19 Ekim 2018
Sayı: KB 2018/39

Emekçiler dur demedikçe fatura kabarmaya devam edecek
Cinayet ve “çirkef üçgeni”
Pazarlık kozundan barışma hediyesine dönüşmek
Rahip ve “bağımsız yargı” rezaleti
AKP iktidarında açlık ordusu büyüyor
“Tasarruf” derken ödenekler arttırıldı
MİB MYK Ekim Ayı Toplantısı Sonuç Bildirgesi
Suriyeli işgücü veya kölelik kapılarında yaşam
İGA CEO’su günah çıkartırken 3. havalimanının değişmeyenleri
Kriz, işçi toplantısı ve ötesi
Anısı ve davası hep yaşayacak!
Yarım asır taşıdığın kızıl bayrağı yükseklerde tutacağız!
Senin mücadelen bizlere ışık tutacak!
Yoldaşların senin bıraktığın mirasa daha sıkı sarılacaklar!
Yarım asırlık devrimci adanmışlık!
Fransa’da kapsamlı saldırılara karşı işçi ve emekçilerin mücadelesi sürüyor
Dünyadan işçi-emekçi eylemleri
Adaletsiz düzende “adil olmak!”
Kadının yeri neresi?
Zindan direnişlerinde ölümsüzleşenler kavgamızda yaşıyorlar!
Kürt ulusunun kanayan yüreği
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Cinayet ve “çirkef üçgeni”

 

Suudi Arabistan’ın İstanbul konsolosluğunda Cemal Kaşıkçı’nın ortadan kaldırılması olayı, iki haftadan beri dünya gündeminde tutuluyor. Olayın merkezinde üç devlet var; cinayetin faili Suudi Arabistan, maktulün dostu ve ona ev sahipliği yapan AKP Türkiye’si ile iki tarafın patronu ABD emperyalizmi.

Suudi Arabistan vahşi cinayetleriyle bilinen Ortaçağ ideolojisinin 21. yüzyıldaki temsilcisi. Türkiye, tek adama dayalı dinci-ırkçı rejimin kasıp kavurduğu ülke. ABD, halen emperyalist saldırganlığın merkez üssü. Cinayetle bağlantılı bu “çirkef üçgen”i Kaşıkçı olayı ile yakından ilgileniyor. Bu üç devlet tarafından “incelenen” cinayet güya halen “gizemini” koruyor. Adeta dünya ile alay ediyorlar.

Paçalarından riyakârlık akıyor

Üç devletin güdümündeki medya da peş peşe açıklamalar, yorumlar, -bir kısmı tüyler ürpertici- cinayet senaryoları yayınlıyor. Aradan geçen süreye rağmen resmi kaynaklar somut bir açıklama yapmadılar. Oysa resmi olmayan kaynaklar tarafından yapılan açıklamalarda, ortada iğrenç bir cinayet olduğu ilk günden beri söyleniyor.

Trump Dışişleri Bakanı’nı Suudi kralı ile görüşmeye gönderiyor. Bakan krala teşekkür ediyor. Bu yetmiyor Trump’ın kendisi kralı aklamak için açıklama yapıyor. Kral olaydan on gün sonra konsoloslukta arama izni veriyor. Olaydan iki hafta sonra Türk ve Suudi polisi arama yapıyor. Olayın birinci dereceden muhatabı olan büyükelçi Suudi Arabistan’a kaçıyor. ABD medyası cinayeti yazıyor ama yine fail ortada yok. Dikta rejimin şefi T. Erdoğan, cinayetle ilgili konuşanları susturuyor. İlk gün “yazık ki, Kaşıkçı’yı hayatta tutmayı başaramadık” diye açıklama yapan AKP’li danışman, saraydan gelen emirle açıklamasını geri çekiyor. Oysa bu kişi hem Kaşıkçı’nın hem nişanlısının yakın arkadaşı ve olayı ilk andan itibaren izleyenlerden.

Olay gerçekleştiğinde dolaylı da olsa birbirini suçlayan Suudi Arabistan’ın Vahhabi rejimi ile Türkiye’nin dinci dikta rejimi, ne hikmetse karşılıklı üslup değiştiriyorlar. Katar krizi ve İhvancılarla (Müslüman Kardeşler) ilişkiler konusunda farklı yerde duran iki Amerikancı rejim, tarafı oldukları iğrenç bir cinayetin ardından birbirine yakınlaşma sinyalleri veriyor.

Suudi kral hoşlanmadığı birini ortadan kaldırmanın keyfini sürerken, AKP şefi bu cinayetten elde edeceği kazancın hesabını yapıyor. Suudi krala “sağılacak inek” muamelesi yapan Trump’ın ise tek derdi, bu cinayet vesilesiyle Vahhabi rejimi sıkıştırıp daha çok haraç almaktır. Bu iğrenç hesaplardan dolayı cinayet de fail de ortada olmasına rağmen, olayın “gizemini” sürdürdüğü safsatası ortalığı kaplamaya devam ediyor.

Yozlaşma dorukta!

Ortadan kaldırılan kişi kapitalist/emperyalist sistemin Körfez kökenli figüranlarından biridir. ABD ile ilişkileri iyi, Katar emirinin özel ilgisine mazhar, hem AKP’yle hem şefiyle yakın işbirliği içinde, Suudi krallık ailesi içindeki iğrenç klik savaşında taraf olan Kaşıkçı, kirli hesap ve pazarlıkların merkezinde duruyordu.

Sistem içinde aktif olan bu figüranın iğrenç bir şekilde ortadan kaldırılması kimsenin umurunda değil. Herkes kendi sefil çıkarlarının peşine düşmüş, dehşet verici bir cinayetten elde edeceği kazancın hesaplarını yapıyor. Bu tablo kapitalist/emperyalist sistemdeki yozlaşmanın vardığı boyutu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Sistemin efendileri, Ortaçağ artığı Vahhabi krallığının İstanbul’un göbeğinde uluorta cinayet işlemesini “olağan” bir olay kabul ediyor. Zira petro-dolar zengini bu krallıkla yağlı ihale yapmayan yok gibidir. Vahşet hangi boyuta varırsa varsın, şirketlerin çıkarları korunmalıdır. Diğer bir ifade ile ortada iğrenç bir cinayet var ama kralla arayı bozmak “ulusal çıkarlar”a zarar verir. O halde herkes cinayete kılıf uydurmak için çaba harcamalıdır. Yapılan tam da budur.

Her şey ortada iken dünya gündeminin Kaşıkçı ile meşgul edilmeye devam etmesi, sistemdeki küstahlık ve yozlaşmanın vardığı boyutu tüm iğrençliği ile gözler önüne seriyor.

 

 

 

 

İzmir’de tüm gözaltılar serbest bırakıldı

 

TKİP Kurucu Üyesi Teslim Demir’in İzmir’deki cenaze töreni bahanesiyle gözaltına alınanlar 12 Ekim günü İzmir Adliyesi’ne getirildi.

10 Ekim Çarşamba sabahı İzmir, Kocaeli, Bursa ve İstanbul’da yapılan polis baskınlarında 14 kişi gözaltına alınmıştı.

BDSP, SMF üyelerinin, YDG ve Mücadele Birliği okurlarının yanı sıra Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (DEV TEKSTİL) ile Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS) yöneticilerinin aralarında olduğu 14 kişi savcılık ifadeleri alındıktan sonra, adli kontrol şartı ve yurtdışına çıkış yasağı istemiyle mahkemeye sevk edildi.

Bursa’da 11 Ekim günü gözaltına alınan iki kişinin de SEGBİS’le savcılık ifadeleri alındı.

Mahkeme, ayda bir kez imza vererek adli kontrol şartı ve yurtdışına çıkış yasağıyla tüm gözaltıların serbest bırakılmasına hükmetti.