28 Temmuz 2020
Sayı: KB 2020/Özel-7

Devrimci alternatif sorumluluğu
Türkiye’nin Libya macerası ve emperyalist odaklar
CHP Kurultayı üzerine
Avukat Ezgi Önalan: Mücadelemizi sürdüreceğiz
Kıdem tazminatı saldırısına karşı mücadeleye!
TÜİK gerçekleri nereye kadar gizleyecek?
DEV TEKSTİL Genişletilmiş MYK Toplantısı gerçekleşti...
Kayseri'den işçiler: “Kıdem tazminatı için mücadeleye”
Tarihsel temelleriyle Türkiye’de dinsel gericilik - H. Fırat
AB’den 750 milyar avroluk yardıma onay
Mısır’dan asker gönderme, AB’den yaptırım kararı
Suriye’de Halk Meclisi seçimleri
ABD emperyalizmi battıkça saldırganlaşıyor
Afgan kadınlar adlarını istiyor
Kadın cinayetlerine karşı mücadeleyi yükseltelim!
Yasaklara, polis terörüne rağmen kadınlar sokaklarda
Doğayı ve yaşamı korumak için örgütlü mücadeleye!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Afgan kadınlar adlarını istiyor

 

Afganistan gibi orman kanunlarının hüküm sürdüğü bir ülkede kadın olmak oldukça zor. Yoksulluk, İslami gericilik, taciz, istismar ve şiddet altında yaşam mücadelesi veren kadınlar toplumun bir parçası olarak görülmüyorlar. Kadınların toplum içinde dövülmesi gündelik yaşamın sıradan bir olayı. Kadına yönelik taciz, tecavüz, şiddet, diri diri yakma, uzuv kesme, asit atma oldukça yaygın. Bunların hukuki olarak bir yaptırımı bile yok. Yasalar, öncelikli olarak kadınları hedef alıyor.

Kadınlar genellikle ailedeki bir erkeğin eşi, kardeşi, kızı, kız kardeşi olarak görülüyor ve kendilerine bu sıfatlarla hitap ediliyor. Düğün davetiyesinde, hastane kayıtlarında, reçetelerde, ölüm belgelerinde ve hatta mezar taşlarında bile Afgan kadınların adı yok. Doğum belgelerinde sadece babanın adı yazılıyor, annenin adına yer verilmiyor. Ailede erkek çocuk yoksa, aile, itibarını kaybediyor. Ülkede “bacha posh” diye bir gelenek var. Yani erkek çocuğu olmayan aileler, kız çocuklarına erkek ismi vererek, onlara bir süreliğine erkek çocuğu muamelesi yapıyorlar. Pantolon gibi rahat kıyafetler giyebilen, dışarı çıkıp oyun oynayabilen, bisiklet sürebilen, gülüp koşabilen, en önemlisi de çalışabilen bu çocuklar bir süreliğine de olsa erkeklerin yaşadığı özgürlüğü tatmaktan oldukça memnun olduklarını söylüyorlar. Ancak, bu pratiğin tek sebebi ailelerin saygınlık kazanması değil. Afganistan’da yoksulluk o kadar derin ki, erkek çocukların dışarı çıkıp çalışabiliyor, eve para getirebiliyor olması aileleri böyle bir zorunluluğa itiyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu, Afgan kadınların %87’sinin bir tür fiziksel, cinsel ya da psikolojik şiddete, %62’sinin de birden fazla istismar türüne maruz kaldığını açıkladı. Bunun sonucunda ise her yıl 3 bini aşkın kadın intihara kalkışıyor.

Kadınların %90’ının okuma yazma bilmediği Afganistan’da kadınların mücadelesinin bir ayağını ise 3 yıl önce başlayan “Adım Nerede?” kampanyası oluşturuyor. BBC Türkçe’de yer alan habere göre Herat şehrinden 28 yaşındaki Laleh Osmany’nin, ismini özgürce kullanabilmenin en temel hakkı olduğunu söyleyerek sosyal medyada başlattığı kampanyaya pek çok ünlü sanatçı ve kadın destek verdi. Osmany, kampanyanın Afganların kimliklerine annelerinin de adının yazılması amacına ulaşmaya çok yaklaştığını söylüyor.

Kadına yönelik şiddetin farklı biçimlerinin artarak sürdüğü dünyada kadınlar bunun karşısında direnmenin yolunu buluyorlar. Afganistan’dan Amerika’ya, Türkiye’den Belçika’ya ve Şili’ye kadar kadınlar sokaklarda, evlerde, fabrikalarda, sosyal medyada haklarının ve özgürlüklerinin peşinde. Baskı politikalarına, hak gasplarına, şiddete karşı yükselen mücadele yaygınlaşarak devam ediyor. Tecavüz yasasını geri çektiren, kürtaj hakkını kazanan kadınların mücadelesi her coğrafyada kendine özgün yöntemlerle sürüyor.

 

 

 

 

 

On binler İstanbul Sözleşmesi için sokağa döküldü

 

Polonya hükümeti daha önceden İstanbul Sözleşmesi’nden çekileceğini açıklamıştı. Polonya Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro Cumartesi günü yaptığı açıklamada “geleneksel aile değerlerine zarar verdiği” bahanesiyle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sürecini Pazartesi günü resmen başlatacaklarını açıkladı.

Cuma günü sözleşmeden çekilme kararına karşı çıkan çoğunluğu kadın on binlerce kişi protesto eylemleri yaptı.

Başkent Varşova’daki protesto eyleminde Reuters’a konuşan eylem örgütleyicilerinden Marta Lempart, “Amaç aile içi şiddeti yasal hale getirmek” dedi.

Eylemlerde “Kadınlara karşı değil virüse karşı savaş” sloganı atıldı ve sözleşmeden çekilinmesini isteyen bir derneğin merkezine yüründü.

Sözleşme Polonya’da, Katolik Kilisesi’ne derinden bağlı iktidardaki muhafazakar Hukuk ve Adalet Partisi’nden (PiS) önceki hükümet tarafından 2015’te imzalanmıştı.

Bakan Ziobro sözleşmenin okullarda çocuklara “cinsiyet kavramının biyolojinin ötesinde sosyal ve kültürel boyutlarının da olduğunun öğretilmesini gerektirdiği için zararlı olduğunu” söyledi.

Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) LGBT+ ve kürtaj karşıtı görüşleriyle de biliniyor.

Bu ay içerisinde ikinci kez göreve seçilen Cumhurbaşkanı Andrzej Duda seçim kampanyası sırasında “LGBT+ haklarının komünizmden daha yıkıcı bir ideoloji” olduğunu öne sürmüştü.