16 Mart 2018
Sayı: KB 2018/11

Savaşa ve işgale karşı işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Kadına ve çocuğa yönelik istismara karşı mücadele
Dünden bugüne tek tip kıyafet
Sermaye devletinin “çılgın” yıkım projeleri
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi mutlaka engellenmeli!
Berkin Elvan katledilişinin 4. yıl dönümünde anıldı
MİB MYK Mart Ayı Toplantısı Sonuçları
Metalde kıyımlar başladı!
Sağlık çalışanları tükeniyor, intihar ediyor, şiddete uğruyor
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu - I - H. Fırat
Alman ve Türk sermaye devletleri arasındaki kirli pazarlıklar üzerine
Almanya’da büyüyen yoksulluk ve yabancı düşmanlığı
İnsan ve kadın olmanın ağır yükünü omuzlayan Olga Lyubatoviç
Karanlığa inat, 8 Mart’a kadınların öfke ve tepkisi damgasını vurdu!
Kızıl fularlı kadınlar yürüyor
Sermayenin gözünden mesleki eğitim
İstanbul direnişi yol ayrımında…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İnsan ve kadın olmanın ağır yükünü omuzlayan Olga Lyubatoviç

 

Malikanelerde büyümüş, Avrupa üniversitelerinde özgür entelektüel çalışmanın tüm çekiciliğini tatmış ve sonra öylesine cesur bir sadelikle sıradan işçiler olarak Moskova’nın kirli fabrikalarına girmiş olan Moskova amazonlarından biri”dir, Olga Lyubatoviç.

Lyubatoviç, 19. yüzyılın yükselen devrimci hareketine sahne olan Rusya’da, köylülüğün toprak talebini benimseyen halkçı devrimci akımın (Narodnizm) kadın öncüllerindendir. Tuğla imalathaneleri sahibi mühendis bir baba ve altın madeni sahibi bir aileden gelen, kendi dönemine göre iyi bir eğitim kültürü almış bir annenin kızı olarak 1854 yılında dünyaya gelmiştir.

Olga Lyubatoviç ilk ve orta öğrenimini Moskova’da yapar ve kız kardeşiyle birlikte ileri bir eğitim için yurtdışına, siyasi Rus göçmenlerin mesken tuttuğu Zürih’e gider. 1871 yılında Paris Komünü yaşanırken, henüz 17 yaşında olan Olga, tıp eğitimi için gittiği Zürih’te devrimci rüzgarın esintisini daha yakından hissetmektedir. Zürih’e çıkan yolculuğu, burada çok geçmeden feminizmden devrimci popülizme doğru bir yolculuğa evrilecektir.

Avrupa sosyalizminin eserleri, Zürih’teki siyasal özgürlük ortamı, ifade özgürlüğü, çeşitli çevrelerde süren politik tartışmalar, Olga ve kız kardeşini de etkiler. Kendilerini ilk olarak kadınların bir araya geldiği Fritsche grubunda ifade etmeye başlarlar. 1874’te kadın ve erkek grupların bir arada devrimci faaliyet için Rusya yollarına düştüğü grubun içinde yerlerini alırlar. Eğitim için gittikleri Zürih’ten, Rusya’ya dönüşteki amaçları devrim uğruna halkın eğitim idealidir artık.

Lyubatoviç, Rusya’da 1875 yılında bir fabrikaya girer ve işçiler arasında sosyalist propaganda çalışması yürütür. İki yıl sonra, 1877’de aralarında pek çok Rus kadın devrimcinin yer aldığı “Elliler Davası”nda yargılanır. Hükümetin, devrimcileri “cani” olarak göstermeye çalıştığı bu yargılamada, davayı izleyenler toplumsal adalet için kendi ayrıcalıklı konumlarını bırakıp fabrika işçilerinin o korkunç yaşamını paylaşan idealist gençler topluluğuna büyük bir saygı duyarlar. Özellikle kadın sanıklar güçlü bir izlenim bırakırlar. Sanıklardan biri olan Sofia Bardina’nın son sözleri bir meydan okuma olarak salonda çınlar: “Bize zulüm edenler, şimdilik maddi güç sizin ellerinizde beyler, fakat bizde de manevi güç, düşüncelerin gücü var; düşünceleri ne yazık ki, süngülerinizle delip geçemezsiniz!”

Olga Lyubatoviç, bu davada 9 yıl kürek cezasına çarptırılır. Ceza sürgüne çevrilir ve Olga Sibirya’nın bir kasabasına sevk edilir. Zürih’te aldığı tıp bilgisini sürgün kasabasında yaşayan halka yardım etmek için kullanır. Olanağını bulduğunda sürgünden kaçar, devrimci faaliyet yürütmek için çıktığı tehlikeli yolda, 1878 yılında St. Petersburg’a varır. Olga Lyubatoviç, savundukları düşüncelerin Rus halkı tarafından anlaşılacağının inancıyla dolu olsa da dönemin popülist hareketinin şekillenme sürecine dair sarf ettiği şu sözler, Narodnik akımın gerçekliğine ışık tutan bir itiraftır aynı zamanda:

İnsan haklarının bilincinde bir halk bulmayı ummuştuk. Bunun yerine, ara sıra birkaç güçlü kişi çıkaran ama genel olarak derin ve uyuşuk bir uykuya dalmış şekilsiz köle bir halk bulduk. Ve bu nedenle insan doğasının çarpıtılmasının öcünü almak için biz devrimciler devlete karşı kılıçlarımızı çektik. Önce idealizm, sonra da sancılı bir zorbalık -işte devrimci tarihimizin klasik ya da kahraman döneminin tam psikolojisi.”

Olga Lyubatoviç, başlangıçta devrimci çevrelerde, aşırı gizlilikleri nedeniyle Troglodytes (mağara adamları) diye adlandırılan küçük bir grup halinde, 1876’da şekillenmeye başlayan Toprak ve Özgürlük grubu üyesidir. Bütün toprakların kamulaştırılıp köylüler arasında yeniden dağıtılması, köylü komünleri aracılığıyla özyönetim amaçlarını ilke edinen, bu yolun şiddete dayanarak açılacağını benimseyen Toprak ve Özgürlük, farklı siyasi gruplardan yeni üyeler kazanmakta ve büyümektedir. 1874 yılında toplu halka giden ve köylülere sosyalizm propagandası yapmak suçlarından tutuklanan, davaları ancak 1877’de görülüp serbest bırakılan pek çok devrimci Toprak ve Özgürlük’e katılır.

1878 Ocak ayında Vera Zasuliç’in, general Trepov’u vurması terör aşamasına geçişin ilk adımı sayılır. Bunu, Şubat’ta Kiev’de bir savcı yardımcısına yönelik suikast, Mayıs’ta bir polis memurunun, Ağustos’ta Toprak ve Özgürlük liderlerinden Sergey Kravçinskii tarafından St. Petersburg siyasi polis şefinin öldürülmesi izlemiştir. Bu eylemler baskı ve tutuklama terörünü her seferinde daha fazla arttırır. Bu süreçte, Zürih’e giden Olga, buradaki Rus kolonisinde Stefanoviç, Vera Zasuliç, Deiç gibi devrimcilerle tanışır. Rusya’da şiddet eylemleri bahanesiyle ağırlaşan baskı koşulları köylüler arasında propaganda yürütmeyi, hatta yaşamayı imkansız hale getirir. Bu durum, ifade, basın, toplantı özgürlüğü gibi temel siyasi haklar olmadığında, köylüleri örgütlemenin mümkün olmayacağı fikirlerini olgunlaştırır ve Olga Lyubatoviç’in de üyesi olduğu Toprak ve Özgürlük grubunda bu düşünceler tartışılmaya başlanır. Köylülere toprak dağıtma amacını taşıyan toplumsal devrimden devlet yetkililerine yönelik suikastlerle rejimi taviz vermeye zorlayacak siyasal devrime doğru giden iki çizgi belirginleşmeye başlamıştır. Devrimciler yolları ayırmaya doğru gitmektedir.

Bu süreçte Aleksandr Solovyov, Çar’ı öldürme planıyla Toprak ve Özgürlük’e başvurur. Partide açığa çıkan farklı eğilimler bu plan üzerinden uzlaşı sağlasalar da 1879’da kaçınılmaz ayrışma yaşanır, parti ikiye bölünür. Çar’ı öldürme fikrinden vazgeçmeyenler Halkın İradesi’ni, karşıtları Kara Paylaşım’ı kurarlar. Rus tarihinin ilk profesyonel devrimciler partisi olan Halkın İradesi’nde yer alan Olga bu ayrılıktaki düşüncelerini şöyle özetler: “Kara Paylaşım ve Halkın İradesi arasındaki ayrılığın ilkelerdeki ayrılıktan çok mizaçtaki farklılıkların sonucu olduğunu düşünüyorum.” 1880’in ilk aylarında ise partiden ayrılır.

Pek çok devrimci gibi Olga’nın yaşamı da hapis, sürgün, yoğun bir baskı ve denetimin olduğu Rusya’da yeraltı yaşamının türlü zorluklarıyla geçer. Bunların yanında Olga’nın bir bebeği olur, fakat seçmiş olduğu yaşamdan kaynaklı kızını uzaklarda bırakmak zorunda kalır. Manevi yönden Olga’yı en çok yıpratan durum, kızından uzak kalması ve onu kaybetmesi olmuştur.

Olga, eğitim için terk ettiği ailesini uzun zaman görmez. Yıllar sonra babasını kısa süreliğine ziyaret eder. Bu ziyarette, yaşadığı acıların ve zorlukların gölgesinde çocukluğunun düşünceleri ve küçükken kendi kendine sorduğu şu soru zihnini doldurur: “Ah, niçin bir erkek olmadın?” Tanrının, kendisini erkek yapması için saatlerce dua ettiği çocukluk anıları canlanır. Bu geçmişteki anıdan çıkıp bugüne döndüğünde yaşamının ikili bir yüke katlanmak zorunda olduğunu anlar: “bir insan olmanın ağır yükü ve bir kadın olmanın ağır yükü…”

Olga Lyubatoviç, polis tarafından sokakta yakalanır ve yargılanmadan Doğu Sibirya’da Irkutsk’a sürülür, 20 yıldan fazla sürgünde yaşar. 1905 Devrimi’nden sonra Rusya’nın Avrupa kesimine döner. 1917 yılında, fedakarlığını, devrimci çabasını, mücadelesini miras bırakarak yaşama veda eder.


 
§