30 Kasım 2018
Sayı: KB 2018/45

İnsanca bir yaşam ve çalışma koşulları için mücadeleye!
Emekçiler geçim, onlar seçim derdinde!
ABD ile saray rejiminin Suriye’ye karşı savaşı devam ediyor!
Sermaye devleti “derin devlet”in ta kendisidir!
Yalan ve aldatmacayla sınıf mücadelesinin önüne geçilemez
Devrimci basına sahip çıkalım!
Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıyor
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
İşsizlik Fonu nasıl talan edildi?
“İnşaat işçilerinin tutuklanması tüm işçilere gözdağıdır”
TKİP’nin 20. yılı etkinliğinde yapılan konuşma…
200. yıl gecesi: Coşkulu, kitlesel, devrimci bir etkinlik!
200. yıl etkinliğine gönderilen mesajlar
“The General” 198 yaşında!
Rusya-Ukrayna gerilimi
Sarı Yelekliler ya da Fransa’daki toplumsal hareketin yeni yüzü
Üniversitelere dönük ablukayı dağıtmak için mücadeleye!
Kadınlardan 25 Kasım eylem ve etkinlikleri
Ücretli poşet ile çevre dostluğu
“Black Friday” mi yoksa kapitalizmin karanlığı mı?
4 Aralık Dünya Madenciler Günü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD ile saray rejiminin Suriye’ye karşı savaşı devam ediyor!

 

Batılı emperyalistlerle AKP-saray iktidarı, İdlib’de sıkışan cihatçı çetelerden vazgeçmiyor. Zira İdlib’in cihatçı çetelerden temizlenmesi Suriye ile müttefiklerinin elini güçlendirecek, saray rejiminin manevra alanını sınırlayacak ve sıra işgalci Amerikan askerlerinin Suriye topraklarından çıkarılmasına gelecek. Bunu ise ne ABD ne de AKP istiyor. Bundan dolayı bir yandan “Suriye’de ‘siyasi çözüm’ süreci başlatılmalı” diye vaaz veriyorlar. Ama öte yandan bu sürecin başlatılmasının önündeki temel engelin temizlenmesini, yani İdlib’in cihatçılardan kurtarılmasını baltalıyorlar. Cihatçı çetelerin Türk ordusunun kontrolündeki bölgelerden saldırılar düzenlemeleri, baltalama girişimlerinin ciddiyetini gösteriyor.

Stratejik açıdan bakıldığında Suriye ile müttefikleri savaşı kazandı. Ancak bu kadarı karmaşık sorunları ortadan kaldırmaya yetmiyor. Suriye’de halen kritik iki bölge, yani düğümlenmiş iki sorun alanı var. Biri cihatçıların işgali altındaki İdlib, öteki işgalci Amerikan askerlerinin Rojava-Rakka hattında bulunmalarıdır. Nitekim artık tarafların bütün hesapları bu iki bölgenin etrafında dönüyor.

***

AKP-saray rejimi yayılmacı emellerini terk etmediği için cihatçılara dört elle sarılıyor; zira elindeki tek “koz” tetikçi olarak kullandığı cihatçılardır. İdlib’e sıkışan cihatçıların da artık temel dayanakları AKP-saray rejimidir. İfade uygunsa Suriye düşmanı bu iki güç birbirine tutunuyor. Ancak hiçbir şekilde birbirlerine güvenmiyorlar. Zira işbirliğinin tamamen sefil çıkarlara dayandığı yerde güvene yer olmaz. Çıkarlar ayrıştığı anda, namluları birbirlerine çevirmekte tereddüt etmezler. Nitekim cihatçı çeteler defalarca birbirlerini de boğazladılar.

AKP-saray rejiminin asıl histerisi ise, Kürt halkının kazanımlarını ortadan kaldırma çabasında belirginleşiyor. Son MGK toplantısında bir kez daha sınır ötesi saldırı tehditleri savuran bu rejim, öte yandan PYD ile barış süreci başlatmanın mümkün olabileceği sinyallerini veriyor. Yanı sıra ABD ile Rusya arasında gidip gelerek iki ip üzerinde oynayan AKP şefi ile müritleri, bu konumdan yararlanarak da manevra yapmaya çalışıyorlar. Verili koşullarda bu durum bir avantaj gibi görünse de gelecek açısından ciddi riskler içeriyor. Her haliyle uğursuz olan saray rejiminin oynadığı roller, halen İdlib düğümünün çözülmesi önündeki temel engeli oluşturuyor.

Rusya’nın pragmatik politikası da AKP şefinin işini kolaylaştırıyor. İlişkileri bozmak istemeyen Putin yönetimi, AKP iktidarının bazı provokatif tutumlarına göz yumabiliyor.

***

Suriye’nin savaş ortamından çıkıp yeniden inşa sürecine girmesinin önündeki en ciddi engel ise, ABD emperyalizmidir. Zira ABD hem işbirlikçileri aracılığıyla cihatçıların korunmasına katkıda bulunuyor hem Rojava-Rakka hattında konuşlanan ordusuyla ciddi bir sorun oluşturuyor.

ABD askeri güçlerini Suriye’den çekmeden, PYD’nin omurgasını oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) Suriye yönetimiyle anlaşmaya varmaları zor. Bu durum hem QSD hem Suriye yönetimi açısından sorunları karmaşık hale getiriyor. ABD bu konuda henüz net bir eğilim yansıtmış değil. Yine bu emperyalist gücün kolayından Suriye’den çekilmesi beklenmiyor. Hele de Ortadoğu’da güç kaybederken...

ABD ordusu uzun süre Suriye topraklarında kalma eğiliminde olursa, uzak olmayan bir gelecekte, bulundukları bölgenin bir direniş alanına dönüştürülmesi kaçınılmaz görünüyor. Zira “direniş ekseni” adıyla anılan Suriye ile müttefikleri, bütün işgalci güçleri ülkeden çıkarma konusunda kararlı olduklarını sık sık dile getiriyorlar.

***

ABD’nin tutumu Kürt hareketi için de çözümü kolay olmayan düğüm alanları yaratıyor. Türk devletinin tehditlerinden dolayı ABD’ye angaje olan QSD, tam da bu angaje olma sorunundan dolayı Beşşar Esad yönetimiyle anlaşma imkanını kaçırıyor. Bu ise, sorunları daha da karmaşık hale getiriyor.

PYD’nin AKP-saray rejimine “barışalım” çağrısında bulunması, ABD’nin işbirlikçilerini barıştırma yönünde harcadığı çabanın göstergesidir. Saray rejiminin yayılmacı hevesleriyle Kürt halkına düşmanlığı yerli yerinde dururken bu tür girişimlerden çözüm çıkmayacağı aşikar. AKP’nin PKK ile oynadığı “çözüm süreci” oyununun sonuçları, bu tür girişimlerin varacağı nokta hakkında yeterince fikir veriyor.

***

Çözüme yaklaşılmışken baltalama girişimlerinin artması, sorunun uzayacağına işaret ediyor. Tarafların sorunu çözmekten çok kendi çıkarlarını esas almalarının bedelini ise, Suriye halkları ödüyor.

Çözümü baltalayan güçler, somutta ABD ile Ankara’daki işbirlikçileri, Suriye’ye müdahale konusunda öncelikleri farklı olsa da savaş ve yıkımın sona erdirilmesini engellemek noktasında buluşuyorlar. Bu ise hem Suriye’deki çatışmanın uzamasına hem bölge halkları için oluşturduğu risklerin yerli yerinde durmasına neden oluyor. Bölgenin işçileri, emekçileri ve ezilen halkları kendi kaderlerini ellerine alana kadar, yazık ki, gerici güçler arasındaki çatışmaların bedelini ödemekten kurtulamayacaklar.

 

 

 

 

MGK’nın ardından kirli savaş tehdidi

 

Milli Güvenlik Kurulu (MGK), AKP şefi Tayyip Erdoğan başkanlığında 27 Kasım günü toplandı. Kaçak sarayda yapılan ve yaklaşık beş saat süren toplantının ardından basına yapılan yazılı açıklamada, sermaye devletinin Kürt halkının kazanımlarına yönelik yeni saldırı hazırlığı içinde olduğu duyuruldu.

Yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

*Bazı ülkeleri PYD’yi terör örgütü olarak görmemesi terörle mücadeleye zarar veriyor.

*Suriye’deki herhangi bir emrivakiye göz yumulmayacağı ve meşru müdafaa hakkının kullanılacağı vurgulandı.

*Suriye’de siyasi çözüme en büyük tehdidin, Fırat’ın doğusundaki terör yapılanmasından geldiği belirtilmiştir.

*PKK/PYD-YPG’nin bölge halkına zulmederek ve göçe zorlayarak değiştirdiği demografik yapıya karşı duyarsız kalınmayacağı güçlü şekilde ifade edildi.”