Fason YÖK yasası meclisten geçti
AKP büyük oynuyor, ipler geriliyor!
Her maddesi öğrenci gençliğe, üniversiteye, eğitim hakkına yönelik tam bir saldırı niteliği taşıyan YÖK yasa tasarısı YÖK ve AKP arasında gerilime yolaçtı ve krize neden oldu. AKP, başından beri sermayeye hizmet için çırpınmaktaydı ve Kemal Gürüz tarafından iki yıl önce hazırlanan yasayı geçirmek için elinden geleni yapmıştı. Ancak bu büyük hizmeti yerine getirirken, her burjuva parti gibi kendi küçük hesaplarını da gözetmeye çalışmıştı. Yasanın sonuna eklenen ve rektörlerin işine son veren geçici maddeler, taraflar arasında sert çatışmalar yaşanmasına neden olmuştu.
Gürüzün görev süresinin dolmasının ardından uzlaşma sağlanmasına yönelik çabalar artmış, hatta TÜSİAD bizzat devreye girerek soruna müdahale etmişti. Ancak seçimler aradaki gerginliğin had safhaya ulaşmasına neden oldu. En sonunda AKP fason bir YÖK yasa tasarısı hazırlayarak meclise getirdi. Bu yasa tasarısı AKPnin grup çıkarlarını ve asker partisi ile rektörleri karşısına alan maddeler içeriyor. Böylece AKP yeni bir kozu masaya sürmüş oldu.
Milli Eğitim Bakanı, tasarının bütünlüklü bir yasa niteliğinde olmadığını, asıl reformun sonraya bırakıldığını daha önce açıklamıştı. Yasada eğitimin ticarileştirilmesine yönelik neredeyse hiçbir somut madde yokken, doğrudan imam-hatip liselerini kesen katsayı uygulaması ve YÖK başkanı ile üyelerini görevden alan maddelerin varlığı, yasanın amacını baştan ortaya koydu. Nitekim yasanın bir hafta süren ve Meclis Genel Kurulunda son bulan yolculuğu boyunca Genelkurmay Başkanlığı bir, çeşitli kuvvet komutanları dört, YÖK Başkanı ve rektörler ise sayısız açıklama yaparak AKPye karşı doğrudan tutum aldılar. Ancak AKP ilk kez bu kadar ileri giderek tasarıyı meclise getirdi ve bir gecede yürürlüğe soktu.
Yasa nelerden oluşuyor?
Toplam on iki maddeden oluşan yasanın temel noktalarına kısaca göz atalım.
- Yüksek Öğretim Kurulunun yapısı değiştiriliyor ve YÖK üyelerinin sayısı 16ya indiriliyor. Şu anda görevde olan YÖK başkan ve üyelerinin görevleri sona eriyor.
- Üniversiteye girişte liseler arasındaki katsayı farklılığı kaldırılıyor.
- Rektörlerin disiplin işlemleri YÖKe bağlanıyor.
- Öğretim üyelerinin başka kurumlarda görevlendirilmeleri halinde ödenecek ücretler yeniden belirleniyor.
- Öğrenci konseyleri yasallaşıyor. Öğrenciler, birimlerindeki örgütlerinin doğal üyesi sayılacak ve öğrenci konseyi başkanı rektörlük seçimlerinde oy kullanabilecek.
- Üniversitelerin araştırma, öğretim elemanı istihdam etmelerine olanak sağlanıyor.
- Üniversiteler için sosyal konsey uygulamasına geçiliyor.
Bunlar içinde iki madde dışta tutulmak kaydıyla, diğerlerine dair iki taraf arasında en küçük bir uzlaşma noktası dahi bulunmuyor.
Yasanın seyri, AKPnin kaderi
Bugüne kadar son derece dikkatli bir politika izleyen AKP, neden bugün böyle fevri bir çıkış ihtiyacı duymuştur? Burada ikili bir durumdan bahsetmek mümkün. İlk olarak, AKP, kendi grup çıkarları ve ihtiyaçları doğrultusunda eğitim kurumunu kullanmak istemektedir. Tıpkı daha önce diğer düzen partilerinin yaptığı gibi. İkinci neden ise, seçimleri de atlatan AKPnin tabanından gelen basınçtır. Taban artık hükümet olmanın nimetlerinden yararlanmak istemekte ve oylarının karşılığını beklemektedir. Bu durum o kadar belirginleşmiştir ki, AKP MYKsının bekleme yanlısı tutumu, grup toplantısında milletvekilleri tarafından ezici bir baskıyla reddedilerek tasarı meclise sevkedilmiştir. Komünistlerin seçim sonrası tahlilleri hızla hayat bulmaktadır. AKP, aldığı desteği kullanma ve tüketme yoluna, yani yıpranma sürecine girmektedir.
Yasa ilk elde sermayenin ihtiyaçlarını değil, ama tabanın ve partinin ihtiyaçlarını karşılamaktadır dedik. Durum bu olunca, yasanın yürürlükte kalma süresi de daha baştan belli oldu. Yasa ölü doğmuştur ve gerilim dışında AKPye hiçbir şey kazandırmayacaktır. MGK laisizmine tapınan Cumhurbaşkanı yasayı anayasal gerekçelerle veto edecek ve hukuk devleti vurgularıyla da ek puanlar toplayacaktır. AKP, ısrar ederse, yasa Anayasa Mahkemesi barajında durdurulacaktır. Kısacası, düzen içi klikler bilinen parodiyi bir kez daha sahneleyeceklerdir. Kıbrıs çatışmasının da bir devamı sayılabilecek bu küçük krizin, bazı borsa spekülatörlerinin kârlarını katlaması ve beklenen ekonomik krizin yaratıcısı olarak tıpkı Ecevite yapıldığı gibi AKPye yüklenilmesi gibi sonuçlar doğurması da muhtemeldir.
Yasanın gençliğe bir şey kazandırmayacağı ise açıktır. Özellikle yasanın AOBP adaletsizliğini bozarak meslek liselilerin taleplerini karşılayacağını düşünmek tümüyle yanlıştır. Daha önce sıklıkla vurguladığımız gibi, bu hükümet ve aslolarak da sermaye iktidarı meslek liseleri konusunda çok net bir fikre sahiptirler ve meslek lisesi öğrencilerinin geleceğini gaspetmek konusunda kesinlikle kararlıdırlar.
YÖK yasasının gecikmesini sağlayan bu çatışma gençlik için olumlu ve olumsuz iki tür durum yaratmakta, imkan sunmaktadır. İlk olarak yasanın gecikmesi doğal olarak bir olanaktır. Daha güçlü bir gençlik hareketinin geliştirilmesi, yasa karşıtı barikatın yükseltilmesi ve sorunun yasanın hedefindeki geniş yığınlara taşınması için bu zaman iyi değerlendirilmelidir. Ancak bunun yanısıra YÖK yasa tasarısı konusunda bilinç bulanıklığı yaratılmaya çalışıldığı da açıktır. Hem bu düzen içi saflaşma, hem de yasa konusundaki yanlış bilinçlenme, gençliğin kendi geleceği için doğru bir tutum almasını engelleyebilecek noktalardır.
Alınacak tutumun temel esasları
Bu nedenle, propagandamızı üzerine oturtmamız gereken temel unsurları açık bir biçimde ortaya koymalıyız.
- YÖK yasa tasarısı AKP tarafından değil, doğrudan uluslararası sermaye kuruluşları ve Türk burjuvazisinin çıkarları doğrultusunda hazırlanmıştır.
- YÖK yasa tasarısı ile amaçlanan, üniversiteleri ticarileştirmek, paralı eğitimi hayata geçirmek ve eğitimin her aşamasını sermayenin çıkarları doğrultusunda dönüştürmektir.
- AKPnin bugün ortaya koyduğu yasa tasarısı bundan farklı olarak katsayı sorununu kendi grup çıkarları doğrultusunda çözmek, rektörler ve onların koruyucuları ile hesaplaşmak amacı taşımaktadır.
- AKP, hem Acil Eylem Planı, hem de Hükümet Programında meslek liselerindeki öğrenci oranını %50ye çekeceğini, mesleki eğitimin ağırlığını da %70e kadar çıkaracağını beyan etmiş, meslek liselerini tümüyle sermaye çiftlikleri olarak düzenlemeyi önüne koymuştur. Çeşitli sermaye gruplarının ve örgütlerinin toplantılarında bunun defalarca vurgulanması durumu daha açık hale getiriyor.
- İmam-hatip liseleri, 80 karşı-devrimi sonrası süreçte bizzat ordu tarafından yaygınlaştırılan gerici kurumlardır. Bu okullarda okuyan öğrencilerin üniversiteye girmesini engelleyen ve kendilerine laik diyenler tam bir ikiyüzlülük sergilemektedirler. Çünkü bizzat bu okulların varlığı laik eğitim talebinin karşısında durmaktadır.
- Genç komünistler, ÖSS ve AOBP adaletsizliğinin kaldırılmasını, ayrıcalıklı kesimler karşısında meslek liselerinde ve çeşitli imkanlardan yoksun bırakılan düz liselerde okuyan emekçi çocukları lehine bir düzenleme yapılarak, herkese parasız ve sınavsız üniversite hakkını talep ederler.
- Genç komünistler, eğitimin her düzeyde bilimsel ve laik olmasını savunurlar, imam-hatip liselerinin derhal kapatılması ve zorunlu din derslerinin kaldırılması için mücadele ederler.
|