Alman burjuvazisi polis devletine yönelik adımlara hız veriyor
AB’nin öncü müfrezesi sayılan Almanya’da üst üste yaşanan gelişmeler, Alman burjuvazisinin bir dizi alanda Nazizm uygulamalarını hortlatma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Sosyal demokratlar/Yeşiller koalisyonunun İçişleri Bakanı Otto Schily’nin, CIA işkencecileriyle işbirliği yaptıklarını itiraf etmesinin üzerinden henüz birkaç gün geçmişti ki, Alman istihbaratçıların işkence seanslarına fiilen katıldığı da ortaya çıktı.
Yeni kurulan Hıristiyan birlik (CDU)/Sosyal demokratlar (SDP) koalisyonunun İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble, Alman istihbaratçıların, Guantanamo kampı ve Suriye’de tutsakların sorgusuna katıldığını söyledi. Schäuble, parlamentoda yaptığı açıklamada, Muhammed Haydar Zammar ile Türk vatandaşı Murat Kurnaz’ın Şam ve Guantanamo’da sorgulandığını anlattı. Zammar’ın, “Suriyeliler’in işbirliği ile” BKA ajanları tarafından sorgulandığını belirten Schäuble, Alman ajanların “yanlış bir şey yapmadığını” da savundu.
Beyaz Saray’ı kontrol eden neo-faşist şebekenin “terörle savaş” konseptine destek veren gerici Alman rejiminin içe dönük hazırlıkları, “polis devleti”ne doğru bir rota çizildiğinin ilanıdır. Almanya’da bütün demokratik, sosyal, siyasal kazanımları hedef alan geniş kapsamlı saldırı hazırlığını Federal İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble açıkladı. SDP/Yeşiller koalisyonu döneminde hazırlanan ancak hayata geçirilemeyen bu saldırı paketini yasalaştırmak, CDU/SDP “büyük koalisyon”una kalmış görünüyor.
Süddeutsche Zeitung gazetesine yaptığı açıklamada, Ceza Yasası’nda yapılacak bir değişiklikle “tehlikeli kişiler”in cezalandırılmasının önünü açacaklarını söyleyen Schäuble, “Mevcut yasalarla cezalandırılamayan kişilerin cezalandırılmasını veya sınır dışı edilmelerini sağlamak istiyoruz” dedi. Yeni düzenleme ile suçları tespit edilemeyen ancak sınır dışı da edilemeyen yabancıların “güvenlik hapsi”nde tutulması da gündeme getiriliyor.
Almanya’da CİA’nın işkence uçaklarıyla ilgili skandalın tartışması bitmeden yeni saldırı paketini açıklayan İçişileri Bakanı, işkence vahşetini de dolaysız bir şekilde savundu. Schäuble, “İnsanlar Ortaçağ’daki gibi özgür değil. Ben işkence tehdidi ile ifade alınması konusunda tartışmaların yapıldığı sırada, kırmızı çizgiyi açıkça geçmemek şartıyla bu yola başvurabileceğimizi söyledim” dedi.
Alman anayasasında yapılması planlanan değişikliğin en dikkat çekici yönü ise ordunun “iç güvenlik”te kullanılmaya başlanacak olmasıdır. Büyük koalisyonun İçişleri Bakanı Schäuble, “hükümet olarak anayasada en kısa zamanda değişiklik yaparak ordunun iç güvenlikte kullanılmasının yolunu açacağız” diyor. Ordu için şimdilik tanımlanan görev alanları havaalanları, tren istasyonları gibi yerlerdir. Ancak bu söylem yanıltıcı olmamalı. Bu tür yerleri azgın Alman polisi denetleyebilir. Oysa biliniyor ki, gerici devletlerin söyleminde “iç güvenlik”, esas olarak işçi sınıfı hareketi ile ilerici-devrimci mücadeleye işaret eder. Birbirini etkileyip güçlendiren bu mücadele dinamiklerindeki güçlenme eğilimi, sermaye için en büyük “iç güvenlik” sorunudur.
Dış politikada ABD emperyalizminin saldırgan çizgisine yakın duran Alman burjuvazisinin, içe dönük politikada işçi sınıfının kazanımlarına göz dikmesi kaçınılmazdır. Bu yönde atılan adımları sınıf çelişkilerini derinleştireceğini bilen Alman devleti, iç cepheyi tahkim ederek sürece hazırlanıyor.
İngiltere’nin ardından Almanya’nın polis devletine doğru attığı önemli adımlar (Başarıyla uygulanabilirlerse eğer, yenilerinin de gündeme geleceğinden kuşku duymamak gerek), AB’nin demokrasi/refah ihraç ettiğini iddia eden farklı kılıklara bürünmüş liberal takımının, yalana/aldatmaya dayalı propaganda yürüttüğünün de göstergesidir. Bu gelişmeler, temel demokratik hak ve özgürlüklere hava-su kadar ihtiyaç duyan işçi sınıfı ve emekçilerin, kapitalizme karşı mücadele etmeden bu kazanımlara gerçek anlamda ulaşmalarının mümkün olmadığını da bir kez daha kanıtlamıştır.
-----------------------------------------------------------------------------------------
Köln İşçi ve Gençlik Kültür Evi açılışı...
İnancın ve emeğin bileşiminden gelen başarı
İçinde yaşadığımız yüzyıla baktığımızda yaşamın her alanında insanlığa dayatılan çirkefliğin gündelik hayatımızda da olağanlaştığını, yozlaşmanın ve çürümenin arttığını görüyoruz.
Ve bu çamura batmış toplumun bir köşesinden bir el çıkıyor güneşe, sonra bir çığlık yükseliyor gökyüzüne, mavi gökyüzünün altında, güneşin ışığında yaşamak için. Bütün insanlığın acılarını sevgiyle umutla, mutlulukla sarmak için. Artık kimse acılarıyla yalnız kalmasın diye, insanlar sevgisiz, mutsuz, evsiz, aç yaşarken insancıklar kayıtsız kalmasın diye, kalplerde oluşan buzdağlarını kırarak en güzel duyguları yeşertip bütün insanlığın şarkısını hep birlikte en güzel sesimizle söyleyelim diye bir el uzandı mavi gökyüzüne, bir ses duyuldu. Yeter Artık! İşte bu sestir, insanlığın en güzel en ileri değerlerini şarkılarında, şiirlerinde, müziklerinde, romanlarında, kavgalarında, destanlarında anlatan. Ve bu sestir her duyduğumuzda içimizi ısıtan, bize inanç ve güç veren, yarin yanağından gayrı, her yerde her şeyde hep beraber diyebilme gücünü veren işte bu sestir.
Bunun için çıktık yola bunun için bir bayrak kaldırdık. Yıllardan beri söylenen umut, özlem ve kavga şarkılarının sıcaklığı, çıkınımızda bilinç, yüreğimizde insanı sevmenin güzelliğiyle çıktık yola ve dedik ki yeni bir dünya için geliyoruz. Kapıları çaldık, her açılan kapıda bir umut gördük ve özlemlerimizi anlattık. İnancın emekle beslendiği zaman umutların başarıya, başarının sevince dönüştüğünü gördük. Köln İşçi ve Gençlik Kültür Evi’nin açılışını yaparken bu duyguları yaşadık.
Köln İşçi ve Gençlik Kültür Evi olarak açılış şenliğimizi 11 Aralık tarihinde Almanya’nın Köln kentinde gerçekleştirdik. Açılış öncesi çok yönlü çalışma yaptık. Tanıtım çalışmalarımız sırasında bulunduğumuz bölgedeki Türkiyelilerle birebir görüşmeler yaptık. Hepsine ulaşamadıksa da son güne kadar çalışmalarımızı devam ettirdik. Bu çalışma tarzı bize yeni bir bakış açışı ve sonuç olarak çalışma tarzı konusunda açıklık ve güven kazandırdı. Herşeyden önce insanlara ulaşma ve onları çalışmanın bir parçası haline getirme konusunda uygulanacak yöntemleri görme açısından faydalı bir çalışma gerçekleştirdik. Bunun yanısıra ileriki dönemde bize faydalı olacak birçok kurum ve kişilerle kurulan bağlantılar da önemli kazanımlarımızdandı. Çalışmalarımız sırasında el ilanlarımızı, tanıtım broşürlerimizi, afişlerimizi yaygınca kullandık.
Açılış günü geldiğinde, yeni bir dünya için yeni bir kültüre olan inancımızın ve emeğimizin sonucunu gördük. Ve doğru çalışmamızın coşkusunu yaşadık. Emeklerimizin boşa çıkmadığını etkinliğimize katılan 200 kişi gösterdi.
Şimdi “Yeni bir dünya, yeni bir kültür için” şiarımızı daha güçlü söylüyoruz. Ve diyoruz ki;
Hepbir ağızdan türkü söyleyip
Hep beraber sulardan çekmek ağı
Demiri oya gibi işleyip
Hep beraber sürebilmek toprağı
Ballı incirleri hep beraber yemek için
Yarin yanağından gayrı her yerde, herşeyde
Hep beraber, hep beraber, hep beraber diyebilmek için.
A. Ceren/Köln
|