İçindekiler:

13 Kasım 2023
Sayı: KB 2023/18

Emperyalizme, Siyonizm'e ve gericiliğe karşı mücadeleye!
Filistin'le dayanışma mı gerici hesaplar mı?
Filistin ile dayanışma bahane
Türk devletinin timsah gözyaşları
"Büyük Filistin Mitingi"
"Yargı darbesi" tartışmaları üzerine
"Sansür zırhı" yargıdaki çürümeyi örtemez
"Sansür yasası" kılıcı
"Direnenlerin sesi Kartal Meydanı'nda..."
"Afet hazırlığı değil"
Siyonizm'in dünü ve bugünü...
"Dünya siyasetinde bir dönüm noktasındayız"
Dünyada Filistin direnişine destek
TKİP VII. Kongresi toplandı!..
Filistin direnişi ve gençlik
Zeren'in katili sermaye düzenidir!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Dünya siyasetinde bir dönüm noktasındayız”

A. Engin Yılmaz

 

Emperyalistler arası ilişkiler ve dünyadaki olayların gelişim seyri, “yeni bir dünya savaşı tehlikesi büyüyor” kaygı ve tartışmasını yoğunlaştırdı. Bu, özellikle Ukrayna savaşıyla daha güncel hale geldi. İsrail siyonizminin Filistin halkını hedefleyen soykırım saldırısı ise bu kaygı ve tartışmalara yeni boyutlar kattı. “Siyonist saldırganlığın durdurulmaması halinde Ortadoğu’nun savaşın ateşine sürükleneceği, bunun da yeni bir dünya savaşı riskini tetikleyeceği” değerlendirilmesi yaygın bir kabul görüyor. Zira “İsrail-Filistin çatışması” bağlamında bölgede yaşananlar, temelde emperyalist güçler arasındaki kapışmadan bağımsız değildir.

Genel bir istikrarsızlığın egemen olduğu bugünün dünyasında giderek derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal bunalım, emperyalist savaşlarla aşılmak isteniyor. Dolaysıyla dünyamız yeni bir savaşlar dönemi içine girmiş bulunmaktadır. “Dünyamız uyur gezer bir şekilde felakete doğru ilerliyor”, “Dünyamızın başı büyük dertte”, “İçinde olduğumuz ve deneylediğimiz kriz savaşa gidebilir”, “Dünya siyasetinde bir dönüm noktasındayız” gibi değerlendirmeler, bizzat emperyalist şefler tarafından yapılmaktadır.

Siyonist soykırımın yol açtığı gelişmelerden hareketle Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Alman halkını olası bir savaşa ikna etmeye çalışıyor ve Federal Cumhuriyetin “Savaşa hazır hale gelmesini” talep ediyor. Alman Silahlı Kuvvetlerinin hemen silahlandırılması için kullanıma sunduğu 100 milyar Euro’nun ancak 2028 yılına kadar yeterli olacağını ve yenisinin gerekli olacağını hatırlatıyor. “Daha fazla kaynak ülke savunmasına ayrılsın” yönünde bir “zihniyet değişikliği” yapması için halka çağrıda bulunuyor. “Avrupa’da bir savaş tehdidi olabileceği fikrine alışmamız gerekiyor” diyen Pistorius, NATO ve AB’ye yönelik eleştirileri ise “Almanya’nın güvenliğine yönelik bir tehdit” olarak tanımlıyor. ABD Başkanı Biden de cuma günü Şili lideri Boric’le konuşurken, “Tarihi bir andayız. Ortadoğu’da olup bitenler dünyanın önümüzdeki 80 yılını belirleyecek” ifadelerini kullandı.

***

Ekonomik bunalım ve emperyalist hegemonya mücadelesi militarizmi azdırmakla kalmadı, silahlanma yarışını da tarihte eşine rastlanmayan düzeylere ulaştırdı. Bu ise emperyalistler arasındaki mücadeleyi kızıştırmakta, dünyanın hemen tüm bölgelerini hegemonya çatışmasının sahasına dönüştürmektedir. Tüm bunlar, yeni bir dünya savaşı riskini büyütmektedir. Nitekim ABD, rakiplerini dizginleme ve hegemonyasını sürdürme uğruna giriştiği Afganistan işgalini “21.yüzyılın ilk savaşı” olarak tanımlamıştı. Yeni yüzyılı “savaşlar yüzyılı” ilan eden ABD, Afganistan’ın ardından 2003’te Irak’ı işgal etmişti. 2010’dan itibaren ise Libya, Suriye ve Yemen emperyalist saldırganlık ve savaş politikası kapsamında yakılıp yıkıldı. İnsanlığa büyük toplumsal acılar yaşatan ve tarifi zor sosyal yıkımlar yaratan bu savaşlar, güç kaybeden ABD’nin, hegemonyasını korumak için yakıp/yıkma, yok etme sürecinde olduğuna işaret ediyor. 

ABD ve NATO, yıkıcı savaşlar serisinin ardından Ukrayna savaşını kışkırttılar. Ukrayna’daki savaş, ABD ve batılı emperyalistlerin doğrudan desteği ve kışkırtmalarıyla devam ediyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ukrayna’daki savaşın bir dünya savaşına dönüşmesinin mümkün olduğuna inanıyor: “Tehlike ciddidir, gerçektir, hafife alınmamalıdır” uyarısında bulunuyor. Olası bir üçüncü dünya savaşı tehlikesi, Ukrayna savaşı vesilesiyle tekrar tekrar gündeme geliyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Artık Avrupa’da yalnızca tarihten bildiğimiz ölçekte bir savaşla karşı karşıyayız” diyor. “Bu, Avrupa’nın güvenliği açısından zor bir an” diye de ekliyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Avrupa’nın yeni bir savaş tehdidiyle karşı karşıya olduğunu” söylerken, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da “Avrupa’nın 1945’ten bu yana belki de en büyük savaşı” ile karşı karşıya bulunduğunu savunuyor.

***

Ukrayna’daki savaşın nedenleri ABD-NATO cephesinin kurban ettiği bu ülkenin çok ötesine uzanan emperyalist güçler arasındaki çatışmaya dayanıyor. Dolaysıyla bugün Doğu Avrupa her zamankinden daha fazla militarize edilmiş durumdadır. Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki coğrafyada nükleer güçler bir kez daha karşı karşıya geliyor. Finlandiya ve İsveç emperyalist savaş aygıtına katılarak NATO’nun Rusya ile olan sınırının uzunluğunu iki katına çıkaracaklarını açıkladılar. Rusya Güvenlik Konseyi başkan yardımcısı Dimitry Medvedev, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girişinin “Baltık ülkeleri için nükleer silahtan arındırma statüsüne ilişkin müzakerelerin sonu” anlamına geldiğini söyledi. ABD ve NATO, Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaş sürdürür ve bunu “ulusal güvenliğinin gereği” diye savunurken Çin’e karşı da silahlanıyor ve askeri provokasyonlarını artırıyor. Dev askeri aygıtına rekor meblağlarda para akıtıyor.

Çin’i, “küresel hakimiyetine yönelik en büyük tehdit” olarak algılayan ABD’nin emperyalist şefleri, Pekin yönetimini “saldırganlık” ve “yayılmacılıkla” suçluyor. Bu suçlamayı yaparken Güney ve Doğu Çin Denizlerindeki provokatif operasyonlarını genişletiyor, saldırgan eylemlerini tırmandırmaya devam ediyorlardı.

Dünyanın en büyük iki ekonomisi olan ABD ile Çin arasındaki hegemonya rekabeti, Asya-Pasifikte savaş tehlikesini büyütüyor. Hint-Pasifik Komutanlığı görevinden ayrılan Amerikalı Amiral Phil Davidson, Tayvan nedeniyle Çin ile beş yıl içinde bir savaşın yaşanacağını iddia etti ve askeri planlamanın da buna göre yapılması gerektiğini savundu. Çin’i ve Rusya’yı “saldırganlık” ve “yayılmacılıkla”, “uluslararası düzeni yıkmakla” suçlayan ABD Ortadoğu’da, Orta Asya’da ve Kuzey Afrika’da yalanlara dayanarak emperyalist savaşlar yürütüyor. ABD’nin Gazze’de İsrail eliyle soykırım yapmasının, tüm bölgelerde saldırganlık ve savaşa dayalı politikaya sarılmasının gerisinde, hegamonik düşüşü ne pahasına olursa olsun durdurma hedefi var. “Yumuşak gücü” etkisizleştiği ölçüde tüm işi savaş makinesi üzerinden götürmeye çalışıyor.

Kriz coğrafyası ve emperyalist müdahale alanı olarak Ortadoğu

Uluslararası gündemin odağında bir kez daha Filistin davası ve siyonist vahşet var. Soykırıma dönüşen siyonist saldırganlığın gerisinde ise ABD ve onun arkasında saf tutan batılı emperyalistler var. Bölgede yaşanan ve yayılacak gibi görünen çatışmalar şimdiden büyük yankılar yaratmış bulunuyor. Siyonist şeflerin aylara yayılacağını söyledikleri bu vahşi saldırganlıkla tüm emperyalist ve gerici güç odakları da suç ortaklığı yapıyor. Biden’ın “Ortadoğu’da olup bitenler dünyanın önümüzdeki 80 yılını belirleyecek” açıklaması, ABD emperyalizminin bölgedeki plan ve hedeflerini göstermekte, bunun ise dünya ölçüsünde etki ve sonuçları olacağı bilinmektedir. Siyonist saldırganlık devam ederken Ortadoğu’nun bir kez daha emperyalist saldırı, müdahale ve giderek savaşın ana hedefi haline gelme riski büyümektedir

ABD, güya Orta Doğu’daki çatışmanın olası genişlemesinden endişe ediyor. Ama batılı ortaklarıyla birlikte Filistin halkına yönelik soykırım suçuna ortak oluyor, siyonizme tam destek veriyorlar. Bölgeye filolarını ve nükleer denizaltısını gönderiyor. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin pazar günü ABC televizyonuna verdiği demeçte, “Irak ve Suriye’deki askeri üslerimize füze ve insansız hava aracı saldırıları gördük” diyerek savaşa dahil olma bahaneleri arıyor. Hizbullah’ın yeni bir cephe açması, İran’ın müdahale etmesi ve hatta ABD’nin içine çekilebileceği daha geniş bir savaşın sadece mümkün değil, muhtemel olduğu da genel kabul görüyor. İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant, Gazze Şeridi’nde Hamas’a karşı savaşta aylarca sürebilecek çatışmaların yaşanmasını bekliyor. Galant, pazar günü Tel Aviv’de yaptığı konuşmada, “Bir, iki ya da üç ay sürebilir ama sonunda Hamas diye bir şey kalmayacak” dedi. Gazze celladı iddialı konuşsa da savaşın beşinci haftasında Siyonist İsrail’in zafer kazanacağına dair veriler henüz görünmedi. 

Ortadoğu konumu ve halen de kapitalist dünya ekonomisinin en stratejik ihtiyaç maddesi olan petrol başta olmak üzere barındırdığı zengin kaynaklardan dolayı ABD’nin “yaşamsal çıkar alanı” sayılıyor. Bölge, halen dünya olaylarının seyrini belirlemede özel bir öneme sahiptir. Emperyalist nüfuz mücadelelerinin, müdahale ve savaşların temel hedefi olması da bundandır. Dünya ölçüsünde emperyalistler arası çatışmanın giderek şiddetlendiği, hegemonya mücadelesinin kızıştığı, saldırganlık ve savaşların yaygınlaştığı bu koşullarda Ortadoğu bölgesel bir savaşın tehdidi altında bulunuyor.

Dinci-faşist Binyamin Netanyahu hükümeti tarafından Gazze’de gerçekleştirilen soykırımın amacı, ABD emperyalizminin bölgedeki egemenliğini ve siyonist İsrail’in konumunu güçlendirmek, rakipleri karşısında üstünlük sağlamaktır. Bundan dolayı ABD ile yedeğindeki batılı güç odakları, saldırgan ve savaşçı politikalarıyla dünya medeniyeti için bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. Emperyalist çatışmaların yeni bir evresine girildiği bugünkü koşullarda bu tehdit giderek büyümektedir. Birinci ve ikinci dünya savaşında emperyalistler kendi yıkıcı “çözümünü” bulmuştu. Ancak yaşananlar, her “çözümün” emperyalist çatışmanın bir sonraki aşamasına zemin hazırladığını da göstermişti. Şimdi kapitalist sistemin ve emperyalist düzenin çoklu bunalımından çıkmak için bir kez daha savaşlara baş vurmak, emperyalistler için “çözüm yolu” olarak görülmektedir.

Zira TKİP programının da vurguladığı gibi: “Emperyalist tekeller arasında dünya ölçüsünde süren kıyasıya rekabet, büyük emperyalist devletler arasında pazarlar, hammadde kaynakları, kârlı yatırım alanları ve genel olarak nüfuz alanları uğruna şiddetli mücadele biçimini aldı. Eşitsiz gelişmenin şiddetlendirdiği bu mücadele, görülmemiş boyutlara varan militarizmin ve dünya egemenliği uğruna verilen emperyalist savaşların kaynağı haline geldi.”