24 Aralık 2005 Sayı: 2005/50 (50)
  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist saldırganlığa karşı
komşu halklarla dayanışmayı
yükseltelim!
  17 Aralık eyleminin gösterdikleri
  Çelebi’nin gerçek yüzü ortaya çıktı
  Asgari ücretteki 30 milyonluk artış bir
kavga çağrısıdır
TÜSİAD patronlarının arsızlığı
Sevda Aydın yalnız değildir!
  Katliamcı polisler ödüllendirildi; Uğur’u unutturamayacaklar!
  19 Aralık katliamını protesto eylemlerinden...
  Şemdinli eylemleri...
Katil devlet hesap verecek!
  Ümraniye İşçi Kurultayı’nda Kurultay
Hazırlık Komiteleri
adına sunulan tebliğ
  Ortadoğu’da gelişmeler ve sermaye
düzeninin büyüyen açmazları /Orta sayfa
  Orhan Pamuk sevdası ve emperyalist
dünyanın ikiyüzlülüğü
  Orhan Pamuk: Burjuva demokratların yeni misyoneri
  Hedef genişleten
NATO dünya halklarını tehdit ediyor
  Hong Kong; Emekçiler emperyalist-kapitalist yağmaya karşı ayakta!
  Filistin halkı iradesini
emperyalist/siyonist zorbalara teslim
etmiyor
  Alman burjuvazisi polis devletine yönelik
adımlara hız veriyor
  “Emek” Partisi nereye?
  19 Aralık katliamı ve direnişi
  Ekim Gençliği’nden
  Basından...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İnsanlığın kurtuluş mücadelesinin gençlik içindeki soluğu:

Ekim Gençliği

Bugün insanlık kapitalizmin yarattığı çok yönlü bir çöküntü ve tahribatla karşı karşıya bulunmaktadır. Kapitalizm insanlığı bir yok oluşa sürüklemektedir. Kitlesel katliamlar, emperyalist savaşlar, açlık ve yoksulluk, doğanın yok edilmesi, özgürlüklerin ayaklar altına alınması, halklar arasında düşmanlığın körüklenmesi; tüm bunlar kapitalizmin yarattığı dünyanın her geçen gün derinleşen sorunlarını oluşturmaktadır. Bu yaşanılası dünya kapitalizmin neden olduğu sorunlar yüzünden bir cehenneme çevrilmektedir.

Bir düşünün; bugünkü toplum hastalıkların çarelerini üretmesine karşın, hergün yüzbinlerce insan tedavisi mümkün hastalıklardan ölüyor. Bugün dünyanın dört bir yanında üretilen zenginlikler insanlık için yeterli olmasına rağmen, milyonlarca insan açlık ve yoksulluk nedeni ile kitlesel ölümlerle karşı karşıya.

İnsanlık halklar arasında kardeşliğin hüküm sürdüğü bir dünyaya bu kadar açken; emperyalist savaşlar ve saldırganlıklar ile binlerce insan yaşamını yitiriyor. Halklar arasında kapitalizm dışında hiçbir nedeni olmayan düşmanlıklar ve savaşlar başgösteriyor.

Geleceği yaratan eller, bu güzel ve yaşanası dünyanın mimarları açlık, yoksulluk ve yoksunluk içerisinde kıvranırken, burjuvalar kapitalizmin onlara sağladığı ayrıcalıklar nedeni ile asalak yaşantılarını tüm ihtişamı ile sürdürüyorlar.

Gazete sayfalarında okuduğumuz; “en zengin 300 kişinin kazancı, en yoksul 300 milyon insanın kazancına eşit” gibi haberler aynı zamanda kitlesel yok oluşların da bir göstergesi. Dünyanın dört bir yanında onlarca insan o haberde işaret edilen çelişki nedeni ile ölüyor.

Dünyamız kapitalizmin neden olduğu çevre tahribatı yüzünden yok oluşa sürükleniyor. Yaratılan teknoloji çevre tahribatının önüne geçmeye olanak tanırken; bu teknoloji sermayenin elinde ya yüzbinleri yok eden atom bombalarına dönüşüyor, ya da kâr hırsı nedeni ile hiç kullanılmayan imkânlar olarak kalıyor.

Bu mantıksız ve akıl almaz düzenin karşısına çıkanlar ise, bu yok oluşu devam ettirmek isteyenlerin baskı, zor ve zorbalıkları ile karşı karşıya bırakılıyor. Gelecek için mücadele edenler, sermayenin ve devletin açık terörü ile karşılaşıyor. Kitlesel katliamlarla, işkencelerle sermaye bu özlemi susturmaya, kendi çürüyüşünü gizlemeye çalışıyor.

Kapitalizmin barbarlık düzeninde, sessiz kaldığımız sürece ve paramızın olduğu kadar özgür olabiliyoruz.

Kapitalizmin yaşadığı çürümeyi gizlemenin baskı, yalan ve demagoji dışında bir yolu bulunmuyor. Bugün insanlar “yaşasın kapitalizm” sloganları ile alanlara çıkmıyorlarsa, dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan başka bir dünya özlemi ile mücadele ediyorsa; tüm bunlar kapitalizmin yalan makinesinin tüm inandırıcılığını yitirdiğinin açık bir göstergesidir.

Bugün tüm bu akıl almazlıklara karşı çıkmak için salt insan olmayı seçmek yeterlidir. Zira bugün insan olmak, kapitalizmin onulmaz çelişkilerine karşı mücadeleyi gerektirmektedir. Bugün insan olmak, bu akıl almaz düzeni değiştirme mücadelesinde yerini almaktır. Çürüyen düzenin karşısında yer almak; ancak onların çizdiği özgürlüğün sınırlarını parçalayarak, özgür bir dünya için mücadele etmekle mümkündür. İnsanlık tarihinin bugüne dek oluşturduğu tek gerçek bilimsel ve tarihsel alternatif SOSYALİZM’dir. İnsanlığın tek kurtuluş umudu; eşitlik, özgürlük ve kardeşlik için sosyalizm için mücadele etmektir.

***

Bu kan ve gözyaşı düzenine karşı marksist-leninist dünya görüşünün yol göstericiliğinde mücadele eden Ekim Gençliği; yaşanılan çürüme ve yok oluşa karşı adım adım geleceği örmektedir. Ekim Gençliği 10 yıllık yayın hayatı ve bağrından çıktığı komünist hareketin mücadele tarihi boyunca; yeni Ekimler mücadelesinin gençlik alanındaki temsilcisi olma, gençliği işçi sınıfının sosyalist mücadelesinin bir parçası haline getirme ve bu temelde de gençlik hareketinin devrimci önderlik boşluğunu doldurmayı hedeflemektedir

Bizler Ekim Gençliği olarak tüm dünyada yaşanan barbarlığın karşısında bilimsel bir tarafız;

Ekim Gençliği; çürüyen düzenin karşısında marksist-leninist dünya görüşü ve işçi sınıfının devrimci programının yol göstericiliğinde mücadele eden komünist bir gençlik hareketidir. Onun bayrağı sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın bayrağıdır. O, kapitalist düzenin karşısında tek gerçek bilimsel alternatif olan sosyalizmin gençlik içindeki temsilcisidir.

Ekim Gençliği; 150 yıllık bilimsel sosyalizm mücadelesinin tüm devrimci birikiminin temsilcidir. O, gökyüzünü fethetmeye çıkmış Paris Komünarları’nın, büyük sosyalist Ekim Devrimi’nin mimarı binlerce Sovyet işçisinin, Alman faşizmine karşı direnen tüm dünya halklarının mücadelesinin; bugün yaşadığımız topraklarda ve gençlik içindeki soluğudur.

Ekim Gençliği; Türkiye devrimci hareketinin bugüne kadar oluşturduğu devrimci mirasın, devrimci gençlik hareketimizin on yıllardır ödediği bedellerin üzerinden yükselmekte, tüm bu mirası ve yaratılan devrimci değerleri geleceğe taşımak için yılmadan mücadele etmektedir. Onun mücadelesi; bu topraklarda devrimin soluğu olmuş Deniz Gezmişler’in, Mahir Çayanlar’ın ve İbrahim Kaypakkayalar’ın mücadelesidir.

 Ekim Gençliği; çürüyen düzenin karşısında gençliğin soluğu ve mücadele bayrağıdır. Yayın hayatına ilk başladığı gün ifade ettiği “dönemin devrimci önderlik boşluğunu doldurmak” misyonu bugün halen genç komünistlerin gençlik içindeki temel hedefini ifade etmektedir. Ve genç komünistler tüm azimleri ile gençlik içindeki bu sorumluluklarını yerine getirmek için mücadele etmektedirler.

***

Tüm bu misyon ve değerler bütünü bugün gençlik mücadelesini büyütmeyi; ideoloji, politika ve değerler planında buna uygun bir mücadele hattını oluşturmayı zorunlu kılmaktadır. Ekim Gençliği’nin mücadelesi bu hedefleri pratik alanda ve bugünün gençlik mücadelesi içerisinde somut sonuçlarına ulaştırma mücadelesidir.

Bu hedefleri gerçekleştirmek, gençlik içinde sosyalizmin bayrağını dalgalandırmak, gençliği kapitalizmle beraber sürüklendiği yok oluştan çıkartmak çok yönlü bir mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Ülkemizde ve dünyamızda yaşanan sürecin yarattığı sorumlulukların bilincinde olarak;

Ekim Gençliği; emperyalist savaşlara ve işgallere karşı ezilen ve sömürülen dünya halklarının yanında mücadele etmekte ve devrimci enternasyonalist değerleri halkların kardeşliği bakışı ile egemen kılmaya çabalamaktadır. Bizler, emperyalist paylaşım ve yağma savaşları karşısında ve direnen tüm dünya halklarının yanındayız.

Ekim Gençliği; halklar arasında kin ve düşmanlığın körüklendiği bir süreçte; halkların eşitlik ve özgürlüğünü istemekte, tüm dünyadaki ve elbette ülkemizdeki ezilen halkların kendi kaderlerini özgürce tayin etmeleri için mücadele etmektedir. Bizler halklar arasında düşmanlığa yolaçanın emperyalist-kapitalist sistemin kendisi olduğunu söylüyoruz. Halkların kardeşleşmesini ve özgürleşmesini yaratacak olan yegâne şey ise çürüyen bu düzeni yok etmektir.

Ekim Gençliği; kapitalist düzen karşısında özgürlük için mücadele etmektedir. Bugün bu özgürlük mücadelesi kapitalist baskı, zor ve zorbalıklara karşı bir bütün olarak mücadele etmek demektir. Kapitalizmin bireyselleşmiş ve bizleri üç maymun olmaya zorlayan özgürlüğüne karşı özgürlüğün mücadele ederek kazanılacağını biliyoruz. Bugün aç ve yoksul bir halde kölece çalışan işçi sınıfı, emperyalist savaşlar nedeniyle ülkeleri işgal edilen ve sömürülen dünya halkları, ancak sosyalizm için mücadele ederek özgürlüklerini kazanabileceklerdir. Bizler kapitalizmin sahte özgürlüğüne karşı gerçek özgürlük için mücadele ediyoruz.

***

Ekim Gençliği tüm bu sorunların çözümü için gençliği talepleri uğruna mücadeleye çağırmaktadır. Bugün insanlığın kurtuluş mücadelesinde yerini almak; savaşlara, baskılara, zorbalıklara ve çürümeye karşı mücadele etmek, insan olarak yaşamaya devam edebilmenin temel kıstası haline gelmiştir. Bugün ancak insanlığın kurtuluş mücadelesi içinde yerimizi alarak özgür bir gelecek yaratabiliriz.

* Sermayenin üniversitelerdeki bekçisi olan YÖK’ü tarihin çöplüğüne gömmek için,

* 12 Eylül karanlığını bugüne taşıyan YÖK düzenine ve onun oluşturduğu baskı ve teröre dur demek için,

* Bizlerin müşteri, okullarımızın ticari bir kurum haline gelmesine izin vermemek için,

* Üniversitelerimizin kapılarının işçi ve emekçi çocuklarına kapatılmaması, eğitim hakkından herkesin yararlanabilmesi için,

* Eğitimin özelleştirilmesine ve paralılaştırılmasına dur demek için,

* Bizleri susturmaya çalışan faşist ve gerici disiplin yönetmeliklerini yok etmek için,

* Üniversitelerimizin özerk ve demokratik birer kurum haline gelmesi için,

* Okullarımızda söz, yetki ve karar hakkına kavuşabilmek için,

* Anti-bilimsel ve gerici eğitim sistemine karşı bilimsel bir eğitim için,

* Tüm ulusların kendi anadillerinde eğitim görebilmelerini sağlayabilmek için,

* Gençliğin geleceğini elinden alan ÖSS sitemine karşı çıkmak için,

* Emperyalist savaşlara ve sömürüye karşı tüm dünya halklarının mücadelesine sahip çıkmak için,

* Faşizme ve şovenizme karşı halkların kardeşliğini savunmak için,

* Halkların eşitlik ve özgürlük mücadelesindeki yerini almak için,

* Geleceksizliğe, işsizliğe dur demek için,

* Doğanın yok oluşana karşı mücadele etmek için,

* Tüm dünyadaki açlık, yoksulluk ve yoksunluğun son bulması için,

* Kadınlara yönelik her türlü şiddet, baskı ve ayrımcılığın ortadan kalkması için,

Gençliğin, bu barbar düzenin karşısına çıkmak ve mücadele etmek dışında bir çıkar yolu bulunmamaktadır. Ekim Gençliği gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan özgür bir dünyanın kuruluşu için gençliği mücadeleye çağırmaktadır. Gençliğin mücadelesini büyütmek için Ekim Gençliği saflarında mücadeleye!

Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!

Gençlik, yeni Ekimler için Ekim Gençliği saflarına, devrime ve sosyalizme!

(Ekim Gençliği’nin Aralık 2005 tarihli 89. sayısından alınmıştır...)

------------------------------------------------------------------------------------------

Chaplin ve sessizlik

“Beni duyma olanağı bulanlara diyorum ki: Umutsuzluğa düşmeyin! Üstümüze çöken bela vahşi bir istilanın ve insanlığın gelişmesinden korkanların duydukları acıların bir sonucudur sadece. İnsanlığın kini gelecek diktatörler yok olup gidecektir. Halktan zorla aldıkları iktidar yine halkın eline geçecektir. Ve insanlar ölmeyi bildikleri sürece, özgürlük yok olmayacaktır. Askerler, bu vahşi adamlara adamayın kendinizi... Sizi hor görüyor, size köle gözüyle bakıyor, hayatınızla oynuyorlar. Davranışlarınıza, düşüncelerinize, duygularınıza hükmetmeye kalkıyorlar. Sizi hayvan terbiye eder gibi şartlandırıp, aç bırakıp topun ağzına sürüyorlar. Doğaya aykırı bu adamlara teslim etmeyin kendinizi... Bu makine gibi duygusuz , makineleşmiş adamlara! Yüreğinizde insan sevgisi taşıyorsunuz! Nefrete kapılmayın. Ancak sevilmeyen kişiler nefret eder. Sevilmeyenler ve anormal olanlar... Askerler, kölelik uğruna dövüşmeyin. Özgürlük için dövüşün!”

(Charlie Chaplin’ in “Büyük Diktatör” filminin finalindeki konuşmasından...)

 

Charlie Chaplin Londra’nın fakir bölgelerinden birinde doğup büyüdü. Oyunculuk yeteneği ailesinden ona kalan bir mirastı. 1913 yılında ailesi ile bir oyun için gittiği ABD’de sinemaya başladı. 1914’te çekilen Kid Auto Races at Venice filminde, bol pantolonlu, melon şapkalı, büyük numara ayakkabılı, sürekli bastonunu çeviren ve sakar hareketleri ile gülünç mizansenler oluşturan Şarlo tiplemesini yarattı. Şarlo makineleşmiş yaşamın içinde “önemsizleştirilen” insanın sessiz çığlığı oldu.

Dünya üzerinde filmlerinin gösterildiği her ülkede insanların hayranlığını toplamasına rağmen, ABD vatandaşlığını reddetmesi sebebiyle bu ülkede kendisine yönelik bir karalama kampanyası başladı. Gold Rush adlı filmindeki bazı sahnelerin komünizm propagandası olarak yorumlanması bu kampanyayı “başarıya” ulaştırdı ve Chaplin’in ABD’ye girmesi yasaklandı. Bunun üzerine karısı ve çocuklarıyla İsviçre’ye yerleşti ve ölene kadar orada yaşadı.

Charlie Chaplin’in “sessiz” kavgasıyla adeta bütünleşmiş olan Modern Zamanlar filmi, kapitalizmin giderek gelişmesiyle insan doğasında belirmeye başlayan tek tipleşme ve makineleşme unsurlarını çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bantlarda ve dev makineler arasında çalışan insanların, sistemin işlemesi adına birer makine parçası haline gelmesi, filmin ana temasını oluşturuyor. Üretim ilişkilerinin toplumsal düzenin şekillenmesinde belirleyici bir etmen olduğunu gözler önüne seren film “modern çağın” insan hayatına ve gündelik yaşamın gereklerine nasıl hakimiyet kurabildiğini tüm açıklığı ile ortaya koyuyor. İşte tam da bunun için hayatın, bir başka deyişle sistemin idamesi sözkonusu olduğunda baskı kaçınılmaz oluyor.

Chaplin’in yarattığı karakter, kapitalizmin ana çarkları olan kurumlarla ve altında yatan ideolojiyle kavga içerisindedir. Sisteme gösterilen karşı duruş sisteme kanalize olmama çabasını sessiz çığlığı ile karışıyor.

Charlie Chaplin için sessiz sinemanın ne kadar önemli olduğu ortadadır. Onun için sessizlik sürekli bir hareketliliği dayatan kapitalizme karşı önemli bir direniş aracı. Sinemanın onda simgeleşmiş sessiz haykırışıyla makineleşmiş hayata karşı verdiği mücadelesinden dolayı Chaplin’in önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz.

Rojan

 (Ekim Gençliği’nin Aralık 2005 tarihli 89. sayısından alınmıştır...)