüne ve birliğine inanmalı
Metal TİS’lerine doğru
Grev hakkını savunmak için mücadeleye!
AKP’nin ‘Hayır’ çalışmaları
Burjuva siyasetin referandum ekseni
Sınıf devrimcilerinden referandum faaliyetleri
Burjuvazi için söz konusu çıkar ilişkileriyse gerisi teferruattır
Kazanımları korumak ve gerici ablukayı dağıtmak için fiili-meşru mücadele çizgisi
Siyasal gericilik ve kadınlar
İEKK’dan referandum gündemli toplantılar
Yeni Greifler’in, Metal Fırtınalar’ın yolu ‘Meslek Liseliler Birliği’nden geçer!
Filistin’de tek seçenek direniştir!
Yemen’den yansıyan barbarlık tablosu
Suriye’de yeni kanlı planlar
BİR-KAR’dan Almanya’da referandum gündemli paneller
“Genç Karl Marx” filmi ve bir kritik denemesi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yemen’den yansıyan barbarlık tablosu

 

Yemen’de yıllara yayılan siyasal ve toplumsal istikrarsızlık, 2011 “Arap Baharı” döneminde ayaklanmaya dönüşmüş ve Husiler de bu ayaklanmaya etkin bir şekilde katılmışlardı. Sonraki süreçlerde sürekli gelişen Husiler, 2014 yılına gelindiğinde on binlere varan silahlı bir güce ulaşmışlardı.

El Kaide ile girdikleri çatışmalardan da büyük başarılarla çıkan Husiler, 2014’ün sonlarına doğru devlet başkanı Mansur Hadi’den Yemen’deki farklı inançları da temsil eden bir hükümet kurulmasını istediler. Yanı sıra benzinin ucuzlatılması ve yoksullardan alınan vergilerin kaldırılması gibi ekonomik talepler öne sürdüler ve Hadi’yi hükümeti dağıtmaya ve benzin fiyatlarını yüzde 30 kadar indirmeye mecbur bıraktılar. Bu kazanımları da yetersiz bulan Husiler, mücadeleyi derinleştirerek sürdürdüler.

Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Yemen’in en yoksullarını oluşturan Husiler, gelir dağılımında büyüyen uçuruma ve yoksulluğa, ölümlere yol açan gıda yetersizliğine, zamlara ve işsizliğe, tüm bunları tamamlayan yolsuzluk ve rüşvete karşı net bir mücadele platformuna da sahiptiler. Husilerin ekonomik ve demokratik bütünlük oluşturan talepleri ve buna uygun duruşları, Şii mezhepsel kimliğe sahip olmalarına rağmen, Sünni mezhepten emekçilerle güçlü bir şekilde birleşmelerini ve onlarla ittifak kurabilmelerini sağlamıştı.

Yukarıda sıralanan ekonomik ve siyasi talepler için mücadele eden Husiler zamanla ciddi bir toplumsal-siyasal ve askeri güce ulaşmayı başardılar. Bu durum emperyalistleri ve körfez gericiliğini harekete geçirdi. Şii kimlikleri nedeniyle İran’la ilişkilendirilen Husiler, ABD ve Avrupalı emperyalistlerin, Körfez İşbirliği Konseyi’nin, İsrail ve Türkiye gibi her türlü kirli ve kanlı işlerin uzmanı olan devletlerin hedefi haline geldiler.

Husiler tarafından 2015’in ilk aylarında Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi ile Başbakan Halid Mahfuz Bahhah liderliğindeki hükümet istifaya zorlanmış, Şubat 2015 itibariyle de yönetime el konulmuş ve “Devrim Komiteleri”nin yeni bir parlamento kurmakla görevlendirildiği ilan edilmişti.

Bu gelişmeler üzerine Yemen yöneticileri tarafından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Arap ülkeleri müdahaleye davet edilmişti. İran’a büyük bir darbe fırsatı yakalayan Suudi Arabistan; Mısır, Ürdün, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Fas ve Sudan’ı da yanına alarak Husilere karşı bir koalisyon oluşturmuş ve hep beraber Yemen’e kapsamlı bir saldırı başlatmışlardı. ABD, İngiltere, Fransa, Belçika ve Türkiye gibi ülkeler Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyona askeri, siyasi, lojistik ve istihbari destek sunmuştu ve halen de sunmaktadırlar.

Emperyalistlerin desteğinde ve Suudi Arabistan öncülüğünde girişilen saldırganlıkla kanlı iç savaş tüm vahşetiyle yeni bir düzey ve biçim kazanmış, Yemen, açlık, kıtlık ve katliamlarla yüz yüze kalmış oldu. Emperyalistlerin ve Suudilerin öncülüğündeki barbarlık, okulları, hastaneleri, camileri, yerleşim binalarını, yardım merkezlerini ve alt yapıları hedef alarak, katliam ve her türlü felaket ve korkunç yıkımlara yol açmış oldu.

Birleşmiş Milletlerin katliam, felaket ve vahşet raporları

Yemen’de ikinci yılını dolduran iç savaşa ilişkin bugüne kadar bir dizi rapor yayınlayan Birleşmiş Milletler (BM), geçtiğimiz haftalarda buna bir yenisini ekledi. BM’nin her konuda olduğu gibi Yemen’deki gelişmelere ilişkin periyodik raporlar yayınlaması adettendir zaten. Burada, son rapordan hareketle, 2015’ten bugüne kadar çeşitli aralıklarla yayınlanan raporlardan yansıyan barbarlıkların özet tablosunu sunmak dahi durum hakkında fikir edinmek için yeterli olacaktır.

Yayınlanan son raporda iki yıllık savaşta 4 bin 773 sivilin öldüğünü, 8 bin 272 sivilin de yaralandığını bildiren BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, iç savaşın son 3 ayında şiddetin dozunun giderek arttığını belirtiyor. Sadece son bir ayda koalisyon savaş gemilerinin bombardımanı ve hava saldırıları sonucu 106 sivilin yaşamını yitirdiği bilgisinin paylaşıldığı açıklamada, ayrıca halkın yüzde 82’sini oluşturan 21 milyon kişinin de acil insani yardıma ihtiyaç duyduğu vurgulanıyor.

Büyük bir insan kaybına ve her türlü yıkıma yol açan savaşın ekonomiyi de yerle bir ettiği, 2016 yılının son aylarındaki BM raporuna da yansıyor. Yemen’de tahıl ithalinin durmasının, nüfusun büyük çoğunluğunu bir süredir tehdit eden açlığa yeni boyutlar kazandıracağını belirten BM’nin Yemen’deki yardım çalışmalarının koordinatörü Jamie McGoldrick, “Şu anda ülkenin her yerinde çocuklar ölüyor”, “2017 başlarında çok büyük sorunlarla karşı karşıya geleceğimizi biliyoruz” demişti. BM aynı tarihteki raporunda Yemen’de bir buçuk milyon çocuğun açlıkla yüz yüze olduğunu, 370 bininin yetersiz beslenme yüzünden bağışıklık sistemlerinin çöktüğünü duyurmuştu. BM’nin 2017 yılının geçen aylarına dair tahminlerine göre ise her 10 çocuktan 8’i yetersiz besleniyor ve her 10 dakikada bir çocuk önlenebilir hastalıklardan dolayı yaşamını yitiriyor. Yine aynı tarihlerdeki BM rakamlarına göre Yemen’de 7 milyon insan aç ve 21 milyon insan ise düzenli olarak yeterli gıdaya ulaşamıyor.

Mart 2017’de BM Gıda Ajansı, Suudi rejiminin kesintisiz saldırılarının devam etmesi ile beraber, Yemen’de 17 milyon kişinin gıda sorunuyla yüz yüze olduğunu bildiriyor. BM genel sekreterinin “İnsan Yardımları Yardımcısı”, yaptığı açıklamada açlık ve kıtlık tehlikeleri ile karşı karşıya olan ülkelerden biri olan Yemen’de kıtlıktan etkilenip açlık sorunu yaşayanların sayısının Şubat ayında Ocak ayına göre 3 milyon kişi arttığını bildirmişti. Tüm bunlara rağmen Birleşmiş Milletlerin henüz Yemen’i “açlık felaketi” bölgesi ilan etmediği ve bunun da tepkilere konu olduğu biliniyor.

Yemen’deki vahşetin ve işlenen suçların ortağı BM

Birleşmiş Milletler, Emperyalist haydutların desteğindeki Suudi Arabistan’ın Yemen’de işlediği tüm savaş suçlarına ortaktır. Yemen’de işlenen cinayetler, bu ülkede acımasızca gerçekleştirilen katliam ve yıkımlar ve akıtılan kanlar, Riyad rejiminin yanı sıra ABD ve batılı emperyalistlerin olduğu gibi, onların suç ortağı olan BM’nin de gerçek yüzünü bir kez daha ortaya çıkarmış oldu.

BM’nin tüm kurum ve kuruluşlarıyla emperyalistlerin kölesi olduğu ve onlar tarafından nasıl yönlendirildiği sayısız icraatları üzerinden bilinmektedir. Yemen’de on binlerce kişinin BM ofisinin kapısına dayanması da bu bilinen gerçeklerin bir sonucudur. Ayrıca bu kurum tarafından Yemen’deki insani kayıplar ve öteki korkunç yıkımlar hakkında yayınlanan raporlar da ancak gerçeklerin sadece bir bölümünü yansıtmaktadır.

Suudi Arabistan’ın Yemen’de işlediği cinayetler, katliamlar ve her türlü savaş suçları 2 bin 568’i çocuk olmak üzere 12 binden fazla kişinin ölümüne neden olmuş, bir buçuk milyonu çocuk olmak üzere 7 milyon insanı açlıkla, 21 milyon insanı ise düzenli olarak yeterli gıdaya ulaşamamakla yüz yüze getirmiş ve çok yönlü yıkımlara yol açmış bulunuyor.

Birleşmiş Milletler, tüm bunları “üzüntü ve acı verici” gibi hümanist ikiyüzlülükler sergilemek ve “şaşkınlıklarını” dile getiren ”dehşet” raporlar hazırlamak dışında boş gözlerle izliyor. Dolayısıyla da ABD ve batılı emperyalistlerin destek sunduğu Suudi Arabistan ve onun öncülüğündeki işbirlikçiler takımının Yemen’de işlediği tüm suçların sorumluluğunu taşıyor.

 
§