Clintonın Vietnam çıkarması...
ABD emperyalizmi, egemenlik sahasını genişletme çabasında
Geri bir tarımsal sömürge olan Vietnam, Fransız sömürgecilerine karşı kazandığı zaferin ardından bu kez ABD emperyalizmi ile karşı karşıya geldi. ABD Vietnamda başlayan devrimi boğmak için bölgeye kapsamlı bir müdahelede bulundu. Kendi eliyle kurdurduğu işbirlikçi Güney Vietnam hükümetini halka karşı kullandı. 1965te başlayan bu savaşta ABD, tüm askeri ve teknolojik üstünlüğüne, sivillere karşı giriştiği tüm katliamlara rağmen, 1975te Vietnamdan adeta kaçarak ayrıldı. 30 Nisan 1975te Vietnam İşçi Partisi önderliğindeki devrimci halk ordusunun, Saygona (şimdiki adı Ho Şi Minh) girmesiyle savaş sona erdi. Vietnam ulusal kurtuluş mücadelesi görkemli bir zafer kazandı. Mücadele süreci boyunca dünya halklarının büyük desteğini ve sempatisini kazanan ve onlar için büyük bir moral kaynağı olan bu zafer, ABD emperyalizmi içinse tarihinin en büyük hezimeti oldu ve onda etkileri halen süren bir sendroma yolaçtı.
Savaşta iki milyonu sivil olmak üzere üçmilyon Vietnamlı katledildi. (Bunun yanında hala 300 bin Vietnamlı kayıp statüsünde). ABD savaşta her türlü kirli yöntemin yanısıra kimyasal silahlar kullandı. Savaşta kullanılan Agent Orange gazı nedeniyle, çoğu bebek ve kadın olmak üzere 1 milyon kişi öldü. Kimyasal silahlar nedeniyle çocuklar halen sakat doğmakta. Yapılan araştırmalar sonucunda, Vietnam halkının yüzde 80i üzerinde bu gazın etkili olduğu tespit edildi. ABD yönetimi tarafından reddedilmesine rağmen Amerikan askerlerinde de bu gazdan kaynaklı kanser olaylarına rastlanması, ABDnin tüm savunmalarını çökertti. Buna rağmen ABD Vietnam halkına tazminat ödemeyi reddetti.
ABD savaşı kaybetmesinin ardından Vietnam devrimini boğmak için yıllar sürecek bir ambargo başlattı. Bu ambargo Doğu Avrupadaki 89 çöküşüyle birlikte değişen şartların gereği olarak 1994ten itibaren kaldırıldı. 11 Temmuz 95te de diplomatik ilişkiler başlatıldı. Geçen hafta ise ilk kez bir ABD başkanı Vietnamı ziyaret etti.
Elbette Clinton bu şaşalı ziyaret için Vietnama yalnız gelmemişti. Yanında ABD emperyalist tekellerinin bir uçak dolusu temsilcisini de getirmişti. Örneğin, ziyaret sırasında Boeing firması ve Vietnam havayolları arasında Boeing 777 uçağı alımı üzerine bir anlaşma yapıldı. 480 milyon dolarlık bu anlaşma, ABD emperyalizminin Vietnama özel ilgisinin ekonomik ve mali cephesi üzerine de bir fikir vermektedir
Nedenleri ayrı bir konu, fakat Vietnam yönetiminin uzun zamandır girmiş bulunduğu kapitalist dünya ile tam bütünleşme sürecinde büyük mesafeler katetmiş olduğu açık bir gerçektir. Bugün Japonya, Avrupa ve ABD kökenli çok sayıda emperyalist tekel Vietnamda faaliyette bulunmaktadır. Vietnam onlar için karlı bir pazar ve bir ucuz işgücü cenneti durumunda. Bu her yerde olduğu gibi Vietnam halkı için de ağır sömürü ve sosyal yıkım anlamına gelmektedir. Bugün ülkede, kişi başına düşen gelir yalnızca 370 dolardır. 75 milyonluk ülkenin dış borcu ise 22.3 milyar dolardır.
ABD emperyalizmi, emperyalist sistemin daha önce önemli ölçüde dizginlenen iç çelişkilerinin Doğu Avrupadaki çöküşün ardından dizginlerin tümden serbest kalmasıyla birlikte yeni bir açmaza girdi. Bundan kurtulmak için dış politikada yeni açılımlara yöneldi. ABD bu doğrultuda daha önce terörist ilan ettiği bir dizi ülkeyle ilişkilerini yeniden düzenledi. (Bunun son örneği, yakın zamanda ABD Dışişleri Bakanı tarafından ziyaret edilen Kuzey Koredir). Onlarla ekonomik ve ticari ilişkiler kurma yoluna gitti. Vietnam ve ABD arasında giderek sıkılaşan ilişkiler de ABD politikasındaki bu değişmenin ürünüdür. ABD bu tür girişimlerle meydanı emperyalist rakiplerine bırakmama, onlar karşısında üstünlük sağlama, bu arada kendisi için karlı pazar alanları ve siyasal nüfuz alanları elde etme çabasındadır.
Bölgedeki gerici rejimler ABDnin dümen suyunda...
Filistin halkı ile gerçek dayanışmayı emekçi halklar yükseltecek!
Filistin halkının Eylül ayı sonlarında patlak veren intifadası, başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın dört bir yanında yankı yarattı, destek buldu. Doğal olarak Ortadoğu halkları üzerindeki etkisi daha güçlü oldu. Sokaklara dökülen ve sayıları milyonu (Arap Birliği Zirvesi devam ederken, Yemenin başkenti Sanada bir milyon kişinin katıldığı dev bir gösteri gerçekleşti) geçen göstericiler, bir yanda ABD emperyalizmi ve İsrail siyonizmini protesto ederken, öte yandan Filistin halkının onurlu direnişine destek veriyorlardı. Bu basınç altında kalan gerici Arap rejimleri, 21-22 Ekim tarihlerinde olağanüstü bir Arap Birliği Zirvesi toplamak zorunda kaldılar.
Arap Birliği Zirvesinden siyonizme karşı etkin kararlar çıkmasını bekleyenler hayal kırıklığına uğradılar. Zirve sonrası Filistin halkının basına yansıyan tepkisi çok sert oldu. Arap rejimlerinin emperyalizmin kuklası olduğu ve Filistin halkının herşeye rağmen intifadaya kararlı bir şekilde devam edeceği net bir dille vurgulandı. Zira Arap Birliği Zirvesinden kayda değer bir sonuç çıkmamış, sadece maddi yardım ve yaralıların tedavisi için girişimde bulunma yönünde kararlar alınmıştır. Böylece, başta Mısır, Ürdün ve Körfez ülkelerinin ABD uşağı gerici rejimleri, zirveye ağırlıklarını koyarak, İsraili ve ABD emperyalizmini rahatsız edecek herhangi bir karar çıkmasını engellemişler, bir kez daha Filistin halkını sırtından hançerlemişlerdir.
İKO Arap Birliğinin izinde
12-14 Kasım tarihleri arasında ise, İslam Konferansı Örgütü (İKO) devlet ve hükümet başkanları zirvesi Katarın başkenti Dahada yapıldı. Zirveye katılan 56 ülke arasında Türkiye de vardı. Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı, heyet halinde zirveye katıldılar.
İntifadanın devam ettiği, İsrail katliamlarının da en vahşi bir tarzda sürdüğü günlerde toplanan İKOnun gündeminde, doğal olarak Filistin sorunu ilk sırayı alıyordu. Ancak, sanıldığının aksine, İsrail siyonizmine karşı herhangi bir ciddi tepki ortaya konulmadı, herhangi bir karar alınmadı.
Zirveye katılan kimi ülkelerin İsraile karşı sert tutum alınması yönünde konuşma ve önerileri dikkate bile alınmadı (öneri getirenlerin samimiyetleri ayrı bir tartışma konusu). Zirve öncesi sermaye basını İKOde Türkiye ağırlığı başlığıyla duyurdu haberi. Emperyalizme uşaklıkta sınır tanımayan Türkiye, bu kez misyonunu İKO zirvesinde oynuyordu. Zirvede İsrail siyonizmini rahatsız edecek herhangi bir kararın çıkmasını, Mısırın da baskısıyla engellediler. Sonuçta 56 islam ülkesinin katıldığı bir zirveden çıka çıka, İsraili kınama ve üye ülkelere (Türkiye, Mısır, Ürdün hariç) İsraille ilişkileri kesme çağrısı gibi, hiçbir yaptırım gücü olmayan kararlar çıktı. Filistine kayıtsız destek yapılması çağrısı ise ikiyüzlülükten başka bir anlama gelmiyor.
Zirveden çıkan sonuç ABDnin istediği tarzda oldu. Arafat ise, bir yandan İntifadanın Filistin bağımsız olana kadar süreceğini vurgularken, öte taraftan ise BMden barış gücü talep etti. Dolayısıyla BM gibi emperyalistlerin, özellikle ABDnin paravan örgütüne dönen bir kurumdan çözüm bekleme talihsizliğinden kurtulamadı. Emperyalizmin Ortadoğu barış sürecinin sürmesi için Arafat yoğun bir kuşatmaya alınmış bulunuyor. Ortadoğuda emperyalist barış planlarının çökmüş bulunduğu bugün, ABD ve siyonizmin tutunabileceği tek daldır Arafat.
İslam Konferansı Örgütü ilk bakışta müslüman ülkelerin çıkarlarını temel alan bir örgütlenme gibi görünüyor. Gerçekte belirleyici olan ise sınıfsal çıkarlar ve kaygılar. Müslüman Filistin halkının siyonizmin canice saldırılarına maruz kaldığı bir anda toplanan konferans, özellikle Türkiye ve Mısırın ortak yönlendirmesiyle, ABD emperyalizmini ve İsrail siyonizmini rahatsız etmeyen kararlar alarak, gerçekte Filistin halkının cellatlarının safında yer almıştır. Gelecekleri ABD emperyalizmine uşaklığa bağlı olan gerici rejimlerin başka türlü bir tutum almaları da beklenemez. Dolayısıyla gerçek dayanışmayı emekçi halklar yükseltecektir.
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Filipinlerde devlet başkanı Estrada karşıtı gösteriler
Filipinlerde devlet başkanı Joseph Estrada hakkında yasadışı yollarla kumarhanelerden gelir elde etmek suçlamasıyla 1 Araklıkta ilk duruşması görülecek dava daha sonuçlanmadan Filipinli işçiler, emekçiler ve gençler sonucu ilan ettiler: Estrada Defol!..
Estradanın istifası için tüm Filipinlerde süren genel greve destek amacıyla 14 Kasım günü başkent Manilada 100 bini aşkın gösterici eylem düzenledi.
1998de seçilen Estrada senotoyu ve satın aldığı avukatları kullanarak kendini temize çıkarmaya çalışsa da, bu çabası boşuna. Çünkü Filipinli emekçiler ve öğrenciler, tüm ülkede sürdürdükleri grev ve gösterilere Estrada defolana kadar devam edeceğe benziyorlar.
İsveçte İsrail karşıtı gösteri
Başkent Stockholmde, İsrailin sürdürdüğü katliamı protesto amacıyla, 1000i aşkın İsveçlinin katıldığı bir yürüyüş düzenlendi. İsrailin sürdürdüğü savaşın haksız olduğunu ifade etmesine rağmen İsveç hükümetinin BMde hiç te buna uygun bir tavır almadığını belirten göstericiler, İsveç kraliçesini ve hükümeti protesto ederek Filistin halkının yanında olduklarını ifade ettiler.
Gürcistanın başkenti Tifliste sokak gösterileri
Tifliste geçtiğimiz hafta varolan elektrik kesintilerine karşı protesto gösterileri düzenleniyor. Onbinlerce kişinin katıldığı gösterilerde eylemciler sonuç almak için her yolu deniyorlar. En son önemli bir otoyolu trafiğe kapatan halk, elektirik kesintilerine son verilmesini istedi.
İngilterede öğrenci eylemi
Londrada 15 Kasımda 4 bin üniversite öğrencisi yüksek öğrenimin masraflarının fazlalığını protesto amacıyla eylem yaptı. Ulusal Öğrenci Sendikasının (NUS) düzenlediği eylemde yollar bir süre trafiğe kapatıldı.
Yunanistanda Politeknik anması
Yunanistanda 1973 yılında faşist askeri cuntaya karşı Politeknik Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı ayaklanmanın kanla bastırılmasının yıl dönümünde öğrenciler, ABD büyükelçiliğine yürüdüler. Sayıları onbine yaklaşan öğrenciler, emperyalizme olan öfkelerini Katil Amerikalılar! sloganlarıyla haykırdılar. Yunanistan kolluk güçleri ise ABD büyükelçiliğini polis yığınağıyla korudular.
|