12 Şubat 2005
Sayı: 2005/06 (06)


  Kızıl Bayrak'tan
  Rice’in ziyaretiyle netleşen uşaklık tablosu
  Rice suç ortaklığının çerçevesini çizdi
  Emek Platformu mücadele kaçkınlığı
yapıyor
  Emek Platformu’nun İstanbul toplantıları
  Yüzünüzü tepedekilere değil tabandakilere çevirin!
  Emek Platformu İzmir toplantısı.
  CHP’nin imaj yenileme manevraları
  Hakkari'ye gaz bombası Asya’ya “yardım”
  Devrimci bir 8 Mart için
  Ankara’da KESK şube genel kurulları
  Ravelli'de saldırılar ve mücadele
  Gençlik hareketi engellerini aşarak
yoluna devam edecektir!
   Ulusal sorun ve Kürt hareketi/2 (Orta sayfa)
  “Jingo Kürtler”in gözüyle ABD, İsrail ve Kürtler...
  OSB-İMES İşçileri Derneği Başkanı ile
röportaj
  GOP BDSP kampanya faaliyetinden
  Tuzla’da sempozyuma hazırlık çalışmaları
  ABD-İngiliz emperyalist ittifakında çatırdama belirtileri
  Emp. barbarlığın
“demokratikleştirme misyonu”
  CİA: İşkenceci yetiştirme merkezi!
  Davos’un gündemi
 Fransa’da eylem dalgası
 Kapitalizmde usta–çırak ilişkisi
 “Hakkımı istiyorum!
O zaman suçluyum!”
  ZKÜ Rektörlüğü “tatil” yapmıyor!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Devrimci bir 8 Mart için ileri!


Sınıf mücadeleleri tarihi işçi sınıfının kendi hakları uğruna verdiği kavga ve can bedeli direnişlerle doludur. Bu direnişlerin bir kısmı da bizzat kadın işçilerin kanlarıyla yazılmıştır. 8 Mart bu tarihsel günlerin başında gelmektedir. 1857 yılı 8 Mart'ında 40 bin dokuma işçisi kadın direnişe geçmiş, 1886 yılında yine Amerika'da tekstil işçisi kadınlar, 8 saatlik iş günü, eşit işe eşit ücret ve sendikal hakları için direniş gerçekleştirmiş, sermayenin terör güçlerinin saldırısı sonucu çıkarılan yangında onlarca kadın işçi yanarak yaşamını yitirmiştir.
Bu yıl bir kez daha hatırlattığımız 8 Mart'ın tarihçesinin bugün daha ayrı bir anlamı var. 8 Mart, işçi kadınların mücadelesiyle kazanılmış ve işçi sınıfına ait bir gündür!
8 Mart'ta can bedeli direnişler sergileyen emekçi kadınların anısına, 1910 yılında dönemin sosyalist işçi partilerinden oluşan 2. Enternasyonal'e bağlı Sosyalist Kadınlar 2. Konferansı'nda Clara Zetkin'in önerisiyle 8 Mart ‘Emekçi Kadınlar Günü' olarak kabul edilir. 8 Mart'ın emekçi kadınların şanlı direnişlerinin günü olması, aynı zamanda bugünün bizzat dönemin işçi partileri tarafından ‘Emekçi Kadınlar Günü' olarak kutlanmasına karar verilmesi, bu tarihsel günün işçi kadınlara, devrim ve sosyalizm mücadelesine ait olduğunu açıklamaya fazlasıyla yeter.
Bundan dolayıdır ki, bu tarihsel mirasımız, özüne ve tarihsel anlamına uygun olarak kutlanmalıdır!

Mücadele ile kazanılmış değerlerin içi boşaltılıyor!

Nasıl ki sermaye bugüne kadar hep kazanılmış haklarımızı gaspetmeye yönelik adımlar attıysa, işçi ve emekçilere ait olan değerlerin içini boşaltmak için de çaba harcıyor. 8 Mart, Emekçi Kadınlar Günü'nden ‘kadınlar günü'ne dönüştürülmeye çalışmaktadır. Şanlı mücadeleler ile kazanılmış bugün sınıfsal özünden koparılarak adeta karnaval havasında kutlanmaktadır.
Son yıllarda feministlerle bir takım reformist güçlerin birarada örgütlediği, kimi devrimci güçlerin de bir parçası oldukları bu tablo, değerlerin tümüyle içinin boşaltılmasına hizmet etmektedir.
Son yıllarda bu zihniyetin gerçekleştirdiği 8 Mart eylemleri, sınıfsal özünden ve tarihsel mirasından arındırılmış, kaba bir ‘erkek karşıt'lığına indirgenmiş, devrimci özü karartılmış, devrimcilere ve özellikle erkeklere karşı ilkel bir saldırıya dönüştürülmüştür.
8 Mart'ı düzenleyenlerin sınıfsal kimliği çok açıktır. Bu eylemlere rengini veren burjuva ve küçük burjuva feminist çevrelerdir. Kendini ‘sosyalist feminist', ‘radikal feminist' olarak adlandıranlara kadar geniş bir yelpazedir bu. Kadının ezilmişliğinin gerçek nedenlerini görmeyen, bu ezilmişliğin ve aşağılanmanın yalnızca sonuçlarıyla ilgilenen ve mücadeleyi en kaba haliyle ‘erkek karşıtlığına' indirgeyen bu çevreler, ‘8 Mart Platformu'nun da ana çizgisini oluşturmaktadırlar.
Bu çevrelerin doğal ortakları başta teslimiyetçi Kürt hareketi olmak üzere reformist çevrelerden oluşmaktadır. Sınıfsal bakışaçısından, devrimci çizgiden kopma ve savrulmalar, bu çevrelerin kadın sorununa bakışını burjuva zemine kaydırmaktadır. Kimliklerinin doğal bir sonucu olarak, bu akımlar da bu cenahta yeralmaktadırlar. Şaşırtıcı olan kimi devrimci grupların da bu platformun içinde yeralmaları ve bu platformun aldığı kararların (ki o platformu etkilemek adına) doğal bir uygulayıcısı haline gelmeleridir. Bu tutumlarını ideolojik plandaki savruluşları ve faydacı yaklaşımlarıyla açıklamak olanaklıdır. Ancak bu tutum halihazırda bu platforma soldan verilmiş bir destek anlamına gelmektedir.
Feministlerin ideolojik planda egemen oldukları, diğerlerinin ise yedeklendiği bu platformun son birkaç yıldır takındıkları tutumlar kabul edilemez. Geçen yılki 8 Mart mitinginde ortaya çıkan utanç verici tablo yeterince açıklayıcı olmalıdır. Program 8 Mart'ın tarihsel anlamından tümüyle soyutlanarak ele alınmış, bugünü yaratanlar, bu mirasın gerçek sahipleri eylemde eklenti olarak görülmüş, erkeklere ise düşman muamelesi yapılmıştır.

8 Mart'ın üzerine düşen gölge kaldırılmalıdır!

İşçi sınıfının tarihsel kazanımlarını simgeleyen, devrim ve sosyalizmin mücadelesinin bir ürünü olan böyle bir günün özüne uygun olarak kutlanması, komünistlerin ve gerçek devrimcilerin önünde tarihsel bir sorumluluk olarak duruyor.
Başta devrimci güçler olmak üzere tüm ilerici ve emekten yana güçler bu konuda ideolojik-politik bir tutum ortaya koymalıdır. Mevcut platformla ayrışmalıdır.
Mevcut platformla ayrım noktalarımız en kaba anlamıyla ‘emekçi' kelimesinin çıkartılması, ‘erkeklerin alana alınmaması' değildir. Bu tutumun gerisinde yatan sınıfsal duruş ve anlayıştır. Çok açık ki bu eylemin örgütleyicileri kendi sınıfsal tutumlarına göre davranıyorlar. Asıl yapılması gereken, bu platformla ve gerisindeki sınıfsal mantıkla gerçek anlamda hesaplaşabilmek, gerçek bir ayrışmayı sağlayabilmektir.
Bu yılki 8 Mart'ın başarı ölçütü ayrı örgütlenebilecek bir eylemin sayısal gücünden öte niteliği olacaktır. Bu ayrışmanın ne derece başarılabileceği buna bağlı olacaktır.
Komünistler, bu sorumlulukla davranacak, bu yılki ve bundan sonraki 8 Martlar'ın özüne uygun kutlanması için azami bir çaba göstereceklerdir. Son yıllarda yaşanan gelişmelerden rahatsızlık duyan kimi devrimci dostlarımızla birlikte, 8 Mart'ın devrimci özüne uygun bir eylemle kutlanması doğrultusunda atılan ilk adımlar son derece anlamlıdır. Önümüzdeki günlerde bu adımları büyütmek, ortak bir tutuma dönüştürebilmek öncelikli görevimizdir.

-----------------------------------------------------------------------------

‘Maden ocakları kapatılamaz!'

Zonguldak merkez lavuarının (kömür yıkama tesisi) teknolojisinin eskidiği, ömrünü doldurduğu ve maliyetinin yüksek olduğu gerkçesiyle kapatılmaya çalışılması ve Kozlu-Üzülmez bölgesinde iki lavuar kurularak özel sektöre devredilmesi, son günlerde Zonguldak maden işçilerinin gündemini oluşturuyor.
Genel Maden İş Sendikası 7 Şubat günü bu soruna ilişki bir yürüyüş düzenledi. Yürüyüş GMİS binası önünden başladı. İşçiler TTK Genel Müdürlüğü önünde birleşti. 500'e yakın maden işçisinin katıldığı eylemde sık sık ‘Maden ocakları kapatılamaz!', ‘Madenci feneri sönmeyecek!', ‘Ocaklar bizimdir bizim kalacak!' sloganları atıldı.
Sendika bürokratları işçilerin ‘Devlet şaşırma, sabrımıza taşırma!' sloganına engel olmaya çalıştı. TTK Genel Müdürlüğü önünde GMİS Genel Başkanı Çetin Altun basın metnini okudu. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Altun'un, ‘Bu ne bir eylemdir ne de bir direniş. Çözüm yollarını sonuna kadar demokratik yollardan arayacağız' demesi dikkat çekti.

Kızıl Bayrak okurları/Zonguldak

------------------------------------------------------------------

Akdeniz Belediye işçilerinin mücadelesi sürüyor...

Mersin Akdeniz Belediyesi temizlik işçilerinin 31 Aralık ‘04 tarihinde işten atmalara karşı başlattığı mücadele sürüyor. İşten atılan 147 işçiden 107'si dava açmıştı. Yaptıkları basın açıklamasında, ‘Akdeniz Belediyesi'nde yıllardır sokakları temizleyen, asgari ücretle aile geçindirip, çocuk okutan bizler, ahlaki ve hukuki hiçbir dayanağı olmayan gerekçelerle işten çıkarıldık. Açlık sınırının altında bir rakamla şehrin temizliğini yapan bir işçinin işine son vermek kadar zalimane bir mantık ve anlayış yoktur' diyen işçiler mücadelelerini basın açıklaması, eylem vb. yöntemlerle duyurmaya çalışıyorlar.

Kızıl Bayrak/Adana