14 Temmuz 2017
Sayı: KB 2017/27

Özgürlük ve eşitlik sosyalizmde!
Tek çıkar yol mücadeledir!
Hukuk: İktidarın elindeki silah
Kimin adaleti?
Dinci gericilik sınıfsal bir saldırıdır
Sermaye savaş ilanını tazeledi
Metal patronlarında ve Türk Metal’de 2017 telaşı
“Kadın işçilere cesaret vermek istiyorum!”
Çorlu SIO Auotomotive’de direniş var!
“Fiili-meşru mücadeleye devam edeceğiz!
15 Temmuz darbe girişimi ve sonrası
Zirve karşıtı hareketin dersleri ve kazanımları
Suriye’yi parçalama çabaları
AP’nin müzakereleri durdurma çağrısı ve “reis”in çırpınışları
Onların vicdanları cüzdanları
Artan gericilik ve Alevi kadınlar
“Yaptığım her şeyin meşruluğunun bilincinde ve arkasındayım”
2. yılında Suruç Katliamı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hukuk: İktidarın elindeki silah

 

Devlet ve onu oluşturan aygıtlar -hukuk sistemi de dahil- burjuvazinin iddia ettiği gibi sınıflar üstü değil, tam olarak sınıfsal temelde işlemektedir. Devlet bir sınıfın başka bir sınıfı baskı altında tutma aracıdır. Yani günümüzde burjuvazinin, işçi sınıfını ezme, kontrol altında tutma ve burjuvazinin çıkarları doğrultusunda düzeni devam ettirme aracıdır. Polisinden askerine, eğitiminden hukuk sistemine, parlamentosundan medyasına, devletin bütün aygıtları da burjuvazinin hizmetindedir.

Sınıfların ortaya çıkmasıyla beraber, egemen sınıfların egemenliklerini devam ettirme aracı olarak ortaya çıkan devletler, toplumsal ilişkileri düzenlemek ve kendi sınıf iktidarlarını korumak için hukuksal normlar oluşturmuş, anayasalar düzenlemiştir. Kurdukları devletin “herkesin devleti” olduğu yanılsamasını yaratmak için “herkesin eşitliği” yalanını savunmuş, devleti ve hukuku sınıflar üstü olarak tanımlamışlardır.

Yasama-yürütme-yargı olarak devletin işleyişini sözde bölerek birbirini denetleyen ve birbirinden bağımsız güçlermiş gibi göstermeleri de bu yanılsamanın bir parçasıdır. Ancak bilinmelidir ki hepsi bir bütünün, kapitalist sistemin birbiriyle bağlantılı aygıtlarıdır.

Siyasal süreçlerin ‘kullanışlı’ silahı

Gerektiğinde baskı aygıtlarını devreye sokup terör estirmekte, katliamlar yapmaktadırlar. Hrant Dink’in, Berkin Elvan’ın katledilmesi ve trajikomik yargı tiyatrosu ile katillerin korunduğuna halen tanıklık etmekteyiz. Sivas Katliamı davasında verilen ‘zamanaşımı’ kararıyla, katliamda parmağı olanlara dokunulmamaktadır. Hatta yıllarca aranmasına rağmen “bulunamayan” sanıkların bir kısmı arandıkları süre boyunca evlenmiş, askerlik yapmış, çocuklarını nüfusa kaydettirmiştir. Ancak “yakalanamamıştır” her nedense...

Son dönemde ise göstermelik dahi olsa hukuksal bir işleyiş mumla aranmaktadır. AKP 15 Temmuz’un ardından eline geçirdiği güç ve olanaklarla gitgide pervasızlaşmaktadır. Yıllarca hukuku kendi siyasal hedefleri doğrultusunda zaten kullanmaktaydılar. Cemaat ile kol kola, devletin bütün mekanizmalarını kendi denetimlerine alarak yol yürüyen Erdoğan AKP’si, Ergenekon, Balyoz ve KCK operasyonlarında görüldüğü gibi, siyasal hamlelerinde hukuku devreye sokmaktan geri durmuyordu. Hukuku birbirlerine karşı da devreye sokarak hedeflerine ulaşmaya çalıştılar. 17-25 Aralık operasyonu ve karşı “FETÖ” davaları, karşılıklı giriştikleri saldırıların hukuksal adımları oldu.

AKP iktidarı OHAL ve KHK’larla artık hukuksal işleyişi de devre dışı bırakmış durumda. KHK’lara itiraz etmek ya da dava açmak imkansızlaşırken, bu koşullarda mücadeleye devam diyenlere ve toplumun dinamik muhalif kesimlerine yönelik saldırılarda hukuk bir silah olarak kullanılıyor. “İşimi geri istiyorum!” diyerek Yüksel Caddesi’nde eyleme geçen Nuriye ve Semih’e yönelik polisin gözaltı-işkence terörü, burjuva medyanın kara propagandası, henüz gözaltındayken ve tutuklanmamışken hükümet sözcülerinin her ikisini de “terörist” ilan etmesi ve ardından tutuklanmaları, hatta daha tutuklama kararı çıkmadan haklarında yürütülen başka bir soruşturmadaki kayıtlarda “başka bir dosyadan tutuklu” ibaresinin yer alması ve polisin daha açılmamış davanın dosya numarasını bilmesi hukukun geldiği noktayı göstermektedir.

Yine CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nu tutuklayarak CHP’yi baskı altına alma ve sindirme hedefine ulaşmaya ve kendisini aklamaya çalışan Erdoğan AKP’si, Berberoğlu daha tutuklanmadan Maltepe Cezaevi’nde hücresini hazırlatmıştır. Polis-yargı işbirliği ile uydurulan dosyalar, Bursa’da polisin HDP’liler için hazırladığı fezlekede “Terör finansmanı falan üfleriz Gazi abi” ifadelerinin yer alması ile son noktaya gelmiştir. Bu tutuklamalar burjuva hukukuna göre değil, sınıflar mücadelesinin yasalarına göre yapılmaktadır.

Esas olan sınıfsal çıkarlardır

Hukukun egemen sınıfın çıkarlarına göre işlediği açıktır. Burjuvazinin sınıfsal çıkarları hukukta esastır. Marx, Gotha Programının Eleştirisi adlı eserinde, hukukun temelinde ekonomik ilişkilerin olduğunu, hukuksal düzenlemelerle ekonomik ilişkilerin düzenlenemeyeceğini ortaya koymakta, anayasal ve hukuksal mücadele anlayışını mahkum etmektedir.

Bugün ise burjuva hukuku bile yerlerde sürünmektedir. Erdoğan AKP’sinin hukuku işlemektedir. Hiçbir prosedür, hiçbir hukuki norm ya da ilke gözetmeksizin ülkeyi yönetmektedirler. Buna gerek dahi duymamaktadırlar. Hukukun gerçek sınıfsal işlevinin, mevcut düzen içinde işçi ve emekçiler için adaletin sağlanamayacağının en açık örneklerini vermektedirler.

Bütün bunları da ellerine geçirdikleri devlet mekanizmalarına, güç ve olanaklara yaslanarak yapmaktadırlar. Hukuku istedikleri gibi şekillendirmelerinin, yönlendirmelerinin gerisinde iktidarı ellerinde bulundurmalarının yarattığı rahatlık vardır.

Uzun lafın kısası hukuk, iktidarın elinde işçi ve emekçilere doğrultulmuş bir silahtır.

 

 

 

 

Tekirdağ F Tipi’nde saldırılara direnen komünist tutsağa ceza yağdı

 

Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde OHAL keyfiliğiyle birlikte devrimci tutsaklara yönelik artan baskı ve saldırılar kesintisiz devam ediyor. Hapishane yönetimi, elden veya kargo ile iletilen kitapların tutsaklara verilmesini keyfi olarak engellemeye devam ediyor. Temel haklarının gasp edilmesine direnişle yanıt veren TKİP dava tutsağı Onur Kara ise hapishane yönetiminin yeni ceza ve yasaklarıyla karşılaştı.

Kara, kitap yasağından mektupların zamanında verilmemesine kadar birçok keyfiliği ve yasağı protesto eden eylemlerini Haziran ortasından beri sürdürüyor. Görüş, revir, telefon vb. dönüşünde oturma eylemi yaparak keyfiyetçi-yasakçı anlayışı teşhir eden sloganlar atan TKİP dava tutsağı, sayım sırasında da üst katta bulunarak aşağıya inmiyor.

Onur Kara’nın en temel haklarının gasp edilmesine karşı eylemleri sonucunda ise cezalar yağmaya başladı. Telefon hakkı iki aylığına gasp edilen Onur Kara, ailesi ile telefonda görüşemiyor. TKİP dava tutsağı, hücre cezası ve mektup-iletişim yasağına da karar verildiğini ve bunların da uygulanacağını aktardı.

Ayrıca Onur Kara’nın, tutsak edildikleri günlerde Semih Özakça ve Nuriye Gülmen’e üst üste çektiği faksların iletilmediği gibi yok edildiği ortaya çıktı. Onur Kara, hiçbir baskının seslerini yükseltmeyi, dayanışmayı ve mücadeleyi engelleyemeyeceğini ifade etti.

Haziran ortasından beri eylemlerini sürdüren Onur Kara, hapishanedeki baskıları uzun süredir protesto eden DHKP-C’li tutsaklarla eylemleri yer yer ortaklaştırarak dayanışma içerisinde hareket ediyor.

Şiddetin anlatıldığı mektup ve fakslar engellendi

Öte yandan, geçen hafta adliye dönüşünde çıplak arama dayatmasına maruz kalan devrimci tutsak Özgür Karagöl saldırıya karşı slogan atınca gardiyanların şiddetiyle karşılaştı. Saldırının anlatıldığı mektup ve fakslara el koyan hapishane yönetimi gerekçe olarak yazılanların asılsız olduğunu iddia etti.

 
§