24 Aralık 2005 Sayı: 2005/50 (50)
  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist saldırganlığa karşı
komşu halklarla dayanışmayı
yükseltelim!
  17 Aralık eyleminin gösterdikleri
  Çelebi’nin gerçek yüzü ortaya çıktı
  Asgari ücretteki 30 milyonluk artış bir
kavga çağrısıdır
TÜSİAD patronlarının arsızlığı
Sevda Aydın yalnız değildir!
  Katliamcı polisler ödüllendirildi; Uğur’u unutturamayacaklar!
  19 Aralık katliamını protesto eylemlerinden...
  Şemdinli eylemleri...
Katil devlet hesap verecek!
  Ümraniye İşçi Kurultayı’nda Kurultay
Hazırlık Komiteleri
adına sunulan tebliğ
  Ortadoğu’da gelişmeler ve sermaye
düzeninin büyüyen açmazları /Orta sayfa
  Orhan Pamuk sevdası ve emperyalist
dünyanın ikiyüzlülüğü
  Orhan Pamuk: Burjuva demokratların yeni misyoneri
  Hedef genişleten
NATO dünya halklarını tehdit ediyor
  Hong Kong; Emekçiler emperyalist-kapitalist yağmaya karşı ayakta!
  Filistin halkı iradesini
emperyalist/siyonist zorbalara teslim
etmiyor
  Alman burjuvazisi polis devletine yönelik
adımlara hız veriyor
  “Emek” Partisi nereye?
  19 Aralık katliamı ve direnişi
  Ekim Gençliği’nden
  Basından...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Emperyalist saldırganlığa karşı komşu halklarla dayanışmayı yükseltelim!

Aralık ayının ilk üç haftasından Washington-Ankara hattından yoğun bir trafik yaşandı. FBI ve CIA şefleri bir hafta arayla Ankara’yı ziyaret ettiler. Ardından Kara Kuvvetleri Komutanı (müstakbel Genelkurmay başkanı olarak anılan) Orgeneral Yaşar Büyükanıt Washington’a gitti. Bunun peşinden ise NATO şefi Ankara’ya geldi. Sırada İsrail Genelkurmay Başkanı var. Bu uğursuz trafiğin bir rastlantı olmadığı yeterince açık.

Kapsamlı bir planın parçası

FBI Başkanı Robert Mueller’in Ankara’ya gelmesinden birkaç gün sonra İngiliz Sunday Times gazetesi, İsrail Başbakanı kasap Şaron’un, Mart sonuna kadar İran’ın nükleer tesislerinin vurulması için hazırlık yapılması talimatı verdiğini bildiren bir haber yayınladı. Buna göre, muhtemel saldırıda İran’a yakıt ikmali yapmadan gidip dönebilecek F-15 jetleri kullanılacak. Gazete bu bilgilerin İsrail ordusundaki yetkililer tarafından doğrulandığını da bildirdi.

 Kasap Şaron’un sözcüleri bu haberi yalanlamakla birlikte, İsrail Savunma Bakanlığı’na yakın bazı kaynaklar da, ordunun İran’a olası müdahale için hazırlıklara başladığını ve Mart ayında saldırma emrinin geçen hafta verildiğini, saldırı hazırlıklarının İsrail ordusunun “2006 en önemli işler” listesinde ilk sırada yeraldığını ifade ettiler.

Bu arada Bush İran’ı “gerçek bir tehdit” olarak niteleyen bir açıklama yaptı; savaş öncesi Irak ve Kuzey Kore gibi İran’ın da “şer ekseninin bir parçası olduğu” yönündeki suçlamasını yineledi.

Bush’un açıklamasını, hizaya sokulduğu anlaşılan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Muhammed El Baradey’in “taze” iddiaları izledi. El Baradey’e göre İran, uranyumu zenginleştirme konusundaki ısrarından dolayı “sabırları taşırmaya” başladı.

Bu listeye BM Güvenlik Konseyi’nin İran’ı kınayan açıklaması eklendiğinde, tablo tamamlanıyor. Sözünü ettiğimiz trafik bu tablonun bir parçasıdır.

CİA şefinin İran’ı hedef alan iddiaları

FBI Başkanının ardından Türkiye’ye gelen CIA Şefi Porter Goss, havalimanında ABD Ankara Büyükelçiliği ve MİT yetkilileri tarafından karşılandı. Gazetecilerin görüntü almaması için VIP yerine Esenboğa Gümrük Kapısı’ndan çıkarıldı.

MİT karargahına giden Goss, burada MİT Müsteşarı Emre Taner ve Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Arslan Güner ile bir araya geldi. Ardından kalabalık bir heyetle Ankara’daki görüşmelerini gerçekleştirdi. Sonuç olarak başbakan, MİT ve Genelkurmay şefleriyle görüşen Goss, direktiflerini aracısız bir şekilde muhataplarına iletti. Elbette devlet erkanı görüşmelerin içeriğine dair kayda değer herhangi bir açıklamada bulunmadı.

 CIA patronunun başkent temasları büyük gizlilik ve olağanüstü güvenlik tedbirleri içinde gerçekleşti. Goss’un zırhlı BMW aracına uzaktan kumandalı, herhangi bir bombalı saldırı ihtimalini ortadan kaldırmak amacıyla bir kilometre çapında tüm haberleşme sistemlerini alt üst eden jammer (elektronik kalkan) sistemleriyle donatılmış araçlar eşlik etti. Goss’un çevresindeki iki koruma çemberini de MİT görevlileri oluşturdu.

Bu “kıymetli” konuğun Ankara’daki işbirlikçilere İran’la ilgili üç dosya sunduğu gazetelerin manşet haberlerine yansıdı. Sözü edilen dosyaların ikisi çoktan bayatlamıştı. Birincisi, İran’ın PKK’ye destek verdiği iddiası. Bu iddia yıllar önce sık sık duyulurdu. Oysa son yıllarda Ankara ile Tahran’daki gerici rejimlerin Kürt sorunu konusunda ortak politika geliştirme çabası içinde olduğu biliniyor. İkinci dosyada ise Tahran yönetiminin Türkiye’ye “rejim ihraç etme” çabasını sürdüğü iddiasına yer veriliyor. Bu iddianın da ciddiye alınabilecek hiçbir yanı bulunmuyor. Geriye güncel olan dosya kalıyor ki, bu da İran’ın nükleer faaliyetlerinin Türkiye’yi tehdit ettiği iddiasına dayanıyor. Yüzyıllardır Türkiye ile kayda değer bir çatışmaya girmeyen İran’ın geliştirmesi muhtemel olan nükleer silahlarla tehdit oluşturması için ortada bir neden bulunmuyor.

Amerikancıların aymazlığı

Ankara-Washington arasında gerçekleşen üst düzey görüşmelerin ardından hem devlet-hükümet katında hem de medyadaki satılık kalemşörler tarafında dile getirilenler, savaş kundakçılarına destek verme eğilimini gösteriyor. Basında yer alan haberlere göre, CIA şefinin, “İran ve Suriye’ye dönük sistemli bir hava saldırısına hazır olun, bu ülkeleri savunur pozisyona girmeyin” yönündeki uyarısına, Ankara’dan, “İran, ABD ile ilişkilerimizi kötüleştirmeye değecek bir ülke değil” yanıtı verilmiş. ABD’nin İskenderun Limanı’nda yakıt depolamaya başladığı yönündeki haberler ise, efendiyle uşak arasında gizli anlaşmaları gösteriyor.

Son günlerde ABD adına kalem sallayanlar; Türkiye’nin 1 Mart tezkeresiyle ne kadar yanlış yaptığının artık anlaşıldığını, stratejik ortağı ABD’yi bu kez yalnız bırakmaması gerektiğini, Irak’a daha derin bir biçimde müdahil olması gerektiğini vaaz etmeye başladılar. Bu vaazları, İran’ın Türkiye’ye rejim ihraç etmekten hiç vazgeçmediğine, devlet solu çizgisindeki gazetecilere yönelik suikastlarda parmağı olduğuna ilişkin haberler tamamlıyor. Tüm bunlar, savaş kundakçıları önünde diz çöküldüğünü gösteriyor.

Komşu halklarla dayanışmayı geliştirmek acil bir görevdir!

Ankara’daki Amerikan uşaklarının komşu halklara düşmanlık politikası izlediği bilinmektedir. İncirlik Üssü’nden kalkan uçakların yıllarca Irak halklarının tepesine bomba yağdırdığını hatırlamak, bu politikayı anlamak için yeterlidir.

ABD emperyalizminin İran’a dönük bir girişimi olursa, bunun Türkiye’deki üslerden ve hava sahası üzerinden bir hava saldırısı olarak gerçekleşeceği söyleniyor. Ancak İran, ‘91 sonrasındaki Irak değildir. Böylesi bir aymazlığın İran rejimine, saldırının yapıldığı Türkiye’ye karşılık verme hakkını vereceği açıktır. Elinde bin beş yüz kilometre menzilli füzeler bulunan İran, böylesi düşmanca bir girişime karşılık verme olanaklarına sahiptir. Bu ise, Türkiye’nin emperyalist zorbalar adına komşu halklara karşı doğrudan doğruya savaşın içine girmesi demektir.

İşbirlikçi burjuvazi ile onun adına devleti yönetenlerin ülkeyi böylesine barbar bir proje içine sürüklemesine izin verilmemelidir. İran halklarıyla dayanışmayı yükseltmek, tüm NATO üslerinin derhal kapatılmasını talep etmek, başta ABD olmak üzere emperyalistlerle yapılan açık-gizli tüm anlaşmaların feshedilmesini istemek güncel sorumluluklarımızın başında gelmektedir.