6 Nisan 2018
Sayı: KB 2018/14

Sömürüye, savaşa, baskı ve gericiliğe karşı mücadele çağrısı: 1 Mayıs!
Pazarlık, icazet, kabadayılık, işgal!
Efrîn’de ilhak süreci devam ediyor
Basını tek tipleştirme saldırısı emekçilere karşıdır
Erdoğan’ın Gezi sendromu sürüyor
Gericilik sağlığa zararlıdır!
Sendikalar cephesinden 1 Mayıs hazırlıkları
İşsiz kalan taşeron işçilerinden eylemli tepkiler
Artık yeter, ölmek istemiyoruz!
Tekstil sektöründe çocuk işçilik ve sermayenin ikiyüzlülüğü
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu - IV - H. Fırat
“Diplomasi savaşı”ndan yeni bir emperyalist paylaşım savaşına
“Ajan zehirleme” krizi ve sermaye devleti
Dünyada en fazla silah üreten ve satan Almanya’da silahlanmaya karşı Paskalya yürüyüşleri
Gestapo’nun hortlayan ruhu ve bir hukuk rezaleti
Dinsel gericilik toplumsal yaşamın her alanını kuşatıyor…
“Bu böyle gitmez, sömürü devam etmez! Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde…”
Sermayenin “sanatçı”ları
Engelli pazarı
Umut işçide
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gestapo’nun hortlayan ruhu ve bir hukuk rezaleti

 

Katalan eski Özerk Yönetim Başkanı Carles Puigdemont keyfi bir hukuk skandalı ve aynı zamanda bir komplo sonucu gözaltına alındı. Gözaltı süreci hâlâ devam ediyor.

İspanyol makamlarınca hakkında yakalama emri çıkarılan Puigdemont, Katalonya’daki bağımsızlık referandumunun ardından İspanya’yı terk etmek zorunda bırakılmıştı. 2017 yılının Ekim ayında İspanya’yı terk eden Puigdemont Belçika’nın başkenti Brüksel’de kalıyordu. Son olarak Finlandiya’da katıldığı bir konferanstan dönerken Almanya’ya girişte gözaltına alındı. Alman makamlarının gözaltı süreci için aylardan bu yana İspanyol istihbarat örgütüyle eşgüdümlü olarak anlık istihbarat paylaştığı ve ortak hareket ettiği bütün açıklığıyla anlaşılmış oldu. Ayrıca Puigdemont’un Katalonya’yı terk ettiği andan itibaren 12 İspanyol istihbarat elemanı tarafından adım adım izlendiği ve eldeki bilgilerin Alman istihbarat örgütüyle paylaşılarak, operasyonun ortak yürütüldüğü basına yansıdı.

Gelen tepkiler üzerine Almanya cephesinden her ne kadar 2004 yılında karar altına alınan Avrupa Birliği (AB) hukukuna atıfta bulunulsa da bunun gerçekle uzaktan yakından hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. 2004 yılında alınan kararlar Birlik üyesi ülkeler arasında “terör suçlularının, insan ticareti, uyuşturucu ve diğer ağır suçlara bulaşmış olanların” iadesinde kolaylık sağlanmasını içeriyor. Oysa ki Puigdemont’un yakalanması bu suçların kapsamı içinde değildir. Olmadığını bildikleri içindir ki bu kez “halkı isyana teşvik”, “İspanya’nın parçalanmasını istemek, vatana ihanet” suçlamaları üzerinden bir algı yönetimi yapıyorlar. Özellikle bazı yayın organları Federal Almanya Anayasası’nın 81 ve 82. maddelerine atıfta bulunarak gözaltı işleminin yasal ve hukuki bir prosedür olduğunu yazmaya başladılar bile.

Yapılan suçlamaların hukuki altyapısı çok akıllıca olmasa da İspanyol hakim Pablo Llarena anlaşılan Alman makamlarını ikna etmiş bulunuyor. Şu anki seyri üzerinden ve avukatların yaptıkları açıklamalardan anlaşılıyor ki dava kısa sürede sonuçlanabilecek bir dava değildir. Ayrıca kamuoyunun çok da kolayından ikna edilebileceği suçlamalar bulunmadığından, davanın zamana yayılacağı bekleniyor ve kısa sürede geri iade gibi bir adımın atılması kolay görünmüyor.

Ne var ki gerici burjuva hukukunun ve ona has ikiyüzlülüğünün yapamayacağı şey de yoktur. Ayrıca gerici Alman devleti bunu ilk kez de yapmıyor. Örneğin 1940 yılında Hitler Almanya’sının Gestapo’su dönemin Katalan Devlet Başkanı Lluis Companys’i Fransa’da yakalayarak İspanya’ya teslim eder ve Companys ağır işkencelerden geçirilerek kısa sürede idam edilir. Franko İspanya’sının birinci dereceden müttefiki Hitler Almanya’sıdır ve hep karanlık ilişkileri olagelmiştir. Öyle bir ilişkidir ki bu, İspanya İç Savaşı’nda Berlin hükümeti Franko’yu sınırsızca desteklemiş ve on yıllarca iktidarda tutmak için de desteğini esirgememiştir.

Bugün de yapılan şey farklı değildir. Hukuki sürecin daha ilk aşaması tamamlanmadan Alman politikacılar yaptıkları açıklamalarla mahkemeyi baskı altına almaya, Puigdemont’un İspanya’ya iadesini hızlandırmaya çalışmaktadırlar. Özellikle hükümet ortağı muhafazakar partiler (CDU/CSU) adına yapılan açıklamalar gerçekten utanç vericidir. Alman İçişleri Bakanı Seehofer postunu giyer giymez “güvenliğin” en temel “insan hakkı” olduğunu dile getirerek, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin istisnasız her konuda bilgi paylaşımı yapması gerektiğini, veri bankalarına erişim olanağının kolaylaştırılmasını talep etti. Alman meclisinde Seehofer’in yaptığı konuşmanın ertesinde Katalan başkanın tutuklanması bir tesadüf olsa gerek!

Puigdemont ve hakkında tutuklama kararı çıkarılan diğer 24 Katalan politikacının Avrupa Birliği normlarına fazlasıyla bağlı, onunla herhangi bir problemi olmayan liberal burjuva parti yöneticileri oldukları herkesin malumudur. Burjuva çerçeveden bakıldığında gerek Katalonya’nın bağımsızlık referandumu esnasında gerekse de sonrasında alınan tutumla, Brüksel tartışmasız başkentti ve çözüm ancak orada olabilirdi. Tam da bunun bir nişanesi olarak Puigdemont Brüksel’i mesken edinmiş, kısmetine ise yine Brüksel’in sahiplerince operasyon düşmüştü. Oysa ki Katalan halkı anasının ak sütü gibi helal olan bağımsızlık kararını almış ve bu karar için sonuna dek mücadele edeceğini ve Puigdemont’a sahip çıkacağını deklere etmişti. Milyonlarca insan günlerce sokaklarda yaptıkları gösterilerle bunu bütün dünyaya haykırdılar ve dünya halkları nezdinde haklı bir sempati uyandırdılar. Referandumdan çıkan karar da bu anlama geliyordu. Geriye o karara sahip çıkmaktan ve gereğini yapmaktan başka da bir seçenek bulunmuyordu.

Ne yazık ki Katalanların, çapsız önderliklerinin bu süreci yönetememeleri ve Brüksel’deki yalanlara inanmayı tercih etmeleri bu sonucu doğurmuştur. Katalan halkının bağımsızlık hayalleri bir kez daha gerici İspanyol devleti ve müttefikleri tarafından yok edilmiştir. Şu an Almanya’nın Schleswig Holstein eyaletinde gözaltında tutulan Puigdemont hakkındaki suçlamalar ve hukuki süreç gerçek anlamıyla bir skandaldır. Katalan halkının almış olduğu kararı tanımayan ve bütün kusurlarına rağmen önderliklerini derdest eden bir Gestapo rejiminin farklı türeviyle karşı karşıya bulunmaktayız.

Alman sermaye devletinin Katalan halkına karşı ikiyüzlü tutumu her platformda mahkum edilmeli ve lanetlenmelidir. Puigdemont’un iade edilmesi veya tutukluluk halinin devamına müsaade edilmesi halinde bu tür saldırılar sıradanlaşacak ve kanıksanacaktır. Katalan halkıyla dayanışmada bulunmak, gerici İspanya devletini ve suç ortaklarını teşhir etmek çok temel bir haktır ve bu hak her yerde kullanılmalıdır. İnanıyoruz ki Katalan halkı da bu son altı aylık zaman dilimi içinde yaşadıkları üzerinden bir deneyim çıkaracak ve daha ilerici karaktere sahip toplumsal hareketlerle yol alacaktır.


 
§