17 Aralık 2005 Sayı: 2005/49 (49)
  Kızıl Bayrak'tan
  "Kırmızı çizgiler"ini terkeden sermaye devleti ABD'nin tam hizmetinde
  Türkiye ABD’nin saldırı ve savaş üssü olarak hazırlanıyor!
  Hesabı işçi ve emekçiler soracak!
  Yeni niyet mektubu, yeni saldırı planları!
Sosyal güvenliğin tasfiyesinde yeni adım
Asgari ücret ve davete icabet: Kavgaysa kavga!..
/ Yüksel Akkaya
  Asgari ücret
  Küçükçekmece-Yenibosna-Güneşli-Topkapı İşçi Kurultayı gerçekleşti...
  Ümraniye İşçi Kurultayı gerçekleşti...
  Ümraniye İşçi Kurultayı yeni bir başlangıç oldu...
  Büyükçekmece İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi temsilcisi ile konuştuk...
  19 Aralık katliamı ve
yoğunlaşan saldırılar
  Düzen cephesinde it dalaşı devam ediyor
  7. yılında Parti her açıdan daha ileride!../ Güne yüklenmek ve geleceğe hazırlanmak /Orta sayfa
  Kürt uyanışı ve hareketinin
çelişik etkisi
  AB şefleri Amerikalı işkencecilerin suç ortağı!
  Hariri suikastıyla ilgili ikinci rapor BM’ye sunuldu...
  Irak’ta emperyalist orduların namluları gölgesinde seçimler
  Köln İşçi-Gençlik Kültür Evi açıldı
  İÜ Merkez Kampüsü; Faşist saldırılar sürüyor... Polis-idare-sivil faşist işbirliğine karşı birleşik devrimci mücadele!
  Ekim Gençliği çalışmalarından...
  Tuzla Deri-İş Şube Sekreteri ve işçilerle konuştuk... “Bu saldırılar bizi yıldıramaz!”
  Güney Kürdistan, Irak ve TC / SOSYALİST-ŞOREŞGER
  Bültenlerden / Ankara İşçi Bülteni
  Bültenlerden / Çiğli İşçi Bülteni
  Kamu Personel Rejimi Kanun Taslağı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Hariri suikastıyla ilgili ikinci rapor BM’ye sunuldu...

Washington-Tel Aviv tetikçileri Lübnan’da işbaşında!

Eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’ye düzenlenen suikastı soruşturan BM Komisyonu Başkanı Alman savcı Detlew Mehlis, olaya ilişkin hazırladığı ikinci raporunu BM Genel Sekreteri Kofi Annan’a sundu. Suriye’ye dönük tutumuyla, CİA ile ortak çalıştığını ele veren Mehlis, suikastın arkasında Suriye istihbarat servislerinin olduğunu öne sürdü. 25 sayfalık raporda, Suriyeli yetkililerin soruşturmayı engellemeye devam ettikleri de iddia edildi. CİA uşağı savcı, raporunda, “elde edilen bulguların Lübnan ve Suriye istihbarat örgütlerini, Hariri’yi öldürmeyi amaçlayan örgütlü operasyonun faillerini, destekçilerini ve örgütleyicilerini doğrudan gösterdiği” iddiasına yer verdi.

Benzer iddialar ilk raporda da yeralmış, Alman savcının tanık olarak gösterdiği iki kişinin kimliği deşifre edilmişti. İlkinin, para için herşeyi yapmaya hazır sabıkalı bir dolandırıcı olduğu, Avrupa basınında belgeleriyle ortaya konulmuştu. İkincisi ise, kimliği basında açıklanınca, tehdit ve rüşvetle bu tanıklığa zorlandığını itiraf ederek Suriye’ye sığınmıştı. Yani Suriye’yi taciz edip duran emperyalist-siyonist zorbaların gerekçeleri baştan sona uydurma.

Mehlis’in ikinci raporuyla Suriye’yi hedef alacak yaptırımlar için ikinci perde açılmış oldu. Kirli oyunun yeni perdesi, Alman savcının raporuna göre tasarlanacak.

Bu arada, ikinci raporun sunulduğu saatlerde, Suriye düşmanları bir kez daha Beyrut’ta kan akıttılar. Annan’ın raporu teslim almasından birkaç saat sonra patlayan bombaların hedefinde, bu kez Lübnanlı Hıristiyan Arap milletvekili Cibran Tueyni ile çevresindekiler vardı. Uzaktan kumandayla ateşlenen onlarca kilo ağırlığındaki patlayıcıyla aracı havaya uçurulan Tueyni ile beraber dört kişi katledildi. Olayın hemen ardından saldırıyı “ismi duyulmayan” bir örgüt üstlendi.

Beyrut’ta işbaşında olan tetikçilerin Tueyni gibi birini seçmeleri, bu kanlı işlerde son derece deneyimli olduklarını gösteriyor. Aslen gazeteci olan Tueyni geçen Haziran ayında milletvekili seçilmişti. En-Nehar adlı liberal gazetenin başında olan Tueyni, Suriye’ye en ağır eleştirileri yönelten isimlerden biriydi. Dahası, milletvekili seçildikten sonra “güvenlik” gerekçesiyle Fransa’ya gitmişti.

Beyrut’a dönüşünün hemen ardından Tueyni’yi katledenler ile bu kanlı denklemin parçası olanlar, saldırının hemen ardından Suriye’yi suçlamaya başladılar. Emperyalist/siyonist güçlerin medya içindeki ajanları Suriye’yi sorumlu tutan manşetlerle olayı aktarırken, Lübnanlı Dürzi lider Velid Canbolat gibileri de olayın ardında Suriye’nin olduğuna inandıklarını söylediler.

Independent gazetesinin deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk’in de ifade ettiği gibi, Suriye’nin böyle bir suikast yapması için ortada hiçbir neden yok. Hele de Refik Hariri suikastıyla ilgili raporun Güvenlik Konseyi’nde görüşülmeye başlamasına saatler kala… Zaten suikastın ardından yapılan açıklamalar, emperyalist/siyonist saldırganların Suriye’ye şantaj yapmak için pusuda hazır beklediklerini göstermiştir.

Suikastı değerlendiren Suriye Enformasyon Bakanı Mehdi Dahlallah da, olayların arkasında “yabancı parmağı” olduğunu söyledi.

Muhtemelen bu cinayet, GK’nın Suriye’ye uygulamaya hazırlandığı yaptırımların daha da ağırlaştırmasına yolaçacaktır. Nitekim MOSSAD’ın internetteki borazanlarından Debka sitesi, ABD’yle Fransa’nın Suriye üzerindeki baskıyı artıracağını iddia eden haberler yaymaya başladı bile.

-----------------------------------------------------------------------------------------

İslam Konferansı Örgütü emperyalist saldırganlığın dümen suyunda

İKÖ 3. Olağanüstü Zirvesi Suudi Arabistan’ın Mekke kentinde gerçekleştirildi. 57 ülkenin üstü düzey devlet erkanı tarafından temsil edildiği zirvede Türkiye’yi Meclis Başkanı Bülent Arınç ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül temsil etti. Gül “Kutsal Topraklar”da “dindaşları”yla gerçekleştirdiği toplantıların hemen ardından, NATO toplantısına katılmak üzere Brüksel’e uçtu.

İslam dünyasının liderleri ABD emperyalizmine yaranabilmek için 10 yıllık bir “yol haritası” belirlediler. Buna göre İKÖ, dinler ve medeniyetler arası diyaloga katkı sağlayacak, ayrıca insan haklarının korunması ve mezheplerin kaynaşmasına da öncelik verecekmiş. Zirvede, dinin doğru anlatımı ve barışa katkı amacıyla medeniyetler diyalogu sürecine katılma kararı alındığı da bildirildi.

10 yıllık plan, İKÖ bünyesindeki “Akil Adamlar Komitesi” ile Eylül ayında Mekke’de toplanan “düşünürler”in tavsiyelerini kapsıyor. Suudi Arabistan, İKÖ tarafından hazırlanan planı sadeleştirerek zirveye taşıdı. Sadık Amerikan uşaklığı ile şeriatçı Ortaçağ zihniyeti temeline dayanan Suudi Arabistan rejimi, 10 yıllık planın kabul edilmesini “aslına dönüş” şeklinde tanımladı.

Savaş kundakçılarıyla aynı terminolojiyi kullan İslam dünyasının liderleri, radikal unsurlara karşı “ılımlı İslam”a destek verme konusunda anlaşırken, “teröre karşı savaş”ın önemine de dikkat çektiler. Üye ülkeler, “terörle mücadele” için gerekli yasal düzenlemeleri yapma sözü verdiler. Bu kapsamda, “terör örgütlerine mali desteğin önlenmesi, radikal ideolojilere temel olabilecek konuların okul müfredatlarından çıkartılması” öngörülüyor.

Zirvenin açılışında konuşan S. Arabistan Kralı Abdullah da “İslam toplumunun, insanları dinden çıkartan, kan akıtmayı ve toplumları yıkmayı hedefleyen yıkıcı radikal görüşlerden aklını ve ruhunu arındırması gerektiğini” savundu. “Yıkıcı radikal görüşler”i mahkum eden Abdullah, Irak ve Filistin’de hergün yüzlerce “Müslüman”ı katleden emperyalist-siyonist cellatları görmezden gelmeyi tercih etti.

Zirvenin en Amerikancı konuşmasını ise, İKÖ başkanı aynı zamanda Türk devletinin de temsilcisi olan Ekmeleddin İhsanoğlu yaptı. Bu sadık Amerikancı, terörizmin her Müslüman’ın savaşması gereken bir suç olduğunu vurguladı ve İslam dünyasının kendi sorunlarından ötürü başkalarını suçlama lüksüne sahip olmadığını belirtti. ‘Filistin’in, Irak’ın işgal altında olmasından, burada yapılan vahşi katliamlardan dolayı Amerika veya İsrail’i suçlama lüksüne sahip değiliz. Bu işgal ve katliamların sorumlusu müslümanlardır” demeye getirdi.

Öte yanda İngiliz Guardian gazetesinde çıkan haberden, İKÖ zirvesinde siyonist İsrail adına çaba harcayanlar olduğunu da öğreniyoruz. Habere göre Arap liderler, batılı ülkelerin Suriye’ye yönelik baskılarını sürdürmesi halinde çıkabilecek yeni bir bölgesel krizi önlemeye çalışmış. Bu amaçla Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı, İsrail ile 2000’de kesilen barış görüşmelerine yeniden başlaması için ikna etmek için yoğun çaba harcamış.

İKÖ zirvesi, halklara acımasızca baskı yapan gerici rejimlerin emperyalist-siyonist güçler önünde secdeye vararak nasıl alçaldığını bir kez daha gözler önüne sermiştir.

------------------------------------------------------------------------------------------

İhtişam içinde sefalet!

Eğitim masraflarının her gün biraz daha arttığı bu süreçte, ekonomik kaygılar nedeniyle hafta sonu iki gün çalışalım dedik. Ben ve birkaç arkadaşım Doğuş Şirketler Grubu’nun gecesine çalışmaya gittik. En kalitesiz arabanın 30-40 milyar, en kötü elbisenin birkaç milyar olduğu bir gecede insan olduğumuz unutuldu. Sanki birer trafik levhası olarak çalıştırıldık. Yanlış duymadınız havaalanından CNR’a kadar levha olarak dizildik. Soğuk ve yağmurlu bir günde, kumaş pantolon, kısa kollu gömlek ve ince bir yağmurlukla 12 saat ayakta kaldık. 20 dakika yemek arası ve çay molası yok. Hasta edici soğuk yüzünden kazanalım dediğimiz paranın 3-5 katını hastaneye yatırmak zorunda kalacaktık.

“Çok yoğun çalışanlar”, kendileri için hazırlanan lüks ve ışıltılı gecede eğlencenin keyfini çıkarmaktaydılar. Bu sırada onlara, bu gece orada olmalarının zenginliğini yaratanlar, yine gecenin devamını getirmek için canla başla çalışmaktaydılar.

Kimsesiz çocuklar için kampanya düzenleyip insanlardan 3-5 kuruş para toplama çabasında olan Doğuş Grubu, bu geceye gözünü kırpmadan 5 milyon dolar harcadı.

Bir günlüğüne elemanı olduğumuz güvenlik şirketinin devamlı çalışan güvenlik elemanları sanki aileleri, özel hayatları yokmuş gibi yoğun bir şekilde çalıştırılıyorlar. Evlerine sadece uyumak için gitmelerine izin veriyorlar. Sözde “güvenlik” sağlama amacıyla mantar gibi türeyen güvenlik şirketlerinin amacının aslında büyük şirketlerin çıkarlarını korumaktan ibaret olduğu ayan beyan ortadaydı. Her gün okulda karşılaştığımız özel güvenliklerin ne işe “yaradığını” içine girerek daha net görebiliyorsun.

Zenginliklerini üreten bizler, onların eğlenmeleri için de ucuz işgücüyüz. Biz onların içi boşaltılmış yaşamlarına özenmek yerine yaşamın ve geleceğin sahibi olmak için çabalamalıyız! Çünkü yarın emeğin olacak!

Avcılar’dan bir öğrenci