22 Mayıs'04
Sayı: 2004/20 (12)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist-siyonist katliamcılığa karşı Ortadoğu'da direniş ateşini büyütelim!
  Türkiye boydan boya bir Ebu Garipler ülkesidir!
  12 Eylül faşizminin hükmü sürüyor!
  DGM'ler tabela değiştiriyor...
  NATO'nun yeni misyonu: Ortadoğu'nun Balkanlaştırılması
  NATO ve işgal karşıtı eylemlerden...
  Halkların kardeşliği ve barış için NATO Zirvesi'ne karşı hazırlanmalıyız!
  Türk-İş Başkanlar Kurulu yılın ilk toplantısını yaptı...
  Sümerbank işçileri ile konuştuk...
  Çiğli İşçi Kurultayı'na çağrı...
  1 Mayıs aynasında NATO Zirvesi'ne hazırlık
  NATO karşıtı kampanyada yeni bir çalışma düzeyine doğru...
  Kukla yönetimin başı da öldürüldü...
  30 Haziran'da yönetim Iraklılar'a mı devredilecek?
  ABD'nin yenilgiyi kabul etmesi uzun sürmeyecek"!
  "Uygar dünya" siyonist vahşeti izliyor
  Cenevre'de kamu çalışanları ayakta!
  Ekmek ve Adalet Dergisi Genel Yayın Yönetmeni'nden mektup...
  Bültenlerden...
  Türkiye'nin "gururu": 2004 Eurovision şarkı yarışması!
  ODTÜ'de sol içi çatışma sorumsuzluğu...
  Basından...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
“ABD’nin yenilgiyi kabul etmesi uzun sürmeyecek”!

(ABD’li öğretim üyesi Michael Mann ile yapılan ve Alman Tageszeitung
gazetesinin 15 Mayıs ‘04 tarihli nüshasında yayınlanan röportajı
M. Sinan çevirdi...)

Taz: Ebu Garib Hapishanesi’nden yansıyan görüntüler, ABD’nin “demokratik” müdahalesinin stratejisi mi oluyor?

Micheal Mann: Sanırım Irak’taki savaş çoktan kaybedildi. Bu skandal, yenilgiye ek olarak, moral değerlerin de tükenişini anlatıyor. Bu fotoğraflar bütün bir Arap aleminde ABD karşıtı haklı bir tutumun oluşmasını da beraberinde getirdi. Benzeri olayların Guantanamo’da, Air Base’de (Afganistan) yaşanıldığı da ortaya çıkmış durumdadır. Cenevre Anlaşması’nın bu vesile ile ihlali gündeme geldi. Unutmamak gerekir ki, bu ihlalin sorumluları, Bush, Rumsfeld ve ekibidir. Ayrıca yapılan işkenceler sıradan askerin işi de değildir. Özel eğitimli birlikler bu işle görevlendirilmiş durumdadırlar ve bunlar emirleri de en tepeden almaktadırlar. Aslında bugün ortaya çıkanları, direniş başlar başlamaz tahmin etmeliydik.

Taz: Farklı bir politik tutuma herhangi bir şans tanıyor musunuz?

Michael Mann: Daha az yanlışla en fazla birkaç saat daha orada kalma şansını elde edersiniz. Fazlası yok. Fakat temel sorun, Irak’ta şu an desteklenebilecek demokratik güçlerin yok denecek kadar az olmasıdır. Eğer bu toplumda demokratik güçler var olmuş olsaydı, ne ABD ile işbirliği bu tarzda olurdu ne de bu müdahaleye en başından sessiz kalınırdı. Etnik bir takım farklılıkların sebep olduğu ayrılıklar her ne kadar köklü bir Irak milliyetçiliğinin önünde engel olsa da, ABD ile işbirliği içinde olanlar halk içinde hain olarak tanımlanmaktadırlar. ABD bu müdahale ile tarihte ilk kez, Iraklılar’ın ortak bir sorun etrafında birleşmelerine neden oldu. Bu birlikteliğin ana konusu, ABD işgalinin reddidir.

Taz: Siz ABD’nın savaşı kaybettiğini söylediniz. Gerçekten ABD’nin askeri olarak yenilgisi ve Irak’tan kovulması mümkün mü?

Michael Mann: Bu yaşanılmamış bir şey değildir. Almanlar’ın Yugoslavya’daki halini düşünün. Onların da askeri gücü Tito’nun partizanlarına yetmemişti. Yine Vietnam’daki Amerika’yı düşünün. Bugüne kadar gerilla savaşına karşı kazanan olmamıştır. Bin Ladin bir şeyi doğru söylüyor; “Amerikalılar yüksek oranda bir askeri kaybı göze alamazlar.” Vietnam savaşı sırasında, Amerika’daki toplumsal muhalefetin oluşması 40 bin askerin yaşamına malolmuştu. Fakat Irak’ta daha 800 Amerikan askeri ölmeden korkunç bir moral çöküş yaşanıyor. Daha ne kadar zaman ABD Irak’ta kalabilir ben de bilemiyorum. En fazla 6 ay, 1 yıl, bilemediniz 1.5 yıl. Öyle sanıyorum ki, Irak’tan büyük bir yenilgi alarak çekilmek zorunda kalacaktır.

Taz: Amerikan halkı bütün bu olanlardan nasıl etkileniyor? Görüldüğü kadarıyla, Demokrat Parti adayı John Kerry de bu yaşanılanları propaganda malzemesi olarak kullanmıyor...

Michael Mann: Ebu Garib’den yansıyanlar Amerikalılar’ı gerçekten de şok etti. Böyle bir şey beklenmiyordu. Kerry dış politika konusunda şaşırtıcı deredece güçsüz bir insan.

Taz: Fakat bir açıklama yapıp, “çekilmek zorundayız” diyebilirdi. ABD başkanı olmak isteyen bir politikacı için bu çok mu zor?

Michael Mann: Aslında bugüne kadar böyle bir açıklama yapılmamış olması onun adına bir zayıflıktır. Sanıyorum bu durumu Amerikalılar’ın kabul etmesi için henüz erken. Amerikan halkı, Irak’ta yaşanılanların tam olarak neler olduğunu henüz realize edebilmiş değildir.

Taz: Irak’ın işgali ve bugün ABD’nin içinde bulunduğu koşullar, sizin “Aciz Süpergüç” tezinizi doğruluyor. Siz ABD’nin yabancı ülkeleri yönetme konusunda gerçekten yeteneksiz olduğuna inanıyor musunuz?

Michael Mann: Klasik anlamdaki imparatorluklarla bugünkü ABD emperyalizmi tabii ki karşılaştırılamaz. İki farklı şey. İmparatorlukların varolduğu dönemlerde, aydınlar ve gençler, sömürgelerin sivilizasyonu ve de hümanist duygularla buralara koşarlardı. Bugün hangi Amerikalı Irak’a gitmek ister? Amerikalılar’ın buna ne cesaretleri ne de dil bilgileri var. Görebildiğim kadarıyla, ABD emperyalizmi en iyi kendisini pop-kültürle ifade edebiliyor. Bu konudaki başarıları tartışmasızdır.

Taz: ABD’nin askeri müdahaleleri neredeyse herkesi kendisine düşman yapmış. Bunu başarmada oldukça yetenekli görünüyorlar...

Michael Mann: Bunu iddia etmek biraz abartılı olur. Gelişmekte olan ülkelerin çoğu Amerika’yı kendilerine örnek alırlar. Ayrıca ABD’nin Irak’ı işgali kimi Iraklılarca da selamlanmış ve doğru bulunmuştu. Neredeyse kendilerini ABD’nin 51. eyaleti olarak görenler vardı. Fakat gelişen direniş, Irak halkını ABD’den her geçen gün biraz daha uzaklaştırmıştır.

Taz: Irak’ta yaşanan fiyasko Bush hükümetiyle özdeşleştirildi. Yaşanan bu fiyasko, ABD’de yeni bir hükümetin kurulmasının yasal zeminini de oluşturmadı mı?

Michael Mann: Bu çok kolay bir şey değil. Ayrıca ABD devlet başkanının adının Bush ya da Kerry olması bir şeyi değiştirmez. Bu bir sistem.

(Michael Mann, Yale ve Cambridge üniversitelerinde siyasal bilimler dersi vermektedir. Amerikan ve İngiliz vatandaşıdır. 2003 yılında yayınlanan “Süper Gücün Aczi” adlı kitabı büyük bir ilgi gördü -Tageszeitung’un notu...)



Bu vahşete nasıl seyirci kalınabilir!

Ortadoğu halkları dünyanın gözü önünde katlediliyor. Filistin’den ve Irak’tan katliam haberlerinin gelmediği gün yok. Son olarak Refah’taki mülteci kampında gösteri yapan Filistinliler’in üzerine İsrail helikopterleri, Irak’taki düğün evine ise ABD işgalcileri havadan füzeler yağdırdılar. Yine katliam, yine vahşet, yine ölüm... Çoğu çocuk olmak üzere onlarca kişi katledildi, yüzlercesi yaralandı. Filistin ve Irak halkına karşı dünyanın gözü önünde uçak ve helikopterlerle yağdırılan bomba ve füzelerle en gelişmiş modern silahlarla ölüm ve kan kusuluyor.

Taşlarından, sapanlarından ve bedenlerinden başka silahları olmayan Filistin halkının, direnişten başka seçenekleri olmayan işgal altındaki Irak halkının özgürlük tutkusunu ne katliamlar, ne tel örgülü duvarlar, ne de işgaller boğabiliyor. Her katliam, Filistinliler’in, Iraklılar’ın öfkesini, kinini daha da büyüterek isyana güç veriyor. Direniş ateşini daha da harlandırarak işgalcilerin yüreğine korku salıyor.

İnsanım diyen, içinde birazcık da olsa insanlık onurunu taşıyanlar bu katliamlara sessiz kalamaz. Katliama sessiz kalmak vahşete suç ortağı olmaktır. Seyirci kalmak, insanlık onurunun ve geleceğinin ayaklar altına alınmasıdır.

Katliama sessiz kalmayalım. Onların direnişlerini bulunduğumuz her alanda büyütelim. Direnişin sesi soluğu olalım. Direnişe destek komiteleri kuralım ve eylemli tepkilerle alanlara çıkarak direnişe güç verelim. Irak ve Filistin halkının yalnız olmadığını, katliamcı güçlerin suratlarına haykıralım.