12 Şubat 2005
Sayı: 2005/06 (06)


  Kızıl Bayrak'tan
  Rice’in ziyaretiyle netleşen uşaklık tablosu
  Rice suç ortaklığının çerçevesini çizdi
  Emek Platformu mücadele kaçkınlığı
yapıyor
  Emek Platformu’nun İstanbul toplantıları
  Yüzünüzü tepedekilere değil tabandakilere çevirin!
  Emek Platformu İzmir toplantısı.
  CHP’nin imaj yenileme manevraları
  Hakkari'ye gaz bombası Asya’ya “yardım”
  Devrimci bir 8 Mart için
  Ankara’da KESK şube genel kurulları
  Ravelli'de saldırılar ve mücadele
  Gençlik hareketi engellerini aşarak
yoluna devam edecektir!
   Ulusal sorun ve Kürt hareketi/2 (Orta sayfa)
  “Jingo Kürtler”in gözüyle ABD, İsrail ve Kürtler...
  OSB-İMES İşçileri Derneği Başkanı ile
röportaj
  GOP BDSP kampanya faaliyetinden
  Tuzla’da sempozyuma hazırlık çalışmaları
  ABD-İngiliz emperyalist ittifakında çatırdama belirtileri
  Emp. barbarlığın
“demokratikleştirme misyonu”
  CİA: İşkenceci yetiştirme merkezi!
  Davos’un gündemi
 Fransa’da eylem dalgası
 Kapitalizmde usta–çırak ilişkisi
 “Hakkımı istiyorum!
O zaman suçluyum!”
  ZKÜ Rektörlüğü “tatil” yapmıyor!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Sosyal saldırılara karşı yüzbinlerce emekçi alanlara çıktı...

Fransa'da eylem dalgası

Fransa'daki sağcı hükümet sosyal yıkımı hızlandırma konusunda kararlı olduğunu birçok kez gösterdi. Ancak şimdiye kadar büyük bir işçi ve emekçi hareketliliğiyle karşı karşıya gelmemişti. Böylece özelleştirmeleri ve önemli ekonomik reformları yasallaştırmada pek bir zorlanma yaşamadı. Sınırsız bir liberal politika uygulayarak işçi ve emekçilerin kazanımlarına teker teker saldırdı. İşçi ve emekçiler de elbette bu saldırılara her vesileyle tepki gösterdiler, direndiler.
Fakat 2003 yılında emeklilik yasasına karşı yapılan eylemler yasanın geçmesini engelleyememiş ve hükümet bu yasayı kararlılıkla savunmuştu. Bu nedenle işçi ve emekçi hareketi uzun süren eylemler sonucunda yorulmuş, sonraki dönemde pasifleşmiş ve bunun sonucunda ‘yenilgi'nin faturasını ödemişti.
Hükümet bu atmosferden yararlanarak saldırılarını aralıksız gerçekleştirmek istedi ve bu kez tüm kamu sektörünü hedef aldı. Her alanda özelleştirme ve liberal rüzgarlar estirmeye başladı.
Devletin sunması gereken en temel hizmet yükümlüklerinden kurtulmaya çalışması ve bütçe kısıtlamaları işçi ve emekçileri nihayet harekete geçirdi.
2004 yılında gerçekleşen ‘reform'lara büyük bir tepki gösteremeyen kitleler, bu kez hükümetin politikasına karşı büyük bir seferberlik gerçekleştirdiler.
Hükümet peşpeşe planlı bir biçimde tüm kamu hizmetlerine saldırı programı hazırladı. Bu nedenle tepkiler kamu sektörünün her kesiminden yükselmeye başladı.
Bu saldıralara karşı sendikalar önce bir haftalık bir eylem programı çıkardılar.
17-22 Ocak tarihleri arasında bir dizi eylem ve grev gerçekleştirildi. Ve böylece durulmuş işçi-emekçi hareketi tekrar canlanmaya başladı. Eylemler daha çok memurların maaşlarının yükseltilmesi ve 35 saatlık çalışma haftasının savunulması olarak sunulsa da, bu eylemliliklerin emekçilerin hükümete ve liberal politikalara karşı tepkisinin ifadesi olduğu açıktır.
17 Ocak günü eylem haftasını doktorlar açtılar, kendilerini ilgilendiren yasaya karşı eylem günü ilan ettiler. Doktorlar gelir sıkıntısı yaşadıklarını ve bunun sonucunda sağlık hizmetinin kalitesinin düşmesinden endişe duyduklarının altını çizdiler.
18 Ocak günü ise postahane emekçilerinin eylem günüydü. Postanın bazı bölümlerinin özelleştirmesini protesto eden emekçiler aynı zamanda birçok yerde bu hizmetin kısıtlanmasını ve tümüyle devre dışı bırakılması tehlikesini hatırlattılar. Posta hizmetlerinin özel sektör mantığıyla idare edilmesini protesto ettiler.
19 Ocak günü ise demiryolu işçileri grev ilan ettiler. Gene birçok kentte hayatı yavaşlattılar. Demiryollarında birçok işin yokedilmesini ve yeni yıl bütçesini tehşir ettiler.
20 Ocak günü en görkemli eylem öğretmenler tarafından gerçekleştirildi. Gene burada da yeni okul yasasına karşı harekete geçildi. Eğitim sistemini etkileyen bu yasanın, eğitimde imkanların kısıtlanması ve sonuç olarak eğitim kalitesinin düşmesi anlamına geldiğini açıkladılar.
Ve en son 21 Ocak günü hastane doktorları ile diğer doktorlar birlikte eylem günü ilan ettiler. Maaşlarda ve iş koşullarında yaşanan zorlukları dile getirdiler.
Genellikle medya aracılığıyla işçi ve emekçilerin eylemleri teşhir edilir, birliği kırılmaya çalışılırdı. Fakat eylemlerin ardından, yapılan kamuoyu yoklamlarında, gerçekleşen eylemlere toplumun %65'nin sempati duyduğunu ortaya koydu. Bu eylem ve grevler aynı zamanda biraraya gelemeyen sendikaları ortak eylemlerde buluşturdu. 5 Şubat'daki gerçekleşecek ortak eylem için olumlu bir hava yarattı ve büyük bir moral kaynağı oldu. Bir haftalık eyleme 300-400 bin kadar işçi-emekçi katıldı.
Bu arada hareketliliğe ara verilmeden yeni eylemlere hazırlıklar yapıldı. 35 saatlik iş haftası yasasının değiştirilmesi gündemde olduğu için, sendikalar ortak bir eylem günü olarak 5 Şubat gününü seçtiler. Bu yasanın içeriğini boşaltmak ve yavaş yavaş ortadan kaldırmak için hükümet, onu meclisten geçirerek yasallaştırma yolunu seçti. Böylece işçi ve emeçileri daha fazla çalıştırma yolunda engel olan bu yasa resmen işlevsiz hale getirildi. Bu nedenle sendikalar hükümete güçlü bir tepki vermek için ortak bir çağrı yaptılar. Bir hafta önce gerçekleşen eylemler bu açıdan olumlu sinyaller vermişti. Özel sektör işçilerinin eyleme katılımını sağlamak için eylem günü olarak cumartesi günü belirlenmişti. Ve gerçekten de katılım açısından eylem başarılı geçti. 35 saatlik iş haftası yasasının reforme edilmesinin ardından emekçiler yine hükümetin liberal politikalarını protesto ettiklerini her vesileyle gösterdiler.
Fransa genelinde toplam 118 yerde yürüyüş düzenlendi. Polise göre 300 bin, sendikalara göre ise 500 binden fazla işçi-emekçi eylem ve gösterilere katıldı. En büyük gösteri Paris'te 80 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirildi. Yanısıra diğer kentlerde de gösterilere büyük katılım oldu. Marsilya'da 40 bin, Toulouse'da 20 bin, Bordeaux'da 20 bin.
Bazı kentlerde işçi çıkaran ve kapatılması beklenen fabrikalar, kendilerine yakın özel sektör emekçileriyle ortak dayanışma eylemleri gerçekleştirdi.
Hükümet bu eylemler karşısında her ne kadar soğukkanlı olduğunu göstermeye çalışsa da, bu kez işçi ve emekçilerin mücadele birliği ve kitle seferberliği onu ve arkasındaki sermaye sınıfını ister istemez daha dikkatli davranmaya itecektir.

Kızıl Bayrak/Fransa

----------------------------------------------------------------------

Çiğli tecrit karşıtlarından eylem...

‘F tipi cezaevi-fabrika-okul istemiyoruz!'

Çiğli, işçi ve emekçilerin yoğun olduğu bir ilçe. Çiğli Organize Sanayi Bölgesi'nde ağır sömürü koşulları hüküm sürüyor. Çiğli'de tecrit karşıtları olarak işçilere, emekçilere ve öğrencilere yaşadıkları sömürü koşullarını anlatmak için ‘F tipi cezaevi-fabrika-okul istemiyoruz!' pankartı ile bir eylem gerçekleştirdik.
İzmir Tecrit Karşıtı Birlik tarafından cezaevlerinde yaşanan baskıları daha geniş kitlelere taşımak için tecrit karşıtı eylemleri yerelliklere yayma kararı doğrultusunda örgütlenen eylemi, BDSP, İşçi Gazetesi ve Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi ortak gerçekleştirdi. Eylem öncesi diğer kurum ve partilere gidilerek çağrı yapıldı, fakat katılım sağlanamadı. Eyleme çağrı amaçlı bine yakın bildiri, işçi servislerinin geçtiği duraklarda ve semt pazarında dağıtıldı.
Eylemde okunan basın metninde şunlar söylendi:
‘Biz Çiğli'de yaşayan ve çalışan işçiler-emekçiler olarak, ülkemizde ve dünyamızdaki hak gaspları ve saldırılar karşısında insan olmanın gereğini yerine getirerek, örgütlü tepkimizi göstereceğimizi ifade ediyoruz. Zindanların F-D-L tipi olarak, fabrikalarımızın, okullarımızın yani bütün olarak yaşamımızın hücreleştirilmesine karşı koymaya devam edeceğiz. Sınıfsız, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya için mücadele eden devrimcilerin zindanlarda katledilmesine, işkence görmelerine sessiz kalmayacağız. Milyonlarca işçi ve emekçinin haklı davası için bedenini ölümlere yatıranları asla unutmayacağız...'
‘Çiğli'de tecrit karşıtları olarak tüm işçi ve emekçileri, insanım deme onurunu taşıyan herkesi tecride karşı devrimci tutsakların sürdürdüğü onurlu direnişe ve mücadeleye destek vermeye çağırıyoruz. Bizler tecride karşı Çiğli' nin sesi olmaya devam edeceğiz.'
Eylemde ‘İçerde dışarıda hücreleri parçala!', ‘F tipi yaşam istemiyoruz!', ‘Devrimci tutsaklar yalnız değildir!', ‘Devrimci tutsaklar onurumuzdur!', ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz' sloganları atıldı. Eylem, İşçi Kültür Sanat Evi'nin kısa bir şiir dinletisi ve atılan sloganlarla bitirildi. Çiğli tecrit karşıtları olarak çalışmalarımızı, işçi ve emekçilerin yaşadıkları sorunların tecrit ve cezaevleri gündemiyle bağını kurarak, çeşitli eylem ve etkinliklerle sürdüreceğiz.

BDSP taraftarları/Çiğli

----------------------------------------------------------------------------------------

2. Çiğli İşçi Kurultayı hazırlık çalışmaları sürüyor

‘Çiğli'de Örgütlenme Sorunları'nı tartışmak, ortak sorunlarımıza ortak çözüm bulmak için kurultay çalışmalarına başladık. Kurultay için çeşitli sektörlerden çalışma grupları oluşturuldu. Tekstil çalışma grubu, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken, hem kurultay çalışmalarının bir parçası olarak hem de 8 Mart'ın öneminden dolayı, 6 Şubat Pazar günü bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide; 8 Mart'ın tarihçesi, günümüzdeki sömürü koşulları, emperyalist savaş ve şiddet üzerine hazırlanan yazılar okundu ve tartışıldı. Konularla ilgili dia gösterimi söyleşinin canlı geçmesini sağladı. 8 Mart'ın emekçi kimliğinden soyutlanmış bir ‘kadınlar günü' olarak anılmasına karşı emekçileri bu konuda bilinçlendirmenin önemine değinildi. Sınıfsal, ulusal, cinsel sömürünün kaynağının bu sistem olduğu ve buna karşı mücadeleyi kadın ve erkeklerin omuz omuza vermesi gerektiği vurgulandı.
2. Çiğli İşçi Kurultayı çalışmalarımız devam edecek.

Kurultay çalışanları/Çiğli