14 Temmuz 2017
Sayı: KB 2017/27

Özgürlük ve eşitlik sosyalizmde!
Tek çıkar yol mücadeledir!
Hukuk: İktidarın elindeki silah
Kimin adaleti?
Dinci gericilik sınıfsal bir saldırıdır
Sermaye savaş ilanını tazeledi
Metal patronlarında ve Türk Metal’de 2017 telaşı
“Kadın işçilere cesaret vermek istiyorum!”
Çorlu SIO Auotomotive’de direniş var!
“Fiili-meşru mücadeleye devam edeceğiz!
15 Temmuz darbe girişimi ve sonrası
Zirve karşıtı hareketin dersleri ve kazanımları
Suriye’yi parçalama çabaları
AP’nin müzakereleri durdurma çağrısı ve “reis”in çırpınışları
Onların vicdanları cüzdanları
Artan gericilik ve Alevi kadınlar
“Yaptığım her şeyin meşruluğunun bilincinde ve arkasındayım”
2. yılında Suruç Katliamı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dinci gericilik sınıfsal bir saldırıdır

 

Kapitalizm her türlü gericiliğin maddi kaynağıdır. Burjuvazi, feodal imparatorlukları yıkmak için; ağaların, beylerin, paşaların, kralların hakimiyeti altında ezilen yığınları “Eşitlik, özgürlük, kardeşlik” bayrağı altında topladı. Onlara burjuva cumhuriyetlerin “özgür” vatandaşları olmayı vadetti. Milyonlarca emekçinin eşitlik, özgürlük, kardeşlik talebini kendi iktidarını kurabilmek için kullandı. Burjuvazi, feodalizmi yıktı. Eskiye dair üretim ilişkilerini geri dönülemez şekilde devirdi. Yerine kapitalist üretim biçimini kurdu. Kapitalist üretim biçimine tabi olarak kapitalist toplumsal ilişkiler ve kurumlar geliştirdi. Bunu yaparken feodal toplumsal ilişki biçiminde kendi çıkarına kullanabileceği ne varsa onu da dönüştürerek sınıfsal düşmanı olan işçi sınıfı ve emekçilere karşı bir silah olarak kullandı. Bu silahların en başında dinsel gericilik gelir.

Türk sermaye devleti de kurulurken dinle bu temelde bir ilişki kurmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkıp hilafeti kaldıran Türk sermaye devleti, Osmanlı feodalizmine dair dinsel anlayışın kökenlerini yıkmak için 1950’li yıllara kadar okullarda dini eğitimi yasaklamıştır. Tekkeleri kapatmıştır. Bunu yaparken kaygısı laiklik değildi. Temel kaygısı Osmanlı feodalizmine dair dinsel anlayışı yıkmak, onun yerine kendi sınıfsal çıkarlarına uygun dinsel anlayışı ikame etmekti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmuş olması bunun en büyük ispatıdır. Burjuvazi ağalardan-şeyhlerden önce kendisine biat edecek bir toplum yaratmak istiyordu. Bu hedefe ulaşmak için dinsel gericiliğin eski biçimini yıkarak kendi sınıfsal çıkarlarına uygun gerici bir öğreti haline getirdi. 1950’li yıllardan sonra imam hatipler yoluyla bu öğretiyi topluma aşıladı.

Bütün bunları yaparken burjuva cumhuriyetin kuruluşuna katılan İsmail Hakkı Tonguç, Hasan Ali Yücel ve Sabahattin Ali gibi aydınları harcamaktan bile geri durmadı.

1980 darbesiyle beraber dinsel gericilik Türkiye’de toplumu yönetebilmek için çok daha özel bir araç olarak ön plana çıktı. Başta eğitim olmak üzere toplumsal yaşamın her alanında dinsel gericilik sınıf mücadelesinin panzehri bir politika olarak egemenler tarafından kullanıldı. 15-16 Haziran Direnişi’nden sonra gerici gazetelerin köşe yazarlarına baktığımızda, hepsinin, duydukları korku bir yana, çözüm olarak dinsel gericiliğin işçi sınıfına daha fazla sirayet etmesi gerektiği tavsiyelerinde bulunduğunu görürüz.

1980 darbesinden sonra Alevi köylerinden en küçük mezralara kadar her yere camiler yapılır. Kürt halkına dönük yürütülen koruculuk politikasının bir benzeri olarak Alevi köylerine dönük hocalaştırma, köylerin içinden hocalar yetiştirip maaşa bağlama saldırısı başlar. Kurulan sayısız imam hatip bir yana, eğitim müfredatının kendisi dinsel gericilikle yoğrulur. Çocukluktan itibaren tevekkül dayatılır. Milli Güvenlik dersiyle faşizm aşılanır, beden eğitimi dersleri bile askeri eğitimlere dönüştürülür. Türk sermaye devleti Türk-Sünni kimlikler eksenli, dinci milliyetçi gericiliği topluma dayatır. Bütün bunları yaparken hedefi sınıfsal çıkarlarını korumak, kendi varlığını güvenceye almaktır. Yani sınıfsal düşmanı olan işçi sınıfını yönetilebilir sınırlarda tutmaktır.

1980 sonrası neo-liberal sosyal yıkım saldırılarının hayata geçirildiği bir dönemdir. Bu saldırıların toplumsal yaşamdaki karşılığı dinci milliyetçiliğin ideolojik-kültürel hakimiyetinin sağlanmaya çalışılmasıdır. 1980 askeri faşist darbesi bütün bu saldırıların zeminini hazırlamıştır.

AKP bu saldırıların tamamlayıcı bir parçası olarak Amerikan emperyalizminin Türkiye’ye dair projesidir. Bu projede AKP ve gerici şefi Erdoğan’ın görevi sermayeye biat eden, tevekkül eden bir toplum yaratmaktır. O da bu göreve uygun adımlar atmaktadır. Bir yandan sosyal yıkım saldırılarını uygulayarak sermayenin kârına kâr katmasını sağlıyor. Diğer yandan işçi ve emekçileri bu düzene biat ettirmek için “kültürel iktidar olma” hedefiyle ideolojik saldırılar yürütüyor.

Ancak bütün bu saldırılar işçi sınıfının maddi çıkarlarıyla çelişmektedir. Bu yönüyle ancak kağıt dayanıklılığındadır. İşçi sınıfı kendi ideolojisiyle, yani sosyalizmle buluştuğu oranda yırtılıp atılacaktır.

 

 

 

 

Dinci-gerici kadrolaşma için YÖK’ten adım

 

AKP iktidarı eğitim alanındaki niteliksizlik ve eşitsizlikler gibi başlıca sorunları çözmeye dönük adımlar atmak yerine, sermayenin ihtiyacını karşılayacak adımlar atarak sorunları daha da pekiştiriyor.

AKP’nin eğitim politikalarında bir diğer başlığı da, Erdoğan’ın dillendirdiği “kültürel iktidar olma” iddiasıyla, dinci-gericiliğin önünü açma hamleleri oluşturuyor. Fakat Erdoğan, “henüz kültürel iktidar olamadık” sözleriyle attıkları adımları yetersiz bulduğunu dile getirirken, yeni uygulamalar da bu amaca hizmet ediyor.

Bu doğrultuda YÖK’ün son attığı adımla birlikte, MEB içerisinde din öğretmenliğinde eksik görülen kadroların, ilahiyat fakültelerinden karşılanmasının önü açılmış oldu.

YÖK; 2009 yılında, ilahiyat, İslami ilimler, İslam ve din bilimleri fakültelerinde lisans eğitiminden çıkarılan pedagojik formasyon derslerini tekrar lisans eğitimi kapsamına dahil etti.

YÖK’ün kararına gerekçe olarak, söz konusu “fakültelerin işlevinin ve lisans programlarının tekrar eski statüsüne kavuşturulması yönünde yoğun talep olduğu” öne sürüldü.

Böylece 2001 yılı öncesindeki uygulama yeniden devreye sokulmuş oldu. 2009 yılında alınan kararla pedagojik formasyon, lisans eğitiminden çıkarılmış ve formasyon derslerini ayrıca alma şartı getirilmişti.





Şakran’da sansür devam ediyor

 

Şakran Kadın Kapalı Hapishanesi idaresi, TKİP dava tutsağı Evrim Erdoğdu’ya APS ile gönderilmesi durumunda Kızıl Bayrak gazetesini kendisine vereceklerini öne sürmüştü. Ne var ki APS ile gönderilen Kızıl Bayrak “iade” yazısıyla 12 Temmuz günü geri geldi.

Evrim Erdoğdu hapishane idaresinden, Kızıl Bayrak gazetesinin APS ile gönderildiğinde kendisine verileceği sözünü aldı. Bu sözü gönderdiği faksla Kızıl Bayrak gazetesine ileten Erdoğdu’ya, Kızıl Bayrak’ın önceki bir sayısı APS ile gönderilmişti.

Ne var ki gönderilen gazete geri iletildi. Gazetenin neden ve niçin geri gönderildiğine dair herhangi bir açıklamanın olmadığı zarfta sadece “iade” yazısı yer aldı.

 
§