6 Nisan 2018
Sayı: KB 2018/14

Sömürüye, savaşa, baskı ve gericiliğe karşı mücadele çağrısı: 1 Mayıs!
Pazarlık, icazet, kabadayılık, işgal!
Efrîn’de ilhak süreci devam ediyor
Basını tek tipleştirme saldırısı emekçilere karşıdır
Erdoğan’ın Gezi sendromu sürüyor
Gericilik sağlığa zararlıdır!
Sendikalar cephesinden 1 Mayıs hazırlıkları
İşsiz kalan taşeron işçilerinden eylemli tepkiler
Artık yeter, ölmek istemiyoruz!
Tekstil sektöründe çocuk işçilik ve sermayenin ikiyüzlülüğü
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu - IV - H. Fırat
“Diplomasi savaşı”ndan yeni bir emperyalist paylaşım savaşına
“Ajan zehirleme” krizi ve sermaye devleti
Dünyada en fazla silah üreten ve satan Almanya’da silahlanmaya karşı Paskalya yürüyüşleri
Gestapo’nun hortlayan ruhu ve bir hukuk rezaleti
Dinsel gericilik toplumsal yaşamın her alanını kuşatıyor…
“Bu böyle gitmez, sömürü devam etmez! Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde…”
Sermayenin “sanatçı”ları
Engelli pazarı
Umut işçide
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dinsel gericilik toplumsal yaşamın her alanını kuşatıyor…

Vardık, varız, var olacağız!

 

AKP iktidarının dinsel gericilik temelinde toplumsal yaşamı şekillendirmeye dönük hamleleri devam ediyor. Eğitimde, yargıda cinsiyet ayrımcılığını pekiştiren adımlar, Diyanet eliyle kadınları yok sayan, aşağılayan tutumlar vb. ile dinsel gericilik toplumsal yaşamın her alanını kuşatıyor.

Geçtiğimiz günlerde mecliste yaşanan olay ise bunun son örneği oldu. 18 Mart vesilesiyle gerçekleştirilen tiyatro gösterisine kadınların çıkması, meclis başkanı İsmail Kahraman’ın talimatıyla engellendi. Kadın oyuncuların sahneye çıkmalarının engellenmesi, oyuna dönük baskı, müdahale ve sansürün ardından gerçekleşti. 12 dakikalık oyun 4 dakikaya düşürüldü, oyunda anne-oğul rollerini oynayan kadın ve erkeğin sarılmasına sansür getirildi. Oyunun sergilenmesine kısa bir süre kala, oyun dışında bırakılan kadınlar, merdivenlerden oyunu izlemek zorunda kaldılar. Sonrasında, kadın oyuncular yaptıkları açıklamada bir başka soruna da parmak bastılar. Devlet Tiyatroları’nda kadrolu oyuncu sayısı çok az ve büyük çoğunluk sözleşmeli olarak güvencesiz çalışıyor. Dolayısıyla oyunda yer alan kadınlar da, bu durumdan kaynaklı, işlerini kaybetme kaygısıyla itirazlarını yükseltemediler.

Kadınlara sahne yasağını koyan, bugüne kadar gericiliği ile nam salmış meclis başkanı İsmail Kahraman idi. Hatırlanacağı üzere, daha öncesinde de “laikliğin anayasada olmaması gerektiği” açıklaması ile tepki toplamıştı. Kadınları sahneden indiren İsmail Kahraman olmakla birlikte, bu yasak dinci gerici AKP’nin ve ait olduğu sermaye düzeninin zihniyetidir.

Sömürü çarkları dönsün, toplum biat etsin diyerek, işyerlerinde, sokakta, toplumsal yaşamda kadınlara çifte sömürüyü, baskıyı, eşitsizliği reva gören sömürü düzeninin kendisidir.

Nasıl ki cinsel istismar yasasına, müftülere nikah yetkisi veren yasaya, çocuk istismarına, kadın cinayetlerine tepkiler yükseliyorsa, nasıl ki 25 Kasımlar, 8 Martlar, dinsel gericiliğe ve onun politikalarına karşı buluşmalara dönüştüyse, kadınlara sahne yasağı da kadın oyuncular başta olmak üzere kadınların tepkisine yol açtı. Kadınların sahneden indirilmek istenmesi, toplumsal yaşamdan soyutlanmak istenmesi olarak ele alındı. Oyuncular Sendikası’nın çağrısıyla, “100 kadın 100 replik” isimli gösteri gerçekleşirken, basın açıklamaları yapıldı, İsmail Kahraman’ın istifasına dönük imza kapmanyası başlatıldı.

AKP iktidarı ne yaparsa yapsın, kadınların eşitlik ve özgürlük istemlerini boğamayacak. Sahne yasağı karşısında, tiyatro emekçilerinin yükselttiği çağrıda ifade edildiği gibi: Vardık, varız, var olacağız!

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları

 

 

 

 

Mart ayında en az 25 kadın katledildi

 

Kadına ve çocuğa yönelik cinsel istismar ve şiddet Mart ayında da devam etti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, geçtiğimiz ay en az 25 kadının katledildiğini, faili meçhul ve şüpheli ölümlerin arttığını açıkladı.

Mart ayındaki 25 kadın cinayetinin 11’inin “şüpheli ölüm” olduğu belirtilen raporda; devlet kurumlarının ve yetkililerinin sorumluluğuna dikkat çekildi. Helin Palandöken’in davasında duruşmaya yanlış sanığın getirildiği, 2016 yılında Halide Özpolat’ın öldürülmesiyle ilgili davada da mahkemenin sanığı duruşmaya çağırmayı unuttuğu hatırlatılarak kadın cinayeti davalarına gereken önemin verilmediği üzerinde duruldu.

Kadın cinayetlerinin yüzde 24’ünde fail tanıdık

Şüpheli ölümlerin dışında, 8 kadının kendi yaşamlarına dair aldığı kararlar nedeniyle öldürüldükleri belirtilen raporda, kadınların tanıdığı kişilerce katledildiğine değinildi. Buna göre, cinayetlerin %24’ü kadınların tanıdığı erkekler tarafından gerçekleşti, kadınların %20’si ise evli oldukları kişilerce katledildi.

Kadın cinayetlerinde İstanbul ilk sırada

Kadın cinayetlerinde İstanbul’un ilk sırada yer aldığı rapora göre, İstanbul’da 6, Antalya’da 3, Ankara’da 2 kadın cinayeti işlendi. Ayrıca şiddete uğrayan 2 kadının da hastanede yaşam mücadelesini sürdürdüğü ifade edildi. Bunların yanı sıra, İstanbul’da İranlı bir trans kadının öldürüldüğü, failin hâlâ bulunamadığı hatırlatılarak medya ve yargının translara yönelik şiddeti örtbas etmeye çalıştığı belirtildi.

28 kadına şiddet

Kadın cinayetlerinin yanı sıra 28 kadının da cinsel şiddete maruz kaldığına dikkat çekilen raporda, 15 kadının tanımadığı bir erkek tarafından şiddete uğradığı ifade edildi. Ek olarak, 4 kadına akrabaları, 1’ine patronu, 1’ine eskiden birlikte olduğu erkek, 1’ine de öğretmeni şiddet uyguladı.

269 çocuğa istismar

Çocuk istismarının da devam ettiğine işaret edilen raporda, basına yansıyan haberlere göre 269 çocuğun istismara maruz kaldığı belirtilerek gerçek rakamların bunun da çok üzerinde olduğuna dikkat çekildi.

 

 

 

 

İstismarcı babaya “zaman aşımı” koruması

 

Sermaye yargısının ve yasalarının çürümüşlüğü, çocuk istismarı davalarıyla tekrar tekrar gözler önüne seriliyor. Son olarak da beş çocuğuna cinsel istismarda bulunan babanın yargılandığı davada zaman aşımı bahanesiyle cezasızlığa hükmedildi.

Medyumluk” ve “muska yazarak” hayatını kazandığı bilinen H.E. biri üvey olmak üzere 4 kızı ve bir erkek çocuğunu istismar etmesi nedeniyle yargılandı. İlk taciz 1996’da başladı. Babalarının cinsel istismarına uğrayan 15 ve 9 yaşlarındaki iki kızı 2002’de şikâyetçi oldu. H.E. hakkında başlatılan soruşturma, delil yetersizliği gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandı.

H.E. çocuklarına cinsel istismara devam etti. Kızlarını, yaşadıklarını anlatmaması için, “Seni, kardeşlerini ve annenizi öldürürüm” diye tehdit etti.

Mahkeme, H.E.’ye, erkek çocuğuna yönelik eylemleri nedeniyle “çocuğun cinsel istismarı” suçundan 12 yıl, en küçük kızına yönelik ifadeleri nedeniyle “Aile hukukundan kaynaklanan yükümlüğünün ihlali” suçundan 3 ay hapis cezası verdi.

Mahkeme, 3 kıza yönelik cinsel istismarı ise “zaman aşımı” kapsamında değerlendirip babaya başka ceza vermedi.

Gerekçeli kararda; olayın 2002’de yüzeysel bir soruşturma ile geçiştirildiği, bunu fırsat bilen sanığın çocuklarını istismar etmeye devam ettiği, sanığın öz ve üvey tüm çocuklarına karşı 1996’dan itibaren cinsel istismarda bulunduğu belirtilmesine rağmen 3 çocuğuna cinsel istismar, zaman aşımına uğradı.

 
§