24 Aralık 2005 Sayı: 2005/50 (50)
  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist saldırganlığa karşı
komşu halklarla dayanışmayı
yükseltelim!
  17 Aralık eyleminin gösterdikleri
  Çelebi’nin gerçek yüzü ortaya çıktı
  Asgari ücretteki 30 milyonluk artış bir
kavga çağrısıdır
TÜSİAD patronlarının arsızlığı
Sevda Aydın yalnız değildir!
  Katliamcı polisler ödüllendirildi; Uğur’u unutturamayacaklar!
  19 Aralık katliamını protesto eylemlerinden...
  Şemdinli eylemleri...
Katil devlet hesap verecek!
  Ümraniye İşçi Kurultayı’nda Kurultay
Hazırlık Komiteleri
adına sunulan tebliğ
  Ortadoğu’da gelişmeler ve sermaye
düzeninin büyüyen açmazları /Orta sayfa
  Orhan Pamuk sevdası ve emperyalist
dünyanın ikiyüzlülüğü
  Orhan Pamuk: Burjuva demokratların yeni misyoneri
  Hedef genişleten
NATO dünya halklarını tehdit ediyor
  Hong Kong; Emekçiler emperyalist-kapitalist yağmaya karşı ayakta!
  Filistin halkı iradesini
emperyalist/siyonist zorbalara teslim
etmiyor
  Alman burjuvazisi polis devletine yönelik
adımlara hız veriyor
  “Emek” Partisi nereye?
  19 Aralık katliamı ve direnişi
  Ekim Gençliği’nden
  Basından...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Filistin halkı iradesini emperyalist/ siyonist zorbalara teslim etmiyor

Daha önce Filistin yönetimi tarafından ertelenen seçimlerin 25 Ocak 2006’da yapılması bekleniyor. Seçim sonuçları hakkında genel anlamda fikir veren belediye seçimlerinden çıkan sonuç gerici hesapları bozdu. Zira Filistin’in Batı Şeria bölgesinde yapılan belediye seçimlerinde Hamas örgütünün adayları, 4 belediyenin 3’ünü kazandı. Bu sonuç emperyalist/siyonist şefleri rahatsız etti. Sonuçların açıklanmasından sonra ABD emperyalizmi ile Avrupa Birliği harekete geçti.

“Demokrasi” ihraç ettiğini iddia eden Bush yönetimi, ABD Kongresi’nin desteğini arkasına alarak, Hamas’ın gelecek seçimlere katılmasının yasaklanmasını talep etti. Yapılan oylamada 17’ye karşı 397 oyla “Hamas’ın İsrail’in varolma hakkını tanımamayı sürdürmesi halinde seçimlere katılımının yasaklanması talebi” kararı alındı. Oysa Filistin halkı ABD kongresindeki sefillerin fikrini sormamıştı.

AB’nin Dış Politika ve Ortak Savunma Yüksek Temsilcisi Javier Solana ise, Hamas’ın gelecek seçimleri kazanması durumunda Filistin’e yapılacak yardımın kesilebileceğini söyledi. Filistin yönetimine 2006’da 260 milyon dolar “yardım” yapması beklenen AB, Hamas’ın gelecek ay yapılacak seçimleri kazanması ve şiddeti kınamaması halinde bu parayı vermeyeceğini ilan etti.

Eski NATO kıdemlisi Javier Solana’nın, Filistin yönetimini hedef alan bu küstah şantajını Tel Aviv’den yapması anlamlıdır. Tel Aviv’de gazetecilerle biraraya gelen AB Yüksek Temsilcisi, “şiddeti açıkça reddetmeyen ve İsrail’in varolma hakkını tanımayan bir partinin dahil olacağı bir yönetimin, AB yardımlarını almaya devam edemeyeceğini” buyurdu.

Şiddetin en vahşi biçimleri eşliğinde gaspedilmiş Filistin toprakları üzerine basarak bu sözleri sarfeden Solana, siyonist cellatların hizmetinde olduğunu dünyaya ilan etmiş oldu. Ölüm makinesi İsrail ordusunun her gün Filistinliler’i katlettiği bir zamanda Tel Aviv’de yapılan bu açıklamada, siyonist devletin teröründen tek kelimeyle sözedilmiyor. Ancak haydut devletin varlığının tanınması için Filistin halkına şantaj yapılıyor.

Ciddi ekonomik sıkıntılar içinde olmasına karşın Filistin yönetimi, bu küstah çağrıya olumsuz yanıt verdi. Hamas tarafından yapılan açıklamada ise yabancıların Filistin’in içişlerine müdahale etmemesi uyarısında bulundu. Hamas sözcüsü Sami Ebu Zuhri, kendilerini hedef alan uluslararası baskının, İsrail lehinde bir eğilimi yansıttığını söyledi.

Filistin seçimleri öncesinde yaşanan bir başka kayda değer gelişme ise, İsrail zindanlarında tutulan direnişçi lider Mervan Barguti’nin El Fetih yönetimine karşı aldığı tutumdur. Ön seçimde delegelerin ezici bir çoğunlugu tarafından desteklenmesine rağmen, Mahmut Abbas liderliğindeki yozlaşmış bürokrat kesim Barguti’yi saf dışı bırakma yoluna gitti. Bu gerici girişime tepki gösteren Barguti, eşi Fedva Barguti aracılığıyla, seçim komisyonuna Filistin lideri Abbas’tan ayrı bir liste sundu. Farklı liste hazırlayan Barguti ile ekibi, Abbas ekibinin gençlere kulak tıkaması halinde El Fetih’ten tamamen ayrılma uyarısında da bulundu.

Emperyalist/siyonist zulmün yanısıra işsizlik, yoksulluk, açlık gibi sayısız musibetle boğuşan Filistin halkı, seçimler dolayısıyla aldığı tutumla da gerici zorbalara iradesini teslim etmeyeceğini birkez daha dosta düşmana göstermiş oldu.

------------------------------------------------------------------------------------------

Avustralya’da ırkçı-faşist çeteler sokağa salındı

 Avustralya’nın Sydney kentinde, geçen hafta “iki Avustralyalı cankurtaranın Ortadoğulu gençler tarafından dövüldüğü” söylentisinin yayılması, ırkçı-faşistler öncülüğünde toplanan binlerce gencin göçmenlere vahşice saldırmasına gerekçe sayıldı. İpini koparan ırkçı-faşist çeteler sokaklara dökülüp Ortadoğulular’a saldırdılar. Ellerinde Avustralya bayrakları ile bira şişeleri taşıyan güruh, “Ortadoğulu görünümlü” herkese hücum etti, Ortadoğulular’a ait araç, ev ve işyerlerine saldırdı. Gece boyunca süren ırkçı-faşist saldırılar sonucunda, resmi açıklamaya göre 31 kişi yaralandı.

Irkçı faşistlerin iki gün süren saldırılarına maruz kalan Ortadoğulu gençler, meşru direnme haklarını kullanarak karşı saldırıya geçtiler. 500’den fazla Ortadoğulu genç, saldırıya uğrayacakları yönündeki söylentiler nedeniyle biraraya gelerek polise taşlarla saldırdı.

 Olayları değerlendiren Avustralya Arap Konseyi Başkanı Roland Cabbar, siyasetçilerin ve medyanın ırkçı saldırıları kışkırttığını belirtti. Cabbar, “Arap kökenliler yıllardır kötüleniyor, ayrımcılığa uğruyor, hakarete uğruyorlar. Bu isyan ırkçılığı yeni bir düzeye çıkardı” dedi.

 Göçmen karşıtı politikalarıyla tanınan gerici Başbakan John Howard ise saldırıları ırkçılıkla ilişkilendirmeyi reddetti. Bush liderliğindeki neo-faşist çeteye de destek veren Howard, hiçbir şey olmamış gibi, “Ulusumuz dünyanın her yerinden milyonlarca insanı içine katmış ve bunu başarıyla gerçekleştirmiştir” türünden bir açıklama yaparak, ırkçı-faşist çetelere destek verdi.

Buna karşın faşist çetelere tepki gösteren binlerce ilerici Avustralyalı sokaklara çıkarak ırkçı saldırganlığı protesto etti.

-------------------------------------------------------------------------------------------

AB telekulak tasarısını onayladı

 Avrupa Parlamentosu, “terör ve organize suçla mücadele” gerekçesiyle telefon, kısa mesaj ve elektronik posta kayıtlarının telekomünikasyon şirketleri tarafından tutulmasına ilişkin yasa tasarısını kabul etti.

Avrupa Parlamentosu’nda yapılan oylamada, 378 ‘evet’, 204 ‘hayır’,  29’da çekimser oy kullanıldı. Gelecek yıl yürürlüğe girecek yasa, AB üyesi ülkelere, “şüpheli kayıtlar”ın 6 ila 24 ay süreyle saklanmasına ilişkin karar verme yetkisi tanıyor. AB üyesi ülkeler, gerektiği takdirde bu sürenin uzatılması için AB Komisyonu’na başvurarak izin isteme hakkına sahip olacaklar.

 Yasa teklifi ilk kez, Londra’daki bombalı saldırılardan sonra AB’nin gündemine getirilmişti. Yasa, AB’nin kutsadığı bireysel hak ve özgürlüklere ağır darbe vuracağı için şimdiden ciddi eleştiriler alıyor.

-------------------------------------------------------------------------------------------

BM Suriye karşıtı delilleri “ölü tanık”lardan topluyor

BM Güvenlik Konseyi, Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri suikastını araştıran komisyonun görev süresini 6 ay uzattı. Demek ki, aylardan beri “delil” toplayan Alman savcı başkanlığındaki komisyon, henüz bir sonuca ulaşamamış. Yine de bu karar, komisyonun “sağlam delil”ler bulmadığı anlamına gelmiyor.

İlk raporun “kanıtlanmış” delillerinin kokuları kısa sürede etrafa yayılınca çürük oldukları anlaşılmıştı. Böylece biri dolandırıcı, öbürü kandırılmış/tehdit edilmiş olan iki “sağlam” tanık tarafından Suriye’ye atılan suçlar beklenen etkiyi sağlayamadı. Ancak görevine fazlasıyla “sadık” olan savcı Mehlis, ikinci bir rapor hazırlayarak Şam yönetiminin “işini bitirme” konusunda kararlı olduğunu gösterdi. Bu kez Mehlis, toplanan delillerin son derece “güvenilir” kaynaklara dayandığını iddia ediyordu. Hatta iddiaya göre, Hariri suikastını planlayandan uygulayana kadar onlarca “suçlu” tespit edilmişti.

Ne var ki, ikinci raporun tanıkları ilkinden de sorunlu çıktı. BM komisyonunun, Hariri suikastıyla ilgili yaptığı araştırmada, sorguladığı bir tanığın “ölü”, diğer birinin “hapiste”, bir diğerinin ise kendisine ithaf edilen ifadeyi kabul etmeyerek iki kere değiştirdiği anlaşıldı. Ancak kirli işler bunlarla da sınırla kalmamış. Lübnan kaynakları, CIA komutasında devam eden BM soruşturmasında ifade vermiş olan bazı Lübnanlı tanıkların “ölümle tehdit edildiklerini” açıkladılar. Öte yandan ifade veren birçok tanığın yüklü miktarda rüşvet aldığına dair yaygın bir kanı mevcuttur. Eş Şark El Avsat gazetesinin sorularını cevaplayan Mehlis, Hariri’nin öldürülmesinin ardında Suriye’nin bulunduğuna inanıp inanmadığı sorusuna, -bu sağlam delillere dayanarak- “evet” karşılığını verebiliyor.

Uydurduğu yalanları gerekçe göstererek Irak’ı işgal eden ABD emperyalizminin dünyayı aldattığı, gerçeklerin ortaya çıkmasıyla anlaşılmıştı. Bu iğrenç uydurmaları ısrarla reddeden baş haydut Bush da, sonunda gerçeği teslim ederek, Irakla ilgili toplanan istihbaratın “yanlış çıktığı”nı söyledi. Irakla ilgili kepazelikten ders alan ABD emperyalizmi, Suriye’yle ilgili yalanlar uydurma işini BM’ye havale etmiş görünüyor.