26 Mayıs 2020
Sayı: KB 2020/Özel-3

Pandemi ve sendikal düzen
DİSK ne yapıyor?
Tekstil sektöründe küresel kriz...
Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin gerçeği
Meslek odalarına yönelik saldırılar gündemde
AKP-MHP rejiminin kayyım darbesi
Koronavirüs salgını ve kadın emeği
Çocuk istismarı ve çürüyen düzen gerçekliği
İstanbul’daki üniversitelerin online eğitim karnesi
Metal Fırtına 5. yılında… “İşgal, grev, direniş!”
Metal Fırtına ve sol hareket
Daha güçlü fırtınalar için taban komiteleri şart!
Sendikal bürokrasiyi aşarak yeni fırtınalara hazırlanalım!
Sermaye düzeninin “yeni normali”...
“Ya kapitalist barbarlık içinde çöküş ya da sosyalizm!”
Pandemi ve “Yeni Küresel Düzen” arayışları
Balkanlar’da derinleşen çatışma dinamikleri
Kapitalist sistemde beslenme ve bağışıklık sorunu
Korona salgını, çekirge istilası ve açlık tehlikesi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Çocuk istismarı ve çürüyen düzen gerçekliği

 

Geçtiğimiz günlerde AKP iktidarının borazanlığını yapan Akit TV’de yayınlanan bir programda sarf edilen sözler yine herkesin kanını dondurdu. Aydın Üniversitesi öğretim görevlisi sözde Prof. Muttalip Kutlu Özgüven, kadınların 12-17 yaş arasında “süper kadın” olduğunu belirterek doğurmak için en uygun dönemin bu yaş aralığı olduğunu söyledi.

Muttalip Kutlu Özgüven isimli zattın infial yaratan “süper kadın” söylemi çeşitli kurumlar tarafından tepkiyle karşılandı. Türk Tabipler Birliği konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamalarda şunları ifade etti:

“Günümüzde 18 yaş altındaki herkes çocuktur ve çocukların evlenmesi ya da çocuk sahibi olması Çocuk Hakları Sözleşmesine aykırıdır. Bu konuların sürekli gündeme getirilmesi, ceza yasasında yapılması istenen değişiklikle erken yaştaki kız çocukları ile yapılan/yapılacak evliliklere gerekçe oluşturma ihtiyacından ya da benzer özlemlerden kaynaklanmaktadır. Çocukları ve kadınları hedef alan cinsel içerikli konuşmalar/saldırılar cahiliye dönemi benzetmesini hak etmektedir.”

Çoğu profesör ünvanlı pedofililerden oluşan bu takım, ağızlarını her açtıklarında çocuk istismarının önünü açacak söylemlerde bulunuyor. Zira dinci faşist iktidar, kadın ve çocuk istismarını yasalaştırarak kalıcılaştırmak istemektedir. O nedenle insanlıktan nasibini almamış bu gibi hastalıklı insanları öne sürerek toplumun nabzını ölçmeye çalışmaktadır. Çürümüş zihniyetin savunucusu olan gericiler de yıllardır bastırılmış düşüncelerini iktidardan aldıkları güçle pervasız bir şekilde ortaya koymaktadır.

Bu gerici güruhun döne döne basına yansıyan söylemleri, dinci gerici iktidarın zihniyetine ayna tutmaktadır. AKP iktidarın temel hedeflerinden biri, toplumu ortaçağ karanlığına sürüklemektir. Siyasal gericiliğin temsilcisi olan AKP iktidarı, toplumu ancak yozlaştırarak ve çürüterek ayakta kalacağının farkındadır.

Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin başına bela edilen dinsel gericilik, Türk burjuvazisinin ve emperyalistlerin ürünüdür. İşçi sınıfının örgütlü bir bilinç kazanmasını ve her geçen gün büyüyen sınıflar arasındaki uçurumun keskinleşen sınıf mücadelelerine dönüşmesini engellemek için burjuvazi, dinci gerici iktidarlara ihtiyaç duymaktadır. Dinsel gericiliğin iktidarda olduğu günümüz Türkiye’sinde burjuvazi, AKP iktidarının eliyle topluma gericilik empoze ederek kapitalizmin çarklarının dönmesini sağlamaktadır.

Dinci faşist iktidar, bir yandan elindeki her türlü araçla topluma gericilik dayatırken, öte yandan bunu kabul etmeyen kesimi ise baskı ve zor aygıtlarını seferber ederek ve yargıyı kullanarak sindirmeye çalışmaktadır. Ölüm listelerine “büyütülecek bir şey değil” diyen RTÜK, 40 çocuğun tacize uğramasına “bir kereden bir şey olmaz” diyen bakanlar, “9 yaşında kız çocuğu evlenebilir” diye fetva veren Diyanet İşleri Başkanlığı, bu cüreti AKP iktidarından almaktadır.

Yozlaştırıp çürüterek toplumu hareketsiz kılmaya çalışan bu zihniyet insani anlamda ne varsa yok etmeye çalışmaktadır. Çünkü, dinci-faşit AKP iktidarının dümeninde olduğu sermaye düzeni, çok yönlü krizlerini aşmak için başka bir enstrümana sahip değildir. Bu gericiliğin ağır sonuçlarından biri de çocukların daha fazla şiddete ve istismara uğraması ve düzenin tüm pisliklerine daha fazla maruz kalmasıdır.

N. Kaya

 

 

 

 

 

Çocuk istismarcısı ilkel zihniyete karşı...

Mücadeleyi büyütelim, gericiliğin karanlığını parçalayalım!

 

Kurulduğu andan bu yana sermayeye pervasızca hizmet eden AKP, bu aynı süreçte gerici-ilkel-cinsiyetçi-çocuk istismarcısı zihniyeti tırmandırmak için de elinden geleni yaptı. Bu zihniyetin hem kadın hem çocuk bedeniyle sorunu var. Bundan dolayı kadın düşmanı söylem elden bırakılmaz. Kızların çocuk yaşta evlendirilmesi özendirilir. Ensest olağanlaştırılır. Çocuk tecavüzcüleri korunur. Saray yargısı kadın katillerine şefkat gösterir... AKP-MHP koalisyonu ile kurulan tek adam diktatörlüğü döneminde zıvanadan çıkan rejim, şimdi tüm bunları “salgın sürecinin normali” haline getirmek istiyor. Bunun için ağzından irin fışkıran meczuplara canlı yayınlarda vaaz verdiriyor.

Salgın sürecinde “evde kal”mak kadına yönelik şiddeti arttırdı. Karantina yurtlarında kadınlar tacizlere maruz kaldı. AKP-MHP suç ortaklığıyla çıkarılan “Af yasası” sayesinde katiller ve çocuk tecavüzcüleri sokaklara salındı. AKP’li bir milletvekilinin evinde öldürülen Nadir Kadirova’nın dosyası ise kapatıldı. Üniversitelerin kürsülerine oturtulmuş, güya gençleri yetiştirme iddiasında olan bir takım meczuplar, TV ekranlarına çıkıp “çocuk yaşta annelik” söylemini kullanarak çocuk istismarının “olağan” olduğunu pişkince vaaz ediyorlar. 

İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyelerinden “Prof” ünvanlı Kutluk Özgüven adlı bir meczup, Akit TV’de “kadın-erkek rolleri ve ilişkiler” konulu programda yaptığı konuşmada “12-17 yaş aralığının ilk çocuğu doğurmak için ideal” olduğunu savundu. Üniversite yönetimi bu sapkını kovsa da, söylediği şeyler saray rejiminin zihniyetine paraleldir.

Sinop’un Durağan ilçesinde olduğu gibi 13 yaşındaki kız çocuğunun 2 yıl ara ile babası tarafından hamile bırakılması, tarikat yurtlarında çocuklara tecavüzün “rutin” bir uygulama haline getirilmesi, kadın cinayetlerinin katlamalı artışı gibi vahşetler, tam da bu zihniyetin yaygınlaşmasından feyz alıyor.  Bu iğrençliklerin yaygınlaşması, “kız çocukları babaya haktır” diyebilen bu ilkel barbarların ektikleri zehirli tohumların ürünüdür.

Bu ortaçağ artığı ilkel zihniyetten kurtulmak, ancak beslendiği kaynakları kurutmakla mümkündür. Bu ise, sömürü ve köleliğe dayalı kapitalist düzenlerinin devam etmesi için kadınları “ikinci sınıf insan kategorisine” yerleştiren, onları “çocuk doğuran cinsel nesneler” olarak gören iktidarın alaşağı edilmesi demektir. Bu koyu gericiliğin karanlığını parçalamak için işçi ve emekçi kadınlar olarak örgütlü davranmalı, mücadelede bir adım öne çıkmalıyız.

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları