6 Aralık 2019
Sayı: KB 2019/45

Sermayenin orta oyununu ancak sınıf mücadelesi bozar!
İşçi sınıfı gerçek gündemleriyle ilgilenmelidir
Suriye Anayasa Komitesi toplanmadan dağıldı
Türkiye’nin eğitip donattığı eli kanlı çete: ÖSO
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Metal işçisi olası satışa karşı hazırlıklı mı?
TOMİS, işbirlikçi-ihanetçi sendikal düzene devrimci müdahaledir!
Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını yaptı
DİSK’ten asgari ücret açıklaması
TKİP VI. Kongresi tutanakları… Sendikalar ve sendikal bürokrasiye karşı mücadelenin sorunları-3
Alman tekelleri ile Türk devletinin kirli silah ticareti
LSG Sky Chefs’te oyalama ve kandırmaca devam ediyor
Fete de L’Humanite Bretagne festivali gerçekleşti
Güney Amerika’da kadına yönelik şiddet ve protestolar
Kadına yönelik şiddet ve sendikalar
KCDP: Kasım ayında 39 kadın öldürüldü
Burjuva demokrasisinin iğreti seçme-seçilme hakkı
Komşu Kızı Adalet
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

TOMİS, işbirlikçi-ihanetçi sendikal düzene devrimci müdahaledir!

 

Fabrikalar Arası Kurul toplantısında Renault’taki işçi sözcülerinden bir arkadaşın “Hiçbir etkisi olmayan 70 bin işçi yerine ne yaptığını bilen, sözünün arkasında duran 7 bin işçi çok daha etkilidir. Bu yüzden bizce yeni bir sendika kurulmalıdır!” sözleriyle sendikamızın temelleri atılmıştı.

Bu bakışta işbirlikçi-ihanetçi sendikal düzeni yıkabilecek bir potansiyel vardı. “Sınıf mücadelesinde güç, kafa sayısı ile oluşmaz. Kararlı, kesintisiz ve net bir duruşla başarı elde edebilirsin”in ifadesiydi bu söylem. Patronlar ve onların hizmetinde olan devlet, buradaki devrimci enerjiyi fark ederek, hemen harekete geçtiler. Yeni sendika fikrini tartışarak bir irade birliği oluşturmaya çalışan işçi sözcüleri karakollara çekildi. Terör örgütü kurmakla suçlandılar, korkutuldular.

Tabii bu baskılar sonuç vermedi desek yalan olur. Coşkunöz işçi sözcülerinden bir işçi arkadaş da bu baskıların etkisinde kalıp, “Siz bu işleri çok kolay zannediyorsunuz. Yeni sendikanın kurucusu olacak 7 tane babayiğit işçi var mı?” diyerek, kendi korku ve geri çekilişinin zeminini oluşturmaya çalışıyordu.

Aslında haksız değildi bu arkadaş. Türkiye’deki işbirlikçi-ihanetçi sendikal düzenin en temel dayanakları olan TM çetesi ve Birleşik Metal-İş’teki sendikacı bozuntularının düzenlerini bozmaktı bizim yürüdüğümüz yol. Patronların kurduğu sömürü düzenini bozmaktı bizim yürüdüğümüz yol. Bunun için kararlı, fedakâr, bilinçli, yani devrimci bir duruşa sahip olmak gerekiyordu. Evet, sendikamızın kuruluşu için “babayiğit” işçiler çıktı ama devamı gelemedi. Duygusal ve tepkisel bir zemini olan, yürüdüğü yolun ne olduğunu tam anlamıyla bilince çıkarmayan her adım tökezler. Bu durumu aşmaya çalıştık ancak gerek kendi sınırlarımız gerek işçi bilincinin sınırlılıkları gerekse karşımıza dikilen son derece örgütlü güç vb. nedenlerle tam sonuçlarına ulaştıramadık ilk adımlarımızı. Ama her şeye rağmen adım atmaya devam ediyoruz. Asıl önemli olan nokta da burası. Metal Fırtınası’nın değerleri yaşıyor.

Süreç içinde birçok zorlanma alanımız oldu. Ama en çok sendikamızda vücut bulan devrimciliği işçi arkadaşlara anlatmakta güçlük çektik. Burada bir açıklık sağlarsak gelecek bizim demektir.

1- TOMİS devrimcidir çünkü uzun yılları bulan sistematik politikalarla eski sendikalardaki yönetimler ve işyeri birimleri fabrikalardaki sömürü düzeninin bir aparatı olmuş durumda. Sendikacılar ve temsilciler insan kaynakları departmanının bir birimi olarak çalışıyor. Patronların ağzıyla konuşan sendikacıların da sayesinde işçiler tam anlamıyla sömürü cenderesinde tutuluyor. Böylece patronlar kârlarına kâr katarken, işçiler yoksulluğun dipsiz kuyusuna itiliyor. Bu düzenin devrimci bir müdahaleyle yıkılması gerekiyor.

2- TOMİS devrimcidir çünkü metal sektöründeki yetkili sendikaların hepsinde (TM, Birleşik Metal-İş, Çelik-İş) yönetimden alt kademelere sendikacılar boğazlarına kadar pisliğe batmış durumdalar. İşçi sınıfı mücadelesine ihaneti, patronlarla işbirlikçiliği bir davranış tarzına dönüştürmüş bulunuyorlar. Adeta bir şebeke gibi hareket eden bu yapılar, kendilerine dönük en küçük sesi bile boğmaktadırlar. Bu noktada patronlarla tam bir iş birliği içindeler. Patronların icazetini alarak bürokrasi koltuklarında yer kaplıyorlar. Sendikal ağalık düzenleri ile günlerini gün ederken, karşılığında patronlara işçi sınıfını azgın sömürüye ikna etmeyi veriyorlar. Bu sendikal ağalık düzeninin devrimci bir müdahaleyle yıkılması gerekiyor.

3- TOMİS devrimcidir çünkü fabrikalardaki en ufak hak talepleri bile kararlı bir mücadeleyi gerektiriyor. Patronların ve müdürlerin vicdanına ve insafına seslenen, o işe yaramayınca da elimizden geleni yaptık ama olmadı anlayışının devrimci bir müdahale ile yıkılması gerekiyor.

4- TOMİS devrimcidir çünkü ülkemizde olduğu gibi sendikalarda da demokrasinin kırıntısı yok. İşçiler sendikalarının işleyişlerini, aidatlarının nasıl kullanıldığını denetleyemiyor. Olduğu kadarıyla da sendika seçimleri göstermelik olmanın ötesine geçmiyor. Delege sistemleri ise tam bir ikiyüzlülük üzerine kurulu. Görünürde demokrasi var. İşin gerçeği sendika ağalarının diktatörlüğü hüküm sürüyor. Yetkiliyim diye caka satan bu sendikal şebekelerin dayattıkları tüzüklere bakarsanız denetime kapalı yapılarını daha rahat görebilirsiniz. Bu köhne yapılardan metal işçisinin kurtulması için devrimci bir çıkışın yapılması lazım.

5- TOMİS devrimcidir çünkü mevcut sendikal bürokrasinin anlayışına göre işçiler güdülmesi gereken sürüdür. Onlara göre işçiler düşünemez, kendi kararlarını kendileri alamaz. İşçiler adına işçilere rağmen hareket edebileceklerini kendilerinde hak olarak görüyorlar. İşçileri hiçleştiren bu mantığın yıkılması için devrimci bir yola ihtiyaç vardır.

6- TOMİS devrimcidir çünkü işçi sınıfının en az ekmek kadar onura ihtiyacı var. İşçi sınıfının fabrikanın dar sınırlarından kurtulup dünyadaki tüm olaylara karşı sınıfsal çıkarları çerçevesinde bir duruş sergilemesi gerekiyor. Ama günümüzde sendikacılık kıstası ne kadar zam aldığına indirgendi. Başıbozuk sendikacılar, patronlarla birlikte işçileri öyle bir hale soktular ki paramı ve gerekirse canımı al noktasına geldik. İşçilerin bu psikolojiden kurtulması için devrimci bir bilinç gerek.

TOMİS metal işçilerinin içine sokulduğu bu karanlık tabloda bir kutup yıldızıdır. Yukarıda ortaya koyduğumuz sorunların kesin ve net çözümü için ortaya konulmuş devrimci bir çizgidir. Evelemeden gevelemeden, yan yattı çamura battı demeden doğrunun peşinde koşmanın adıdır TOMİS. Metal Fırtınası’nın öz çocuğu olan sendikamız, ortaya koyduğu tüzükle, mücadele hattı ile, oluşturmaya çalıştığı değerler bütünü ile adımlarını atmaya devam ediyor.

Bu yanımız en güçlü tarafımızdır. Tüm engellere rağmen devam eden kesintisiz yürüyüşümüz nedeniyle birilerinin hala korkulu rüyasıyız.

Metal patronlarının attıkları her adımda bir gözleri bizde. 2015 yılında Renault’ta, Tofaş’ta, Ford’da, Coşkunöz’de, Mako’da, Türk Traktör’de, Mercedes’te ve daha yüzlerce fabrikada kopan Metal Fırtınası’nın korkusunu ve işçilerin bir araya gelip neler yapabildiğini en iyi onlar biliyor.

Adı sendikacı özünde ise patron köpeği olan bürokratlar da en az patronlar kadar korkuyor bizden. İşçilere efelenen, patronlar adına her türlü satışı yapmayı kendinde hak gören bu ağa takımının koltukları biraz sallanınca ne kadar düşkünleşebileceklerini Metal Fırtınası’nda gördük. Demokratikleşeceğiz yalanları mı dersin, sahte gülücükleri mi dersin, macera aramayın gelin bizim sendikaya yalanları mı dersin, neler neler…

Ama süreç sonucunda metal işçisi şunu gördü. Ne TM ne Birleşik Metal-İş ne de Çelik-İş bürokrasisi metal işçisine ihanetten başka bir şey verebilir. TOMİS’te karşılığı bulan yeniyi, temizi arama fikri ancak bizi düzlüğe çıkarır.

Pisliğe bulaşmamış, işçinin çıkarından başka şey düşünmeyen çizgimizden korkanların saldırısı ile karşılaştık. Çerkezköy ve Çorlu’da yapılan polis operasyonu ve tutuklama saldırısının hedefinde tam da bu vardı. Buralardaki sanayi havzalarında MİB ile birlikte metal işçisinin bu aşağılık düzenden ve sendikal anlayışlarından kurtuluşunun gerçek ve devrimci adresi olduğumuz için hedef olduk.

TOMİS üyesi ve gönüllüleri, metal işçileri şunun bilincine varmalı artık. Sorunlarımıza kesin ve kalıcı çözümler aramanın adı DEVRİMCİLİKTİR. Göğsümüzü gere gere, gururla bu duruşumuzu sahiplenmeye başladığımız an kazanmaya başladığımız günler geldi demektir. Diğer türlü ise kapılar hep kölelik düzenine çıkacaktır.

Bu duruşun elbette ki bedeli olacaktır. TOMİS yöneticileri olarak Tekirdağ 1 Nolu F Tipi hapishanesinde bu bedeli ödüyoruz. Tıpkı bizden önce bu bedeli ödeyen sınıf kardeşlerimiz gibi… Bunu da bir onur nişanı olarak algılıyoruz. Şu an var olan haklarımız ya da gasp edilenler birilerinin lütfu ile kazanılmadı. İşçi sınıfı olarak yüzyıllardır kan ve can bedeli ile kazandık haklarımızı. 8 saat çalışmak istediğimiz için yakıldık, sendika ve grev hakkı için kurduğumuz çadırlar kurşunlandı. İnsanca çalışma ve yaşam koşulları istediğimiz için yıllarca hapishanelerde yatmak zorunda kaldı işçi kardeşlerimiz. Yeri geldi işimizden olduk bunlar için. İşçi sınıfından yana bir düzen kurmak istediğimizde toplu katliamlara maruz kaldık. İşte elimizde olduğu kadar ne hak varsa bu mücadeleler sayesindedir.

Mektubumuzu biraz uzun tuttuk, kusura bakmayın. İşçi arkadaşlarımızın sendika ve hapishane arasında bağ kurmakta zorlanabileceğini düşünerek biraz uzun oldu. Sağlığımız, sıhhatimiz yerinde. Dediğimiz gibi gelecek güzel günler ideallerimizin peşinde koştuğumuz için burada tutsak olduğumuzun bilincindeyiz. Bu sorumluluğu taşımaktan da oldukça kıvanç duyuyoruz. Buradaki zamanımızı da sınıfımızın mücadele tarihini, sendikaların tarihini araştırıp okuyarak değerlendirmeye çalışıyoruz.

Tutuklanmadan önce ön tartışmalarını yapmaya başladığımız sendika genel kurulumuzun başarıyla tamamlanmasını diliyoruz. Önümüzde yasal olarak bir engel olup olmadığını bilmemekle birlikte, sendikada çalışmalarımızda tekrar görev almak istediğimizi de bildirmiş olalım.

Tecrit koşullarını kırmak için de tüm dostlardan mektup ve kitap dayanışmasını beklediğimizi ifade edelim. Aldığımız her mektup ve kitap burada aldığımız özgür bir nefes oluyor. Şimdiden teşekkürler.

Sendikamıza, sınıf devrimcilerine yönelik bu saldırılar nafile çabalardan öteye geçemeyecektir. Kararlılığımızın ve ısrarımızın sert duvarına çarpan bu çabalar tuz buz olacaktır.

Gelecek bizim elimizde!

Gelecek işçi sınıfının elinde!

Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nden

TOMİS Genel Merkez Yöneticisi

Veli Karaçam

24.11.2019

 

 

 

 

VİP Giyim’de kadın işçiler direnişte

“Haksızlığa dur demenin zamanı gelmişti”

 

Kocaeli Darıca’da bulunan VİP Giyim fabrikasında sendikalaşma çalışması yürüten kadın işçiler işten atma saldırısı sonucunda direnişe başladı.

10 günü aşkın süredir fabrika önünde yağmur çamur demeden hakları için direnen işçiler insanca bir yaşam için DERİTEKS sendikasında örgütlendiklerini dile getirdiler.

Kızıl Bayrak’a konuşan direnişçi işçilerden Nimet Özkaya, VİP Giyim’de 23 sene emek verip alın teri döktüğünü belirterek çalışma şartları hakkında şunları söyledi:

“Zaman geçtikçe içeride şartlarımız çok zorlaştı, ustalarımız müdürlerimiz hiçbir sıkıntımızı dinlemediler. Yemeklerimiz çok kötüydü, haftanın 4 günü insanlar ya evden getiriyordu ya da dışarıdan alıyorlardı. Lavabolarımız çok kirliydi, 550 kadının çalıştığı yerde 3 tane temizlikçimiz vardı, maaşlarımız sadece asgari ücretti hiç bir hakkımız yoktu. Yazın içerisi çok sıcak oluyordu, söylediğimizde evinizden vantilatör getirin diyorlardı.”

“Sendikadan zorla istifa ettirdiler, şifresini vermeyeni işten çıkardılar”

Bu kadar haksızlığa dur demenin zamanı gelmişti, bizi savunacak arkamızda duracak güçlü bir örgütlülüğe ihtiyacımız vardı” diyen Özkaya, DERİTEKS Sendikası Tuzla Şube Başkanı ile tanıştıklarını ve fabrikada örgütlenmeye başladıklarını ifade ederek şöyle konuştu:

“Örgütlenme sürecimiz çok hızlı ilerledi. Faaliyetimiz hızlı ilerlerken bundan haberdar olan yönetim, ustalar, patronlar, elemanlara mobbing uygulaması yaptılar. İnsanlardan zorla e-devlet şifrelerini alarak sendikaya üye olup olmadığına baktılar. Üye olanları istifaya zorladılar, şifre vermeyenleri de işten çıkardılar. 17 üyemizi işinden ettiler, son olarak da Kadriye Horlu arkadaşımızı çıkardılar. Biz de kapıda direnişi başlattık.”

Bugün direnişlerinin 10. gününde olduğunu belirterek kadın işçilere seslenen Nimet Özkaya, bütün emekçi kadınların desteğini beklediklerini ifade ederek “Baskılar bizi yıldıramaz, kadınız güçlüyüz kazanacağız” dedi.

 

 

 

 

Bozankaya’da sendika düşmanlığı ve işten atmaya karşı direniş

 

Ankara’nın Kazan ilçesinde kurulu Bozankaya fabrikasında, işçiler Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye oldular. Sendika, bakanlığa çoğunluk ve yetki tespiti için başvuruda bulunurken fabrika yönetimi işten atma saldırısını devreye soktu.

2 işçinin işten atılması üzerine işçiler 29 Kasım’da fabrika önünde direnişe başladı. Atılan işçi sayısı ertesi gün 10’a yükseldi.

3 Aralık’ta 7 işçi daha işten çıkarılırken, aynı gün fabrika içinde bekleyişe geçen polisler, 4 Aralık sabahı işe geri dönme talebiyle fabrika önünde eylem yapan işçilere saldırdı.

Birleşik Metal-İş, sosyal medya hesabından yaptığı “Bir tarafta işçi bir tarafta polis Ankara Bozankaya Fabrikasında Birleşik Metal İş Sendikasina üye olan işçiler işten atılıyor, polis kapı önünde Direnen işçilere müdahale ediyor” paylaşımıyla polis saldırısı yaşandığını duyurdu.