26 Temmuz 2019
Sayı: KB 2019/28

Çözüm biçimsel değişimlerde değil, sömürü çarkının parçalanmasındadır!
TÜSİAD: Kıble batı emperyalizmi
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Doğal olmayan sel, heyelan ve yangınlar
Maltepe Belediyesi’nde yaşananlar ve CHP’nin işçi düşmanlığı
Kamu TİS’lerinin sonucunu işçilerin tutumu belirleyecektir!
Sermaye ve hükümet çıtayı belirlemiş: Sefalet ücreti, 3 yıllık sözleşme, hak gaspları
Fabrikalardan TİS görüşleri...
DEV TEKSTİL 3. Genel Kurulu ve DİSK/Tekstil pratiği
Sınıfın öncüleriyle birleşmek - A. Murat
Sudan’da direniş ve kararsız denge ikilemi
LSG’de fiili ve meşru direniş büyüyor, destek verelim!
Kadınlar Clara Zetkin’e ne borçludur? / 3
The Economist’ten kadınlara dair inciler
Bir yurt deneyimi
DEV TEKSTİL 3. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi
KESK TİS taleplerini açıkladı: Yüzde 38 zam!
Emperyalizme ve sömürüye karşı olmayan her savaşın faturası işçilere ve emekçilere kesilir!
“Özne”nin değişim için direngenliği ve 1996 SAG-ÖO direnişi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalizme ve sömürüye karşı olmayan her savaşın faturası işçilere ve emekçilere kesilir!

 

Türkiye son bir yılda Rus silah tekellerine 4 milyar dolar, ABD silah tekellerine 40 milyar dolar para yatırdı. Rusya’dan S400’ler, ABD’den F35 uçakları için...

Gerekçe? Vatan-millet savunması!

Suriye’de son 8 yılda 2 milyon insan öldü, Irak’ta 5 senede 1 milyon insan… Bu iki ülkede de halen sürüyor halklara yönelik katliamlar. Suudi Arabistan 1 yıla yakındır ABD patentli silahlarla Yemen’de bir halkı çocuklarıyla beraber katlediyor.

Irak’ta Saddam Hüseyin, ABD patentli silahları alırken, bunu ülke güvenliği için yaptığını söylüyordu. Suudi’ler yine aynı şeye sığındılar. Sonuç Irak’ta katliamlar, yoksulluk ve emperyalizme hizmette kusur etmeyen cihatçı örgütler... Suudi Arabistan’da Arap halkına yoksulluk ve mazlum halklara karşı katliamlar…

Emperyalizme ekonomik ve siyasal anlamda bağımlıysanız, politikalarınız da bu bağlamda şekillenmek zorundadır. Libya NATO savaş örgütü tarafından kuşatıldığında Türkiye merkez üs görevi üstlendi. Suriye’de işlenen politika ABD-İsrail ortak yapımı olmasına rağmen Türk devleti aktif taşeronluğa soyundu. İsrail’in NATO üyesi olmasını sağlayan yine Türk sermaye devletinin onayıydı. Ortadoğu katili İsrail’le son 10 senede milyonlarca dolarlık ticaret yapıldı.

Herkesin malumudur ki silah tekellerine kazandırılan 44 milyar dolar paranın tüm faturası biz işçi ve emekçilere
yansıtılacaktır. Bu yük bize “vatan-millet” hamasetiyle kabul ettirilmeye çalışılacaktır.

Oysa bu silahlarla korunan tek şey, emperyalistlerin Ortadoğu’daki çıkarları olacaktır. Türk sermaye devleti emperyalizme göbekten bağlı haliyle, asla biz işçi ve emekçiler için bir kurtuluş olmayacak, aksine bizlere savaş ve yoksulluk faturaları dayatmaya devam edecektir

İnsanca bir yaşam işçi sınıfının mücadelesiyle mümkündür!

Emekle üreten, fabrikalarda, madenlerde, rafinerilerde can veren bizleriz. Ülkenin tüm zengin ve bürokratlarını vergilerimizle ayakta tutan, lüks içinde yaşatan bizleriz.

Rafinerileri işletebiliyorsak, madenlerden değer yaratabiliyorsak, yolları, köprüleri inşa edebiliyorsak… 26 milyon kişilik bir işçi sınıfı ordusu olarak, kendi bağımsız örgütlülüğümüzü yaratacak, iktidarı alıp bu saltanata son verebilecek güç kendi ellerimizdedir.

Savaşları durduracak, zulme son verecek güç yine bizim ellerimizdedir.

Sahte diplomalarla yönetenlerin, rüşvetle yaşayanların, iftira ve yolsuzlukla anılanların iktidarı yönettiği bu düzende, insanca bir yaşama kavuşturacak ve insanın insanı sömürmediği bir düzeni inşa edecek güç ve irade örgütlü hareket etmemizdedir.

Sınıf bilinçli bir işçi

 

 

 

 

İŞKUR patronlar için çalışıyor

 

Sermaye devletinin işçileri sömürerek patronlara verdiği teşvikler saymakla bitmiyor. Patronlar özellikle sezonda işler açılınca İŞKUR’a müracaat ederek dönemsel işçi alımları yapıyorlar. Sadece belli bir dönemde işlerini yaptırdıktan sonra hiçbir haklarını ödemeden işçilere kapıyı gösteriyorlar.

Patronların yaz dönemlerinde yoğunlaşan işleri yaptırmak için akıllarına gelen ilk yer İŞKUR oluyor. Bunun bir örneği olarak çalıştığım işyerinde yaşadıklarımızı sizinle paylaşmak istiyorum.

İşlerimizin arttığı dönemde patron beni yanına çağırdı. O da haberlerde görmüş, “Yeni teşvikler varmış, İŞKUR hem sigortasını (sigorta dedikleri de sadece sağlık sigortası) hem de maaşını veriyormuş, biz de birkaç işçi alalım.” dedi. Ben de bunun için İŞKUR’a gittim. Firma danışmanıyla görüştüm. “Ben filanca firmadan geldim. Bize iki tane işçi lazım” dedim. O da “Artık bu işçi alımları böyle olmuyor” dedi. “Neden?” diye sordum. “Bizim gelip önce işyerinizi görmemiz lazım” diye yanıtladı. “Eskiden İŞKUR’a geldiğimiz zaman hemen işçi alıyorduk. Siz de sigortasını, maaşını ödüyordunuz” dedim. O da “Firması olmayan da gelip bizden firması varmış gibi eleman alıyor ya da elaman ihtiyacı olmayan da gelip eleman isteyebiliyor. Biz de o yüzden denetime geliyoruz” dedi. “Tamam” diyerek oradan ayrıldım.

İşyerine döndüğümde İŞKUR’dan denetlemeye geleceklerini, öyle işçi alabileceğimizi söyledim patronlara. Ertesi gün İŞKUR’dan iki kişi geldi. Ben de üretim bölümünü gezeceklerini, işyerine bakacaklarını düşündüm, ama öyle olmadı. Kapıdan gelip, şöyle bir baktılar, sadece beni gördüler. Ardından da “Gerekli evrakları gönderin halledelim” dediler. “Bu kadar basit miydi?” dedim, güldüler ve gittiler.

Patronlar da günlük yevmiyeye gelen kadınlardan birisini, bir de geçmişte çırak olarak çalışan bir işçiyi İŞKUR’lu olarak gösterdiler. Geçmişte bizim işyerinde çırak olarak çalışan bu işçi, çocuk yaşta işe başlamış, çıraklık sigortası adı altında yıllarca asgari ücretin çok altında çalıştırdıkları, askerlik dolasıyla işten ayrılan, askerliği bitince de tekrardan iş için gelen işçiydi. Kısacası askerden önce de zaten hiç sigortası ve hiçbir hakkı olmamıştı. Bu iki işçinin 3 ay boyunca İŞKUR üzerinden sağlık sigortaları yapıldı ve İŞKUR’dan asgari ücret düzeyinde ücret aldılar. Yani patronların cebinden tek kuruş para çıkmazken, bu iki işçinin sağlık sigortası ve maaşları İŞKUR aracılığıyla İşsizlik Fonu’ndan karşılanmış oldu.

Üç aylık süre zarfında hiçbir denetim de olmadı. 3 ayın sonunda işlerin yoğunluğu azalıp, sezon kapanınca bu işçileri işten çıkartmayıp, yerine 2 kadrolu işçiyi çıkarttılar. Çünkü İŞKUR’lu işçiler 3 ayın sonunda işe devam ettikleri takdirde 18 ay boyunca sigortalarının yarısı İŞKUR üzerinden karşılanmaya devam edecek. Bu da patronlara daha kârlı geldi.

Fonların nasıl yağmaladığını, hiçbir şart aranmadan, hiçbir denetim olmadan, göstermelik denetimler uygulanarak patronlara nasıl peşkeş çekildiğini gördüm. Bizim maaşımızdan her ay düzenli bir şekilde para kesip, fonlarda biriktirip, oradan patronların kasasına aktarıldığına şahit oldum. Bir kez daha gördüm ki fonlar, patronları daha zengin etmek için kurulmuş.

Küçükçekmece’den bir Kızıl Bayrak okuru