İçindekiler:

25 Ekim 2023
Sayı: KB 2023/17

Filistin halkıyla eylemli dayanışmayı büyütelim!
İşgale direnen Filistin halkının yanındayız!
Filistin direnişinden Siyonist rejime darbe!
AKP ile Siyonist İsrail arasındaki dostluk
Siyonistlerin Gazze Barbarlığı sürüyor
Gazze'yi yıkım savaşı sürüyor
BDSP'den Filistin Direnişi semineri
Dört bir yanda Filistin halkıyla dayanışma eylemleri
Kürt halkına ve hareketine karşı yeni bir savaş ilanı
Erdoğan iktidarı IMF'den alkış aldı
İşçilerin payına sefalet düştü
Filistin Sorunu ve Direniş'in sorunları
Gazze'nin aynasında Batılı emperyalistler
İsrail bir apartheid ve terör devletidir!
Çözülmesi engellenen Filistin sorunu
"Geçmişiyle hesaplaşan" Almanlar yol ayrımında
Kralların sarayında atılan manşetlerin "özgürlüğü!"
Kahire Zirvesi gerçekleştirildi
Almanya Filistin eylemlerini yasaklıyor!
Dünyada dayanışma eylemleri
Yurtdışında 25. yıl gecesine çağrı
Kuşak ve Yol Girişimi Uluslararası İşbirliği Zirvesi
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Filistin direnişi Siyonist rejime etkili bir darbe vurdu!

 

Filistinli direniş güçlerinin 7 Ekim sabahı başlattığı “AksaTufanı” hareketi, ırkçı-Siyonist rejime ummadığı bir darbe indirdi. Karadan, havadan, denizden aynı anda saldırıya geçen direnişçilerin aynı anda 50 hedefe saldırdığı ve 25’i aşkın noktayı kontrol altına aldığı bildirildi. Gece yarısı itibarıyla bu noktalarda Filistinli direnişçilerle İsrail askerleri arasında çatışmalar devam ediyordu. “Savaş durumu alarmı” veren Siyonist rejim ise “Demir Kılıçlar” adıyla karşı saldırı başlattı. Yedek askerleri göreve çağıran Binyamin Netanyahu başkalığındaki dinci-faşist hükümet, polise katılım için de İsraillilere çağrılarda bulundu.

Gazze çevresindeki yasadışı Yahudi yerleşimlerini hedef alan Filistinli direnişçiler bölgede bulunan askeri noktaları da ele geçirdi. İsrail askerlerinin bir kısmı çatışmalarda ölürken bir kısmı kaçtı, bir kısmı ise esir alındı. Tanklar dahil işgalci orduya ait çok sayıda askeri araç tahrip edildi. İsrail medyasının verdiği haberlere göre çatışmalarda ölen asker/yerleşimci İsrailli sayısı 250’e ulaştı. Onlarcası ağır olmak üzere 1450 kişinin ise yaralandığı bildirildi. Bazı Filistinli kaynaklar ise saldırının sadece ilk dalgasında 100’den fazla İsrail askerinin öldürüldüğünü, toplamda ise sayının 600 olduğunu öne sürüyor. Öldürülenler arasında çok sayıda İsrailli komutanın da olduğu söyleniyor. Filistinli kaynaklar saldırıyı Hamas’ın başlattığını, ardından ise diğer direnişçi güçlerin harekete geçtiğini ve katılan direnişçi sayısının 700 ila bin arasında olduğunu belirtiyor.

İsrail’in karşı saldırısı ise her zaman olduğu gibi savaş uçaklarıyla Gazze’nin üzerine bomba yağdırmak oldu. Kıyı şeridi ise denizden bombalanıyor. Gazze’nin elektriğini kesen İsrail’in saldırıları devam ederken, Filistinli kaynaklar 260’tan fazla kişinin öldüğünü yüzlerce kişinin yaralandığını, elektriklerin kesilmesinden dolayı hastanelerdeki yaralıların tedavisinin aksadığını bildirdi. İşgalci Siyonist ordunun hava bombardımanının devam etmesinden dolayı hayatını kaybedenlerin sayısı artıyor.

“Filistin davasını tasfiye etme planına geçit yok!” mesajı

ABD emperyalizmi, AB’deki suç ortakları ve gerici Arap rejimleri İsrail’in güvenliğini garantilemek için son yıllarda Filistin davasını tasfiye etme planı üzerinde çalışıyorlar. Donald Trump’ın ardından Joe Biden de gerici Arap rejimlerinin “İsrail’le normalleşme” adımları atması için özel bir çaba harcıyor. Bu arada AKP-MHP rejimi de Netanyahu ile arayı düzeltti. Biden yönetimi bu konuda belli bir mesafe aldı. Uzun süreden beri Suudi Arabistan’ın da bu kervana katılmasını sağlamayı “özel dert” edinmiş durumda. Son günlerde Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman’ın adım adım bu çizgiye yaklaştığını gösteren gelişmeler yaşandı. Bu hedefe ulaşırsa Biden, “Siyonist rejime büyük hizmetlerde bulunun lider” olarak seçim propagandası yapacaktı. Ancak 7 Ekim saldırısından sonra bu şansı azalmış görünüyor.

İsrail tarihinin en dinci-faşist hükümeti işbaşındayken uygulanmaya çalışılan bu planın esas hedefi Filistin direnişini, giderek davasını adım adım tasfiye etmektir. Netanyahu hükümeti sadece 2023 yılında 300’e yakın Filistinli katletti. Bu hükümet İsrail zindanlarındaki Filistinli tutsaklar üzerindeki işkenceyi yoğunlaştırdı. Kökten dinci fenatik Yahudilerin Müslümanların kutsal saydığı Mescidi Aksa Camisi’ni iki de bir işgal etmelerine göz yumuldu. Dinci-ırkçı Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere saldırmasını, zeytinlikleri ateşe vermesini, toprağı yakmasını, evleri yıkmasını, sık sık cinayet işlemesini teşvik etti. Kısa süre önce ise, İsrail’in uzun yıllar uyguladığı “Filistinli liderleri öldürme” politikasına dönüş yapılması gerektiği dile getirilmeye başlandı. Bu planın uygulanması halinde Filistin davasının adım adım tasfiye edilebileceği varsayılıyordu.

Göründüğü kadarıyla bu planın hedefindeki Filistin direniş hareketi “Aksa Tufanı” ile buna izin vermeyeceği mesajını vermeyi de hedefledi. Nitekim saldırının yarattığı sonuçlar, bu palanın gerçek hayatta bir karşılığının olmadığını, neredeyse bir asırdan beri saldırı altında bulunan Filistin halkının direnişinin kırılamayacağını hem emperyalistlere hem Tel Aviv’deki savaş baronlarına sarsıcı bir şekilde göstermiştir. Psikolojik açıdan ise Siyonist rejime indirilen ağır bir darbe olmuştur.

***

Netanyahu 7 Ekim’in “İsrail için kara bir gün” olduğunu söyledi. Zira Filistinli direnişçilerin başlattığı saldırı işgalci İsrail ordusunun, Mossad’ın, dinci-faşist hükümetin imajlarına derin/silinmez bir çizik atmıştır. “Güvenlik” demagojisiyle yatıp kalkan, sistematik katliamları “güvenlik” gerekçelerine dayandıran, bunun için İsrail toplumunu militarist bir kıskacın içine alan Siyonist rejimin “güvenli bir İsrail” yaratama iddiası yerle bir oldu.

Direnişçilerin işgal altındaki Filistin topraklarına üç koldan girebilmesi, girdikleri noktalarda bu kadar uzun süre tutunabilmeleri, bir günde bu kadar çok İsraillinin ölmesi, İsrail askerlerinin panik içinde kaçışmaları, yasadışı Yahudi yerleşimlerde yaşayanların kaçışlarını gösteren görüntüler, işgalcilerin “güvenli alan” yaratma iddialarının kof olduğunu gösterdi. Direnişçilerin cüreti, Siyonist rejimin “heybetini” sarsmış görünüyor.

***

İsrail zindanlarına kapatılan binlerce Filistinli tutsak var. Bin 500’e yakını ise “idari tutuklu”dur. Yani İsrail yasalarına göre işledikleri bir suç olmamasına rağmen bir süre belirtilmeden esir tutuluyorlar. Cezaevinde ölen ya da öldürülen Filistinlerin bir kısmının cenazeleri ailelerine teslim edilmiyor. Cezaevlerindeki koşullar ise sürekli ağırlaştırılıyor. Bundan dolayı sık sık tutsaklar açlık grevine gidiyor. Bazı Filistinli kaynaklara göre saldırıda aralarında subayların da olduğu 100’den fazla İsrail askerinin rehin alınması, Filistinli tutsaklar için zindan kapılarının açılmasını sağlayabilir. Zira İsrail ölü ya da diri bir şekilde vatandaşlarını kurtarmak için pazarlık yapmak zorunda kalacak. Filistinli direnişçilerin hedef ise, İsrailli rehineleri tutsaklarla takasa etmektir.

Anlaşma mı savaşın yayılması mı?

Siyasi, askeri ve psikolojik açıdan darbe alan Siyonist rejim gözü dönmüş bir şekilde saldırıya geçti. Rejimin başı Netanyahu ile bazı Siyonist şefler peş peşe tahditler savurdu, ağır bedel ödeteceklerini ilan ettiler. Bu ise çatışmaların şiddetlenme olasılığını güçlendiriyor. Joe Biden, AB şefleri ve bazı emperyalist devletlerin yetkilileri yaptıkları açıklamalarla işgalci İsrail’in arkasında oluklarını ilan ettiler. Bu tür açıklamalar, Siyonistlere “elinizi çabuk tutup katliamlarınızı yapın, sonra arabulucular devreye girsin” mesajı da veriyor.

ABD’nin yönlendirmesiyle Mısır üzerinden “arabuluculuk” çalışmalarının başlamış olma ihtimali var. Buna rağmen kolay bir çözümün olacağı söylenemez. Yine de tarafların belli bir aşamadan sonra çözüm arayışına girmeleri mümkündür. Ancak bu defaki olayların boyutu öncekilerden farklıdır. Bu ise çatışmaların yayılma riskini hiç olmadığı kadar yükseltiyor. Göründüğü kadarıyla bu noktada İsrail’in saldırganlığı vardıracağı boyut kritik olacak. Dolayısıyla, Siyonist şefler bir noktada frene basmazlarsa çatışmaların yayılma riski yükselecek.

Ortak koordinasyon içinde olduğu belirtilen “direniş ekseni” liderlerinin süreci adım adım izlediği ve sürecin seyrine göre atılacak olası yeni adımları birlikte belirledikleri söyleniyor. Bu ise, İsrail saldırganlığının boyutlanması durumunda verilecek karşılığın da sert olacağına işaret ediyor. Zira bu çapta bir saldırının yaratacağı olası karşı tepkilerin her açıdan hesaba katıldığı anlaşılıyor. Tehdit çıtasını yükselten Netanyahu’nun son açıklamasında tüm sivillerin Gazze’yi terk etmesini istemesi, çatışmanın yayılma riskini yükseltiyor. İsrail savaş aygıtının tüm gücünü kullanacaklarını ilan eden Netanyahu’nun söylediğini yapması durumunda, çatışma farklı boyutlar kazanacak. Tabi bunun olabilmesi için Biden yönetiminin böyle bir saldırıya onay vermesi gerekecek. ABD’de seçimler yaklaşırken Biden’ın bölgesel çatışmaya dönüşme ihtimali olan bir karar alması kolay değil.

Filistin halkı işgal edilmiş topraklarını kurtarmaktan söz ederken, 7 Ekim saldırısının moralleri yükselttiği koşullarda Gazze şeridinin boşaltılması olası görünmüyor. Dolayısıyla Siyonist rejimin Gazze’yi boşaltma girişiminde bulunması, İsrail’e karşı yeni cephelerin açılmasına yol açma ihtimali yüksektir. Zira, hem Filistinli direnişçi güçler hem “direniş ekseni” liderleri işgal altındaki toprakları kurtarmaktan söz ediyorlar. Hal böyleyken İsrail’in Gazze’yi işgal etmesine seyirci kalma ihtimalleri düşüktür. Göründüğü kadarıyla çatışmaların seyri önümüzdeki günlerde belirginleşecektir.