İçindekiler:

15 Ağustos 2021
Sayı: KB 2021/Özel-29

Çıkış mücadeleyi büyütmekte!
Kokuşmuş saray rejimi ve sonrası
Yangınlar, devlet, şovenizm ve çıkış
Doğanın yağması, rant ve yangınlar
Baskı ve yalanlara karşı...
Sinbo direnişinde Ankara yürüyüşü
Irkçılık emekçileri birbirine kırdırıyor!
MİB Gebze’de MESS anketleri ile fabrikalarda
Karl Liebknecht 150 yaşında... Yeni yöntem (demokrasi sorunu ve revizyonizm)
Wuppertal’de Engels anmasına polis terörü
Engels anmasına tahammülsüzlük üzerine
Hak ve özgürlüklerimizi kararlılıkla savunacağız!
Almanya’da makinistler grevde
Taliban’ın yükselişi ve Orta Asya’da “alarm”
“Gölgesi satılamayan ağaç” alev alev...
Aşı karşıtlığı mı, düzene güvensizlik mi?
Eğitim politikalarında değişen bir şey yok
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sinbo direnişinde Ankara yürüyüşü geride kaldı…

“İki kişi nelerin başarılabileceğini gösterdi”

 

Kod 29’un kaldırılması talebiyle 200. günlerine ulaşan Sinbo direnişi, geçtiğimiz hafta insanca çalışma ve yaşam koşulları için gerçekleşen Ankara yürüyüşünü geride bıraktı. İki direnişçi, polis tarafından darp ve işkencelere uğrayarak her gün gözaltına alınmalarına, keyfi yasak ve baskılara rağmen Ankara yürüyüşlerini kararlılıkla tamamladı.

Direnişçilere Ankara girişinde engel

Sinbo direnişçileri, direnişin 198. Ankara yürüyüşünün 11. gününde Bolu’ya ulaştı. Her kentte olduğu gibi Bolu’da da Ankara’ya doğru yürüyüşe geçmek isteyen direnişçiler polisin saldırısıyla karşılaştı. Video çekimi yapılmasına da izin vermeyen polis TOMİS adına çekim yapan kişiyi de gözaltına aldı. Gün içinde direnişçiler serbest bırakılırken, polis tarafından darp edilen TOMİS İstanbul temsilcisi Onur Eyidoğan’ın dudağına dikiş atıldı.

Akşam saat 19.00’da Sincan Tren İstasyonu’nda açıklama yapacaklarını duyuran Sinbo direnişçilerinin Ankara’ya girişi polis tarafından engellendi. Buna rağmen Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri direnişin sesini Sincan’da yükseltti. Tren İstasyonu önünde yapılacak eylem polisin engellemesi nedeniyle Sincan’daki Eğitim Sen şubesi önünde yapıldı.

Kod 29’un kaldırılması ve Dilbent Türker’in işe geri alınması taleplerinin dile getirildiği açıklamada, sendikal çalışmanın önündeki engellerin kaldırılması gerektiği vurgulandı. AKP-MHP iktidarının işçi düşmanı politikaları teşhir edilirken, şu ifadeler kullanıldı:

“Yangın gibi felaketlere müdahale etme basiretsizligi gösteren sermaye iktidarı, işçilerin eylemi karşısında polis ordusu karşımıza çıkarılıyor.”

Eylemde “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Kod 29 kaldırılsın!”, “Yaşasın Sinbo direnişimiz!” sloganları atıldı.

Direnişçiler Ankara’da

Sinbo direnişçisi Dilbent Türker ve TOMİS temsilcisi, direnişin 199. Ankara yürüyüşünün 12. gününde Çalışma Bakanlığı yetkilileri ile görüştüler. Bakanlık bünyesinde bulunan TİS Daire başkanı ile yapılan görüşmede daire başkanı tarafından kodun değiştirilmesi için ilgili yerlere yazı yazıldığı, fakat Kod-29’un tamamının kaldırılmasının hükümetin işi olduğu; işçi davalarının uzun sürdüğü ama yine de sorunun yasal sürece bırakılması gerektiği söylendi. Ardından yasal süreç işlerken eylem yapılmaması gerektiği belirterek özetle laf “sizin için bir şey yapamayacağız”a getirildi. 

Bakanlık görüşmesi esnasında Ankara polisi her zamanki gibi tehditkâr tutumlarını sürdürerek ortamı terörize etmeye çalıştı. Polis “Burası Ankara, size burada hiçbir eylem yaptırmayacağız, gerekirse Ankara’dan gidene kadar peşinize adam takarız” diyerek hangi sınıfa hizmet ettiğini bir kez daha gösterdi. Buna rağmen direnişçi işçiler bakanlık görüşmesini ve kurum ziyaretlerini gerçekleştirdiler. 

Bakanlık görüşmesinin ardından Ankara merkezinde bulunan PSAKD, İHD, ATO, Direnişler Meclisi, Genel İş, Tüm Bel Sen başta olmak üzere bir dizi kurum ziyaret edilerek sohbetler gerçekleştirildi. 

Fabrika önünde Sinbo işçilerine sesleniş

Ankara’da görüşmeler sürerken, TOMİS iş çıkışında işçilere seslendi. TOMİS adına yapılan konuşmada işçilere “insanca çalışma ve yaşam koşulları için Ankara yürüyoruz! Yürüyüş kod adı 29” şiarlı yapılan 12 gün süren yürüyüş işçilere anlatıldı.

Ankara yürüyüşü boyunca polisler tarafından sürekli gözaltı yapıldığı anlatılırken mücadele çağrısı yükseltildi. Yapılan yürüyüşün sürekli engellenmeye çalışıldığı ve her şeye rağmen 12 gün boyunca Sinbo direnişimizin sesini Sefaköy, Kadıköy, Kartal, Tuzla, Gebze, Kocaeli, Bolu, Sakarya ve Ankara’da işçi ve emekçilere taşındığı ifade edildi. Konuşmalarda farklı kentlerde bulunan fabrikalara işçi ve emekçilerin çıkış vardiyalarında Sinbo direnişi ve neden Ankara yürüyüşü yapıldığı anlatıldı. Ayrıca işçiler Sinbo direnişine destek olmaya, birlikte hareket etmeye çağrıldı.

Konuşmada son olarak, Sinbo patronun sömürüsüne son vermek, “haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak için” TOMİS’e üye olma çağrısı yapıldı.

Ankara’da ziyaretler

Direnişin 200. gününde Ankara’daki siyasi partiler ziyaret etildi. İlk olarak CHP Genel Merkezi’ne yapılan ziyarette CHP Emek Bürosu temsilcisi ile sohbet edilerek Sinbo direnişinin talepleri dile getirildi.

Ardından HDP Genel Merkez yöneticileri ile görüşüldü. Yapılan görüşmede Sinbo Direnişinin Ankara yürüyüşü süreci aktarıldı. HDP Mardin Milletvekili ve parti sözcüsü Ebru Günay kısa bir konuşma yaparak direnişi sahiplendiğini ve desteklediğini belirtti.

Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS) Genel Başkanı Dilbirin Acar tarihçesi ile beraber sendikayı tanıttı. Acar konuşmasını Kod-29’un kaldırılması gerektiğini dile getirerek bitirdi. HDP’nin bir diğer sözcüsü sorunların mücadele ve dayanışma ile aşılacağını belirterek “demokratik sosyal bir cumhuriyeti kurmalıyız” ifadeleriyle konuşmasını bitirdi.

Devamında Dilbent Türker ise Sinbo fabrikasında yaşanan sorunları anlatarak bu sorunlar karşısında Sinbo işçilerinin örgütlenme ihtiyacını ve bugüne kadarki direniş sürecini aktardı. Son söz olarak bir diğer HDP temsilcisi Kod-29’a karşı verdikleri mücadeleyi aktardı.

HDP’den sonra TİP ziyaret edildi. TİP temsilcilerine direniş sürecini aktaran Dilbent Türker, Kod-29’a karşı verilen mücadelenin önemine değindi. TİP adına yapılan konuşmada ise “İşçi sınıfına toptan saldırı var, maden işçilerine de aynı engellemeler yapıldı. Dolayısıyla bu saldırılara karşı birleşik bir mücadele verilmeli” denildi. Ziyaretin sonunda TİP Ankara İl Yöneticisi Tuncay Çelen, “ODTÜ’nün Devrimci Tarihi” başlıklı kitabını imzalayarak direnişçilere ve TOMİS’e hediye etti.

En son İşçi Kültür Evi’ne geçilip Mamaklı emekçilerle sohbet edildi.

Polis terörüne rağmen yürüyüş engellenemedi!

Çalışma Bakanlığı yetkilileriyle görüşme yapan direnişçi işçiler

Direnişçiler direnişin 201. gününde sabah saatlerinde Ankara’da işçi ve emekçilere bildiriler ile taleplerini taşıdılar. Saat 19.00’da Sakarya Caddesi’nde yapılacak basın açıklaması için toplananlara ara sokaklarda polis saldırdı. Direnişçilerin de aralarında olduğu 14 kişi yerlerde sürüklenerek, üzerine basılarak, darp ve işkenceyle gözaltına alındı.

Haber takibi için Sakarya Caddesi’ne gelen basın emekçilerinin görüntü almasını polis engelledi. Sendika.org muhabiri darp ve gözaltı tehdidiyle alandan uzaklaştırılmaya çalışıldı. Bunun yanı sıra polisin uyguladığı şiddeti görüntüleyenler de polisin tehditlerine maruz kaldı. Çok sayıda kişinin aldığı görüntüler gözaltına alma tehdidiyle zorla sildirildi. Saldırı sonrası Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri basın toplantısı düzenleyerek saldırıyı kınadı. AKP-MHP iktidarının kapitalistlerin çıkarlarını kollayarak işçi ve emekçilere saldırdığı, acz içerisindeki rejimin iki işçinin eylemine dahi tahammül edemediği teşhir edildi.

Direniş yeniden fabrika önünde

Ankara yürüyüşü dönüşünde direnişin 202. gününde Sinbo fabrikası önünde açıklama yapıldı. Açıklamada ilk sözü TOMİS üyesi Dilbent Türker aldı. Direniş boyunca yaşadığı saldırıları anlatan Türker şunları vurguladı:

“Onlar tüm kurumları ile saldırmakta kararlı, biz de tüm saldırılara karşı mücadelemizde kararlıyız. Çalışma Bakanlığı ile görüşmek istedik. Her ilde, her ilçede vahşice polis saldırısına uğradık. Biz hak mücadelesi veriyoruz. Bugün ırkçı saldırılara, yangınlara, sellere, kadın cinayetlerine bir şey yapmayanlar yürüyüşümüz boyunca bizim karşımıza dikildi.”

Türker sözlerini “Devran dönecektir. İşçi emekçiler iktidara gelecek, saldırıların hesabını soracak” diyerek tamamladı.

TOMİS Temsilcisi Onur Eyidoğan bir konuşma gerçekleştirdi ve şunları ifade etti:

“14 günlük Ankara yürüyüşümüz bir kez daha Çalışma Bakanı’nın ve devletin kimin yanında olduğunu göstermiş oldu. Biz yürüyüşe başlarken bakanlardan medet ummuyorduk. Fabrikalarda yaşananlardan haberdarlar ve bizzat sorumludurlar.

“…Yüzbinlerce işçi insanca çalışmak istediği için işten atıldı. Bize saldıran polislerin amiri Cargill işçilerine de ‘size devletin gücünü göstereceğiz’ diye saldırmıştı. Aynı polisler Ankara’da bize saldırdı. Haklı olan, tüm zenginlikleri yaratan bizleriz. Elbet bir gün insanca yaşayıp çalışabileceğimiz düzeni kuracağız.”

Fabrika önünde konuşmalarla devam eden eylemde BDSP temsilcisi söz alarak şunları ifade etti:

“Sinbo direnişçileri Ankara yürüyüşü için buradan yola çıktı, yürüyüşlerini tamamlayıp geldiler. Aynı yerde değiller. Direnişçiler, devletin tüm kurumları ile patronların olduğunu gösterdi.

“…Her yerde direnen 2 işçinin karşısına TOMA’larla akreplerle çıktılar. Samimi olsalardı yangınları söndürmeye giderlerdi. Devlet tüm bunların finansmanını işçilerin sırtından sağlıyor. Bu devleti ayakta tutan işçi ve emekçiler ama bu devlet işçi ve emekçilerin değildir.”

“…TÜSİAD, MÜSİAD talimat vermeden meclisten yasa geçmiyor. Bakanlar talimatla çalışıyor ancak bilinçlenen, örgütlenen, mücadeleye katılan işçiler bu düzeni değiştirecek. Yaşasın işçi sınıfının örgütlü birliği!”

DÖB adına yapılan konuşmada direniş selamlanarak, direnişin her daim yanında oldukları belirtildi ve şunlar ifade edildi: “Sinbo direnişçilerine azgınca saldırılarına rağmen bugün direnişin 202. günü ve buradalar. Saldırılar sınıf kinimizi artıyor. Öğrenciler olarak işçi ve emekçiler omuz omuza mücadele etmeye devam edeceğiz.”

DGB adına yapılan konuşmada şunlar vurgulandı: “Haklı ve meşru talepleri ile Ankara’ya yürüyen direnişçilerin yanında olduğumuzu gösterdik. Onlar bize işçi sınıfının bayrağının nasıl yükseltildiğini gösterdi. Bizler de taleplerinin ve direnen işçilerin yanında olacağız.”

İTK adına yapılan konuşmada şunlar ifade edildi: “Ankara yürüyüşü işçilerin emekçilerin yanında kimlerin olduğunu gösterdi. Bizler de büyük konfederasyonların karşısında bağımsız sınıf sendikacılığı yapanların yanındayız. İşçi sınıfı örgütlenecekse buralarda kendini var edecektir. İşçi sınıfının özgürleşmesi için mücadeleye devam edeceğiz.”

Açıklamaların ardından vardiya çıkışında Sinbo işçilerine sesleniş gerçekleştirildi. Seslenişi gerçekleştiren MİB temsilcisi Sinbo işçilerine mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı ve şunları söyledi:

“Dilbent tek başına direnişe başladı. Bugün geçtiği pek çok kentte işçi dostları var. Kod 29’a karşı mücadelede önemli bir adım attılar. Artık Sinbo işçileri bu adımı büyütmelidir. Kurtarıcı beklememeli ve kendileri adım atmalıdır. Dilbent ve Onur sizi kurtarmayacak. Onlar yürünmesi gereken yolu gösteriyor. Onlar 2 kişi nelerin başarılabileceğini gösterdi.”

Yapılan konuşmaların ardından sınıf dostlarına ve direnişin sesini taşıyan basın emekçilerine teşekkür edilerek, mücadelenin her yerde süreceği vurgulanarak eylem sonlandırıldı.

Açıklamaya TOMİS, DEV TEKSTİL, BDSP, MİB, İEKK, DGB, DÖB, İTK katıldı.

 

 

 

 

 

Ankara polisi: Linç ve cinayet şebekesi

 

Bu gücü, yetkiyi kimden alıyorlar?

Milyonlarca işçinin talebini dillendiren yürüyüşçülere ve destekçilerine azgınca saldıran Ankara polisi adeta gözü dönmüş cinayet şebekesi gibi davrandı. Bu azgın saldırganlıklarının yeni olmadığını biliyoruz. Yine de soruyoruz? Kadın direnişçiye çok sayıda erkek polisin saldırmasının saçlarından tutarak yerde sürüklenmesinin talimatını kim veriyor? Sendika üye ve yöneticilerinin boyunlarının öldüresiye sıkılması ve linç edercesine saldırılmasının talimatını kim veriyor?

Direnişçi işçilerin basın açıklamasına destek vermek için gelenlere linç edercesine saldırarak gırtlaklarına dizlerinizle basma ve yumruklama talimatını kim veriyor?

İşçilerin emekçilerin demokratik haklarını keyfi biçimde engelleme talimatını sizlere kim veriyor? Yasaların üstünde yetki kullanma hakkını sizlere kim veriyor? Bizler bu soruların yanıtını açık ve net biçimde biliyoruz!

Biliyoruz ki; sermaye iktidarı işçi ve emekçileri köleleştirmek, ülkenin tüm zenginliklerini rahatça yağmalamak için en ufak hak talebine dahi azgınca saldırıyor.

Sömürü düzeni kan ve gözyaşı ile ayakta duruyor Bir avuç asalağın çıkarı uğruna milyonları açlığa sefalete mahkûm ediyorlar, linç ediyorlar katliamlardan geri durmuyorlar. İktidardakiler saltanatını sürdürebilsin diye tüm kurumlar sömürü ve işkence merkezi olarak görev görüyor. Sefil çıkarları için kendi düzenlerinin yasalarını dahi ayaklar altına almaktan geri durmuyorlar. İşçilerin, emekçilerin ve toplumun ezilen sömürülen diğer kesimlerinin haklı, meşru taleplerini bastırmak için resmi tetikçiler olarak polisi, gayri resmi tetikçiler olarak ise faşist güruhları kullanıyorlar. Ankara sokaklarında işçi kanı var! Ankara polisi milyonların sesini boğmak, öncülerini linç etmek gerektiğinde katletmek için kendine biçilen misyonu ve görevi bugün bir kere daha yerine getirdi. İki işçinin ve destekçilerinin karşısına Altındağ da Suriyelilerin evlerini yağmalayan faşist güruhları aratmayacak biçimde çıktı. Polisler, efendilerinin her türlü pis işlerde arkalarında durduklarını bildikleri için azgınlıkta sınır tanımadı. Ankara sokakları bugün bir kere daha bu ülkenin ve dünyanın tüm zenginliklerini yaratan işçilerin kanı ile ıslandı. Kimse bugün yaşanan azgın saldırı korku eker zannetmesin. Aksine direnişçilerin her damla kanı geleceği kararlılıkla kazanma umudunu yeşertecektir.

Kimse zannetmesin ki bu devran böyle gidecek. Bu ülkenin gerçek sahibi olan işçiler emekçiler er ya da geç örgütlü birliğini güçlendirecek. Milyonları açlığa mahkûm edenlerden, doğayı talan edenlerden, her türlü çeteci kirli ilişki içinde kasasını dolduranlardan hesap soracaktır. Onların tetikçiliğini yapanlarda efendileriyle birlikte onurlu insanlara karşı işlediği her suçun hesabını verecektir.

Korkuyorlar çünkü suçlular.

Keyfi yasakları koyanlar linç ve katliam girişiminde bulunanlar, “kahraman” edasıyla kadın işçiyi saçlarından sürükleyenler gücünü geniş yığınların korkularından alıyorlar. Geniş yığınlar bu korkuyu aşmasın diye azgınca saldırıyorlar. Onların korkularını gerçeğe çevirmek bu ülkenin sendikaları, demokratik kitle örgütleri, devrimci ilerici güçleri başta olmak üzere tüm kesimlerinin görevidir.

Yaşanabilir bir ülke için bu görev kaçınılmazdır. Günlerdir iki işçinin demokratik haklarını kullandıkları için karşılaştıkları saldırıya sessiz kalanlar, Ankara’nın göbeğinde yaşanan polis linçine, bir kadın işçinin saçından sürüklenerek öldüresiye darp edilmesine sessiz kalanlarda bu suçun ortağıdır. Mesele tek başına orman yangınlarına tepki göstermek değildir.  Mesele kaynağı aynı olan tüm sorunlar karşısında cesaretle, cüretle durmaktır. Sözümüzü bu sorunların karşı bütünlüklü olarak söyleyebilmektir.

Mesele tüm bu yıkımlara son verecek güç olan işçi sınıfını mücadeleye çekmek için her türlü bedeli göze almaktadır. Aksi davranış bir dizi bahanenin arkasına saklanarak gerçeklerden kaçmak, saldırıların parçası olmaktır.

Unutmadan; Ankara yürüyüşçüleri yürüyüşe başladıkları ilk günden itibaren “doğayı talan edenler, kadınları katledenler, yangınlara müdahale etmeyenlerle işçileri açlığa, köleliğe mahkûm edenler aynı sınıfın mensuplarıdır. Bu saldırıların hiçbiri birbirinden bağımsız değildir. Yapmamız gereken topyekûn saldırılara karşı topyekûn mücadele vermektir” diyorlar. Buna uygun bir pratik sergiliyorlar.

Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası
TOMİS