Gençliğin eğitim hakkına yeni saldırılar
Sermaye devletinin saldırmadığı kesim kalmadı. İşçi sınıfı, emekçi köylülük, kamu çalışanları, devrimci tutsaklar vb. Şimdi sıra öğrenci gençliğe gelmiş durumda. Zaten kısmi olarak bağış parası adı altında alınan kayıt paraları, kömür parası, kağıt parası vb. ile adım adım paralı hale getirilen liseler, giderek tamamen paralı hale getirilmek isteniyor. Ayrıca üniversite harçlarına yeni zamlar yapılması da hükümetin yeni programında var.
Emekçi çocuklarına artık liselerin kapıları da kapatılıyor
Üniversitelerin çeşitli yollarla (OÖBP uygulaması, tek sınav sistemi vb.) işçi-emekçi çocuklarına kapatıldığını biliyoruz. Hükümetin 2001 yılı programında liselerin paralı hale getirilmesi kararı var. Karar Resmi Gazetenin mükerrer sayısında yayımlandı. Kararda; Zorunlu eğitim dışı kalan eğitim kademelerinde hizmetten yararlananların hizmetin finansmanına katılmalarına ilişkin gerekli düzenleme yapılacak diyor. Bununla amaçlanan, iyi bir pazar haline getirilmiş olan eğitimin her alanını bu pazara dahil etmek.
Artık işçi-emekçi çocuklarının meslek liselerine dahi gitmeleri engellenecek. Kalifiye eleman olmalarına dahi fazlaca imkan verilmeyecek. Karar daha sonra, güya fırsat eşitliğini düşünerek, üniversiteye girişte tek sınav sisteminin kaldırılmasını öngörmüş! Bu sınav sistemi meslek liseleri için liselere göre dezavantajlı bir durum yaratmıştır deniliyor kararda. Bunu, bu sınav sistemin başladığından beri öğrenciler sürekli dile getirdiler. Ama hükümetin buradaki hesabı başkadır; bununla amaçlanan, yeni saldırılara zemin hazırlamaktır. Güya fırsat eşitliğe sağlanarak herkes üniversiteye girebilecekmiş. İşçi-emekçi çocukları bu yeni uygulamayla (liselerin paralı hale getirilmesiyle) liselere bile gidemeyecekken ya da gitmekte zorlanacakken, üniversiteye girişteki fırsat eşitliği masalına kim inanır?
Bir üniversite rektörünün itirafı
Saldırı programı bununla da kalmıyor; üniversitelerin finans kaynaklarının geliştirilmesi için öğrencilerden alınacak harç miktarlarının artırılması kararı saldırının bir başka ayağı. Bu konuda, YÖK ve rektörlerle tam mutabakat içindeler. Harçların artırılması, böylece üniversite giderlerinin öğrencilerden karşılanması amaçlanıyor.
Bu konuda Anadolu Üniversitesi Rektörü Ergin Ataçın söyledikleri hayli ilginçtir. Sonuçta ilk beş tercihinden birisini kazanan öğrenciler gelir seviyesi yüksek ailelerin çocukları oluyor. Aileler dersanelere, özel okullara milyarlarca para ödüyorlar. Aileler bu yatırımlarını çocuklarının iyi bir üniversiteye girmesi, kaliteli öğretim görebilmesi için yapıyor. Bu kadar ciddi masraflar yapan ailelerin üniversite için de harcama yapması, harç ödemesi gerekiyor. Türkiyede öğrencilerden alınan harçlar üniversite gelirlerinin yüzde 2si. Bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 15, bizde ise en az yüzde 5 olmalı. Harçlar yüzde 100 artırılırsa rahatlama olur diyor rektör Ataç.
Hiç kimse mevcut adaletsiz sınav sistemini, eğitimde fırsat eşitliğinin yokluğunu, yüksek öğrenimin ancak parası olanların bir ayrıcalığı haline getirildiğini, üniversitelerin özelleştirilmesini, özetle eğitim sisteminin sınıfsal ayrıcalığa dayalı rezil mantığını bu bay profosörden daha iyi anlatamazdı herhalde. Bu, üniversitelerin kapılarının işçi-emekçi çocuklarını kapatıldığının, bu eğitim kademesinin artık ayrıcalıklı asalak burjuva katmanlarının bir varlık alanı haline geldiğinin açık bir itirafıdır.
Özel okullara teşvik artırımı
Saldırı bu kadarıyla da kalmıyor. Özel okullara teşvik miktarlarının yeniden düzenlenmesi, daha somut olarak artırılması, saldırının bir diğer ayağıdır. Bir yandan devlet liselerinin ve üniversitelerin paralı hale getirilmesi, diğer yandan özel okullara teşvik miktarlarının arttırılması. Bu kârlı bir kapitalist pazar haline getirilmiş eğitim gerçeğinin ta kendisidir.
Eğitimin paralı hale getirilmesi ile özel okulların teşvik edilmesi arasındaki bağı doğru ele almak gerekiyor. Sermaye düzeni bu düzenlemeleri yaptığı takdirde okulları sermayeye tümden peşkeş çekmiş olacak.
Kaynaklar aşırı silahlanmaya!
Sermaye devleti eğitimin paralı hale getirilmesini kaynak yok diyerek gerekçelendirmeye çalışıyor. Ama bu koca bir yalandan ibaret. Saldırılarını uygulamak için bu sadece bir kılıftır. Ama kılıf minareye uymamıştır. 2001 yılı bütçesinin yüzde 15 orduya, bunun yüzde 7,3 ise sadece silah alımına ayrılıyor. Bu helikopter ve tank ihalesi için ayrılan ödenekten ayrıdır. Sermaye devleti silaha muazzam kaynaklar ayırırken eğitime okul başına sadece 150 milyon lira ayırıyor.
Sorunları gençliğin gündemine sokmalıyız
Genç komünistlere düşen görev, bu sorunları gençliğin gündemine sokmak ve gençliği olabildiğince ileriye çekmek olmalıdır. Bu dönemi iyi değerlendirmeliyiz. Öğrenci gençliğe bir eylem hattı çizebilmeliyiz. Şiarlarımızı işçi-emekçi eylemlerine taşımalı, mücadelemizi onlarla ortaklaştırmalıyız.
Okulların kapıları işçi-emekçi çocuklarına kapatılamaz!
İÜde panel protestosu:
Devrimci tutsaklar onurumuzdur
22 Kasımda İstanbul Üniversitesinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genç Hukukçular Kulübünce düzenlenen panele davetli olan Deli Yürek dizisinin oyuncuları protesto edildi. Delilik tamam da yürek sizde ne gezer! Yüreklilik bugün: Ezilenlerden, unutulanlardan yana mafyaya, çetelere karşı olmaktır! şeklinde pankart açan öğrenciler, çeteleri ve F tipi cezaevlerini protesto ettiler. Salonun hınca hınç dolduran öğrenciler Devrimci tutsaklar onurumuzdur sloganları eşliğinde Ölüm Orucundaki devrimci tutsaklara sahip çıktılar.
Hücrelere karşı açıklama
Dokuz Eylül Üniversitesinde oluşturulmuş olan Hücre Karşıtı Platform, 22 Kasım Çarşamba günü, Merkezi Kantin önünde bir basın açıklaması yaptı. F tipi üniversite istemiyoruz ve Hücreler ölümdür girmeyeceğiz sloganlarının atıldığı eylemde hücre tipi cezaevlerine karşı çıkılması gerektiği vurgulandı. Açıklama alkışlarla bitti.
Ölüm Orucuyla dayanışma
Yıldız Teknik Üniversitesi, İTÜ ve İstanbul Üniversitesinde hücre tipi cezaevine ve cezaevlerinde yaşanan hak gasplarına karşı Ölüm Orucuna giren devrimci tutsaklarla dayanışmak amacıyla Ekim Gençliği okurları tarafından afişleme çalışması yapıldı. Yapılan afişlerde hücrelerin işkence, tecrit ve ölüm olduğu belirtilerek, Ölüm Orucuna giren devrimci tutsaklarla dayanışma içerisine girilmesi çağrısı yapıldı.
YTÜde ÖGB ihbarı
Yıldız Teknik Üniversitesinde öğrenciler bir süredir yemek zamlarına ve öğrenci işleri hizmetlerinin paralı hale getirilmesine karşı eylemler yapıyorlar.
YTÜ Özel Güvenlik Birimi (ÖGB) Amiri Halil Topaloğlu da 2 Kasımda üniversite genel sekreterliğine gönderdiği yazıda, öğrenci lideri olduğunu iddia ettiği 2 öğrencinin adını vererek, Yasadışı suçlardan dolayı tutuklanmış, hüküm giymiş, TC Devletinin aleyhine faaliyet gösteren öğrencilere ve yandaşı personele burs verilerek maddi katkıda bulunulmaması telkininde bulunuyor. Sözkonusu yazıda öğrencilerin 31 Ekimde bir toplantı yaptıkları ve toplantıda zamlarla ilgili boykot ve eylemlere öncelik verilmesi, polis ve ÖGBlerin üniversite yönetimiyle işbirliğine son verilmesi ile bunlara karşı eylemlerin şiddete dönüştürülmesi, üniversitedeki işyerlerinden zorla para alma kararlarını aldıklarını öne sürdü.
Bu muhbirlik olayı, ÖGBlerin üniversitedeki işlevini de yeterince ortaya koyuyor. Sözkonusu güvenlik öğrencilerin değil öğrencilere karşı devletin güvenliğidir. Öğrencilere yönelteceği saldırıları güvencelemek, bu saldırılara karşı gösterilebilecek direnişi karşılamak üzere kurulmuştur ÖGBler. Cezaevine döndürülen üniversitelerin gardiyanları olarak kurumlaştırılmışlardır. Ve hücre tipi üniversiteye karşı yürütülecek mücadelenin önemli ayaklarından biri olacaktır, ÖGB-polis-jandarma-rektörlük işbirliğine karşı yürütülecek mücadele.
Trakya Üniversitesinde faşist saldırı
Trakya Üniversitesine bağlı Çorlu Mühendislik Fakültesi kantininde 17 Kasım Cuma günü faşistler tarafından devrimci-demokrat öğrencilere karşı bir saldırı gerçekleştirildi. Saldırı sırasında 5 öğrenci yaralanarak Çorlu Devlet Hastanesine kaldırıldı. Baş ve yüzlerinden yaralanan öğrenciler, gerginliğin uzun süredir devam ettiğini söylediler.
DÜÖDER 3. kez kapatıldı
Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği (DÜÖDER) 19 Aralık 1999da kurulmasının ardından 17 Kasım günü üçüncü kez kapatıldı. 22 Kasımda DÜÖDER yöneticileri, Diyarbakır Demokrasi Platformu ile birlikte Güneydoğu Gazeteciler Cemiyetinde bir basın açıklaması yaparak bu durumu protesto ettiler ve uygulamayı anti-demokratik bulduklarını ifade ettiler.
|