19 Ekim 2018
Sayı: KB 2018/39

Emekçiler dur demedikçe fatura kabarmaya devam edecek
Cinayet ve “çirkef üçgeni”
Pazarlık kozundan barışma hediyesine dönüşmek
Rahip ve “bağımsız yargı” rezaleti
AKP iktidarında açlık ordusu büyüyor
“Tasarruf” derken ödenekler arttırıldı
MİB MYK Ekim Ayı Toplantısı Sonuç Bildirgesi
Suriyeli işgücü veya kölelik kapılarında yaşam
İGA CEO’su günah çıkartırken 3. havalimanının değişmeyenleri
Kriz, işçi toplantısı ve ötesi
Anısı ve davası hep yaşayacak!
Yarım asır taşıdığın kızıl bayrağı yükseklerde tutacağız!
Senin mücadelen bizlere ışık tutacak!
Yoldaşların senin bıraktığın mirasa daha sıkı sarılacaklar!
Yarım asırlık devrimci adanmışlık!
Fransa’da kapsamlı saldırılara karşı işçi ve emekçilerin mücadelesi sürüyor
Dünyadan işçi-emekçi eylemleri
Adaletsiz düzende “adil olmak!”
Kadının yeri neresi?
Zindan direnişlerinde ölümsüzleşenler kavgamızda yaşıyorlar!
Kürt ulusunun kanayan yüreği
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Adaletsiz düzende “adil olmak!”

 

Tek adam rejiminin 100 günlük programından işçi ve emekçilerin hayrına sonuçlar çıkmadığı gibi işçi ve emekçilerin, kadınların ve gençlerin aleyhine uygulamalar bir bir hayata geçiriliyor.

100 günlük programda cümle aralarına sıkıştırılan “nafaka sisteminin yeniden düzenlenmesi”ne yönelik ilk adımlar atılmaya başlandı. Geçtiğimiz günlerde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı konu ile ilgili bir çalıştay gerçekleştirdi. Adalet Bakanı, düzenlemeye ilişkin “erkeğin kadınlara ömür boyu nafaka ödemesinin adil olmadığını, bu adaletsizliği düzelteceklerini” ifade etti.

Sermaye iktidarı, “boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek tarafa, diğer tarafın yardımını” içeren Medeni Kanun’un 175. Maddesi’ni değiştirmek istiyor. Kuşkusuz ki bu, iktidarın gündemine yeni gelmiş değil.

AKP iktidarı, Medeni Kanun’un 175. Maddesi’ni de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası’nı da hedefe çakmış durumda. Geçtiğimiz yıllarda meclis bünyesinde oluşturulan Boşanma Komisyonu bir dizi başka önerinin yanı sıra nafaka sisteminde değişiklik yapılmasını da önermişti. Geçtiğimiz Mayıs ayında yasal düzenleme tekrar gündeme geldi. Ağustos ayında ise kamuoyu yaratmak amacıyla AKP tarafından yönlendirilen “Aile Platformu” adı altında bir grup piyasaya sürülerek, 6284 sayılı yasanın değişmesi ile birlikte nafaka sisteminde değişiklik yapılmasını talep etti.

İktidar eliyle yapılan girişimler tek bir noktada birleşiyor: “Ailenin korunması!” Boşanma Komisyonu’nun raporunda ifade edilenler ise nafaka sisteminin değiştirilmesindeki temel gayeyi özetliyor: “Kadınlar nafakadan güç alıp boşanabiliyor!”

Gerici iktidarın sözcüleri, nafaka hakkındaki düzenlemeyi, erkeklerin “mağdur” olması ve “adaletsizliğe son verilmesi” amacıyla gündeme aldıklarını söylüyorlar. Nafaka ödemeyi 1 ila 5 yıl sürelerinde sınırlı tutmayı ve nafaka ödemek için belli şartlara (evli kalma süresi, çocuk, yaş, gelir, kusur vb.) bakılacağını ifade ediyorlar. Tüm bunlara ek olarak, kamuoyunu yanıltmak için yalan-yanlış bilgiler de pompalanıyor. Öyle ki yasanın erkeklerin aleyhine işlediği ifade ediliyor. Oysa mevcut yasada erkeğin ödemesi gereken nafaka yükümlülüğünden bahsedilmiyor. İki taraf da nafaka talep edebiliyor. Yasada belirleyici olan, ekonomik hak yoksunluğudur ve bu yoksunluğu da hemen hemen tüm örneklerde görüldüğü gibi kadınlar yaşamaktadır.

Bir diğer yalan da nafakanın ömür boyu ödendiği iddiasıdır. Nafaka, alacaklı eşin yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin ölümü sonucunda kendiliğinden ortadan kalktığı gibi, durum değişikliklerinde ilgili mahkemenin kararı ile de ortadan kaldırılabiliyor. Ayrıca kadınlara ortalama olarak ödenen nafaka miktarı 300-400 TL’dir. Bu miktarla kadınların en temel insani ihtiyaçlarını bile karşılaması olanaklı değildir. Ayrıca, verilen mahkeme kararlarına rağmen bu miktarın bile ödenmediğinin çok sayıda örneği bulunmaktadır. Çalıştayda, kadınların aldığı nafaka üzerinden tartışma sürdürülürken, çocuklara ödenen nafakanın kaldırılacağına ilişkin bilgiler de yansımaktadır.

AKP iktidarı, dini istismara dayalı gerici politikalarını hayata geçirirken, kadını değil, aileyi korumayı esas alıyor. Bakanlığın adının kadın bakanlığından aile bakanlığına çevrilmesi (hoş, tek adam rejimiyle birlikte, Aile Bakanlığının da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birleştirilmesinin bir izahı olmasa bile), boşanmayı önleme komisyonlarının kurulması, erkek egemen kültür ve işleyişin her alanda tahkim edilmeye çalışılmasına hizmet ediyor. Biat eden toplumda, aile içinde biat etmiş kadınlar isteniyor.

Peşi sıra yapılan yasal düzenleme ve izlenen politikalarda olduğu gibi, nafaka sistemindeki değişiklikler de kadınlar üzerinde baskı ve şiddetin daha da ağırlaşmasına hizmet edecek. Kadına yönelik şiddet oranları artış sergilerken, ekonomik krizin derinleşmesi daha trajik bir tablonun yaşanmasına yol açacaktır. Böylesi bir durumda, nafaka sisteminde değişiklik ile kadınların boşanma sonrasında ayakta kalması için kısmi de olsa desteği keserseniz, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası’nı kuşa çevirerek, kadının üzerindeki “kısmi” koruma önlemlerini kaldırırsanız, şiddet gören kadınlar üzerindeki cendereyi daha da sıkılaştırmış olursunuz.

Böylesi bir tabloda, Adalet Bakanı, erkeğin ödemek zorunda kaldığı nafakadan dolayı mağduriyetini dile getirerek “adil olmaktan” bahsedebiliyor. Hangi adaletten bahsediyorsunuz? Kadınlar için çifte sömürü ve eşitsizliğin olduğu kapitalist düzende kadınlar daha çocukluktan itibaren cinsiyet ayrımcılığını yaşarken, çalışma yaşamının her adımında ayrımcılığa maruz kalırken, ayrıca ev ve çocuk bakımının tüm yükünü omuzlarken, yasalarda eşitsizlik hüküm sürerken, ataerkil kültür ve gelenekler kadınların omzunda bir kırbaç gibi şakırken, adalet nerede?

Elbette ki gerek boşandığı erkeğe bağımlılığın sürmesi, gerekse de sınırlı imkanları açısından mevcut nafaka sistemini savunacak değiliz. Ancak AKP iktidarının gerici çıkarları uğruna kadınların kazanılmış haklarının gasp edilmesine de karşıyız. Gerçek çözüm, kadınların eşitliği ve özgürlüğünün sağlanacağı ve gerçek adaletin hayata geçirileceği toplumsal düzendedir. Bunun için de kadınların temel hak ve özgürlüklerinin savunulması ve bu talepler için mücadelenin yürütülmesi önem taşımaktadır.