19 Ekim 2018
Sayı: KB 2018/39

Emekçiler dur demedikçe fatura kabarmaya devam edecek
Cinayet ve “çirkef üçgeni”
Pazarlık kozundan barışma hediyesine dönüşmek
Rahip ve “bağımsız yargı” rezaleti
AKP iktidarında açlık ordusu büyüyor
“Tasarruf” derken ödenekler arttırıldı
MİB MYK Ekim Ayı Toplantısı Sonuç Bildirgesi
Suriyeli işgücü veya kölelik kapılarında yaşam
İGA CEO’su günah çıkartırken 3. havalimanının değişmeyenleri
Kriz, işçi toplantısı ve ötesi
Anısı ve davası hep yaşayacak!
Yarım asır taşıdığın kızıl bayrağı yükseklerde tutacağız!
Senin mücadelen bizlere ışık tutacak!
Yoldaşların senin bıraktığın mirasa daha sıkı sarılacaklar!
Yarım asırlık devrimci adanmışlık!
Fransa’da kapsamlı saldırılara karşı işçi ve emekçilerin mücadelesi sürüyor
Dünyadan işçi-emekçi eylemleri
Adaletsiz düzende “adil olmak!”
Kadının yeri neresi?
Zindan direnişlerinde ölümsüzleşenler kavgamızda yaşıyorlar!
Kürt ulusunun kanayan yüreği
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suriyeli işgücü veya kölelik kapılarında yaşam

 

Dünya kaynaklarını tekelinde tutan kapitalistler, bu kaynaklardan mahrum bıraktıkları milyonları kendi hesapları için kullanarak istismar ediyorlar. Böylesine bir düzenin olağan dönemlerinde dahi milyonların yaşam hakkı açlık, yoksulluk, hastalıklar, istismar, şiddet, ölümle eşitlenirken, kriz ve kirli savaş dönemlerinde işçiler, emekçiler, ezilen halklar kitlesel sefaletler, kıyım ve katliamlar yaşıyorlar. En iyi ihtimalle, doğup büyüdükleri ya da göç ettikleri topraklarda kendilerine kölelik kapıları açılıyor.

Suriye’de 2011 yılında başlayan savaşla Türkiye’nin kölelik kapılarına yönelen mülteci akınında, iş cinayetlerinde birer sayıya dönüşen, hastalık ve açlığın pençesinde yaşamı yitenlerden geriye kalan Suriyelilerin sayısı 3,5 milyonu aşmış durumda. Bu canlı işgücü, Türk sermaye düzeninin çok yönlü hedefleri kapsamında hesaba katılıyor. Hele ki krizin ağırlaştığı bir süreçte Suriyeli mülteciler, sermaye açısından işgücü maliyetlerini düşürmenin, işgücü rekabetini arttırmanın temel nesneleri haline gelmiş durumdalar.

Esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılıp oturtulması bağlamında uzun süredir “faydalanılan” Suriyeli işgücü, krizin yönetilebilmesi açısından da sermayedarlar tarafından temel bir imkan olarak görülüyor. Zira Suriyeli işçilerin “Türk işgücüne entegre edilmesi” uzun zamandır gündemde ve çeşitli araştırma, yasal düzenleme, resmi organizasyon, etkinlik vb.ne konu ediliyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca Suriyeli işçilere yönelik Arapça ve Türkçe olmak üzere iki dilde “Çalışma hayatına dair referans bilgiler” adlı bir kitapçığın çıkarılması buna en yeni örneklerden biridir. Çalışma şartları ve sendikal hakların işlendiği kitapçığın çıkarılmasına patron sendikalarının ön ayak olduğu söyleniyor. Kitapçık, işçinin genel geçer haklarının sıralanmasının dışında ister istemez güvencesizlik ve geçici çalışma yaşamına dair gerçekleri de yansıtıyor.

Kirli savaşlar nedeniyle Suriye’den Türkiye topraklarına akan mültecilerin sermaye adına değerlendirilmesi bakışını yansıtan, “Yabancıların çalışma yaşamına dair” çıkarılan kitapçığa göz attığımızda şu hususlar öne çıkıyor:

1 - “Suriyeli işçiler çalışma izni olmadan Türkiye’de çalıştırılamaz” deniliyor, fakat yönetmelikte tarım ve hayvancılık işlerinde çalışacak mülteci işçiler çalışma izninden muaf tutuluyor. Anlayacağınız, devlet onayıyla kayıt dışı çalışma gerçekleştiriliyor ve mülteciler en temel haklardan mahrum bir çalışmaya mahkum ediliyorlar.

2 - Geçici koruma statüsünde olan mülteciler 6 ay geçirmek koşuluyla çalışma izni alabilseler de çalıştıkları işyerinde en fazla 1 yıl çalışma izni alabilecekler. Süresiz çalışma izni alabilmek için bir yerde 8 yıl boyunca çalışma zorunluluğu aranacak. “Misafir” olmaktan çıkan ve yerleşik bir duruma geçen Suriyeli emekçilerin yaşam hakkı için gerekli olan çalışma hakkı ise patronların insafında ve geçici olmaya devam edecek.

3 - Düzenlemede yabancı işçi sayısı işyerinde çalışan toplam sayının %10’unu geçemez denilen bir istihdam kotası var. Fakat kimi durumlarda, örneğin mesleki eğitim almaya hak kazanmış çalışma izni olan genç yabancı işgücünün eğitim aldığı alanlarda, “istenilen sayıda” yabancı çalıştırılmasının önünde engel olmayacak. Diğer taraftan patronlar, çalışma izni başvurusu tarihinden itibaren dört haftalık süre içerisinde yabancının çalıştırılacağı işi yapacak aynı nitelikte Türk vatandaşı bulunamadığını belgelendirdiği başvurularda istihdam kotasına takılmayacak.

Birleşik mücadele şart

Suriyeli emekçiler uzun bir süredir Türkiye topraklarında yerleşik durumdalar ve işçi sınıfının bir parçası haline gelmiş bulunuyorlar. Örneklerden görüldüğü gibi sermayenin kendi hesapları adına yaptığı planlara konu ediliyorlar. Sermayedarlar bu planları yaparken ve krizden çıkış için canlı emeği her seferinde daha fazla yıkıma uğratarak kullanırlarken, ulusal, mezhepsel, etnik vb. ayrımlara daha fazla başvuruyorlar. Suriyelileri misafir olarak gören anlayışı yayıyor, onları işsizliğin kaynağı olarak gösteriyorlar. İşçi sınıfını bu yol ve yöntemlerle bölmeye çalışıyorlar.

Her milliyetten, her mezhepten, her cinsten ve yaştan işçi ve emekçiler sınıf çıkarları ekseninde yan yana gelmedikçe, dayanışma içerisinde olmadıkça, bir sınıf olarak hareket etmedikçe kölece yaşam sürecektir. İşçi ve emekçiler doğup büyüdükleri ya da Suriyeliler gibi göç ettikleri topraklarda sermayedarların kölelik düzenleri yıkılmadıkça kölelik kapılarında yaşamaya ve ölmeye devam edeceklerdir. Bu nedenle Türkiyeli işçi ve emekçiler Suriyeli işçilerle birlik içinde olmalı, birleşik mücadeleyi örgütlemelidirler.