21 Ağustos 2020
Sayı: KB 2020/Özel-10

Sermaye iktidarı halkın sağlığını tehdit ediyor
Dinci-faşist iktidarın zor dönemi ve hesapları
AKP’nin Filistin riyakarlığında yeni halka
İstanbul Sözleşmesi tartışmaları üzerine
Okulların açılması ve paralı eğitim rantı
Üniversitelerin açılmasına dair “sözünü söyle”!
Faturayı kapitalistler ve saraylarda sefahat sürenler ödesin!
“Yan yana geleceğiz ve bu sisteme karşı çıkacağız!”
Ağır çalışma ve yaşam koşullarına karşı...
Renault işçisinden sendika ağalarına tepki
Doğu Akdeniz’deki gelişmeler üzerine
Birleşik Arap Emirlikleri-İsrail ittifakı
Emperyalistler arası çelişkiler keskinleşiyor
Belarus’ta sular durulmuyor
Dünyada grevler, protestolar yükseliyor
Kapitalizm, iklim krizi ve tarım
Gençlik ırkçılığa karşı Bielefeld’de sokaktaydı
AKP dönemi ve yükseköğrenimin iflası
Geleceğimiz için örgütlü mücadeleyi yükseltmeliyiz!
AKP şefleri kadınları aşağılamaktan geri durmuyor
Zafer direnen Kirazlıyayla kadınlarının!..
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

AKP’nin Filistin riyakarlığında yeni halka

 

Seçimlerde hezimete uğrama ihtimali yüksek olan Trump’ın aradığı “zafer”i, Siyonist İsrail rejimiyle anlaşma imzalayan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) şeyhleri verdi. İki Amerikancı rejimin anlaşmasını, Beyaz Saray’da seremoni havasında düzenlenen bir törenle ilan eden Trump, büyük iş başarmış havalarına girdi.

Anlaşma doğal olarak büyük tepki çekti. Yıllardan beri Filistin halkının acılarını istismar eden AKP şefleri de ilk tepki gösterenler arasında yer aldı. Sarayın Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, BAE hedef alındı. Libya’daki paylaşım savaşında Suudi Arabistan-Mısır safında yer alan BAE’ye yüklenen saray rejimi, Filistin halkının hamisi/dostu havalarına bürünerek yeni bir riyakarlık gösterisine soyundu.  

Dışişleri açıklamasında “ABD, İsrail ve BAE tarafından açıklanan ve İsrail-BAE ilişkilerinin bütünüyle normalleştirilmesini öngören ortak bildiriye ilişkin olarak Filistin halkı ve yönetimi tarafından gösterilen güçlü ve müşterek tepkiyi haklı buluyoruz” ifadeleri yer aldı. Ayrıca, “BAE liderliğinin Filistin halkının ve yönetiminin rızası hilafına Filistin adına İsrail›le müzakereler yürütme ve Filistin açısından hayati önem taşıyan konularda taviz verme yetkisi hiçbir şekilde yoktur” denildi.

AKP-saray rejimi, BAE’yi kendi dar çıkarları uğruna Filistin halkının davasına ihanet etmekle de suçladı. Sarayın sözcüsü İ. Kalın ise Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “Filistin halkına ve davasına ihanet edenlerin hüsranını tarih elbette yazacaktır.” dedi.   

AKP’lilerin açıklamaları, her zamanki gibi “Filistin halkının dostu” görünme çabasının ürünüdür. Bunun üzerinden hem içeride hem dışarıda, özellikle de Ortadoğu’da siyasi prim yapamaya çalışıyorlar. Onlar, bunu her fırsatta yapıyorlar. Oysa görüntü farklı gibi gözükse de, Siyonistlerle işbirliği devam ediyorlar. 

AKP ile Siyonistler arasında bazı çıkar taşımaları olsa da, saray rejim her zaman İsrail’e hizmet eden işler yapmış, yapmaya da devam ediyor. Örneğin AKP döneminde Siyonist rejimle ticaret hacmi dört kat arttı. Filistin halkının tepesine bomba yağdıran İsrail’i pilotlar 2004-2009 yılları arasında Konya ovasında uçuş eğitiminden geçirildi.

İsrail başbakanı iken ‘Beyrut kasabı’ Ariel Şaron ile Tayyip Erdoğan arasında kırmızı telefon hattı bağlantısı kurulmuştu. Kürecikte ABD’nin kurduğu radar üssü, dolaysız bir şekilde İsrail’e hizmet ediyor. Siyonist rejimden 20 milyon dolar rüşvet aldıktan sonra Mavi Marmara gemisinde katliam yapan İsrail askerleri hakkında uluslararası mahkemede dava açılmasına engel oldular…

Görüldüğü üzere Filistin davası ya da Filistin halkının acıları AKP şeflerinin umurunda değil. Onlar, yıllardan beri bu halkın acılarını istismar ediyorlar. Şimdi de istismarlar zincirine yeni bir halka eklediler.

Emirliklere hakim olan şeyh takımının Filistin halkına ihanetleri ne kadar kesinse, AKP şeflerinin ahlaksızca/riyakarca Filistin halkını istismar ettikleri de o kadar kesindir.

 

 

 

 

 

Komünist tutsak Onur Kara:
“Kargo hakkımız gasp ediliyor”

 

Devrimci siyasi tutsaklar üzerindeki tecrit, pandemi önlemleri bahanesi adı altında daha da ağırlaştırıldı. Kontrol altına alınamayan pandemiye rağmen sermaye iktidarı devrimcileri hapishanelerde tutsak tutarak ölüme terk ediyor.

AKP-MHP iktidarı pandeminin başında siyasi tutsakları kapsam dışında bırakarak “adli suç” kapsamındaki dosyalarda ceza ertelemeleri ve indirimler gerçekleştirmişti. Siyasi tutsakların ise avukat ve haftalık görüş hakkı baştan itibaren aylarca askıya alındı, yaz aylarında ise kapalı görüş hakkı kullandırılmaya başladı. Adalet Bakanlığı’nın bu süreçte görüş hakkının yerine görüntülü telefon görüşmesi tanınacağı açıklamaları ise demagoji olmanın ötesine geçmedi. Aylar boyunca haftalık 40 dk ile 60 dk arasında yapılan görüş hakkından mahrum bırakılan tutsaklar haftada 2 ayrı gün tanınan toplam 20 dakikalık telefon görüşmesiyle dışarıyla bağ kurabildiler.

Yüzlerce devrimci siyasi tutsak hem salgınla ve hem de salgın önlemleri gerekçesine dayanarak tecrit koşullarını daha da ağırlaştıran insanlık dışı uygulamalarla yüz yüze bırakılmış durumda. Bu koşullarda tutsakların tedavi olabilmeleri mümkün olmadığı için hasta olmak bile yasaktır.

Bu çerçevede komünist tutsak Onur Kara, mektup ve telefonla Tekirdağ 2 Nolu F tipi Hapishanesi’nde de keyfi uygulamaların ve hak gasplarının arttığına dair bilgiler verdi. Hapishanede kitap ve devrimci-sosyalist yayın hakkı pandemi öncesinde yasaklanmıştı. Pandemi ile birlikte günlük gazeteler haftada bir verilmeye, mektup almak ve göndermek ayları bulmaya başladı.

Onur Kara’nın bildirdiğine göre, hapishanede verilen mücadeleler sonucunda kargo ile kitap temin etmenin önündeki engel kaldırıldı. Ancak tutsakların kargo hakkına ilişkin sınırlama getirildi. Hapishane yönetimi keyfi olarak kargoları 2-3 ayda bir açmaya ve kişi başına 1 kargo kabul etmeye başlamış durumda. Onur Kara, ailesi tarafından 2,5 ay önce yollanan ve hapishaneye ulaşan kitap kargosunu hala teslim almadı ve içinde giysinin bulunduğu aynı anda yollanan 2. kargo paketi de geri yollandı. Bunun üzerine Onur Kara’nın ailesi, hapishane idaresini arayarak kargonun geri yollanmasının nedenini sorduklarında “Herkesin bir kargo hakkı olduğu” şeklinde yanıt aldıklarını aktardı. Aile aynı paketi 2. kez yollamak zorunda bırakıldı. Kargo tutsakların ihtiyaçlarını temin edebilecekleri tek kanal haline getirilmişken bu hak da böylece gasp edilerek ayrıca bir cezalandırılma yöntemi devreye sokuldu.

Sermaye iktidarının akıl almaz uygulamalarla pandemi sürecini tecriti koyulaştırmanın fırsatına çevirmeye çalıştığı görülmektedir. Adalet Bakanlığı genelgeleri ile uygulanan bu pervasızlığın son bulmasının tek yolu ilerici ve devrimci kamuoyunun siyasi tutsaklarla dayanışmasıdır.

Kızıl Bayrak / İstanbul