15 Mayıs'04
Sayı: 2004/19 (11)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist NATO Zirvesi'ne geçit vermeyelim!
  Genelkurmay, NATO'dan gelecek taleplere karşılık verebilmek için yeni düzenlemelere başladı...
  Emperyalist NATO Zirvesi'ne karşı etkin ve başarılı bir kampanya için!
  Fason YÖK yasası meclisten geçti...
  İşbirlikçilerin yanında yeralanlar "Denizler'in mirasını" sahiplenemezler!
  1 Mayıs'ın aynasından dayanaksız hayaller
  Belediye toplusözleşmelerinde esnek çalışma dayatması...
  Emperyalist NATO müdahalesi için hazırlanan zemin... "Bosna trajedisi" nasıl yaratıldı?
  Irak'ta dünyaya sırıtan emperyalizmin kanlı dişleridir!
  Küstah haydut takımı Iraklılar'dan özür diliyor...i
  Irak'ta işkence yaygın ve sistematik...
  Diyarbakır, Guantanamo ve Ebu Garip...
  SHP solculuğu
  Küba'ya karşı yeni provokasyon
  Dünya Bankası Kongo'da yağmur ormanlarını yağmalıyor
  Fransa'da büyüyen sözde "anti-semitizm"!..
  Ekim Gençliği'nden...
  Bültenlerden...
  Kürdistan'daki siyasal akımlar-2
  Ya dünyamız dev bir çöplüğe dönüşecek, ya da kapitalizm tarihin çöplüğüne gömülecek!
  Direniş: Yaşama sanatı!
  Emperyalist saldırı, BOP ve NATO Zirvesi
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
SHP solculuğu

“SHP Solculuğu”nun güncelliği...

Komünistlerin ilk çıkış dönemine ait bu metin, Eylül 1988’de Ekim’in 12. sayısında yayınlandı. Ardından Ağustos 1990’da basılan Devrimci Harekette Reformist Eğilim derlemesi (Eksen Yayıncılık) içinde yer aldı. Fakat teknik bir dikkatsizlik sonucu, metnin burjuva reformizmine karşı mücadelenin ilkesel ve politik önemini ele alan son bölümü kitaptaki yayında yer almadı ve bu makaleyi yalnızca kitap üzerinden okuma olanağı bulanlar, bugüne kadar bu son derece önemli bölümden tümüyle habersiz kaldılar. Biz burada doğal olarak metni Ekim’de yayınlanmış orijinal tam haliyle sunuyoruz. (Orijinal metinde bir tek ara başlık vardı, biz buradaki yayında bir dizi ara başlık kullanmayı daha yararlı bulduk).

Sosyal-demokrasi olarak anılan ve bugün daha çok CHP’de temsil edilen düzen soluna karşı tutum ve mücadelenin yeniden apayrı bir anlam ve önem kazanacağı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bunun bir nedeni sosyal-demokrat akımın yeniden sol söyleme ve sosyal demogojiye dönerek kitleleri bununla etkileme yönelimiyse, öteki bir nedeni de dünün devrimcilerinden oluşan bugünün sosyal reformist partilerinin düne kadar herşeye rağmen mesafeli yaklaştıkları sosyal-demokrat akımla kolkola girerek kitlelerin karşısına çıkmalarıdır. 28 Mart yerel seçimleri bu iki gelişmeyi açığa çıkaran önemli bir dönemeç noktası olmuştur.

16 yıl öncesine ait bu metni burada yeniden ve özellikle de ondan muhtemelen tümden habersiz olan yeni kuşak devrimcileri gözeterek yayınlamamızın temel nedeni de budur. Metni sözünü ettiğimiz gelişmelerin ışığında inceleyecek okur, onun bugün ne denli güncel olduğunu görmekte herhangi bir güçlük çekmeyecektir.

Metinde bahsi geçen bazı akımların (TDKP, Kurtuluş, Devrimci Yol vb.) metnin kaleme alındığı dönemde hala da devrimci olduklarını/böyle görüldüklerini hatırlatırsak, belki de bu makalenin önemini en kestirme yoldan vurgulamış oluruz. “SHP Solculuğu”, burjuva reformizmi ile araya kesin ayrım çizgileri çizememek ile geleneksel hareketin küçük-burjuva ideolojik-sınıfsal konumu arasında dolaysız bir bağ kurmakla kalmıyor, bunun zaman içinde bu konumdaki akımları reformizme götürecek bir zemin oluşturduğunu da açıklıkla ortaya koyuyor. Bu görüş, ‘90’lı yıllar içinde, çok sayıda akımın akıbeti üzerinden doğrulanmış bulunuyor. ‘90’lı yıllar boyunca demokratik muhtevada bir devrimcilikte iyi kötü tutunmaya çalışan diğer bazı grupların son yıllarda reformizme doğru attıkları güçlü adımlar, “SHP Solculuğu” makalesinin ideolojik-programatik çerçeve üzerinden ortaya koyduğu yaklaşımın genel önemini ayrıca gösteriyor.

Makalenin sonuç bölümünde şunlar söyleniyor: “Burjuva bir toplumda siyasal demokrasiyi (ki burjuva demokrasisidir) siyasal strateji olarak benimsemek, kaç?n?lmaz olarak reformizme götürür. Devrimci-demo.rasinin bugün bu stratejik hedefe devrimci yollardan varmay? amaçlamas?, yar?n liberalleşerek yozlaşmas?na engel değil.” Bu sözlerin önemini yerli yerine oturtabilmek için, dönüp ÖDP’den EMEP ve SDP’ye kadar bugünün tüm liberal sol akımlarının geçmişine ve dolayısıyla nereden nereye geldiklerine bakmak yeterlidir.

Bu makalenin kaleme alındığı dönemde, o gün hala “burjuva reformizmi” olarak değerlendirilen ‘80 öncesi CHP uzantısı akımın, ki buna o günlerde artık sosyal-demokrasi deniyordu, yeni dönemdeki durumunu değerlendirmek için yeterli veriler yoktu. Çok geçmeden olaylar, artık sosyal-demokrasi adını benimsemiş bulunan bu akımın burjuva anlamda bir reformculuktan bile yüz çevirdiğini ortaya çıkardı. Bu çerçevede metindeki bu niteleme, bugün artık geçerliliğini yitirmiş bulunuyor. Bununla birlikte, sözkonusu akım kendini hala da böyle sunduğu için ve geleneksel sol hareket de büyük bir bölümüyle onu hala böyle görüp algıladığı için, yazıda üzerinde durulan temel sorunlar ve ortaya konulan yaklaşımlar tüm önemini koruyor.

Okurlarımıza ve özellikle de devrim mücadelesine son yıllarda katılıp da geçmiş döneme ait metinlere kolaylıkla ulaşamayan genç devrimcilere, “SHP Solculuğu” makalesini dikkatle incelemelerini ve çevrelerinde tartışmaya açmalarını önemle öneriyoruz.

Güncelliğini koruyan ve dahası güncel gelişmeler karşısında daha bir anlam kazanan bu türden metinleri yeri geldikçe yayınlamaya devam edeceğiz.

Kızıl Bayrak

Bu başl?k ilk bak?şta, SHP’nin kendini sol bir parti olarak göstermesi konu edilmek isteniyor izlenimi yaratabilir. Hay?r konumuz SHP’nin solculuğu değil, bu sözde solculuğun Türkiye solunda yans?mas? olan .;SHP solculuğu”dur.
SHP solculuğu, burjuva reformizminin Türkiye solu üzerinde hayli güçlü ideolojik-siyasal etkisinin bugünkü somut görünümlerinden biridir. Sol harekette köklü bir gelenek olan burjuva güçlere bel bağlama eğiliminin bugünkü görünümlerinden biri de denebilir buna. Eski TKP ile birlikte ortaya ç?kan, uzun y?llar Kemalizm kuyrukçuluğu olarak yaşanan ve ‘60’larda çeşitlilik ve zenginlik kazanan bu eğilim, son 15 y?ld?r .urjuva reformizmine bel bağlama olarak kendini gösteriyor.

Bu, ‘70’lerde Ecevit ya da CHP solculuğu olarak yaşand?. 12 Eylül sonras?nda, SHP solculuğu ve yan?s?ra bir süre için baz? kesimlerde (TDKP) DSP solculuğu biçimini ald?. SHP burjuva reformizminin belir.in, ağ?rl?kl?, dahas? hükümet olma şans? kazanan temsilcisi haline gelince, art?k genellikle SHP solculuğu olarak yaşan?r oldu.

Kuşkusuz SHP solculuğu çok genel bir ifadedir. Biz bununla, şaşmaz bir şekilde burjuva reformizminin yörüngesinde dolanan revizyonist parti ve ak?mlar?n konumundan tutun da, bu yörüngenin d?ş?nda olsa bile ideolojik zay?fl.k ve tutars?zl?klar?n?n sonucu olarak belli durumlarda ve şu veya bu ölçüde bu alana ad?m atan devrimci-demokrat parti ve gruplar?n zaaflar?na kadar bir dizi durum ve tutumu kastediyoruz. Dolay?s?yla SHP solculuğu, sol hareketin değişik kesimlerinde çeşit çeşit, renk renk olabilen, farkl? durumlarda değişik gerekçelerle farkl? görünümlere bürünebilen reformist eğilimlerin, bugünkü genel ad?d?r.

Revizyonist parti ve gruplarda reformizm zaman zaman nükseden geçici bir eğilim değil, istikrarl? bir çizgidir. Revizyonist ak?mlar burjuva reformizminin soldaki uzant?lar?d?r. Dün CHP’de bugün SHP’de if.desini bulan burjuva reformizminin her dönem destekçileri olmakla kalmam?ş, ideolojik-siyasal etkisini sol harekete taş?yan birer köprü işlevi de görmüşlerdir. Devrim diye bir sorunlar? olmayan, yaşad?klar? son değişimlerle art?k bunu gizlemek ihtiyac? da duymayan revizyonist ak?mlara gerekli olan, burjuva legalitesi ve burjuva demokrasisidir. Burjuva legalitesini genişletmede ve güdük bir burjuva demokrasisi gerçekleştirmede revizyonistlerin umudu d&u ml;n CHP idi, bugün SHP’dir. Burada sözkonusu olan bir ittifak ya da güçbirliği bile değil, tek tarafl? kay?ts?z-şarts?z bir destek, tam bir teslimiyettir. Buna uşakl?k da diyebilirsiniz.

SHP solculuğunun bir başka kaba biçimi, SHP saflar?nda sözde devrim için çal?şan unsurlar?n kişiliğinde ortaya ç?k?yor. Devrimci bir yükselişin ard?ndan gelen her şiddetli karş?-devrim dönemi devrimc. saflarda büyük bir tortu b?rak?r. Y?lg?n, yorgun, ümitlerini ve inançlar?n? kaybetmiş koca bir kitledir bu. Devrimden kopan bu unsurlar yeni aray?şlara girerler. Uç davran?ş gösterip aç?ktan karş?-devrim kamp?na geçenler ile sessiz sedas?z kendi köşelerine çekilenler bir yana b?rak?l?rsa, geriye kalan önemli bir kesim reformist saflara kat?l?r. Bunlardan kimisi devrim dönekliğini aç?kça sergiler. Devrimi reddederek h raretle burjuva reformizmini savunur. Fakat diğer önemli bir kesim, yeni bir saf seçtiği halde hala devrimcilik taslar.

SHP’de sözde devrimcilik yapan unsurlar?n esas ağ?rl?ğ?n?, dünün h?zl? devrimcileriyken 12 Eylül sonras?nda devrime ve mücadeleye yüz çevirmiş bu tür unsurlar oluşturuyor. Kolay devrim hayalleriy.e mücadeleye kat?lan, ama ilk karş?-devrim döneminde nefesleri kesilen bu unsurlar?n ne devrime inançlar? vard?r, ne de bu yolda harcayacak enerjileri. Fakat yine de eski iddialar?n? sürdürmekten geri kalmazlar. SHP’de çal?şan devrimcilerdir onlar! Buna yaln?zca utanç verici dönekliği, mücadele kaçk?nl?ğ?n? perdelemek için ihtiyaç duymazlar. Bu kadarla kalsa, devrimcilik kavram?n? yozlaşt?rd?klar? halde belli bir anla.?ş göstermek belki olanaklıdır. Fakat dahas? onlar buna, devrim mücadelesinin biriktirdiği kitle potansiyelini SHP’ye çekmek ve parti içi çekişmelerde kendilerine dayanak yapmak için gerek duyarlar. B&oum;yleleri kendilerini burjuva reformist hareketin saflar?nda içten içe çal?şan devrim neferleri olarak sunarlar. Oysa gerçekte devrimci hareket içinde burjuva reformizminin uzant?lar?d?rlar.

Yeri gelmişken belirtelim; komünistlere ve devrimcilere düşen, böylelerini anlay?ş ve hoşgörüyle karşılamak bir yana, aşağ?lamak ve devrim kaçk?nlar? olarak teşhir etmek olmalıdır. Devrimin maddi ve manevi kazan&ccedi.;lar?n? koruman?n, devrime yönelme eğilimi içindeki yeni güçlerin bu tür unsurlar taraf?ndan şaş?rt?larak burjuva reformist saflara çekilmesini engellemenin bir gereğidir bu.

Halkçı küçük-burjuva akımların
yapısal tutarsızlığı

Devrimci-demokrasiye gelince, SHP solculuğu kuşkusuz bu kesimde bir çizgi değildir. Değişik vesilelerle ve değişik biçimlerde nükseden bir hastal?kt?r daha çok. Ama yap?sal bir hastal?kt?r bu.

Devrimci-demokrasi burjuva reformizmiyle araya kesin ve net bir çizgi çizememiştir, çizemez de. Halkç?l?ğ?n bir çok ideolojik öğesi, devrimci-demokrasiyi burjuva reformizmine bağlamaktad?r. 1975-.0 döneminde baz? gruplar?n, güçlü esen reformizm rüzgarlar?na rağmen CHP’ye karş? ald?ğ? aç?k ve kesin tav?r, bu çizginin çizildiği, burjuva reformizmiyle bütün ideolojik bağlar?n kopar?ld?ğ? izlenimi yaratm?şt?. Fakat bunun yaln?zca bir yan?lsama olduğu, bu ayn? gruplar?n 12 Eylül’ün hemen ertesinde, burjuva demokrasisini stratejik hedef ilan ederek Ecevit’i cephe saflarına ça.curren;?rmas? (D. Sesi, say?:12, Mart 1981) ve bununla da yetinmeyip, daha sonralar? DSP’nin şahs?nda burjuva reformist ak?m? “müttefik” ilan etmesiyle (TDKP-MK, Kas?m 1984 tarihli “DSP broşürü”), aç?k&ccedi;a anlaş?ld?.

Elbette küçük-burjuva zay?fl?ğ?n?n ve tutars?zl?ğ?n?n karş?-devrim koşullar?nda aç?ğa ç?k?ş?nın bir örneğiydi bu. Ama TDKP’nin teorik tahlillerine ve devrim anlay?ş?na daha yakından bak?l.?ğ?nda bunun bir tesadüf olmad?ğ? da görüldü. Türkiye gibi kapitalist bir ülkede, emek-sermaye çelişkisini olgunlaşmam?ş tali bir çelişki olarak gören burjuva demokratik devrim görüşünün burjuva reformizmine geniş bir etki alan? sağlayacağ? kendiliğinden anlaş?l?r. Fakat TDKP’de bunu zenginleştiren “özgünlük”ler de b.r hayli fazlayd?. Komprador kapitalizm-milli kapitalizm ikilemi içinde, milli kapitalizm ve milli burjuvaziyi, bunlar?n siyasi ifadesi olarak da kaç?n?lmaz bir şekilde burjuva demokrasisini sürekli olumlayan görüşler, karş?-devrim koşullar?nda, tasfiyeci, burjuva kuyrukçu eğilimlerin teorik köklerini/dayanaklarını oluşturdu.

Devrimci Yol ve Kurtuluş (KSD) gibi ak?mlar?n tutumu da farkl? olmad?. Kald? ki bu ak?mlar, 12 Eylül öncesinde bile burjuva reformizmine karş? siyasal planda kesin bir tav?r alabilmiş değillerdi. Devrimci Yol ‘77 seçimlerinde m.ğlak ve kaypak bir tav?r alarak, taban?n?n CHP’ye oy vermesine göz yummuştu. Kurtuluş ise, faşist terörün dozu artt?kça CHP parlamento grubunu “göreve” çağ?rm?şt?. Bunlar yaln?zca birer örnek. Bugün ise, Devrimci Yol’un bir k?s?m eski kadrosu ile taban? sessiz ve sanc?s?z olarak SHP kadrolar?na ve taban?na dönüşmüştür. Demokrasi ve siyasal mücadele anlay?şlar?ndaki evrim, Kurtuluş kökenli ak?mlar? bur.uva reformizminin yedeği haline getirmiştir. Bunlar örneğin ’87 referandumunda evet oyu kullanm?ş, bununla da kalmam?ş, genel seçimlerde Sosyalist İşçi aç?kça SHP’ye oy verme çağr?s? apm?şt?r. Radikal eğilimlerini hala koruyan Devrimci Sol bile, son erken seçimde (Kas?m 1987), y?ğ?nlara aç?k ve kararl? bir çağr? yapmak gücü gösterememiş, SHP’ye değil ama SHP’deki s ouml;zde devrimci demokratlara oy verme çağr?s? yaparak, SHP solculuğunun daha masum ve ince bir örneğini sergilemiştir.

Türkiye’nin devrimci-demokrasisi tarihsel olarak burjuva reformizminden kopuşun bir ifadesidir; fakat ideolojik-s?n?fsal konumundan dolay? bütün ideolojik bağlar?n? koparma, araya kesin ve net bir s?n?r çekme iradesinden v. yeteneğinden de yoksundur. Burada sözkonusu olan bir niyet ya da tercih sorunu değildir. Sosyalizmden etkilenme düzeyi ne olursa olsun, -ki çağ?m?zda sosyalizmden etkilenmeyen devrimci ak?m yok gibidir-, Türkiye’de devrimci demokratik hareketi var eden gerçek temel, tamamlanmam?ş burjuva devrim görevlerinin varl?ğ?d?r. Devrimci-demokrasi bu görevleri mutlaklaşt?r?p program edinerek siyaset sahnesine ç?kt?. İşte onun burjuva refo.mizmi karş?s?nda zay?fl?ğ? tam da buradan kaynaklan?yor. Burjuva devrim görevlerini abartmak reformizme aralanan bir kap? olmakla kalmaz, bir k?s?m burjuva güçlere bel bağlaman?n da zemini haline gelir. (Sözü ediln TDKP örneği bu aç?dan aç?klay?c?d?r). Geçmişte CHP, bugün SHP karş?s?nda yaşanan zay?fl?ğ?n kökleri buradad?r. Bu kök kurutulmad?kça, burjuva reformizminin ideolojik etki sahas?nda kalmak ve &cc.dil;eşitli vesilelerle burjuva güçlerden yard?m ve destek ummak kaç?n?lmaz olur. Bunun her zaman seçim destekleri biçiminde ortaya ç?kmas? da gerekmez. SHP’de çal?şan sözde “devrimci” derim döneklerine hoşgörülü yaklaşmaktan, hatta onlarla aç?k-gizli işbirliğine girmekten tutun da, burjuva partilerin olanaklar?ndan yararlanmak gerekir k?l?f? giydirilmiş legalist ve faydac? eğilimlere, baş? s?k?şt?k&cc.dil;a kendini SHP binalar?na atmaya kadar, bunun hayli anlaml? bir çok örneğini gündelik mücadelenin kendisinde bulmak mümkün. Gündelik mücadelede bu davran?şlar? kolayl?kla gösterebilen gruplar?n, ç?kça böyle görmeseler bile, SHP’yi “bizim tarafta” görme içgüdüsüyle hareket ettiklerinden kuşku duymak için bir neden yok.

Kald? ki, faşizme karş? siyasal demokrasi stratejisiyle hareket eden, özgürlük mücadelesini burjuvaziyi devirme mücadelesinden koparan ve içlerinde aç?kça, bu aşamada burjuvazinin tümüyle hesaplaşamay.z diyebilenlerin* bulunduğu küçük-burjuva demokrasisinin burjuvazinin belirli kesimlerine ilgi ve yak?nl?k duymas?, en az?ndan belli bir zay?fl?k ve zaafiyet göstermesi mant?kl?d?r da. SHP’ye duyulan ilgi, gösterilen “esneklik” ve yumuşakl?k, bu mant?ğ?n kendini dayatmas?n?n sonucudur; reformizme karş? esip savurmakla ortadan kald?r?lamayacak kadar derin ideolojik köklere sahiptir.

Burjuva reformist akımın
doğuşu ve temel misyonu

Modern bir siyasal ak?m olarak Ecevit’in şahs?nda simgelenen burjuva reformizmi, 1960’lar?n ortas?nda doğdu. Kuşkusuz bu bir rastlant? değildi.
1950’lerde h?zlanan kapitalist gelişmenin sosyal ve siyasal sonuçlar? ‘60’l? y?llarda etkisini göstermeye başladı. Modern s?n?f ilişkilerinin yay?l?p güçlenmesi, beraberinde s?n?f çelişkilerinin sertleşmesini v. bu temel üzerinde aç?k s?n?f çat?şmalar?nı getirdi. Aşağ? s?n?flar belirgin bir şekilde hareketlendiler, kapitalist gelişmenin bask?s? karş?s?nda bir dizi demokratik-siyasi istemle mücadele sahnesine ç?kt?lar. Kendiliğinden bir karakter taş?sa da modern Türkiye tarihinin ilk ciddi, etkili ve yayg?n kitle eylemlerine sahne oldu ‘60’l? y?llar. Sosyal hareketliliğe düşünsel-siyasal oluşum ve gelişmeler eşlik etti. Burjuva yorum ve i&.cedil;eriklerle çarp?t?l?p bozulmaya uğrat?lm?ş olsa da, sol düşünce ve sosyalizm istemi, yine modern Türkiye tarihinde ilk kez olarak kitlesel bir etki alan?na, gide gide tabana bu dönemde kavuştu. TİP’in kendisi, u gelişmenin bir parças?, dolays?z bir ifadesiydi.

Kapitalist gelişmenin hoşnutsuzluğa ve çeşitli istemlerle mücadele alan?na ittiği, egemen siyasal partilerden ve düzenden kopma sürecine yönelttiği y?ğ?nlar?, düzenin aş?r?l?klar?na karş? reform i.temleriyle düzen s?n?rlar?na geri çekecek bir siyasal oluşum, tam da bu koşullarda burjuva düzeni için nesnel bir ihtiyaçt?.

Öte yandan orta s?n?flar?n durumu vard?. Kapitalist gelişme bir yandan bu s?n?flar?n yaşam koşullar?n? dolays?z olarak etkiliyor, çözüyor, istikrars?zl?ğa itiyorken, beri yandan kapitalist gelişme temeli üzerinde onlar? ye.iden üretiyordu (modern sanayi ve ticaretin yan ürünleri olarak). Ara s?n?flar?n gerek çözülen gerekse yeniden oluşan tabakalar?, kapitalist gelişmenin aş?r?l?klar?n? törpüleyecek ve yumuşatacak belirli ekonomik-siyasal reform önerileriyle ortaya ç?kacak bir siyasal ak?m için elverişli bir sosyal zemin oluşturuyordu.

H?zlanan kapitalist gelişmenin yaratt?ğ? bu nesnel ihtiyaçlar, siyasal yank?s?n? ve ifadesini, o dönem mevcut gerici burjuva partiler içinde tarihsel özellikleri nedeniyle yap?s? buna en uygun CHP bünyesinde buldu. “.Ortan?n Solu” ak?m? böyle doğdu. Bunun, kitle hareketlerinin yayg?nlaşt?ğ? ve TİP’in yank? yaratan seçim başar?lar?n?n yaşand?ğ? bir döneme (1960’lar?n ortas?) paralel düşmesi, kuşkusuz dikkat çekici ve aç?klay?c?d?r.

Burjuva reformist ak?m son 15-20 y?lda Türkiye devrimi karş?s?nda dalgak?ran rolü oynad? ve bunda bir hayli başar?l? da oldu. Burada özellikle dikkat çekmek istediğimiz nokta, bu ak?m?n daha ilk ç?k?ş?ndan itibaren bu mi.yonunu aç?k ve net olarak ifade etmesidir.

Bu ak?m?n öncüsü ve simgesi B.Ecevit, 18. CHP Kurultay? öncesinde (Ekim 1966) Ortan?n Solu isimli kitab?n? yay?nlad?. Kitab?nda ana tema olarak devrim ve komünizm tehlikesini işliyor ve bu tehlikeyi ancak “Ortan?n Solu” p.litikas?yla engelleyebileceklerini savunuyordu. Ecevit çok bilinçli bir misyona talipti. Artan kapitalist gelişmenin s?n?f çelişkilerini keskinleştirdiğini, sosyal problemleri art?rd?ğ?n?, bunun ise ülkeyi devrim ve komünizm tehlikesiyle karş? karş?ya b?rakt?ğ?n? düşünüyor ve bunun ancak “sol” ç?k?şlarla engellenebileceğini savunuyordu. “Ortan?n Solu” politikas? bunun reçetesiydi. Kapitalist gelişmeni. aş?r?l?klar?n? törpülemeye ve böylece s?n?f çelişkilerini yumuşatmaya dönük öneriler, sunduğu program?n esas?n? oluşturmaktayd?. Böyle bir program, hem tekelci sermayenin ekonomik ve siyasal tekeli karş?snda orta s?n?f özlemlerine denk düşecek, hem de sol bir demagojiyle süslendiği ölçüde aşağ? s?n?flar?, işçi ve emekçi s?n?flar? aldatma işlevi görecek, sola aç?lan kesimlerinin deste&cur en;ini alacakt?.

Sosyal demagojiden ve gerici ütopyalardan oluşan bu program?n uygulanma şans? yoktu ama, düzen için emniyet sübab? ve devrime karş? dalgak?ran rolünü fazlas?yla oynayabilirdi. Bu nedenle doğuşundan itibaren sermaye ta.af?ndan sempatiyle karş?land?.

Ecevit’in genel başkan oluşuyla birlikte CHP’ye egemen hale gelen burjuva reformist ak?m, işçi s?n?f?n?n ve emekçi y?ğ?nlar?n sola aç?lan kesimleri üzerinde h?zla etkinlik kurmaya başlad?. Mücadelenin yü.selişi ve reformist demagojilerin pratikte aç?ğa ç?k?ş? ölçüsünde bu etkinlik 1970’lerin sonuna doğru bir süre için gerilese de, bugün gücünü koruyarak devam ediyor. Kuşkusuz y?ğ?nlar?n reformist ak?ma eski canl?, coşkulu, umut yüklü bağl?l?ğ? sözkonusu değildir art?k. Zengin olaylara sahne olan son 15 y?lda yaşanan tecrübeler y?ğ?nlar?n, özellikle de işçi erin bilincinde belli izler elbette b?rakt?. Fakat reformist ekinliğin hala sürdüğü de bir gerçektir. Her şey bir yana, sol harekette güçlü SHP solculuğu bile bunun göstergesidir.

İşçi sınıfı hareketi, sol hareket
ve burjuva reformizmi

Türkiye işçi s?n?f?n?n tarihi yüzy?l?m?z?n öncesine kadar uzan?r. Ama saflar?n?n kalabal?klaşmas?, belirli bir ağ?rl?ğa kavuşmas? son 40 y?lda gerçekleşti. Bu da onun çok genç ve deneyimsiz oldu&curr.n;unu gösterir. Bu durum, reformist ak?m?n şekillendiği ’60’larda özellikle belirgindi (şu son 20 y?l?n s?n?fa çok şey kazand?rd?ğ? kesindir). Saflar? yeni yeni kalabal?klaşan ve hissedilir bir mücadele eğilimini henüz sergileyen Türkiye işçi s?n?f?n?n, reformist ideolojik etki sahas?na girmesi, kullan?lan yoğun sosyal demagojiye aldanmas? anlaş?l?r bir şeydir.

Fakat dahas? var. Türkiye işçi s?n?f? politik temsilcisinden yoksundu. İşçi hareketini devrimci kanallara çekecek, siyasal gelişimini kolaylaşt?racak, örgütleyecek, bağ?ms?z s?n?f kimliğine kavuşturacak mar.sist-leninist bir parti yoktu. Böylece, mücadele sahnesine ç?kan işçi hareketi sol sloganlar kullanan burjuva reformizmi karş?s?nda savunmas?zd?. Bu, 1960’larda büyük bir güç kazanan sol hareket gerçeği ile çelişkili gibi görünüyor. Değil; iki aç?dan: Birincisi, dönemin tüm sol grup ve ak?mlar? ideolojik konumlar?, programlar? ve sözde devrim stratejileriyle burjuva reformizimin etki sahas?nda.d?lar. Burjuva sosyalizmi burjuva reformizminin alternatifi değil, etki alan?yd?. İkincisi, gerek TİP gerek MDD Hareketi, işçi s?n?f?na değil, başka güçlere bel bağlad?lar. Birincisi oy desteği ve parlamente avanakl?ğa, ikincisi öğrenci hareketiyle desteklenen kemalist cunta hesaplar?na vermişti kendini.
’70’lerin baş?nda, doğuşu burjuva reformizminden kopuşu ifade eden devrimci-demokrasi (71 Devrimci Hareketi) ise, siyasal sahneye macerac? bir ak?m olarak ç?kt?ğ? için işçi s?n?f? bir yana, genel olarak y?&curre.;?nlara ilgisizdi. Dahas? ald?ğ? ağ?r yenilgiyle, burjuva reformizminin ve onun soldaki uzant?s? revizyonizmin güç toplamas?na zemin haz?rlad?.

Yine de, hayli suland?r?lm?ş bir slogan düzeyine indirilmiş olsa bile, 1965-71 döneminin sosyalizm vurgusu, işçi s?n?f?n?n ve emekçilerin çok dar olmakla birlikte belli bir kesimini reformist ak?m?n siyasal denetimi d?ş?nda t.ttu. Zaten burjuva reformist ak?m henüz sol hareketi etkisi alt?na alacak koşullara kavuşmuş da değildi.

12 Mart karş?-devriminin sonuçlar? reformist ak?m?n CHP’de egemen hale gelmesiyle birleşince bu koşullar oluştu ve Türkiye’de reformizm rüzgar?n?n çok güçlü estiği ve sol hareketi sürekli etki .lt?nda tuttuğu bir dönem başlad?. Sözkonusu dönemin (1973-80) yayg?n kitle mücadelelerine ve devrimci-demokratik ak?m?n sürekli güç kazanmas?na da sahne olduğu düşünülürse, bu şaş?rt?c?.gelebilir. Dönemin elverişli koşullar?nda çok daha yayg?n, güçlü, militan olabilecek ve ileri hedeflere yöneltilebilecek bu mücadelenin, bizzat reformizmin ideolojik-siyasal etkinliğinden dolay? bu boyutlara ul.şamad?ğ?, reformizmin kitle hareketini dizginlemede ve s?n?rlamada hayli başar?l? bir rol oynad?ğ? gerçeği bir yana b?rak?l?rsa; geriye, kuşkusuz bu ayn? gerçeğin öteki yüzü olarak, devrimci demokasinin daha önce sözü edilen temel ideolojik zaaflar? ve zay?fl?klar? kal?yor.

Burada modern revizyonizmin y?k?c? etkisinin sözünü etmek bile gereksiz. Revizyonizmin her çeşidi son 15 y?ld?r şaşmaz bir şekilde burjuva reformist ak?ma hizmet ediyor. Yaln?zca reformist platformuyla değil, özellikle se&.cedil;im dönemlerinde yapt?ğ? aç?k çağr?lar?yla da sürekli olarak y?ğ?nlar? reformizmin etki alan?na çekiyor. Revizyonist ak?m ayn? zamanda burjuva reformist etkiyi sol harekete, devrimci-demokrat ak?mlar.n bir çoğuna taş?yan bir köprüdür de. Fakat revizyonist harekete en uzak olanlar?n bile 12 Eylül sonras?nda burjuva reformist hareket karş?s?nda gösterdiği aç?k ve vahim tutars?zl?klar, revizyonizmin taş d?ğ? etki ne olursa olsun, sorunun temelinde halkç? devrim ve mücadele anlay?ş?n?n yatt?ğ?n? aç?kl?kla gösteriyor.

Bilindiği gibi, “halk”, “halkç?l?k” burjuva reformist ak?m?n baş?ndan itibaren işlediği ana temalar oldu. Buna yoğun bir sosyal demagoji, bask? ve yoksulluk edebiyat? eşlik etti. Sosyal demagoji sahte sol siy.sal şiarlarla birleştirildi (Ecevit, özellikle ilk dönemlerde anti-faşist, anti-emperyalist istemlerin çoğunu istismar etti). Bütün bunlar y?ğ?nlar nezdinde devrimci-demokrasinin şiar ve hedefleriyle CHP’nin demagojik şiar ve vaadleri aras?ndaki ayr?m? belirsizleştirdi. Zira devrimci-demokrasi de bask? ve yoksulluk edebiyat? ile faşizme karş? demokrasi hedeflerinin ötesine geçemiyordu y?ğ?nlara seslenirken. Buna bir çok grubun CHP karş?.?nda aç?kl?k, netlik ve kararl?l?ktan yoksun kaypak tutumu eklenince, mücadeleye kat?lan y?ğ?nlar?n bile burjuva-reformizmine dönük umutlar? canl? kalabiliyordu. Mücadeleye devrimci-demokrasinin denetiminde kat?lan y?&curen;?nlar, burjuva siyasal arenada, özellikle de seçimlerde CHP’yi desteklemekten geri kalm?yorlard?.

K?saca şöyle özetlenebilir: ‘70’lerde mücadeleye kat?lan y?ğ?nlar üzerinde devrimci hareketin etkinliği ile reformist hareketin etkinliği içiçeydi. Asl?nda bu, bir çok militan için de geçerliydi. 12 Eylül sonras?nda h?zl? devrimcilikten SHP solculuğuna kolay ve sanc?s?z geçişin s?rr? da buradad?r. Ya da şöyle de denebilir; bu içiçelik olgusu. devrimci-demokratik hareketteki SHP solculuğunun maddi temelidir. Bunun daha ilginç bir sonucu var. Kendi ideolojik zay?fl?k ve tutars?zl?klar?n?n bir sonucu olarak taban? burjuva reformist etkiye aç?k kalan devrimci-demokrasi, bizzat bu taban eğiliminin bask?s?yla da burjuva reformizmi karş?s?nda tutars?zl?ğa düşebiliyor. Çift yönlü bir etkileşimdir bu. (Seçimlerde al?nan tutars?z ve kaypak tav?rlar?n temelinde yatan nedenlerden biridir bu ta an bask?s?.)

12 Eylül karş?-devriminin kolay başar?s?n? kitleler üzerindeki reformist etkiye bağl?yor pek çok grup. Kuşkusuz bu doğrudur. Fakat tutars?zl?k, bu etkinin nedenlerini değerlendirmeye gelince faturan?n yaln?zca revizyon.zme kesilmesidir. Oysa bu etki ayn? zamanda devrimci-demokrasinin kendi platformunun ürünüdür. Reformizmi hakl? olarak faşizmin koltuk değneği olarak görenler bile, bu gerçeğin en aç?k sonuçlar?yla ortaya ç?kt?ğ? bir dönemde, reformist ak?m?n y?k?c? karş?-devrimci kimliğini sergileyeceklerine, ona ilişkin yeni hayaller yaym?şlard?r. Kitlelerin kendi öz tecrübeleri olarak yaşad?klar? hayal k?r?kl?klar? bili ce ç?kar?lacağ?na, reformist ak?ma taze kan sağlanm?ş, müttefik ilan edilmiştir. Faşizme karş? demokrasi stratejisi üzerine oturan bir devrim görüşünün sonuçlar? oldu bunlar.** Ayn? dönemde Ecevit ve CHP yönetiminin, devrimci hareketin ezilmesi ve tasfiye edilmesinde faşist cu.taya destek verme ve “işlerini kolaylaşt?rma” karar? ald?klar? ise belge ve tan?klarla çoktan aç?ğa ç?km?ş bulunuyor.

Burjuva reformist hareket:
Devrime karşı dalgak?ran

Geride kalan 20 y?l, burjuva reformist ak?m?n gerici, karş?-devrimci, hain kimliğini, devrim ve işçi hareketine karş? oynad?ğ? rolü bütün aç?kl?ğ? ile sergilemiştir. Bugün art?k kendini sosyal-demokras. olarak tan?mlayan burjuva-reformist hareket, bütün varl?ğ?yla kapitalist düzenin ve burjuvazinin hizmetindedir. Siyaset sahnesine daha baş?ndan bu bilinçle ç?km?şt?r ve son 20 y?lda eksiksiz olarak bunun gereklerini yerine getirmiştir.

Burjuva reformist hareket, işçi s?n?f?n?n devrimci politik gelişiminin ve bağ?ms?z s?n?f kimliği kazanmas?n?n önündeki en büyük engeldir. Reformist harekete karş? aç?k, net, kesin, uzlaşmaz bir mücadele .erilmeden, işçiler üzerindeki etkilerine karş? sistemli bir savaş yürütülmeden, s?n?f kimliği kazanm?ş sosyalist bir işçi hareketi hayaldir.

İşçi hareketinin sosyalist gelişimi acil göreviyle karş? karş?ya olan komünistler, reformist hareketin işçiler üzerindeki etkisine karş? mücadeleyi devrimci saflarda bugün “SHP solculuğu” olarak yans?.an eğilimlere karş? mücadeleyle birleştiremedikleri sürece, görevlerinin gereklerini yapm?ş say?lmazlar ve çabalar?nda gerekli başar?ya ulaşamazlar.

Türkiye’de bugün ç?plak bir sermaye diktatörlüğü var. Faşizm bu sermaye diktatörlüğünün ald?ğ? somut biçimdir. Faşizme karş? mücadele bu diktatörlüğ&.uml;n biçiminde değişim yaratmaya indirgenmeyecekse eğer, -ki bu burjuva reformizmine kap?n?n aralanmas?d?r-, bu diktatörlüğü y?kmak, burjuvazinin siyasal ve iktisadi egemenliğine son vermek mücadelesinin bir parças?d?r yaln?zca. Türkiye devrimi proleter sosyalist niteliktedir. Burjuva-demokratik devrim görüşü (MDD, UDHD, DHD, anti-emperyalist demokratik devrim vb. hangi isme bürünürse bürünsün, &.uml;zü ayn?d?r), emek-sermaye çelişkisinin temel çelişki olduğu bir ülkede reformizme aç?lan bir kap?d?r. Dolay?s?yla SHP solculuğuna karş? mücadele, halkç? devrim görüşüne karş? m¨cadelenin de bir parças?d?r.

Kapitalist düzene ve burjuva siyasal iktidara karş? verilecek bir mücadele, burjuva güçler hakk?nda en ufak bir hayal yaratmaz. “Faşizme karş? ve demokrasi için” mant?ğ?, bu tür hayallerin toprağ?d?.. Bunu devrimci hareketin son 15 y?ll?k deneyimi de aç?kl?kla göstermiştir. Burjuva bir toplumda siyasal demokrasiyi (ki burjuva demokrasisidir) siyasal strateji olarak benimsemek, kaç?n?lmaz olarak reformizme götürür. Devrimci-demokrasinin bugün bu stratejik hedefe devrimci yollardan varmay? amaçlamas?, yar?n liberalleşerek yozlaşmas?na engel değil. 12 Eylül sonras?nda, Dev-Yol, Kurtuluş ve TDKP önderliklerinde liberal tasfiyeci eğilimle.in bu kadar kolay yeşermesi, binlerce militan?n sanc?s?z bir şekilde burjuva reformist harekete kat?lmas?, fakat kendini yine de belli bir vicdan rahatl?ğ?yla “devrimci” olarak görmesi vb., tüm bu olgular rastlant? değilir ve salt karş?-devrimin yaratt?ğ? y?lg?nl?ğ?n sonuçlar? olarak da görülemezler.

Burjuva reformizmi, işçi hareketinin bağ?ms?z s?n?f kimliği kazanmas?n?n değil yaln?zca, genel devrim mücadelesinin de en büyük engelidir. Reformist hareket devrimin dalgak?ran?d?r. Hoşnutsuzlukla düzenden ko.an y?ğ?nlar için yeni bir tuzakt?r. Reformist hareketin gücü, devrimin maddi ve potansiyel güçlerini emip eritmesinden kaynaklan?yor. Reformist hareketin güçlenmesi devrimci hareketin güç kaybetmesidir, aradaki ilişki ters orant?l?d?r. Reformist hareketin güç kazanmas? ve hükümet olmas?yla devrim mücadelesi için daha elverişli koşullar?n doğacağ?n? sananlar gaflet içindedirler. Böyleleri u.un vadeli perspektifleri ve ç?karlar? bir yana koymaktad?rlar. Reformist hareketin baz? geçici tavizleri, devrimci kitle potansiyelini eritip düzene bağlaman?n karş?l?ğ? olarak sağlad?ğ?n?n bilincinde de&curen;ildirler. Bu tür iğreti “kazançlar” devrimi zay?flatma, y?ğ?nlar? devrimden al?koyma pahas?nad?r.

Başar?l? bir devrim mücadelesi, burjuva reformist harekete karş? aç?k, ilkeli ve tavizsiz mücadele ölçüsünde olanakl?d?r. Bu mücadele stratejik önemdedir.
SHP solculuğuna karş? mücadelenin büyük önemi de as?l buradan gelmektedir.

Eylül 1988
(Ekim, sayı: 12)

* Bunu diyenler, emek-sermaye çelişkisi temel çelişkidir demeyi de ihmal etmiyorlar art?k. Maoculuğa verip veriştiriyorlar, ama maocu “baş çelişki” anlay?ş? iliklerine işlemiş olmal? ki onu yeni biçimler i&ccedi.;inde yeşertebiliyorlar.

** “Türkiye’de hala gerekli olan burjuva demokrasisidir. Burjuval? ya da burjuvazisiz, ama burjuva karakteriyle bir demokrasiye ülkemiz mutlaka ulahacakt?r.” (D. Sesi, Mart ’81) Bu sözleri, Ecevit’in işçi-köylü ittifak?na kat?lmas? gerektiği çağr?s? izliyor. Bu çağr? dört y?l sonra DSP’nin şahs?nda yinelendi; burjuva-reformist ak?mla .ark?n, hedeflerde değil yaln?zca yöntemlerde olduğu ilan edildi ve bu düşünce hararetle savunuldu.