05 Mart 2005
Sayı: 2005/09 (09)


  Kızıl Bayrak'tan
  SEKA kıvılcımını yangına çevirmek için
görev başına!
  SEKA kıvılcım, TEKEL ateş oldu, bürokratların etekleri tutuştu
  Türk-İş BK toplantısı...
Harekete geçiren direnişin gücüdür!
  SEKA işçilerini ziyaret ve destek eylemleri
  SEKA işçisi direnişin simgesi!
  SEKA röp.  “Burada bir ekmek mücadelesi var,
kızgınlık var, kin var, nefret var…”
  BES Ankara eylemi; “Genel grev, genel direniş!”
  Burjuvazinin yeni parti arayışında son perde
  SSK hastanelerinin devriyle sorunlar büyüdü!
Amaç özelleştirme
  Talabani’ye heyet gönderildi... Gerici rejimin şoven politikaları sarsılıyor
   Suriye’yi hedef alan emperyalist-siyonist
tehdit yoğunlaşıyor
  Bush Putin'le görüştü, eli boş döndü
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/4: Sisteme teslimiyetin ideolojisi
  Irak'lı petrol işçileri;  “İşgale karşı direniş Iraklılar’ın doğal
hakkıdır!”
 Küstah işgalcilerden itiraflar
8 Mart çalışmalarından; Hiçbir kuvvet faaliyetimizi engelleyemez!
 “Demokratik Kadın
Hareketi Kurultayı”na BDSP’nin sunduğu tebliğ
Kadın sorunu/ M. Can Yüce
Kadın işçilerin
sorunları ve talepleri
AB ve Kürdistan sorunu/2
İzmir’de KESK şube kurulları... Pazarlık ve hesaplar
Genç İşçi Bülteni'nden
Basından... ABD, AKP’yi gözden çıkardı mı?
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Burjuvazinin yeni parti arayışında son perde

CHP'de Zülfü Livaneli'nin istifası, Mustafa Sarıgül yanlısı 15 milletvekiline kınama cezası verilmesi ve CHP MYK'nın 16 il örgütü yönetimini görevden alması “yeni parti” arayışlarını hızlandırdı. Kuşkusuz ki bu arayışlar sermayenin alternatif muhalefet yaratma çabasıyla örtüşüyor. Henüz suların durulmadığı koşullarda, farklı kanatlarda farklı alternatifler üzerinde duruluyor.

Örneğin, 13. Olağanüstü Kurultay öncesinde lider adaylığını geri çeviren Kemal Derviş'e yaptığı “ben genel başkan olayım, siz de başbakan adayı” önerisi kabul görmeyen Gaziantep eski Belediye Başkanı Celal Doğan, muhalif milletvekillerine: “CHP'de demokrasi yok, Deniz Baykal olduğu sürece de olmayacak. İktidarın karşısına güçlü bir alternatif ile çıkmalıyız” diyerek yeni bir parti kurmayı önerdi. CHP içindeki muhalefetin yanısıra “merkez ve liberalleri” de kapsayacak bir yapılanma öneren Celal Doğan, Erdal İnönü'ye de bu düşüncesini açtı. İnönü'nün ise aktif siyasete dönmeye sıcak bakmadığı söyleniyor. Celal Doğan'ın, Sami Selçuk ve İlhan Kesici'nin de bulunduğu “partisiz kalmış” neo-liberal isimlerle ve neo-liberalizmin sembol isimlerinden Kemal Derviş'le görüşeceği ve onlara “geniş tabanlı demokrat bir parti” modelinde buluşma önereceği söyleniyor.

Livaneli-Derviş cephesine gelince, Zülfü Livaneli istifası ile birlikte yeni parti alternatifini tartışmaya açtı. Kemal Derviş ise, “hemen istifa” ile “olağan kurultayı bekleme” seçenekleri arasında henüz bir tercih yapmadı. Derviş, CHP'nin sorununun “yapısal” olduğu ve bugünkü yönetim anlayışıyla bunun çözümünün mümkün olmadığına vurgu yapıyor.

Kendisini destekleyen milletvekillerinin aldıkları kınama cezası karşısında “CHP'de kalma ve mücadele etme” yerine yeni parti kurma önerilerine yeşil ışık yakan Mustafa Sarıgül ise kararını bu hafta netleştirecek. Bilindiği gibi, CHP tüzüğüne göre, kınama alan üyelerin seçme ve seçilme hakkı bir yıl süreyle donduruluyor. Basına yansıyan bilgilere göre, kınama cezası alan milletvekilleri bu hafta toplu olarak istifa etme seçeneğini değerlendirecek. Ayrıca Mustafa Sarıgül'ün Kemal Derviş'le bu hafta görüşmesi bekleniyor.

CHP'deki gelişmeler Murat Karayalçın'ın liderliğini yaptığı SHP'de de yakın takibe alındı. Hafta boyunca süren kulislerde muhalefet gruplarının Erdal İnönü'nün “birleştirici liderliğinde” bir araya gelmesi görüşü de ortaya atıldı. Murat Karayalçın muhalifleri “yeni partiye gerek yok” diyerek SHP'ye çağırırken, Erdal İnönü'ye “SHP'nin başına geç, muhalefeti toparla” önerisini götürdü. ABD'ye giden İnönü'nün ise, bu hafta Ankara'da bazı görüşmeler yaptıktan sonra Karayalçın'nın önerisine yanıt vereceği belirtiliyor. SHP ayrıca Kemal Derviş'in nabzını yokluyor, bu çerçevede onu istihdam kurultayına davet etti.

Bütün bu arayış ve görüşme trafiği içinde en dikkat çekici nokta, yeni girişimleri başlatacak olan herkesin Kemal Derviş'le görüşecek ve ondan alacağı işarete göre hareket edecek olmasıdır. Kemal Derviş tüm bu yeni arayışların kilit ismidir. Bunda da şaşırtıcı bir yan yoktur. Zira arayışçıların hepsi de Kemal Derviş'in yerli ve uluslararası tekelci burjuvazi için vazgeçilmez bir referans kaynağı olduğunu biliyorlar.

Şurası açıktır ki, bütün bu alternatif muhalefet ve yeni parti arayışları burjuvazinin ihtiyacının ürünüdür. Çürümüş ve kokuşmuş sermaye düzenine hükümet dayanmıyor, hepsinin ömrü de ortalama birkaç yılla sınırlı kalabiliyor. Tipik olan, sadece hükümette olan parti değil, muhalefette olan partiler de hızlı bir yıpranma sürecine girip yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelebiliyorlar. Bu durum, burjuvazi açısından emekçi kitleleri aldatma ve oyalama bakımından çok önemli bir araçtan yoksun kalmayı ifade ediyor. Burjuvazi bu nedenle, elinin altında, sosyal demagojiyle emekçi kitleleri kontrol edebileceği partilerin olmasını istiyor. Şimdiden bunun çabası içine girmiş bulunuyor.

CHP'nin hızlı bir yıpranma sürecinin içine girdiği biliniyor. Bu, aynı zamanda farklı arayışları da körükleyen bir zemin demektir. Nitekim olan tam da budur. Arayışların önünü kesmek amacıyla yapılan CHP Kurultayı'nın kendisi de yeni arayışlara daha güçlü bir zemin yaratmıştır. Bugünden CHP içindeki arayışların hangi biçime bürüneceği bilinemese bile, bu partinin ayağının altındaki toprağın hareketlenmesi ile birlikte hızlı bir tükenişe gideceği kesindir.

Belli farklılıklar olsa da AKP de ciddi bir yıpranma sürecine girmiş bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun AKP'den istifası bu partideki tartışmaları alevlendirdi. Bu istifa, AKP'nin izlediği iç ve dış politikada tıkandığını açığa çıkarmıştır. Irak, Kürt sorunu, Kıbrıs gibi başlıca konularda inisiyatifi elden kaçırdığı belirgin bir hale gelmiştir. ABD'nin İran ve Suriye'yi tehdit eden açıklamalarının dozunu yükselttiği; Türkiye'den, Suriye ve İran'la olan ilişkilerini asgariye indirmesini ve anti-Amerikancılığa karşı psikolojik harekat yöntemleriyle halkın bilincini dumura uğratmasını istediği bir süreçte, AKP hükümetinin manevra alanı daralmakta, hem “stratejik müttefik ABD” hem de “İslami değerler” den dem vurup kendi tabanını dizginlemesi zorlaşmaktadır. AKP'yi hükümete getiren sürecin özellikleri tersine dönmeye başlamıştır. Böylece AKP, emekçi kitlelerle daha fazla karşı karşıya geleceği bir sürece girmiştir. Bunun AKP'deki bugünkü yankısı ise, çok parçalılık ve görüş ayrılıklarının giderek derinleşmesidir.

Şu gerçeğin altı çizilmelidir ki, iktidarıyla muhalefetiyle yıpranma sürecine giren sermaye partilerinin krizi, kapitalist düzenin iktisadi krizinin siyasal boyutudur. Birisi ne kadar kaçınılmaz ise, öbürü de o kadar kaçınılmazdır. İşçi sınıfı ve emekçilere düşen görev ise, sermaye sınıfının yarasına geçici merhem olabilecek olan alternatif arayışlara dolgu malzemesi olmamak, dahası bilimsel sosyalist teori, program ve taktikle donanıp mücadeleyi yükseltmek, siyasal iktidarı elegeçirmek ve sosyalizmi gerçekleştirmektir. İşçi sınıfının tarihsel ve sınıfsal misyonuna uygun arayış ancak bu olabilir. Komünist işçi partisi ise, bu arayışında işçi sınıfı ve emekçilerin en büyük yol göstericisidir.

A. Deniz

----------------------------------------------------------------------------------

Jitem çeteleri bir çalışanımızı kaçırdı...

Jitem'in gerçek hedefi Aydoslu emekçilerdir!..

Basına ve kamuoyuna...

Bir süre önce sermayenin yıkım saldırısına karşı gösterdiği direnişle gündeme gelen Aydos'da devletin ilerici-devrimci güçlere saldırısı yıkım sürecinden bu yana artarak devam ediyor. Emekçilerin en doğal ve meşru hakkı olan barınma hakkını, akıl almaz bir saldırıyla elinden almayı kendine hak gören sermaye devleti, bunun karşısında duran ilerici-devrimci güçleri ve mahalle emekçilerini uyguladığı baskı ve terörle yıldırmaya çalışıyor.

Bu çabanın en son örneği çalışanlarımızdan Himmet Ekinci'nin kaçırılma olayıdır.

24 Şubat Persembe günü Aydos merkezde arkadaşımız beyaz bir minübüsle, sabah saat10.00'da kimliği belirsiz kişilerce kaçırıldı. Minibüse bindirildikten sonra ellerine kelepçeli ve gözleri bağlı olarak kapalı bir yere götürülen çalışanımıza Aydos yıkımları esnasında çekilen eylem ve toplantı fotoğraflari gösterilmiş ve bu fotoğraflardaki kişilerin isimleri sorulmuştur. Bu süre boyunca kaba dayak eşliğinde tehditlere maruz bırakılmıştır. Ayrıca başka bir çalışanımız olan E. Duygu Çağlar ile ilgili ayrıntılı sorular sorulmuş, kadın kimliğine dönük küfür ve hakaretler edilmiş, kendisine tecavüz edecekleri tehditinde bulunulmuştur. Daha sonra çalışanımız Aydost-Sultanbeyli sapağında minibüsten atılmıştır.

Aydos bölgesi devrimci siyasal faaliyetimizin uzun yıllar boyunca sistematik olarak sürdüğü bir alandır. Yıkımın gündeme gelmesiyle artan saldırılar bizim için yeni değildir. Sermaye ve kolluk güçleri boş ve yararsız bir çaba içerisindedir. Uygulanan baskı ve göz korkutma politikalarıyla hedeflenen Aydos bölgesindeki gecekonduların yıkımının sağlanması ve buraların sermayaye peşkeş çekilmesinin başarılmasıdır. Saldırının hedefi evlerini koruyan Aydos halkının direnme gücü ve bu gücün ayrılmaz bir parçası olan devrimci faaliyettir.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu olarak işçilere ve emekçilere dönük tüm saldırılar karşısında her zaman taraf olduk olmaya da devam edeceğiz. Bizler dün olduğu gibi bugün ve yarın da Aydoslu işçiler ve emekçilerle birlikte mücadele edeceğiz. Hiçbir baskı ve zorun bizi yolumuzdan alıkoyamayacağını belirtirken çalışanlarımızın başına bir şey geldiği takdirde başta Pendik İlçe Jandarma Komutanlığı olmak üzere İstanbul İl Jandarma Komutanlığı'nı ve İçişleri Bakanlığı'nı sorumlu tutacağımızı kamuoyu önünde önemle hatırlatıyoruz.

Baskılar bizi yıldıramaz!

28 Şubat ‘05

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu