26 Temmuz 2019
Sayı: KB 2019/28

Çözüm biçimsel değişimlerde değil, sömürü çarkının parçalanmasındadır!
TÜSİAD: Kıble batı emperyalizmi
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Doğal olmayan sel, heyelan ve yangınlar
Maltepe Belediyesi’nde yaşananlar ve CHP’nin işçi düşmanlığı
Kamu TİS’lerinin sonucunu işçilerin tutumu belirleyecektir!
Sermaye ve hükümet çıtayı belirlemiş: Sefalet ücreti, 3 yıllık sözleşme, hak gaspları
Fabrikalardan TİS görüşleri...
DEV TEKSTİL 3. Genel Kurulu ve DİSK/Tekstil pratiği
Sınıfın öncüleriyle birleşmek - A. Murat
Sudan’da direniş ve kararsız denge ikilemi
LSG’de fiili ve meşru direniş büyüyor, destek verelim!
Kadınlar Clara Zetkin’e ne borçludur? / 3
The Economist’ten kadınlara dair inciler
Bir yurt deneyimi
DEV TEKSTİL 3. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi
KESK TİS taleplerini açıkladı: Yüzde 38 zam!
Emperyalizme ve sömürüye karşı olmayan her savaşın faturası işçilere ve emekçilere kesilir!
“Özne”nin değişim için direngenliği ve 1996 SAG-ÖO direnişi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kadınlar Clara Zetkin’e ne borçludur? / 3

Ç. Petek

 

Clara’nın emperyalist savaş karşıtı mücadelesi

Clara, Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht, Franz Mehring gibi önderlerle birlikte emperyalist savaşa karşı net bir tutum aldı. SPD’nin savaş döneminde grev yapılmayacağı, hükümetin ve savaşın eleştirilmeyeceğine dair gerici politikasına karşı çıktılar.

II. Enternasyonal’in uluslararası bürosu 1912’de Basel’de olağanüstü bir kongre gerçekleştirir. Burada emperyalist savaş tehdidine karşı tüm ülkelerin işçileri mücadeleye çağırılır. Ancak bu kongreden birkaç ay sonra SPD’nin meclis grubu, imparatorluk rejiminin 1913 başlarında meclise sunmuş olduğu, silahlanma giderlerinin arttırımı talebini onaylar. Clara Zetkin parti grubunun bu zayıf tavrını eleştirir ve buna karşı parlamento dışı mücadeleyi savunur.

Savaştan kısa bir süre önce de, SPD başkanlığının istememesine rağmen, Berlin’de savaş tehlikesine karşı büyük bir uluslararası miting çağrısı yapar. Mart 1915’te ise İsviçre’de emperyalist dünya savaşına karşı bir uluslararası sosyalist kadınlar konferansı örgütler.

Clara, savaş öncesi ve sırasında tüm enerjisiyle savaş karşıtı konuşmalar yapar, bildiriler kaleme alır. Savaşın iç yüzünü anlatır ve emperyalistleri teşhir eder. Sıkıyönetim koşullarında ve bir yandan da parti bürokrasisiyle uğraşarak, diğer yoldaşlarıyla birlikte çalışmalarını kararlılıkla sürdürür.

*

Bu dönemde feminist kadın örgütlenmeleri yükselen milliyetçi-şoven dalganın etkisinde kalırlar. Özellikle orta sınıf feministler arasında “analığın kutsallığı” vurgusu ve “kürtaj hakkına ve bekâr annelere ödenen yardımlara karşıtlık” artmıştır. Aynı gerici tutum, SPD içinde Clara ile çeşitli konularda karşı karşıya gelen Lily Braun’da da görülür. Emperyalist savaş sırasında doğurganlık konusunda teşvik edici konuşmalar yapar ve 17 yaşındaki oğlunun gönüllü olarak savaşa gitmesine izin verir.

Oysa Clara’nın Basel Kongresi’nde, “sosyalist bir kadın ve anne olarak, ama tabii bir savaşçı olarak” yaptığı şu konuşma, farklı bir sınıf tutumunu ortaya koymaktadır:

Biz kadınlar ve anneler, eğer katliamlara karşı başkaldırıyorsak, bu bizim bireyciliğimizden ve cesaretsizliğimizden ötürü, büyük amaçlar ve idealler uğruna büyük fedakârlıklarda bulunamadığımız için değildir. Bizler, kapitalist düzen içerisindeki hayatın katı okulundan geçmiş birer savaşçıyız. Bizi güçlü kılan, bize kendi kanımızdan daha değerli gelen kurbanlardır. İşte bu yüzden, söz konusu olan özgürlük ise, sevdiklerimizin savaşmasını ve şehit düşmesini kabullenebiliriz... Bizim için büyük önem arz eden sorunumuz, yeni yetişen neslin zihinsel gelişimi olmalı; en can alıcı meselemiz, oğullarımızı, kapitalistlerin ve hanedancıların çıkarları, tahakküm hırsının kültür bozucu kârları için, küçük bir azınlığın hırsı için, zorla kardeş katili olmalarından alıkoymak olmalı. Bu zihinsel gelişim aynı zamanda oğullarımızı, özgür, amacının bilincinde bir irade ile bütün varlığıyla hayatını özgürlük savaşına adayacak kadar güçlü ve olgun bir hale getirecektir.”

Kasım Devrimi

Clara Zetkin Kasım Devrimi’nin fırtınalı günlerinde evden çıkamayacak derecede hastadır. SPD’nin ihanetiyle yollarını ayıran ve Spartakistler Birliği’ni kuran Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht ile aynı safta yer almıştır. Rosa, Rote Fahne’de (Kızıl Bayrak) kadınlara yönelik ajitasyona başlanması için Clara’nın kadınlara yönelik bir makale yazmasını ister. Clara makalesinde; “Proletarya, ya nihai hedefini gerçekleştirmek için, yani kapitalizmi, sosyalizmle aşmak için politik iktidarın tümüne sahip olacaktır, ya da hiçbir güce sahip olmayacaktır...” diye yazar.

30 Aralık 1918’de Karl Liebknecht, Rosa Luxemburg ve Wilhelm Pieck önderliğinde Alman Komünist Partisi kurulur. Parti işçi ve emekçi kadınları devrim mücadelesine katmanın öneminin farkındadır ve partinin ilk yasadışı konferansı kadınlar arasında yapılacak çalışmayı gündemine alır. Rosa da Clara’ya yazdığı mektupta kadın ajitasyonu konusunda şunları söyler: “Bu senin için olduğu kadar bizim içinde aynı önem ve aciliyete sahip. İlk oturumumuzda benim istemim üzerine bir kadın gazetesi çıkarmaya ve bu amaçla (ya da daha doğrusu bu araçla) seni Leipziger’ kadın ekinden çalmaya karar verdik... Yani ne olursa olsun, burada Berlin’de bizim tarafımızdan bir kadın gazetesinin çıkarılması şart... Ve bu mesele öylesine acil ki! Geçen her gün bir günah gibi işlemekte!”

Clara Almanya Komünist Partisi’nin kuruluşunda fiziken yoktur ancak yoldaşlarının getirdikleri parti programını “iki eliyle birden” imzalar. Bu programda, karşı devrimci güçlerin silahsızlandırılması, işçi sınıfının silahlanması, Birleşik Alman Sosyalist Cumhuriyeti, şura sistemi, feodal beylerle tekel beylerinin mülksüzleştirilmesi, belirleyici sosyal önlemler vb. yer almaktadır. Clara o dönem, 1917’de kurulan Bağımsız Sosyal Demokrat Parti’nin (USPD) üyesidir ve Leipziger adlı yayının kadın ekini yönetmektedir. Rosa Luxemburg ve Leo Jogiches, Clara’nın USPD’nin gerçekleşecek parti kongresinde sağcı liderlerin politikalarıyla hesaplaşarak, partiden ayrılmasından yanadırlar.

15 Ocak’ta Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in katledilmesi Clara’yı derinden sarsmış ama mücadele azmini daha da bilemiştir. Hastalıklarının ve yaşlılığın getirdiği güçlüklere rağmen, 4 Mart’ta USPD’nin parti kongresinde sağcı liderlerle ciddi bir hesaplaşmaya girer ve şunları söyler:

Benim için USDP içindeki sağcılarla aynı yolda yürümeye devam etmek artık imkânsızlaşmıştır. Onların rotasıyla benimkisi arasındaki sınır çizgisini bütün keskinliğiyle çekmeyi zorunlu bir gereklilik olarak görüyorum. Neredeyse kırk yıldır sosyalizm ideali için savaşıyorum. O kadar yaşlıyım -ve belki pek fazla zamanım da kalmadı- ama yine de etkili olabileceğim bu zaman süresinde yaşamın olduğu yerde durmak, orada savaşmak istiyorum, dağılışın ve zayıflığın bulunduğu yerde değil. Zihnim uyanık olduğu sürece politik ölümün nefesi bana yaklaşamaz.”

Clara Almanya Komünist Partisi’nin merkez komitesine girer. Rosa Luxemburg’un da özel olarak vurguladığı kadın çalışmasını ilerletmek için “Spartakist Kadınlar” adlı bir kadın gazetesi çıkarır. Bu gazetenin adı daha sonra “Komünist Kadınlar” olur ve Clara bu dönemde de kadınlar arasında çalışmaya büyük bir önem verir.

Uluslararası kadın hareketine müdahalesi

Clara, uluslararası sosyalist kadın hareketinin kurucusu ve önderidir. II. Enternasyonal bünyesinde ilk uluslararası kadın sekretaryasının kurucusu ve yöneticisi olarak Clara, uluslararası ölçekte kadınlar arasındaki çalışmayı yönetiyordu. 1907 Stuttgart Kongresi’nde uluslararası bir kadın bürosu oluşturulur ve sekreteri Clara olur. “Eşitlik”in uluslararası yayın organı olmasına karar verilir. Clara bu konumuyla da Enternasyonal bünyesindeki oportünistlere karşı etkili bir mücadele imkanı elde eder.

Clara 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Rusya’daki gelişmeleri yakından izler ve destekler. 1920’den itibaren, SBKP Merkez Komitesi tarafından, kadınlar arasındaki çalışmaya ayrılan “Komünist Kadın” adlı gazetenin on yıllık yayın döneminde Clara da sorumluluk üstlenir. Sovyetler Birliği’nde kadın hareketi konusunda akademik çalışmalara katkı sunar. Lenin’in yönlendirmesiyle, kadın kitleleri arasında komünist çalışma konusunda tezlerin geliştirilmesi için Sovyet komünistleriyle birlikte oluşturulan komisyonda önemli bir rol üstlenir. Uluslararası planda geniş kadın kitlelerini de hedefleyecek bir kongre planlar. Ancak Alman ve Bulgar komünistleri karşı çıktığı için yaşama geçirilemez. Lenin bu durumu, “Yazık çok yazık! Yoldaşlar, en geniş kadın yığınlarına bir umut perspektifi açma ve böylelikle onları proleter devrimci savaşa katma parlak fırsatını harcadılar” diyerek eleştirir.

Komünist Enternasyonal’in kurulmasında aktif görev üstlenen Clara, Yürütme Komitesi Başkanlık Konseyi’nde yer alır. Aynı zamanda III. Enternasyonal Kadın Bürosunun yöneticiliğini yapar. 1921’de Moskova’da, Komünist Enternasyonal III. Dünya Kongresi’nde kadın çalışması ve örgütlenmesine ilişkin öneriler sunar. Bu kongrede komünist partiler, kadınlar arasında çalışmayla ilgili özel komiteler kurmakla görevlendirilir.

Komünist Enternasyonal için çıkarılan ve 1925 yılına kadar yayınını sürdüren Komünist Kadın Enternasyonal dergisinin editörü yine Clara’dır.

Uluslararası dayanışmanın sembolü olarak Clara

Clara örgütlü yaşamı boyunca pek çok önemli görev üstlenmiştir. Bunlardan biri de 1922’de Komünist Enternasyonal’in 1. Kongresi tarafından kurulan Uluslararası Kızıl Yardım Örgütü’nün başkanlığıdır. Dünyada işkence ve zulüm gören, tutsak düşen özgürlük ve barış savaşçılarının desteklenmesini amaçlayan bu örgütün başkanlığını 1925’te devralır. Bu örgüt öldürülen ve tutuklanan özgürlük savaşçılarının çocuklarının himaye edildiği ve eğitim gördüğü çocuk yuvalarının açılması, siyasi tutsakların haklarının korunması ve serbest bırakılmaları için siyasi kampanyaların finanse edilmesi gibi faaliyetler yürümektedir. Clara’nın da emeğiyle örgütlenen çeşitli kampanyalarla pek çok muhalif-devrimci ile dayanışma örgütlenir, faaliyetler Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika’da milyonlara ulaşır.

1927’de ABD mahkemesinin keyfi şekilde suçladığı İtalyan anarşistleri Sacco ve Vanzetti için örgütlenen kampanya bunlardan biridir. Uluslararası Kızıl Yardım Örgütü’nün çağrılarıyla Avrupa ülkelerinde, Güney Amerika’da ve ABD’de protesto grevleri ve büyük sokak gösterileri düzenlenir. 1932’de yine ABD Alabama’da en büyüğü yirmi yaşında olan sekiz siyahi gencin suçsuz yere elektrikli sandalyeyle idama mahkûm edilmesine karşı Clara farklı dillerde yazdığı bildirilerle dünya kamuoyuna seslenir.

Clara’nın son mücadelesi

Clara Zetkin emekçi kitleleri tehdit eden faşizm tehlikesini zamanında görenlerdendir ve daha 1923’te bir konferansta işçi ve emekçilere şu çağrıyı yapmıştır:

Faşizm, emperyalist dünya savaşı sırasında yaşamış olduğumuz barbarlık, alçaklık ve cinayetin hepsinden daha kapsamlı ve barbar olacak yeni bir dünya savaşına insanlığın itilmesi tehlikesi demektir. Zayıflığa, baş eğmeye yer yok; faşizme karşı başından itibaren mücadele güçlü bir şekilde yürütülmelidir. Söz konusu olan yalnızca çetin, uzun mücadelelerle elde edilen mütevazi kazanımlar değildir, bizzat yaşamınız söz konusudur. Faşizme karşı mücadele en meşru müdafaadır. Düşmanı yenmezseniz, yenileceksiniz, ölümüne vurulacaksınız. Tüm mesleklerden, tüm siyasi ve sendikal yönelimlerden, tüm toplumsal ve dini inançtan kadınlar ve erkekler, faşizme ve savaş tehlikesine karşı mücadele için birleşin!”

Faşizmle Uluslararası Savaşım Komitesi başkanlığı da yapan Clara, sağlığı el verdikçe mitinglerde, toplantılarda, işçi kongrelerinde yaptığı konuşmalarla ve bildirilerle faşizme karşı mücadele çağrısını yükseltmiştir. 1932’de Reichtag’ta (Alman meclisi) en yaşlı üye olarak yaptığı konuşmasında devrim umudunu bir kez daha vurgulamıştır: “En yaşlı üyesi olarak Sovyet Almanya’nın ilk Sovyet kongresinin açılışını yapma mutluluğunu tatmayı umut ediyorum.”

*

Yaşamın olduğu her yerde savaşmak istiyorum!” diyen Clara Zetkin, bu doğrultuda bir hayat sürmüş, kendi deyimiyle “devrime borçlu” bir savaşçı olarak, son nefesine dek mücadele içinde olmuştur. O, tüm ezilenlerin ve özellikle de kadın işçilerin esaretten kopmasının yöntemini veren Marx’ın kılıcını hiçbir zaman elinden bırakmamış, Marksizm-Leninizm’den sapanlara karşı bu kılıçla mücadele vermiştir. Dünya işçi sınıfı ama en çok da kadın işçiler ona ve verdiği mücadeleye çok şey borçludur.

Kaynaklar:

* Kadın Sorunu Üzerine Seçme Yazılar, C. Zetkin

* Clara Zetkin: Adanmış Bir Ömür, Luıse Dornemann

* Kadınların Özgürlüğü Ve Sınıf Mücadelesi, Tony Cliff

* Marx-Engels-Lenin, Kadın ve Aile, Sol Yayınları

 

 

 

 

Denizli ve İstanbul’da kadın cinayetleri

 

Dinci-gericiliğin tırmandırdığı kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz durmak bilmezken, kadın cinayetlerine her gün yenileri ekleniyor.

Denizli’de bir kadının cansız bedeni evinde bulundu. Hasine Şanlı adlı kadının ayrılmak istediği erkek arkadaşı tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı.

18 Temmuz’da iş yerine gitmeyince arkadaşları tarafından merak edilen 41 yaşındaki Hasine Şanlı, Bekilli ilçesi Bahçeli Mahallesi’ndeki evine bakmayan gelen arkadaşları tarafından bulundu.

Cansız bedeni bulunan Şanlı’nın başına sert bir cisimle vurulması sonucu öldüğü tespit edilirken, katilin Şanlı’nın erkek arkadaşı olduğu ileri sürülen Tamer A. olduğu ortaya çıktı.

Geçtiğimiz günlerde evin önünde havaya ateş açtığı da ifade edilen Tamer A. cinayeti işlediğini kabul etti. Tamer A.’nın ifadesinde, Hasine Şanlı’nın kendisinden ayrılmak istemesi üzerine başına çekiçle vurarak öldürdüğünü söylediği, alkollü olduğu bahanesini öne sürdüğü kaydedildi.

Bir kadın cinayeti de İstanbul Sultangazi’de gerçekleşti. 27 yaşındaki Gülen Pamukçu 23 Temmuz’da, gece yarısı evine giren ayrılmak istediği kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

Pamukçu 2 yıl önce boşandı. Ardından Ali isimli biriyle tanıştı ve nişanlandı. Ama sonra Pamukçu ayrılmak istedi. Ayrılmak istediği kişi gece yarısı Pamukçu’nun tek başına yaşadığı eve yedek anahtarla girerek, Pamukçu’yu bıçaklayarak öldürdü ve kaçtı.

Pamukçu’nun çığlıklarıyla, aynı binada oturan ağabeyleri Pamukçu’nun dairesine koştu. Ağır yaralı Pamukçu, eve gelen sağlık ekipleri tarafından hastaneye kaldırıldı. Yapılan tüm tıbbi müdahalelere rağmen Pamukçu yaşamını yitirdi.

 

 

 

 

Emekçi kadınlar olarak adım atalım!

 

Toplumumuzun kadına bakışı oldukça sorunlu. Kadına yönelik ayrımcılık var. Bu zihniyetin, bunu üretip besleyen koşulların değişmesi, kaynağının kurutulması gerekiyor. Kadınların, erkeklerin, toplumun, bu ayrımcı anlayışın tümden değişmesi şart.

Yaşadıklarımız ortada. Emekçi kadınlar olarak özgüvenli davranmamız ve taleplerimiz noktasında diretmemiz şart. Pasif kaldığımızda eziliriz.

Ben bir anne olarak çocuklara yönelik ücretsiz kursların, kreşlerin olmasını istiyorum. Sosyal aktivitelere katılmak için çocukları bırakabileceğim, güveneceğim, ücretsiz yerlerin olması gerekiyor. Maalesef çocuklarımızı kısıtlamak zorunda kalıyoruz. Bizler mahrum yaşadığımız gibi onları da aynı mahrumiyetle yüz yüze bırakıyoruz. Yan yana gelmediğimizde, bu gidişe dur demediğimizde aslında geleceğimizden, çocuklarımızdan çalmış oluyoruz. Bu nedenle toplanmalı ve bu gidişe bir dur demeliyiz. Bunun için emekçi kadınlar, adım atalım!

Esenyalı’dan emekçi bir kadın