6 Kasım '04
Sayı: 2004/44 (36)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist barbarlık ve kapitalist yıkımın pençesindeki dünyada emekçilerin geleceği
  Felaket tsunaminin değil emperyalizmin eseridir.
  Deprem ve onbinleri yutan dev dalgalar
  Özelleştirme talanı sürüyor!
  Soruşturma terörü yine sahnede!
  2004 yılında sınıf hareketi
  2004 yılı ve kamu emekçileri hareketi
  Başbakan'ın Suriye gezisi
  Ekonomik büyüme ve işsizlik
  Kürt liberallerinin AB hüsranı
  BDSP'den sempozyuma çağrı
  Yoksulluğa mahkum, yozlaşmaya teslim olmayalım!
  Gençlik hareketi ve komünist gençliğin görevleri-2 / Orta sayfa
  İÜ'de ortak çalışmamız güçlenerek sürüyor
  Mimar Sinan Üniversitesi öğrencileri gözetleniyor
  YTÜ Davutpaşa Kampüsü'nde şenlikli eylem
  Irak'ı işgal eden emperyalist ordular acz içinde
  İşgalci askerler katlettikleri Iraklılar'ın organlarını da çalıyor
  Ertelenen Ukrayna seçimleri yeniden yapıldı
  2005'e girerken.../2
  Genç İşçi Bülteni'nden
  Esenyurt-Kıraç İşçi Bülteni'nden
  Toplumcu şair Şükran Kurdakul'u yitirdik
  Katliamlara karşı direniş kazanacak!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Deprem ve onbinleri yutan dev dalgalar...

Sadece doğal afet mi?

Güneydoğu Asya?da yaşanan deprem ve neden olduğu tsunami tam bir felakete dönüştü. Sadece açıklanan ölü sayısı 100 bini aşmış durumda. Kayıp olduğu söylenen onbinlerce kişinin büyük bir çoğunluğunun da öldüğü hesaba katıldığında, bu rakama yeni onbinler eklenecek. Özellikle tsunaminin vurduğu Sri Lanka, Endonezya, Hindistan ve Tayland?da ölü sayısı günden güne artıyor.
Evsiz kalan 15 milyonu aşkın kişinin açlık, susuzluk ve salgın hastalık tehlikesi altında bulunduğu sık sık uluslararası yardım kuruluşları tarafından dile getiriliyor. BM Çocuk Fonu (UNICEF), özellikle ailelerini kaybeden yüzbinlerce çocuğun kolera, ishal ve diğer ölümcül hastalık tehlikesi altında bulunduğunu duyurdu.

Basın tekellerinin sahte gözyaşları

Bu felaket, son günlerde tüm yazılı ve görsel medyanın, haber ajanslarının manşetlerinden düşmüyor. İnsani değerlerini son zerresine kadar tüketen sermaye medyası timsah gözyaşları döküyor. Bunların dinci kesimi ise, bu vesileyle ilahi güçlere sığınmanın önemine daha çok vurgu yapma fırsatını kaçırmıyor.
Sermaye medyasının öne çıkardığı söylem ?son yüzyılın en büyük felaketi? ifadesinde somutlanıyor. Oysa emperyalist-kapitalist sistemin son yüzyılda insanlığa yaşattığı felaketlerle kıyaslandığında, deprem ve tsunami çok basit bir olay olarak kalır.
İki emperyalist paylaşım savaşı 70 milyon insanın ölümü, 100 milyonu aşkın insanın da sakat kalmasıyla sonuçlanmıştı. Bu muazzam felaketleri insanlığın başına doğa değil, fakat kapitalizmin beşiği olan Avrupa emperyalizmi açmıştı. Depremin olduğu bölgeye yakın yerde, Japonya?nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombaları atarak yüzbinlerce insanı katleden de tabiat değildi. Emperyalist-kapitalist sistemin yeni jandarması ABD emperyalizminin ta kendisiydi. Dünya jandarması ABD, son birbuçuk yıl içinde Irak?ta, en az deprem ve tsunaminin neden olduğu kadar insan katletmiştir ve halen bu kıyıma devam etmektedir. Tabii Ruanda?da bir milyona yakın insanın öldürülmesine yolaçan emperyalistler arası çıkar çatışmalarını da unutmamak gerek.
Daha da çoğaltılabilecek bu örneklerin de gösterdiği gibi, ?asrın felaketi? türünden söylemler gerçeği yansıtmıyor. Tam tersine, bu söylemler, tarihsel ve güncel gerçeklerin üstünü örtmek için özellikle öne çıkarılıyor.
Medyanın üzerinden atladığı bir diğer önemli husus ise, depremin olduğu bölgenin 50 yıla yakın bir süredir emperyalist güçlerin nükleer deneme yaptıkları bölge olmasıdır. Bu denemelerin doğa ve insan üzerinde yarattığı yıkıcı etkiler biliniyor. Dolayısıyla emperyalistler kendilerinden uzak olan bu bölgeyi bu amaçla kullanmışlardır.
Bu denemelerin fay hattı ve deniz dibinde ne tür etkiler yarattığına dair bilimsel incelemelerin yapılmasına pek tanık olunmamıştır. Fakat yarattığı diğer tahribatların yanısıra, bu nükleer patlamaların fay hattına etki etmediğini kimse iddia edemez.

Dünyayı izleyen uydular ne işe yarıyor?

Emperyalist ülkelerin yerleştirdikleri başta olmak üzere, dünyanın çevresindeki uydular, gezegenimizi bir ağ gibi sarmıştır. Bu uydularla dünyanın karış karış izlendiği de bir sır değil. Elbette bu izleme militarist amaçlar için yapılıyor. Örneğin Irak?ta bombalanan hedefler uydudan tespit ediliyor. Sözkonusu yerler öyle çok büyük de değil. Bu bir fabrika veya hastane de olabilir. Hatta bazen hareket halindeki bir araç bile olabilir.
İletişim açısından olaya bakıldığında da benzer bir durum sözkonusu. ABD emperyalizmi kurduğu dinleme merkezleriyle, dünyada yapılan tüm telefon görüşmeleri, faks, elektronik posta gibi tüm haberleşme araçlarını izleyebiliyor.
Dünyayı bu kadar gelişmiş bir teknikle izleyip dinleyen emperyalistler, okyanusta gerçekleşen ve neredeyse bölgedeki tüm ülkeleri etkileyen tsunamiyi haber verme zahmetine katlanmıyorlar. Bu dev dalganın kıyıya ulaşması yaklaşık bir saat zaman aldığı için, önceden haber verilseydi, onbinlerce insanın hayatta kalması mümkün olacaktı. Ancak tekniği geliştiren emperyalistlerin amacı olası felaketleri önden haber vermek değil, saldırganlık ve savaş konusunda rakiplerine üstünlük sağlamaktır. Bundan dolayı uydudan izledikleri tsunami hakkında herhangi bir uyarı yapma gereği duymamışlardır. Tsunaminin uydudan çekilmiş fotoğraflarını yayınlayan kokuşmuş sermaye medyası, bu gerçeğin de üstünden atlıyor.

Emperyalist-kapitalist sistem ve
insani yardım


BM ve diğer yardım kuruluşları tarafından her gün yinelenen açıklama ve uyarılarda, 15 milyona yakın insanın temiz su, yemek ve barınma olanağından yoksun olduğu dile getiriliyor. Bu ihtiyaçların karşılanmaması durumunda ise, deprem ve tsunaminin yarattığından çok daha büyük bir felaketin yaşanabileceği konusunda uyarılarda bulunuluyor. Bu felaketin önlenebilmesi veya asgariye indirilmesi için milyarlarca dolar, yardımları yerine ulaştırabilmek için teknik donanım ve iyi bir organizasyon gerektiği dile getiriliyor.
Eğer istense bunları sağlamak zor olmazdı elbette. Hem teknik açıdan hem de maddi açıdan bu ihtiyaçların karşılanması mümkün. Hal böyleyken, emperyalist-kapitalist dünyanın efendileri kıllarını dahi kıpırdatmıyor. Dünyanın öbür ucundan yüzbini aşkın askerden oluşan işgal ordularını, silah ve teçhizatlarıyla beraber birkaç gün içinde Irak?ın etrafına yerleştiren emperyalist zorbalar, yaşamı tehlikede olan milyonlarca insan için rahatlarını bozmuyorlar bile.
Yaptıkları açıklamalarda sahtekarca üzüldüklerini söyleyen bu güçler, devede kulak kabilinden maddi yardım yapacaklarını söylemekle yetindiler. Bir ile yirmi milyon dolar arasında değişen bu rakamların olası felaketi önlemekten çok uzak olduğu açıktır. Büyük bir felaketin önüne geçebilmek için milyarlarca doların gerekli olduğu söylendiği halde, verileceği söylenen yardımlar ancak 50-60 milyon dolar civarındadır.
Bitmekte olan 2004 yılında silahlanma ve askeri personelin giderleri için yapılan harcamalar bin milyar dolar civarındadır. Bu kadar parayı yıkım araçları için harcayanlar, 15 milyon insanın hayatı sözkonusu olunca birkaç on milyon dolara kıyabiliyorlar ancak. Sadece bu tezatlık bile, emperyalist-kapitalist düzenin doğal felaketleri önlemek için değil de, insanlığın başına toplumsal felaketler örmekle meşgul olduğunu göstermeye yeter de artar bile.