8 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/34

Emek düşmanı saldırılara karşı sınıf mücadelesine!
Düzen siyasetinde denge arayışı
12 Eylül ve burjuva düzenin ikiyüzlülüğü
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı üzerine
Hacıbektaş anma programının ertelenmesi ve devrimci sorumluluk!
Nuriye ve Semih serbest bırakılsın!
Kamu hareketinde yaşanan gelişmeler üzerine… - 3
Bu dönem metal işçisi tarih yazacak!
“Yürüyor açlık ordusu…”
Ekim Devrimi ve Bolşevik kadrolar
Kadın metal işçileri MESS’ten ve sermaye sınıfından haklarını almalıdır!
Sorunu derinleştiren değil, çözen taleplerimizi yükseltelim!
Kadın işçiler hak gasplarına karşı direnişi seçmelidir!
ABD saldırganlığı ve küresel egemenlik krizi
Bölgede ve Suriye’de yeni dönem
Arakan’da neler oluyor, niçin oluyor?
Yoksulluğun üzerine kurulu zengin dünya
Mao Zedong’u ölümünün 41. yılında saygıyla anıyoruz…
Kazım (Mete) Hoca’yı yitirdik
İşçi ve emekçilerin Yılmaz Güney’i ve sineması
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD saldırganlığı ve küresel egemenlik krizi

 

Seçim sürecinde Donald Trump liderliğindeki emperyalist ABD rejiminin orduyu işgal bölgelerinden çekeceği vaat edilmişti. Oysa seçimlerin ardından sergilenen pratik, tersi yönde oldu. Halen Irak, Suriye, İran, Afganistan, Kuzey Kore, Venezuela, Ukrayna ve daha birçok ülke ABD emperyalizminin saldırı menzilinde bulunuyor.

Bu ülkelere karşı izlenen saldırgan politika yeni olmasa da Trump yönetimi bütün cephelerde savaşı derinleştirmeye çalışıyor. Adı geçen ülkelerin hedef alınmasının elbette bazı özgün nedenleri de var. Fakat esas amaç Rusya ile Çin’in gelişimini engellemektir. Zira hegemonyası sarsılan ABD, hızla gelişen Çin-Rusya ikilisini durdurmanın yollarını arıyor. Ekonomik, siyasi, diplomatik gücüyle bunu gerçekleştirme imkanından yoksun olan ABD, işi bir savaş, yıkım ve kıyım makinesi olan orduya havale ediyor.

1903’ten beri…

Dünyanın emperyalist güçler arasında paylaşımının tamamlandığı 1903 yılından bu yana geçen zaman, kapitalist emperyalizmin saldırganlık, yıkım ve savaş olmadan ayakta kalamayacağını birçok kez kanıtlamıştır. İki dünya savaşı, faşizm, askeri cuntalar ve sayısız bölgesel savaş bunun somut göstergeleridir. Halen birçok ülkenin savaş alanı olması veya emperyalistler tarafından tehdit edilmesi de sistemin bu özelliğini net bir şekilde gözler önüne seriyor.

Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya, Ukrayna başta olmak üzere birçok ülkede devam eden savaşlar ABD ile işbirlikçileri tarafından kışkırtılmıştır. Son dönemde İran’a, Kuzey Kore’ye, Venezuela’ya savaş açma tehditleri savuran Trump yönetimi, aynı zamanda Rusya ile gerilimi arttırıyor. Akıl hocaları tarafından Çin’le savaşmanın kaçınılmaz olduğu ilan ediliyor. Bu olayların toplamı üzerinden bakıldığında kapitalist emperyalizmin yeni bir paylaşım savaşının fitilini ateşlemesinin ihtimal dışı olmadığı görülebilir.

Asya’da savaş fitili ateşlenebilir

Suriye ile Ukrayna’ya saldırarak Rusya’yı sıkıştırmaya çalışan ABD’yle suç ortakları, ummadıkları bir dirençle karşılaştılar. Hem Ukrayna hem Suriye’de çıkarlarını koruyan Rusya, her iki bölgedeki etkisini de arttırdı. Çıkarlarını korurken gerilimi yatıştırmaya da çalışan Rusya, “tek kutuplu” dönemin kapandığını, batılıların başka güçlerin egemenlik haklarına saygı göstermek zorunda olduklarını hatırlatmaktan da geri durmuyor. Bu ise ABD’nin doğrudan Rusya’ya karşı hamleler yapmasıyla sonuçlandı. Trump yönetiminin küstah politikasından dolayı son dönemde iki ülke arasındaki gerilim tırmanıyor. Bu gerilimin yakın dönemde aşılması olası görünmüyor. Çünkü iki ülke, çıkarları uyuşmayan farklı kutupların liderliğini yapıyor. Bazı alanlarda işbirliği yapsalar da ABD, hegemonyasını tahkim etmeye, Rusya ise çıkarlarını korumak için etki alanını genişletmeye devam edecek.

Ortadoğu’da savaş ve çatışmalar devam ederken, ABD ile suç ortaklarının Kuzey Kore’yi tehdit etmeleri, Asya’da da savaş fitilinin her an ateşlenebileceğini gösterdi. Kuzey Kore’nin tehditlere boyun eğmemesi sadece ABD’yi değil Japonya, Fransa, İngiltere gibi önde gelen emperyalistleri de çileden çıkarmış görünüyor. Onlarca yıldan beri kuşatma altında tuttukları Kuzey Kore’ye diz çöktüremeyen ABD ile suç ortakları, şimdi bu küçük ülkeyi yıkıcı bir savaşla tehdit ediyorlar.

Trump nükleer silahla tehdit ediyor

Kuzey Kore ile yaşanan gerilimi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) gündemine taşıyan ABD, küstahlığını burada da sergiledi. Oturumda konuşan ABD’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Nikki Haley, “Çabalarımıza rağmen, Kuzey Kore’nin nükleer programı hiç olmadığı kadar ileride ve tehlikeli. Savaş, asla ABD’nin istediği bir şey değil. Bunu şimdi istemiyoruz. Ama ülkemizin sabrı sınırsız değil” dedi.

Rusya-Çin ikilisinin krizin diplomatik çabalarla aşılması gerektiği yönündeki tutumundan rahatsız olan ABD, savaş tehdidini bir üst aşamaya çıkardı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, “Başkan Trump, ABD’nin topraklarını ve müttefiklerini tüm diplomatik önlemlerle geleneksel ve nükleer imkanları kullanarak koruma yükümlülüğünü teyit etti” şeklinde ifadeler kullanıldı.

Kuzey Kore’nin “ABD’nin topraklarını ve müttefiklerini” tehdit ettiği iddiası kaba riyakarlıktan başka bir şey değildir. Zira bu ülke nükleer silahı tam da olası bir emperyalist saldırıyı önleyebilmek için geliştiriyor. Nitekim şu ana kadar saldırıya maruz kalmamasının nedenlerinden biri, nükleer silahlara sahip olma ihtimalinin göz ardı edilmemesidir. Hal böyleyken ABD’nin tehdit dozunu bu kadar arttırmasının nedeni, Kuzey Kore üzerinden Çin-Rusya ikilisine diş göstermektir.

Kapitalizmin krizi ya devrim ya yıkımla aşılır

Tüm gelişmeler, komünistlerin “krizler, çatışmalar, savaşlar, devrimler döneminde bulunuyoruz” tespitini doğrular niteliktedir. Kapitalizmin ekonomik/mali krizinin sarsıntıları devam ederken, küresel hegemonya krizi ise derinleşme eğiliminde. Her iki kriz de kapitalizmin yapısal sorunlarından kaynaklanıyor. Hem tarihsel deneyimler hem güncel olaylar, sistemin krizi aşmak için savaş ve yıkımdan başka bir seçenek üretemediğini kanıtlıyor.

Sistemin krizlerinin bedeli her halükarda işçi sınıfına, emekçilere ve ezilen halklara ödetiliyor. Bu ağır bedellerin sistemi tahkim etmek için değil, devrimle yıkmak için ödenmesi emekçiler için tek çıkış yoludur. İnsan soyu için felaketlerden başka şey üretmeyen kapitalizmin tek alternatifi sosyalizmdir. Bu alternatifin geliştirilip işçi sınıfıyla emekçi kitlelere benimsetilmesi kritik önemdedir. Aksi takdirde kapitalist emperyalizmin yarattığı yıkımın enkazı altında kalmaktan kurtulmak mümkün olmayacaktır.



 
§